GÖRÜNTÜLÜ

'AKP faşizmine karşı ayağa kalkalım, mücadeleyi yükseltelim'

Mustafa Karasu: Saldırılar karşısında Kürt halkı onuruna, gururuna sahip çıkmalıdır. Her yerde ayağa kalkmalıdır. Bütün demokrasi güçlerini, Türkiye halklarını Kürt halkıyla birlikte AKP faşizmine karşı mücadeleyi yükseltmeye çağırıyoruz.

KCK Yürütme Konseyi Üyesi Mustafa Karasu, “Erdoğan liderliğinde Türkiye   faşizmin zirvesini yaşarken Kürt halkına dönük yürütülen savaşın boyutu da tüm muhalif kesimleri içine alacak biçimde büyütüldü. Kürdistan’daki belediyelere Kayyum atanıp eşbaşkanları tutuklanırken, özgür basın susturulurken, Türkiye’deki muhalif basın ve tüm farklılıklar da susturuluyor” dedi.

AKP’nin faşist bir rejim kurma yolunda ilerlemek istediğine dikkat çeken Karasu, bu faşist iktidarı engellemenin tek yolunun demokrasi cephesinin ortak mücadelesi olduğuna vurgu yaptı. Kürdistan’daki belediyelere Kayyum atanması ve belediye eşbaşkanlarının tutuklanmasına da değinen  Karasu, “Bu saldırılar karşısında Kürt halkı onuruna ve gururuna sahip çıkmalıdır” dedi.

‘ERDOGAN VE AKP TÜRKİYE’NİN YENİ KURUCU LİDERİ VE PARTİSİ OLMAK İSTİYOR’

KCK Yürütme Konseyi Üyesi Karasu, konuşmasına şöyle devam etti:

“AKP iktidarı on dört yıllık sürede muhalifleri tasfiye ede ede bugünlere geldi. Aslında Erdoğan’ın başından beri bir hedefi vardı. Türkiye’yi mezhepçi ve milliyetçi temelde yeniden dizayn etmek, yani milliyetçi, mezhepçi, otoriter ve hegemonik faşist bir rejim kurmayı hedefliyordu. Kendi iktidarını güçlendirmek için muhalifleri tek tek etkisizleştirerek kendini hegemon güç haline getirmek istedi. Erdoğan ve AKP Türkiye’nin yeni kurucu lideri ve partisi olmak istiyor. Nasıl ki Atatürk cumhuriyeti kurmuş, kurucu parti ve lideri olmuş ise Erdoğan onları aşarak yeniden Türkiye’yi mezhepçi bir biçimde şekillendirmek istiyor. Aslında bu 12 Eylül’ün bir hedefiydi. 12 Eylül, siyasal İslam’ı sistem içine alarak Türkiye'yi dizayn etmek istiyordu. O günden bugüne hem Fethullahçılar hem AKP devlet tarafından adım adım sistem içerisine alındı. Bu yönüyle bir devlet projesiydi ama diğer taraftan da AKP iktidarı, Tayyip Erdoğan devletin siyasal İslam’ı sistem içerisine alma projesinden yararlanarak aslında tümüyle sisteme hakim olan bir yaklaşımla hareket etti. Bugün geldiği noktada hemen hemen bütün muhalifleri etkisizleştirmiş durumdadır. Siyasal İslam’ın kendi içinde de çatışma vardı. Fethullahçılar mı sisteme hakim olacak, yoksa Erdoğan ve ekibimi hakim olacak. O aslında netleşti. Erdoğan siyasal İslam içindeki çekişmeyi, iktidar mücadelesini kendi lehine sonuçlandırdı. Şimdi önünde sadece Kürtler ve demokrasi güçleri kalmış durumda. Demokrasi güçleri içinde bir kesimi zaten etkisizleştirdi. Şimdi önünde sadece Kürtler var ile demokrasi güçleri var ve şimdi bunlara yönelmiş bulunuyor.”

