Bayık önümüzdeki sürecin mücadele stratejisini açıkladı

Kürt özgürlük mücadelesinin tüm bölge ve insanlığın umudu haline geldiğini belirten Bayık, önümüzdeki sürecin mücadele şiarını ise, “Demokratik Özerkliği inşa edelim, Önderliğin ve halkın özgürlüğünü kesinleştirelim” şeklinde tanımladı.

KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanı Cemil Bayık, geçtiğimiz 1-4 Ağustos tarihleri arasında gerçekleşen Kongra Gel 10. Genel Kurul Toplantısı kapanış konuşmasında önümüzdeki sürecin mücadele stratejisini değerlendirdi.

Konuşmasına Genel Kurula teşekkür ederek başlayan Bayık, 10. Kongra Gel Genel Kurulu’nu Şengal, Rojava ve Kuzey Kürdistan’da ‘şehit düşenlere’ adadığını belirtti.

Kürt özgürlük mücadelesinin tüm bölge ve insanlığın umudu haline geldiğini belirten Bayık, önümüzdeki sürecin mücadele şiarını ise, “Demokratik Özerkliği inşa edelim, Önderliğin ve halkın özgürlüğünü kesinleştirelim” şeklinde tanımladı.

Konuşmasında Genel Kurul Toplantısının tarihi bir dönemde gerçekleştiğini vurgulayan Bayık, ‘’Bundan sonra yaşamını her anına ve mücadelenin merkezine Önderliğin özgürlüğü alınmalıdır’’ dedi.

Konuşmasında Uluslararası güçlere de çağrı yapan Bayık, ‘’PKK’nin terör listesinden çıkarılması gerekir’’ gerektiğini söyledi.

Kürt Özgürlük mücadelesinin kadro ve çalışanlarına da seslenen Bayık, herkesten tarihi sorumluluklarını yerine getirmesini istedi.

Şengal ve Rojava devrimini sonuna kadar destekleyeceklerini belirten Bayık, bir kez daha Kürt ulusal kongresi için çağrıda bulundu.

GENEL KURUL TOPLANTISI BAŞARIYLA YAPILMIŞTIR

KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanı Cemil Bayık, Genel Kurul delegelerine şöyle seslendi:

Konuşmama başlamadan önce, 10. Kongra Gel Genel Kurulu’na, bir kez daha Eşbaşkanlık görevini bize verdiği için teşekkür ediyorum. Genel Kurul tarafından görevlendirilen tüm arkadaşlara başarılar diliyorum. 161 Delegenin katıldığı Genel Kurulumuz başarıyla sonuçlanmıştır. Kongre boyunca tüm arkadaşlarda netleşme ve kararlılık vardı. Bu da Genel Kurulun başarıyla sonuçlanmasını sağlamıştır. 10. Genel Kurulu Şengal şehitlerine, Rojava şehitlerine, Bakurê Kurdistan’da özyönetim mücadelesinde şehit düşen tüm arkadaşlara adıyorum.

Bu kongrede tartışmalar yürütüldü, bu esas üzerine bazı kararlar ortaya çıktı. Bununla birlikte bir kararlaşma ve netleşme ortaya çıkmıştır. Artık söz değil pratik zamanıdır. Geliştireceğimiz pratikle sonuç ortaya çıkacaktır. Bu kongrenin gerçekleşmesinde halkımızın, gerillanın büyük çabası ve emeği olmuştur. Yine kongrenin hazırlama sürecinde emek veren tüm arkadaşlara teşekkür ediyorum.”

'HALKIMIZ KENDİ ÇÖZÜMÜNÜ GELİŞTİRİRİR’ 

Konuşmasının devamında Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın Kürdistan ve Ortadoğu’daki gelişmelerdeki etkisine dikkat çeken Bayık, konuşmasına şöyle devam etti; “Her zaman çalışmalarımızda, mücadelemizde, direnişimizde, savaşımızda Önderliği merkeze koymayı esas almalıyız. Çünkü tüm gelişme ve değişimler Önderlik etrafında gelişmektedir. Sadece Kürdistan'da değil, Ortadoğu'da ne oluyorsa hepsi Önderlik ekseninde gelişmektedir. Eğer bizler bundan böyle değişimi ve gelişimi yaşayacaksak, önümüze koyduğumuz hedefleri hayata geçireceksek, Önderliği tüm bu hedeflerin merkezine koyduğumuzda başarılı oluruz. Bu nedenle gerek Hareket olsun, gerek Hareketin kurumları olsun, gerekse kadro, çalışan ve halkımız olsun, Önderliğin çizgisi, ölçüleri, Önderlik felsefesini, Önderliğin çalışma tarzını merkeze almamız gerekir. O zaman tüm sorunları çözebilir, gelişim ve başarı sağlayabilir, o zaman halkımız için özgürlüğü gerçekleştirebiliriz. Gelişim ve başarılarımızın tamamı bu gerçekliğe bağlıdır. Ben inanıyorum ki tüm arkadaşlar da bu gerçekliğin farkındalar. 10. Genel Kurulumuz soykırım gölgesinde gelişti, böyle bir ortamda başarıya ulaştı. Eğer böyle bir durumda bu kurul başarıya ulaşmışsa burada Önderliğin duruşu esastır. Önderlik çok zorlu koşullar altında, baskı altında Kürt sorununun çözümü için birçok çalışma yürütmüştür. O çalışmaları yürüttüğü zaman da bizi ve halkı sürekli uyarmıştır. “Her ne kadar görüşmeler yapılıyorsa da, ben Kürt sorununu siyasi yollarla çözmek istiyorsam da, çözülmemesi de mümkündür; eğer siyasi yollarla çözülmezse o zaman halkımız da kendi çözümünü geliştirir. Her zaman duyarlı olmak gerekir, kimse diyaloglar oluyor, müzakere oluyor diye savaş kesinlikle olmayacak ve sorunlar siyasi yollarla çözülecek demesin. Bu bizim isteğimizdir. Bunun için çalışıyoruz.  Fakat bizim karşımızdaki oyunlar oynuyor.  Bizim bunu hiçbir zaman unutmamamız gerekir, bu tek taraflı yürüttüğümüz çalışmalar sonuç vermeyebilir” demiştir.”

