Kürdistan’da 1984’te başlayan silahlı mücadelenin ardından Türk ordusu gerilla karşısında zorlandığı anda kimyasal silahlara başvurdu. İşte uluslararası kuruluşların sessizliğinden cesaret alan Türk ordusunun envanterinde yasaklı silahların belgeleri ve gazların kullanıldığı tespit edilen olaylar…
15 Ağustos 1984 günü PKK öncülüğünde başlatılan silahlı mücadelenin ardından Türk ordusu, envanterinde tuttuğu kimyasal gazların kapasitesini büyüttü. Ayrıca Türk ordusu yöneticileri, Kürdistan özgürlük gerillalarının zehirli gazlarla imha edilmelerini içeren “gizli” ibareli genelgelerle ayrıntılı talimatlar verdi. Bu talimatların gönderilmesi 15 Ağustos atılımının ardından çoğaldı ve bunlardan ön önemlisi 1980’lerin sonunda basına sızdı.
Türk Genelkurmay Başkanlığı Kara Kuvvetleri Komutanlığı’nın 25 Şubat 1986 tarihli o genelgesinde, "Gerek duyulması halinde göz yaşartıcı ve kusmaya sebep olan bomba kullanılması" ve tünellerin "zehirli gazla doldurularak" kullanılamaz hale getirilmesi isteniyordu.
Orgeneral Necdet Öztorun imzasını taşıyan talimatın belgesi, ilk kez 2000’e Doğru dergisinin 23 Temmuz 1989 tarihli sayısında yayınlandı.
TÜRK DEVLETİ YASAKLI GAZLARI FUARDA SERGİLEDİ
Geçen yıllar içinde Türk devleti, askeri depolarda kimyasal gaz bulundurduğunu gizleme gereği bile duymadı. 2004 yılında TRT’de Türk ordusunun "Anti terör birimi" ile ilgili yayınlanan bir belgeselde Türk askerinin göz yaşartıcı bomba kullanımını test ettiği görüldü. Görüntülerde mağaraya atılan imha edici bombanın ardından, göz yaşartıcı bomba atılıyor ve sarı dumanlar yükseliyordu.
Uzmanlar ortaya çıkan sarı dumanların kimyasal bomba olduğuna dair güçlü şüphelerini dile getirmişti. Göz yaşartıcı gazın polis tarafından göstericilere karşı kullanılmasına izin veren Kimyasal Silahların Yasaklanması Örgütü (OPCW), yüksek konsantrasyonlarda ve özellikle kapalı mekanlarda öldürücü olabileceği için aynı gazın askeri koşullarda kullanılmasını kesinlikle yasaklıyor. Türk devletinin de 1997 yılından bu yana OPCW’ye taraf olmasına rağmen bu kimyasal gazları imha etmesi gerekmesi bir yana, bunları sergileyerek şov yaptı.
Örneğin; 2010 yılında, Kapstadt’taki AAD Silah Fuarında, OPCW’ye göre yasak olan Türk yapımı 120 mm kalibrelik CS bombaları sergilendi.
Aynı yıl İngiltere’deki Bradford Üniversitesi de Makina ve Kimya Endüstrisi Kurumu’nun (MKEK) 120 mm kalibrelik CS bombaları ürettiğini ve uluslararası piyasada sattığını rapor etti. Ancak bu denli belge ve ispata rağmen OPCW, Türkiye’ye yönelik bir soruşturma açma gereğini duymadı.
BALLIKAYA’DA GAZIN ETKİSİ GÜNLERCE SÜRDÜ
Türk ordusunun gerilla güçlerine yönelik kimyasal silah kullandığını belgeleyen görüntüler ise ilk kez 1999 yılında kayıt alına alındı.
11 Mayıs 1999 günü Şırnak'ın Ballıkaya bölgesindeki bir mağarada 20 PKK gerillası katledildi. Çatışma sonrası Türk ordusu tarafından çekilen ve 2011 yılında Roj TV’de yayınlanan görüntülerde şöyle deniliyordu: "Askerlerimiz şu anda zehirlenme tehlikesiyle karşı karşıyalar. Ama yine de canavarca, kahramanca giriyorlar... Bir gün ara vermemize rağmen gaz hala etkisini sürdürüyor."
O gün Türk askerlerinin operasyonunu yöneten komutan, daha sonra Genelkurmay Başkanlığı’na getirilecek olan Necdet Özel'e tekmil veriyordu. Türk ordusu, bu görüntülerin ardından o komutanın Özel olduğunu inkar etti, fakat kimyasal silahlara dair hiçbir şey söylemeyerek bunların kullanıldığını zımnen kabul etti.
20 GERİLLAYI KATLEDEN GAZI ALMAN ŞİRKET ÜRETTİ
Ballıkaya'daki katliamı 1999'da Alman muhalefet partisi PDS, Federal Meclisi'nin gündemine taşıdı. Çünkü katliamın ucu Almanya'ya dokunuyordu.
Çatışma mahallinde toplanan bomba parçaları bir Alman televizyon muhabirine verilmişti.
Münih Üniversitesi'nin Adli Tıp'ında yapılan incelemede, bu bomba parçalarında yasaklı CS gazı izleri bulundu. Alman devlet televizyon kanalı ZDF'de yayınlanan "Kennzeichen D" programı RP707 tipi bu bombanın, Alman şirketi Buck & Depyfag tarafından üretildiği ve 1995 yılından beri Türkiye’ye satıldığı belirtildi.
HAMBURG ÜNİVERİSTESİ KİMYASALI BELGELEDİ
2009 yılının Eylül ayında Hakkari'nin Çukurca ilçesi yakınlarında Türk ordusu ile HPG gerillaları arasında çıkan çatışmada 8 gerilla bir mağara içerisinde katledildi. Görgü tanıkları Türk askerlerinin çatışmada gaz kullandığını belirtirken, Almanya’dan bölgeye giden bir insan hakları heyeti, cenazelerin fotoğraflarını ele gele geçirdi. Heyet öncelikle fotoğraf üzerinde tahrifat yapılıp yapılmadığını tespit etmek için fotoğrafı incelemesi için uzmanlara verdi.
Uzmanların fotoğraflar üzerinde herhangi bir manipülasyon yapılmadığına karar vermesinin ardından Hamburg'daki Eppendorf Üniversite hastanesinde görevli pataloglar, fotoğrafları incelemeye aldı. Fotoğraflarda kimyasal madde etkisini tespit eden doktorlar, 20 Temmuz 2010 tarihli raporda şu tespitleri yaptı: "Vücudun üst kısmındaki alanda, kollarda ve yüz kısmında parşömen kâğıdı gibi kurumuş. Bu, ısıdan etkilenmenin sonuçlarını andırıyor. Termik etkilenmeye zıt düşen, yüz ve göğüs kısmındaki kılların yanmış gibi görünmemeleridir. Bu yüzden de buna sebep veren kimyevi bir maddenin etkisi dikkate alınabilir."
KAZAN VADİSİ’NDE 36 GERİLLA KİMYASALLA KATLEDİLDİ
22-24 Ekim 2011 tarihleri arasında Hakkari’nin Çukurca İlçesi kırsalında bulunan Kazan Vadisi'nde çıkan çatışmada ise 36 HPG gerillası şehit düştü. Gerillaların yanmış cenazeleri günlerce Malatya morgunda bekletilirken, çatışmada Türk ordusunun kimyasal kullandığına dair ciddi bilgi ve belgeler kamuoyuna yansıdı. Çatışmadan sağ kurtulan bir gerilla, patlamanın ardından meyve kokulu bir duman kokusu aldığını söylüyordu.