‘AKP-ERDOĞAN’IN KENDİSİ TASFİYE OLACAK’

Erdoğan’ın Kürtlere ve Türkiye’de yaşayan tüm muhalif kesimlere dönük başlattığı savaşı da değerlendiren Mustafa Karasu “Bunları tasfiye etmek ve ezmek içinde klasik faşist yöntemleri deniyor. Bütün faşist iktidarlar gibi, bütün faşist güçlerin yeni bir hegemonik sistem kurma döneminde yaptıkları gibi hep dış düşmanlar yaratmak, toplumun dikkatini dışarı yöneltmek ve bu temelde içte muhalifleri ezip kendini hakim kılma politikasıdır. AKP iktidarı bunu Suriye’de, Irak’ta uyguluyor. Her gün dışa yönelik mesajlar veriyor, dış tehditler yapıyor. Bunları içerde Kürtleri ve demokrasi güçlerini ezmek için yapıyor. Bu konuda da bazı adımlar atmış durumdadır, kendince kazanımlar sağladı. Neredeyse bütün muhalifleri etkisizleştirecek bir ittifak kurdu ve çevresinde bir güç de topladı. Şimdi saldırılarını artırmış bulunuyor. Bu saldırılarını artırması bir yönüyle de güçsüz yanıdır. Şu anda Türkiye'nin tarihsel gelişimi, Ortadoğu’nun ve dünyanın durumu aslında AKP iktidarının Türkiye'de hakim olacağı bir zemin bırakmış durumda değil. Bölgedeki gelişmeler AKP iktidarına destek vermiyor. AB,  ABD, içerde halklarla sorunları var, ekonomik sorunları giderek ağırlaşıyor ve Kürtlerle tam kavgalı. AKP- Erdoğan şunu da görüyor; eğer gerçekten hakim ve hegemon olmazsa kendisi tasfiye olacak” dedi.  

ZAYIFLIĞINI GİDERMEK İÇİN BÜTÜN SESLERİ SUSTURUYOR

Türkiye'nin geldiği noktayı vurgulan Karasu, şunları dile getirdi: “Artık 1977’lerdeki gibi ya da 90’lardaki Adalet Partisi gidecek CHP gelecek ya da Doğru Yol Partisi gidecek CHP gelecek ya da başka bir koalisyon iktidarı gelecek, Türkiye şu anda böyle bir siyasal süreçten geçmiyor. Türkiye mevcut durumda ya demokratikleşecek ya da AKP etrafında gerçekleştirdikleri faşist iktidarla Türkiye'de milliyetçi, mezhepçi, hegemonik bir sistemi oturtacak. Bundan başka yol yok. Bunu demokrasi güçlerinin ve halkların görmesi gerekiyor. AKP, bunun için savaş açtı. 2014’te savaş kararı aldı. Kürt halkı bu gerçeği görmeli. İki yıl önce MGK’da karar alındı. Kürt halkının özgürlük mücadelesini ezmek ve demokratik güçlerini tasfiye etme kararı alındı. Çünkü Kürtler Rojava’da, Başur’da, Bakur’da güçlendi, Kürtler Türkiye’de demokrasi güçleri ile ittifak yaptı ve güçlendi. Bu durum AKP iktidarının sonunu getirecekti. Sadece AKP iktidarının değil, Türkiye'deki tekçi ve hegemonik sistemin sonunu getirecekti. Bu bakımdan Kürt halkına ve demokrasi güçlerine karşı saldırma kararı aldılar. Geçen kış Kürt şehirlerine yönelik ağır saldırılar bunun için yapıldı. Bugün bütün demokrasi güçlerini ezmek isteniyor. Tüm basın susturuluyor, sadece Kürt basını değil, Kürdistan’daki bütün muhalif basın susturuldu. Kızıltepe’de, Urfa’da ve başka yerlerdeki radyo ve gazeteler susturuldu. Şimdi Cumhuriyet gazetesi susturuldu. Bu açıktan açığa hem zayıflığın, korkunun ifadesi hem de bu zayıflığını gidermek için bütün sesleri susturup kendisinin özel savaş yayın organlarıyla topluma savaş açmak, Kürtlere karşı savaş açmak, dışarıda saldıran bir dil kullanmak ve bu temelde de kendini etkin kılıp sistemini hakim kılmak istiyor.”