“SOYKIRIM ŞENGAL VE KOBANÊ’DE BAŞLADI BAKUR’DE TAMAMLANMAK İSTENİYOR’

Kürt halkına dayatılan soykırım politikalarına dikkat çeken Bayık, Öcalan’ın duruşunun soykırımların önünü aldığını belirterek konuşmasına şöyle devam etti:

“Halkımız üzerinde sürekli katliamlar vardı, bu bazen yoğun oldu, bazen yoğunluğu düştü, fakat katliam hiçbir zaman durmamıştır. Bu nedenle Önderlik; ‘örgütlülüğünüzü geliştirmeniz, öz savunmanızı sağlamanız ve kendinizi korumanız gerekir’ dedi. Bu bizim için her zaman bir görevdir. İki yıl önce Türk devleti ve çeşitli güçlerin desteğiyle halkımıza karşı bir soykırım saldırısı yürütüldü. Bu soykırım saldırısını ilk önce Şengal de gerçekleştirdiler, sonra da Kobanê’de tamamlayıp Bakur’a yaymak istediler. Buna karşı Şengal’de gerilla tarihi bir direniş gösterdi, Rojava’da IŞİD saldırıları püskürtüldü, Bakur’da da tarihi bir özyönetim direnişi gerçekleştirildi. Bu duruş Önder Apo’nun duruşuyla birlikte gelişim sağladı. Soykırımın önünü aldı. Halkımız üzerinde soykırım geliştirilmesini engelleyerek düşmanın amaçlarını boşa çıkarmıştır. Bu direniş duruşuyla Şengal’de, Kobanê’de, Bakur’un birçok kentinde biz çok ağır bedeller ödedik. Ancak bizler bu bedelleri ödemeseydik  bu soykırımın önünü alamazdık. Tasfiye gerçekleşecekti, soykırım gelişecekti. Belki büyük bedeller ödedik, ama soykırımın ve tasfiyenin önünü aldık. Bu gün Kürdistan'ın dört parçasında soykırıma karşı verdiğimiz direniş daha fazla anlam buluyor. Her kes direnişin değerini görüyor ve anlam veriyor. Başta bazı kesimler ve bazı kişiler bunu pek anlayamadı. Ancak 15 Temmuz’da darbe girişimi gerçekleşip Türkiye’de kaos ve kriz derinleşince bu direnişimiz daha doğru anlaşıldı. Düşmanımız soykırım planını geliştirdi ve bunu gerçekleştirmek için tüm imkanlarını devreye soktu; biz de ona karşı özyönetim hamlesiyle karşılık verdik. O hamle soykırım politikasını engelsiz yürümesini önledi. Eğer ki bugün Türkiye’de kaos ve kriz yaşanıyorsa,  Kürt inkarcısı ulus-devlet iflas etmişse, bu, Önder Apo’nun duruşu ve özyönetim hamlesinin geliştirilmesi sonucudur. Bu direniş Türkiye'de birçok gelişmeyi beraberinde getirdi. Bu, görünen boyutudur, görünmeyenler de ortaya çıkacaktır. Gün gün ortaya çıkacaktır. O zaman her kes görecektir ki özyönetim ilanları ne kadar zamanında ve yerinde gerçekleşmiştir.

