Sanat atölyeleri ile Arap kültürü asimilasyona karşı direniyor
Antakya’nın en eski kültür sanat merkezlerinden biri olan Ehliddar Sanat Atölyesi, yenilendiği atölyeleri ile Arap dili ve sanatını yaşatmaya ve genç kuşaklara taşımaya devam ediyor.
Antakya’nın en eski kültür sanat merkezlerinden biri olan Ehliddar Sanat Atölyesi, yenilendiği atölyeleri ile Arap dili ve sanatını yaşatmaya ve genç kuşaklara taşımaya devam ediyor.
Antakya’da uzun yıllardır kültür sanat çalışması yapan Ehliddar Sanat Merkezi yeni bir atölye dönemine hazırlanıyor.
Ehliddar Kültür ve Sanat Merkezi’nde sanatla dolu dersler bu ay başlıyor.
Tiyatrodan resme, fotoğraf çekiminden, Arap dili ve edebiyatına kadar birçok ayrı dalda dersler bu ay başlıyor. Dersler içerisinde kısa film atölyesinin de yer alacağını ifade eden, Ehliddar Kültür ve Sanat Merkezi kurucularından Selda Tosun, daha önceki kısa film çalışmalarından ödül bile aldıklarını söyledi.
Tüm bu derslerin en temel ortak özelliğinin de Arap Dili ile yapıldığını kaydeden Tosun, her eğitim döneminden toplamda 100’den fazla öğrenci mezun ettiklerini, mezun olan öğrencilerin çalışmalarını da gereken yerlerde değerlendirmeye aldıklarını ifade etti. Türkiye’de ilk defa Arapça tiyatronun da oyuncuları içerisinde yer alan Tosun şunları belirtti: “Bizlerin bir dili, bir kültürü var. Bizler de biliyoruz ki sanat çalışmaları ile beslenmeyen ve yeni nesillere aktarılmayan her dil ve kültür yok olmaya mahkumdur. Bizler de bunun bilincinde olarak bu dile karşı var olan asimilasyona karşı sanat ile savaşımızı açtık ve eğitimlerimizi götürüyoruz.”
Kendisi de bir tiyatro oyuncusu olduğu için alanı hakkında daha ayrıntılı bilgi veren Tosun, “Bizlere göre istisnasız herkes tiyatro yapabilir. Bunu biraz olsun istemek yeterli bizler için. Yeter ki bunu yapmak isteyen arkadaşımız bu isteğini bırakmasın. Daha sonrası tamamen karakter ve tiplemelere göre değişir. Bu atölyelerin sonunda, ‘Başaramadım, yapamam’ diyene biz henüz rastlamadık” diye konuştu.
Tosun, kendi sanat merkezlerinin önemli bir farkı olan şu detayları verdi: “Bizler diğer kültür merkezleri gibi halkın bizlere gelmesini beklemeyiz. Derslerimizi de mümkün mertebe kapalı alanlarda yapmayız. Halkın içine girer, onlara dokunarak bu işi icra ederiz. Mesela her tiyatro atölyesi sonrasında muhakkak çıkardığımız oyunu mahallelerde sergilemek üzere sokağa ineriz. Bizler buradaki halkların kendi dilinde olan bir espriye gülmesini istiyor, kendi dili ile sanatı tanısın istiyoruz. Malzemelerimiz, kostüm ve makyajlarımız ile sokak aralarında halka taşırız bu oyunları. Yine fotoğraf atölyemizi, sokakta ya da doğada çalışarak götürürüz” şeklinde konuştu.