‘TÜRKİYE’NİN DEMOKRATİKLEŞMESİNİ İSTİYORUZ’

Bu saldırıların yeni olmadığını ifade eden Karasu, “Bu yeni bir saldırı değil. Cizre’ye, Gever’e, Şırnak’a, Nusaybin’e saldırıyla, Kürt basınına, Cumhuriyet gazetesine saldırı aynı saldırıdır. Aslı Erdoğan’ın, Necmi Alpay’ın cezaevine atılması aynı zihniyetin sonucudur. Hikmet Çetinkaya’nın, Aydın Engin’in tutuklanması aynı anlayışın sonucudur. Bunu herkesin bilmesi gerekiyor. Çünkü bu milliyetçi, mezhepçi, hegemonik güç şunu söylüyor: ‘Her türlü demokratik adımdan, söylemden ve imkândan Kürtler yararlanır.’ Kürtler yararlanmasın, nefes almasın diye her türlü demokratikleşme mevzisi ya da demokratikleşme imkânları yok edildiği gibi bütün demokrasi güçlerine saldırılmaktadır. Türkiye demokratikleşmesin, Kürtler bundan yararlanmasın. Artık Kürtlerin kaderleriyle, demokrasi güçlerinin kaderi birleşmiştir. Bu açıdan faşist ve hegemonik güçler hem Kürtlere hem de demokrasi güçlerine saldırıyor. CHP’li Bülent Tezcan’da vuruldu. Bunlar hem ürkütme hem de  korkutmadır. Aydınlara, CHP içindeki demokratlara sesleniyorum; bu aydınlara, demokratlara ve ilericilere saldırıdır. Herkes şunu görmeli; Kürt halkının, Kürt Özgürlük Hareketi’nin Türkiye’yi bölmek gibi bir amacı, niyeti yok. Biz Türkiye'nin demokratikleşmesi temelinde halkların birliğini istiyoruz. Kürtlerin temel hakları temelinde Türkiye'nin demokratikleşmesini istiyoruz. Evet, 23’lerde bir cumhuriyet kuruldu. O zamanın koşulları farklıydı. Şimdi bu cumhuriyetin demokratikleşmesi gerekiyor. Biz cumhuriyetin demokratikleşmesinden yanayız. Bütün cumhuriyetçi güçler, demokratik güçler, aydınlar, yazarlar Kürtlerle birlikte cumhuriyeti demokratikleştirebilirler. Zaten kurtuluş savaşı birlikte yapıldı. Birinci meclis Kürtlerle Türklerin herkesin ortak meclisiydi. Biz böyle bir Türkiye istiyoruz. AKP ise mezhepçi hegemonik bir Türkiye istiyor. Daha doğrusu Türkiye'yi maceraya sürüklüyor. Bu açıdan bütün demokrasi güçlerin bu konuda duyarlı olması lazım AKP iktidarına karşı tutum alması gerekiyor. Kürtlerin tutum alması gerekiyor” dedi.

‘KÜRTLERİN AYAĞA KALKMASI GEREKİYOR’