(…)

‘TÜRKİYE’DEKİ GELİŞMELER DİRENİŞİMİZİN SONUCUDUR’

Bu kongre geçmiş pratiği her yönüyle değerlendirdi. Pratikteki eksiklik ve yanlışlıklar neydi, bunları tartışmalar, eleştiri ve öz eleştirilerle bilince çıkardı. Pratikte iyi olanlar neydi, onları da değerlendirip ortaya çıkarmıştır. Bu esas üzerine önümüz aydınlandı. Bundan sonra nasıl yürüyeceğiz, siyaseti nasıl geliştireceğiz, bunlar netleşti. Kongrenin zaten bu nedenlerle yapılması gerekiyordu. Önümüzü görebilmek, eskisinden daha iyi ve güçlü pratik geliştirmek için, şehitlerin, Kürdistan halkının, Ortadoğu halkının ve insanlığın özlemlerini gerçekleştirmek için bu kongreden onay alınması gerekiyordu. Ortak iradenin ve kararlaşmanın ortaya çıkması gerekiyordu. Eğer biz bu kongreyi çok zorlu koşullar altında gerçekleştirmişsek bunun içindir. Çünkü biz yoğun bir pratik içinde olduk ve bu pratik içinde birçok sonuç ortaya çıkmıştır. Türkiye’de gerçekleşen darbe ve bugün yaşananlar da bizim pratiğimizin sonucudur. Bu nedenle ilerde ne yapacağımızın ortaya çıkması için kongrenin yapılması gerekiyordu. Bu kongrede bir netleşme ve kararlaşma ortaya çıktı. Bu esas üzerine örgütsel irade güçlendi. Şimdi biz daha güçlü bir iradeyle pratiğe yöneleceğiz. Bu esas üzerinden mücadele ve mücadele birliğini geliştirmek için bu kongrede tartışmalar yapıldı ve kararlar geliştirildi. Halkımızı, kurumlarımızı, kadrolarımızı, çalışanlarımızı, amaçlarımız üzerinde birleştirmek ve bu birleşmeyle bu paylaşmayla sonuç almak gerekiyordu. Çünkü bu olmazsa, direniş geliştirilebilir, ama istenen sonuç yaratılamazdı. Kongreyle yapılması gerekenler yapılmış, ortak iradeyle gereken kararlara ulaşılmıştır.  

SÜREÇ DAHA SERTLEŞECEKTİR

Arkadaşlar da biliyorlar, her yönden biz yeni bir sürece girdik. Yaşadığımız süreç çok serttir, daha da sertleşecektir. Hareketimize ve halkımıza karşı gelişecek saldırılara karşı, bizim her yönden kendimizi daha iyi hazırlamamız gerekiyor ki bu süreçte gelecek saldırıları boşa çıkaralım, amaçlarımızı gerçekleştirelim. Eğer Türkiye'de darbe içinde darbe gelişiyorsa, Olağanüstü Hal gerçekleşmişse bunlar tamamıyla Hareketimizi ve halkımızı hedeflemektedir. Bu nedenle tüm imkanlarını kullanarak daha çok üzerimize geleceklerdir. Bu saldırılara karşı Hareket ve halk olarak daha güçlü hazırlanmalıyız. Kendimizi ne kadar hazırlarsak, örgütlü kılarsak o düzeyde bu saldırıları boşa çıkarabilir ve amaçlarımızı gerçekleştirebiliriz.

Geliştirdiğimiz direnişin hangi çizgi, hangi yöntem üzerinde gelişirse sonuç vereceğini her yönden gösterdi. Bu nedenle, bu Genel Kuruldan başlayarak tüm kadro ve çalışanlarda, halkta ortaya konulan kararlılık ve netleşme temelinde güçlü bir irade gelişmelidir. Eğer güçlü bir irade geliştirilmezse hareket ve halkımız üzerine gelecek olan saldırılar tehlike oluşturacaktır. Tehlikenin fazla büyümemesi için bizim daha güçlü bir iradeyi geliştirmemiz gerekiyor ki bu saldırıların tümünü kırabilelim. Düşmanımız bizi tasfiye etmek ve bu temelde Kürdistan'da fiziki, kültürel katliamları tamamlamak istiyor. Bunun için de tüm imkanlarını harekete geçireceklerdir. Bu şimdiden bellidir. Eskiden beri nasıl ki tasfiye saldırılarına karşı direnişi geliştirip büyüttüysek bundan sonra da direnişi geliştireceğiz. Direniş ne kadar büyüyüp gelişirse düşman da tasfiyede daha fazla ısrar edecektir. Onlar ne kadar ısrar ederlerse biz de direnişte o kadar ısrar edeceğiz. Bu, devrimin kanunudur. Bu nedenle bizim girdiğimiz süreç aynı zamanda var olup olmama sürecidir. Ya halkların devrimi başaracak, ya da devrim büyük darbe alacaktır. Çünkü böyle bir mücadele aşamasında bulunuyoruz. Bu nedenle bundan böyle eskisi gibi savaş da olmaz, yaşam da. Eskisi gibi çalışma da olmaz. Önderlik çok önceden gaflete girmeyelim diye tüm bunları belirtmişti.

ŞEHİTLERİMİZ BİZE YOL GÖSTERMİŞTİR

Soykırım ve tasfiyeye karşı nasıl duracağımızı, Sur, Cizre, Nusaybin, Gever, Hezex, Şirnex direnişlerindeki şehitlerimiz bize göstermişlerdir. Mehmet Tunç, Asya, Pakize başta olmak üzere halk önderlerimiz soykırıma karşı nasıl duracağımızı pratikleriyle, şahadetleriyle göstermişlerdir. Onlar mücadele ölçülerini daha da yükselttiler. Amed zindanında direnişlerle yükseltilen ölçüler Sur, Cizre ve diğer şehirlerde daha da yükseltildi. Böylece mücadele ve direniş gücümüzü daha da arttırdılar. Önder Apo, ‘PKK her zaman ölçüyü yükseltme hareketidir’ demiştir. Kahramanlarımız Sur’da, Cizre’de, Şırnak ve Gever’de Önderliğin ortaya koyduğu ve zindan direnişçilerinin somutlaştırdığı ölçüleri kendileri için esas aldılar. Onları daha çok geliştirerek özgürlük ve demokrasi mücadelemizin güvencesini yarattılar. Dolayısıyla Mehmet Tunç, Pakize Nayır, Asya Yüksel ve diğerlerinin geliştirdiği ölçüler, bizim esas alacağımız ölçülerdir. O düzeyin altındaki ölçüler bize özgür ve demokratik yaşamı kazandırmaz. Oluşturulacak komün, meclis ve kurumlar ve bu temelde geliştirilecek direnişler onların yarattığı ölçüler ve ortaya koydukları direniş tarzıyla olursa sonuç alınır. Çünkü onlar bizlere ölçü verdiler ve o ölçülerden farklı ölçü kabul edilemez. Tüm kadrolar içinde, çalışanlar içinde ve KCK’nin tüm üyeleri içinde bu geçerlidir. İnanıyorum ki herkes kendisi için bu ölçüleri esas alacaktır. Bu ölçüler üzerinde kendilerini geliştirip mücadeleyi geliştireceklerdir. Nasıl ki bizler Mehmet Tunç, Asya Yüksel, Pakize Nayır, Çîyager, Axîn, Xebatkar ve Îslam arkadaşların geliştirdiği ölçüleri kendimiz için esas alıyorsak, mücadeleyi yükseltmek istiyorsak, düşmanımız da bu ölçüleri ortadan kaldırmak isteyecektir. Onların direnişlerini çarpıtıp anlamsızlaştırmaya çalışacaklardır. Nitekim hegemon güçler ve onların Kürtler içindeki işbirlikçileri, psikolojik bir savaşı halka karşı, harekete karşı, destansı direnişe karşı yürütmektedirler. Şimdi negatif bir üslup kullanarak umutsuzluğu geliştirmek istemektedirler. Öyle ki maddiyattan basına kadar her şeyi kullanıyorlar. Daha fazla da bunları kullanacaklardır. Bu nedenle bu hareketin kadroları, çalışanları, Önder Apo’yu kendilerine esas alarak negatif üsluba karşı, umutsuzluğa karşı durmalıdırlar. O zaman demokratik özerkliği, demokratik özerklik direnişinde verdiğimiz bedelleri anlamlarına ve amaçlarına ulaştırabiliriz. Bu bizim esas görevimizdir. Bu sadece kadronun değil, her insanımızın görevidir.”

‘KÜRTLER ARTIK KENDİNİ SİSTEMİNİ KURMALI’

Konuşmasının devamında Kürtlerin artık kendi sistemini kurması gerektiğini belirten KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanı Cemil Bayık şöyle devam etti;

“Bizler kendi kendimizi yönetme temelinde demokratik sistemimiz içinde özgür yaşamak istiyoruz. Bunun için de öncelikle halkımızı, halkımızın zihniyetini devletten koparmamız lazım. Özgürlüğü yaşamak, geliştirmek ve halkımızın istemlerini gerçekleştirmek ancak devletten ayrı kendi demokratik sistemimizi kurmak ile mümkündür. Devlet sisteminin eklentisi ve bu sisteme hizmet eden konumdan çıkılması gerekir. Ne kadar bu yönlü adım atarsan o kadar özgürlüğe ve kendi sistemine doğru adım atmış olursun. Eğer ki bizler insanlarımızı devlet sisteminden ve zihniyetinden koparamazsak, bilinçli ya da bilmeden onu güçlendirirsek, ona hizmet edersek hiçbir zaman bizler kendimiz için olamayız,  her zaman hegemonlar için olur onlara hizmet ederiz. Bu kongreyle kendi sistemimizi pratikte ve yaşamda geliştirme bilinci ve duyarlılığını yükseltmemiz lazım. Bizim kendimiz için bir yaşamımız olmalı. Daha PKK’nin çıkışından beri bu zihniyet, duygu ve amaç vardı. Önder Apo daha ilk günden; “varolan yaşam, yaşam değildir. Yaşam katliamdan geçmiştir. Her gün Kürt ve Kürdistan’ın öldürüldüğü bir yaşam bizim için ve Kürtler için yaşam olamaz.” demişti. “O zaman olacak olan yaşam hangi esas üzerinde olacaktır” bunun üzerinde durdu. Hegemonların Kürtler için geliştirdiği yaşam ölümdü, onu reddetti. Ölüm felsefesini reddetti, yaşam felsefesini Kürdistan'da geliştirdi. Böylece Kürt halkı ayağa kalktı, kendisi için mücadele etti, bu gün kendisi için mücadele vermektedir. Bu Hareketin her bir militanının bir yaşamı vardır ve bu yaşam Önder Apo’nun yaşamıdır. Onun dışında bu Harekette bir yaşam olamaz, kabul edilemez. Çünkü sadece o yaşama anlam verebilir, Kürtleri, insanlığı ölümden çıkarıp özgürlüğe ulaştırır, geleceğini garanti altına alır. Bu yaşamı herkese kabul ettirmek için bizler mücadelemizle, yaşamımızla böyle bir yaşamda ısrar edeceğiz. Eğer direneceksek böyle bir yaşamla direneceğiz.    