Türkiye’de Şeyh Sait döneminde Kürtlere dönük geliştirilen politikalar neyse günümüz açısından da bu politikaların daha güncel ve derinleştirilmiş haliyle yürütülmek istendiğini belirten Karasu, “En son Amed Belediyesi eşbaşkanlarının tutuklanması Kürtlere saldırıdır, iradesini kırmaktır ve yok saymaktır. Şeyh Said dönemindeki politika neyse şimdi de odur, değişmemiştir. Bu açıdan Kürtlerin belediye eşbaşkanlarına sahip çıkması gerekiyor. Yarın milletvekillerine de yönelecekler. Artık Kürt’ün ayağa kalkması gerekiyor. Bu saldırının nedeni o belediye eş başkanlarının sadece Kürt olmasıdır, Kürtlerin haklarını savunmasıdır. Başka bir neden yoktur. Kimsenin beş kuruşunun bize geldiği yoktur. Bize oralardan, bu örgüte beş kuruş gelmemiştir. Kürt halkı bilmeli, bu belediyelere saldırı kendi iradelerine saldırıdır, Kürtlüğüne saldırıdır. ‘Biz sadece teröre, PKK’ye karşıyız’ diyorlar. Bunlar yalandır. Buna inanlar gaflet içerisindedir, hatta ihanet içerisindedir. Bütün Kürtlere saldırı vardır. Kürtler bunu görmeli ve buna karşı belediye eş başkanlarına sahip çıkmalıdırlar. Her gün onlarca siyasetçi tutukluyor. Bu Kürt’ün iradesidir ve Kürt sahip çıkmalı. Ya Kürtlüğünden, kimliğinden vazgeçecek, ‘ben onursuzda, kimliksizde, her türlü aşağılanarak da yaşarım’ diyecek ya da onurluysa direnecektir. Ki Kürt onurludur. Kürt tarihin en onurlu halkıdır. Bu saldırılar karşısında Kürt halkı onuruna, gururuna sahip çıkmalıdır.  Sadece Amed’te değil, her yerde ayağa kalkmalıdır. Belki Şırnak’ta, Nusaybin’de halk biraz kendi derdine düşmüştür ve tabiki o halka da sahip çıkılmalıdır. Ancak her yer ayağa kalkmalıdır. Amed’te, Van’da, Batman’da, Doğubayazıt’ta, Ağrı’da, Muş’ta, Bitlis’te, Mardin’de yani Kürdistan’ın her yeri ayağa kalkmalıdır ve sahip çıkmalıdır. Yoksa herkesi ezecekler, onursuzlaştıracaklar. Bunu bütün Kürtler bilmelidir. Bunun Türklere de, Ortadoğu halklarına da bir faydası yoktur. Hiç kimseye faydası yok. Bu açıdan buna karşı direnmek lazım. Düşünebiliyor musunuz, bir tek kendisi dışında ses çıkarılmasını istemiyor. Kendisine boyun eğmeyen herkesin kafasını ezmek istiyor. Buna Kürt halkıda Türkiye halkı demokrasi güçleri de cevap vermelidir. Artık gerçekten zamanı gelmiştir. Yoksa yarın kendileri tutuklandığında bir Alman papazın dediği gibi kendilerine sahip çıkacak kimse kalmaz. Bu Kürt’ün mücadelesidir, en başta Türkiye halklarının mücadelesidir, herkesin mücadelesidir. Demokrasi sadece Kürtler için değil, tüm Türkiye halkları için de demokrasi gerekiyor. Türkiye böyle bir lidere, iktidara layık mıdır?” diye konuştu.

AKP’nin kurduğu ittifaklara da değinen Karasu şunları belirtti: “Devlet Bahçeli ile kafa kafaya vermiş herkesi ezmek istiyorlar. Devlet Bahçeli ve MHP’nin de zihniyeti ortadadır. MHP’nin zihniyeti nedir? Bunu bütün Türkiye halklarına soruyorum, CHP’ye de soruyorum. Kılıçdaroğlu geçen gün ‘ülkücüler böyle yapmaz’ diyor. Ne yapar ülkücüler? CHP’ye şunu söylüyorlar; ‘bizim kuyruğumuza takılmazsan, demokrasi düşmanlığı yapmazsan senide ezeriz geçeriz’. Bunun için Bülent Tezcan’a ve Cumhuriyet gazetesine saldırdılar. Yok, eğer CHP de bu faşist kliğin kuyruğuna takılacaksa, o zaman tabi ki halkların tutumuda farklı olur. Bugün kendisini destekleyenler yarın desteklemez. Bu bakımdan CHP’yi de, bütün demokratları da gerçekten doğru tutum takınmaya çağırıyoruz. Bizim mücadelemiz Türkiye'yi bölme mücadelesi değil, bir daha vurguluyorum. Türkiye'yi demokratikleştirme mücadelesidir. Bunun neresi bölücülüktür. Türkiye'yi demokratikleştirmek isteyen Kürt sorununu çözmeyecek midir? Bu açıdan bütün demokrasi güçlerini, Türkiye halklarını Kürt halkıyla birlikte AKP faşizmine karşı mücadeleyi yükseltmeye çağırıyoruz.”