Bugün Türkiye büyük bir kaos ve kriz yaşıyor, bunu herkes görüyor. Eğer bugün ulus-devlet iflas etmişse, kurumları iflas etmişse, özellikle ordusu bu kadar güçsüz düşmüşse, bu mücadelemizin sonucudur. Eğer o direnişler yaşanmasaydı, Türkiye'de bu durum yaşanmazdı ve bu sonuç ortaya çıkmazdı. Ortaya çıkarttığımız sonuçlar sadece Kürtler için önemli değil, Ortadoğu ve insanlık için de önemlidir. Bu gerçeklik her gün daha iyi anlaşılmaktadır. Eğer bu hareketin kadroları kendi sorumluluklarını yerine getirirlerse mevcut Ortadoğu, Türkiye ve Kürdistan gerçeğinde başlattığımız özyönetim hamlemizi başarıya ulaştırır, özgür ve demokratik yaşamı sadece Bakurê Kurdistan’da değil Kürdistan'ın tüm parçalarında somut gerçeklik haline getiririz.

DÖNEM NORMAL BİR DÖNEM DEĞİLDİR

Bundan dolayı da içinde bulunduğumuz dönem öyle normal bir dönem değildir. Yürüteceğimiz çalışmalar eskisi gibi olmaz. Bu dönemde çalışma tempomuz ve mücadele tarzımızın eskisinden daha yetkin olması gerekiyor. Çünkü eski tarz, tempo ve üslubumuz amaçlarımıza ulaşmak için yetmiyor; bizi geride bırakıyor ve bize kaybettiriyor. Halbuki her dönemden daha fazla kazanmamız gereken bir dönemden geçiyoruz.  Her dönemin kendine ait bir çalışma ve mücadele tarzı vardır. Mademki biz yeni bir sürece girdik, Türkiye'de kaos ve kriz yaşanıyor, bizim için büyük fırsatlar ortaya çıkarmış, o zaman bizim bu fırsatı doğru değerlendirmemiz gerekir.”

“PKK’NİN GELİŞİM DİYALEKTİĞİ FEDAİLİKTİR’

Biliniyor, biz bugüne kadar her şeyi fedailikle kazandık. Önder Apo’dan tutalım bu hareketin tüm kurumları, militanları, halkı tüm yanlış ve eksikliklerine rağmen fedaidir. Dünyadaki tüm hareketlerden ileri ve farklı bir karaktere sahip olduğumuz bilinmektedir. Militanlarımız da bu farklılığımız temelinde fedailikle şekillenmektedir. Biz ne kazandıksa bu militanlıkla kazandık ve bundan böyle de bu militanlıkla kazanacağız. Önderlik gerçeğinde devrim içinde devrim geliştirmek esastır. Bu hareketin gelişme diyalektiği budur. Bu hareket her zaman bununla kendini yeniliyor, başarıyı ve gelişimi yaşıyor ve yaşatıyor. Nasıl ki bugüne kadar biz fedailikle kazandık, bundan böyle de bununla kazanacağız ve kazandıracağız. Bu, Kürdistan devriminin kanunudur. Bunun dışında Kürdistan'da devrim gelişemez ve başarıya ulaşamaz. Bu da yaşamda ve pratikte ortaya çıkmıştır. Herkes bunu görmüştür.  Bunun için Kürt halkı, özellikle Kürt halkına öncülük yapanlar hiçbir zaman bunu unutmamalıdırlar. Bizler uzun süre savaş içinde yaşayacağız. Biz savaşın içinde kendimizi yeniden inşa edeceğiz ve yeniden yeniden yapılandıracağız. Bunun için bizim kendimizi tamamıyla savaşa göre hazırlamamız lazım. Yaşamımızı ve mücadelemizi ona göre düzenlemeliyiz.  Kimse biz uzun zamandır mücadele veriyoruz, neden istediğimiz sonuçlar ortaya çıkmadı demesin. Büyük başarılar sağladık, büyük gelişmeler yarattık, kazanımlar elde ettik. Ancak Ortadoğu gerçekliğinde amaçlarımızın tümüne ulaşmak için daha fazla mücadele etmek gerekiyor. Ortadoğu ve Kürdistan gerçekliğini, soykırımcı sömürgeci hegemonlar gerçekliğini iyi görmek gerekir. Bu nedenle hiçbir zaman kendimizi kandırmamamız ve gaflete düşmememiz gerekir. Ortadoğu Kürdistan’dır; Kürdistan Ortadoğu'nun temelidir, Ortadoğu da dünyanın temelidir. Kürdistan’da devrim yapmak, dünyayı sarsmaktır. Bu amaca ulaşmak isteyenlerin onun gerektirdiği tarz, tempo ve fedakarlığı ortaya koymaları gerekir.  Eğer kendimizi ve yaşamımızı buna göre örgütleyip az imkanlar ve zorlu ortamlara göre mücadele yürütme gücünü gösterirsek o zaman kendi ülkemizde öz değerlerimizle özgürce yaşama imkanına kavuşuruz. Bunun tarzını ortaya çıkarmış bulunmaktayız. Yeter ki buna sarılalım ve mücadele gücünü gösterelim.

Bizim girdiğimiz süreç aynı zamanda toplumsal yaşamı her boyutta inşa sürecidir. İnşa ve mücadelenin birlikte geliştirilmesi gerekir. Eğer bunlar birlikte geliştirilmezse, bizler amaçlarımızı geliştiremeyiz ve gerçekleştiremeyiz. Ne kadar inşayı geliştirirsen o kadar mücadeleyi geliştirirsin, ne kadar mücadeleyi geliştirirseniz o kadar inşayı geliştirirsiniz. İnşa sadece bir dönem için değildir, her dönem içindir. Eğer inşa bu şekilde doğru anlaşılırsa, doğru da geliştirirler. Bizim sloganımız, inşa ve mücadeleyi birlikte geliştirmektir. Genel Kurul toplantısı dönem sloganını da bu çerçevede geliştirdi. “Demokratik Özerkliği inşa edelim, Önderliğin ve halkın özgürlüğünü kesinleştirelim.” Bizim pratiğimizi tamamıyla bu slogan etrafında geliştirmemiz gerekir.”

‘MÜCADELE VE İNŞA BİRLİKTE YÜRÜTÜLECEKTİR’

(…)

“Kadro inşada ve mücadele de her zaman öncü misyonunu oynamalıdır.  Bu görevi başkası geliştirsin demeyecektir. Halkın kimseye muhtaç olmaması ve kendi kendini yönetebilmesi için kadro ve öncülük halkı geliştirmeli, bilinçlendirmeli ve iradesini güçlendirmelidir. Bizim sistemimizde, hareketimizde kadın ve gençlik öncüdür. Öncülük her şeyden önce sorumluluk, ciddiyet ve fedakarlık ister. Sadece kendilerini değil, toplumu örgütleyeceklerdir. Kadın ve gençlik hareketi bizim esasımız ve hakikatimizdir, her şeyimizdir. Bu nedenle bu hareketin tüm kadroları kadın ve gençlik hareketlerini gözleri gibi koruyup geliştirip büyüteceklerdir. Bu hareketlerin görevlerini yerine getirebilmeleri için hizmet edeceklerdir. Öncüler kendi başına, tek başına görevlerini yerine getiremezler. Eğer ki sen yardımcı oldun, onlara karşı görevini yerine getirdinse o zaman onlar da öncülük görevlerini yerine getirebilirler. Bu hareketin canlılığı, başarı ve gelişimi kadın ve gençlik üzerinde gerçekleşir. Çünkü bu hareketin ruhu kadın ve gençliktir. Bunu esas almayan önderlikle arkadaşlık yaptığını söyleyemez, özgürlük için yürüdüğünü söyleyemez.

HAREKETİN KADROLARINA DÜŞEN SORUMLULUK TARİHİDİR

Tüm egemenler harekete saldırıyorlar, tüm ezilenlerin de Hareketten umutları var. Bu nedenle bu Hareket hem tüm egemenlere karşı durmalı, hem de ezilen halkların, dinlerin, kültürlerin umutlarını gerçekleştirmelidir. Biz, ne halkımızın ne de halklarımızın umudunu boşa çıkarabiliriz. Bu nedenle kaderi tayin etme savaşını biz geliştiriyoruz. Şimdi herkesin kaderi PKK’nin eline geçmiştir. PKK kadroları bu gerçekleri iyi anlamalı ki,  herkesin umutlarını doğru gerçekleştirsinler.

Mücadelemiz bu süreçte her bakımdan daha gelişip büyüyecek ve kapsamlılaşacaktır. Katılımı sınırsız geliştirmemiz lazım. Yeni kadrolar yaratma yanında var olan kadrolarda ölçüyü yükseltmemiz lazım. Çünkü kaderi tayin eden süreç bununla gerçekleşecektir.

Bu süreçte direniş ve mücadele cephesini yükseltmemiz gerekir.   Amaçlarımızı geliştirmek için bu şarttır.  Bundan dolayı da bizim her yerde muhalif güçlerle, demokratik güçlerle ilişki kurmamız lazım. En geniş kesimlerle ilişki ve ittifaklar geliştirmemiz lazım. Bu durumu çok önemsememiz lazım. Bazı adımlar attık, bu adımlar iyidir, ancak yetersizdir. Türk solu ile attığımız adımları daha da geliştirip güçlendirmemiz lazım. Tam da bu zamanda Türkiye’de demokrasi cephesini büyüterek demokratikleşme alternatifini yaratmamız gerekir. Çünkü Türkiye'de diğer siyasi güçlerin Türkiye'nin sorunlarına çözüm olması mümkün değildir. Bu açıdan bu dönemde herkese çağrılar yapmalıyız, ‘‘kendini korumak isteyenler hareketin yanına gelsin” demeliyiz. Ezilen her kes için çekim merkezi olmalıyız.  Eğer biz bunu yaparsak, birçoğunu çekebiliriz ve demokrasi cephesini daha güçlü kurabiliriz.

HEDEFLERİMİZİ GERÇEKLEŞTİRMEMİZ ARTIK MÜMKÜN

(…)

Bu dönemde devrimcilerin demokratların birliğini sağlayarak direnişimizi geliştirmeliyiz ki Önderliğimizi, halklarımızı özgürleştirebilelim. Ancak bu şekilde bizler kendimizi affettirebilir; şehitlere, Önderliğe, halka ve insanlığa olan borcumuzu ödeyebiliriz. Başka türlü kendimizi borçlu olmaktan kurtaramayız. Şimdi Hareketimiz Ortadoğu ve insanlığın umudu olmuş, bizim bu beklenti ve umutları boşa çıkarmamamız gerekir. Beklediğimiz günler ayağımıza gelmiş. Bu hareket yeni çıktığında hedefi Ortadoğu'da demokratik devrimi gerçekleştirmekti. Bu esas üzerine çıktı ve yürüdü. Bu gün o fırsat çıkmıştır. Bunu iyi değerlendirmemiz gerekir. Yıllardır yapmak istediklerimizi, hedeflediklerimizi bugün gerçekleştirmek mümkün hale gelmiştir. Bu durum çalışmadaki coşku, moral, istek ve hevesimizi her zamankinden daha fazla artırmalıdır. Dışımızdakiler bizden moral ve coşku alıyorlarsa bizim bu durumda yaşanan gelişmelerden daha fazla moral ve coşku almamız gerekir. Umutları gerçekleştirmek için bu gereklidir.

Kürdistan devrimi Önder Apo'nun da dediği gibi evrensel bir devrimdir. Sadece Kürdistan ve Ortadoğu devrimi değildir. Çünkü bu coğrafya tarihin başlangıcında insanlık için çok büyük bir devrim geliştirmiştir. Bu coğrafya İnsanlığın ve Ortadoğu'nun temelidir. Eğer bugün umut haline gelmişse bundan dolayıdır, eğer birçok güç bu harekete düşman oluyorsa bundan dolayıdır. Eğer biz kendimize sadece Kürdistan devrimcileri olarak bakarsak, dar yaklaşıp önümüze dar görevler koyarsak bu doğru olmaz. Dolayısıyla amaçlarımızı da duygularımızı da militanlığımızı da geniş ufuklu evrensel düzeyde geliştirmemiz gerekir. Bundan daha aşağı bir ufuk ve militanlık bu hareketin karakterine uygun değildir.”

ULUSAL KONGRE ÇAĞRISI

(…)

Rojava ve Şengal devrimleri hedefine ulaşana kadar yanlarında olacağız.  Rojava ve Êzidî halkımıza bu sözü veriyoruz. Hiçbir zaman onları yalnız bırakmayacağız. Bu bizim sadece Kürtlük değil, insani ve ahlaki görevimizdir. Önderliğe karşı görevimizdir. Bedeli ne kadar ağır olursa olsun biz o bedeli ödeyeceğiz. 

Bizler özgür ve demokratik yaşamın umutlarıyız. Zaten bu nedenle varız. Önümüzde hiçbir engel yok.  Eğer kendimizi engel haline getirmezsek önümüzdeki engellerin fazla bir anlamı yoktur. Biz kırk yıllık mücadelemizle esas engelleri ortadan kaldırdık. Şimdi özgürlük ve demokrasi düşmanları, soykırımcı sömürgeciler önünde engeller oluşturabiliriz.  

Avrupa’daki halkımız her zaman devrime hizmet etti. Zaten bu nedenle Önder Apo Avrupa ve Rojava’daki halka savunmalarında özel olarak şükranlarını iletti. Avrupa’daki halkımız şimdi de Önder Apo'nun sağlığı, güvenliği ve özgürlüğü için eylemler geliştiriyor. Bu vesileyle Avrupa’daki halkımızı ve dostlarımızı selamlıyorum.  

Tarihte hiçbir zaman Kürtler için bugünkü gibi fırsatlar oluşmamıştı. Eğer bizler ortaya çıkan bu imkan ve fırsatları doğru ele alırsak sadece Kürdistan'da değil tüm Ortadoğu'da devrimi gerçekleştirebiliriz. Bu sadece bir teori değil, gerçekliktir. Pratikte bu öne çıkmış ve gelişecektir. Önlerine çıkan bu tarihi fırsatı değerlendirmek için Kürtler ulusal birliklerini geliştirmelidir. Bunun için ulusal kongreyi toplamak çok önemlidir. Ortadoğu'da ortaya çıkan hem tarihi fırsatlar hem de tehlikeler bunu gerektirmektedir. Dolayısıyla hiçbir güç böyle tarihi bir dönemde ulusal kongrenin toplanması önünde engel olmamalıdır. Çünkü ulusal kongre gerçekleşirse bundan tüm Kürtler ve siyasi güçler kazanacaktır. Tüm Kürtler için kazan kazan durumu ortaya çıkacaktır. 

Ortadoğu'da ve tüm Kürdistan'da, komşu ülkelerde çok hassas bir süreçten geçmekteyiz. Kürtler kazandığında sadece kendileri değil, tüm komşu halklar ve Ortadoğu kazanacaktır. Kürtlerin özgür ve demokratik yaşama kazanmasından tüm insanlık kazanacaktır. Eğer bu dönemde Kürtler özgür ve demokratik yaşama kavuşmazlarsa, bu tarihi süreçte sorumluluk ve görevleriyle oynarlarsa büyük de kaybedebilirler. Halklar kendi duruşlarıyla ve çabalarıyla iyi ya da kötü kaderlerini kendileri belirlerler. Önder Apo çizgisinde kaybetmek yoktur. Bunun için de bizim Önderlik çizgisinde hareket ederek Kürtlere ve insanlığa kazandırmamız gerekir.  

Bizler bu kongreyle her yerde Kürtler kazansın diye, Ortadoğu ve insanlık kazansın diye görüş ve tavrımızı açık ortaya koyuyoruz. Söylediklerimizi de tavrımızı da pratikte ve mücadelemizde ortaya koyacağız. Herkesten de tavrını netleştirmesini bekliyoruz. Kürdistani güçler; tüm Kürdistan parçaları, bölge halkları ve tüm Ortadoğu için ne düşünüyor ne yapmak istiyor bunu ortaya koymalılar.    

ULUSLARARASI GÜÇLERE ÇAĞRI

Ortadoğu ve uluslararası güçlere de bir çağrım var. Kürtleri tanıyoruz diyenler, Kürtlerin de herkes gibi hakları vardır diyenler, bu haklarıyla özgür yaşasınlar, insanlık, demokrasi, özgürlük ve adalet değerlerine bağlı olduklarını söyleyenler, Önder Apo’yu ve Özgürlük Hareketi'ni tanımaları gerekir. Apocu Hareket Kürdistan ve Ortadoğu’da, tüm din, kültür, insanlık için neyi öneriyor, neyi yaşamsallaştırmak istiyor, bunu görmeliler. İnsanlık değerleri için şehit olan büyük kahramanların geliştirdiği mücadeleyi anlamalılar. O kahramanların geliştirdiği mücadele ve insanlık için verdikleri bedelleri görmeliler. Bunun için de artık PKK’nin terör listesinden çıkarılması gerekir. Bu bizlerden çok onların bu halk ve insanlığa yaptıkları hatadan dönmeleri için gereklidir. Önderlik şahsında PKK, Kürt halkı ve insanlık için geliştirdikleri kötülükleri görmeliler ve bunu artık ortadan kaldırmaları gerekir.

Ortadoğu'da özgür ve demokratik yaşamın gerçekleşmesini isteyen herkes Önderliğin sağlığına, güvenliğine ve özgürlüğüne sahip çıkmalıdır. Ancak o zaman Ortadoğu kaos ve krizden kurtulabilir.  Bunun dışında bu kaos ve krizlerin bitmesi mümkün değildir; istedikleri istikrar ve barışın gerçekleşmesi mümkün değildir.

KONGRE RUHU TEMSİL EDİLMELİDİR

Kongre delegeleri birçok çalışma alanlarına döneceklerdir. Tabii ki bu kongrenin ruhu, karar ve iddialarını her yere taşımalıdırlar. Faaliyetlerde Genel Kuruldaki netleşmeyi, iradeleşmeyi ve kararlaşmayı temsil etmelidirler. Burada belirlenen esaslar üzerinden görevlerine yürümelidirler.  Kongre kararları böyle pratikleşebilir. Bu kararlaşma ve ruh temelinde pratiğe yöneldiğimizde önümüze koyduğumuz demokratik özerklik hedeflerini gerçekleştirmek ve Önder Apo'nun özgürlüğünü sağlamak mümkündür.  Buradan gidenler, Önder Apo'nun çizgisi ve 14 Temmuz ruhuyla, Çîyager, Axîn, Xebatkar, Îslam, Mehmet Tunç, Asya Yüksel ve Pakize Nayır’ın duyguları ve ruhuyla pratiğe yönelmelidirler. Bunun dışında bizim başka ruhumuz yoktur. Bunun dışında olacak olan ruh kapitalist modernitenin ve hegemonların ruhudur. Bu hareketin ruhu Önder Apo'nun özgürlük tutkusu ve ruhu üzerine gelişmelidir. Özgürlüğü kendilerinde, halklarında ve Ortadoğu'da geliştirmek istediklerini söyleyenler bilmelidirler ki, bu amaç ancak bu ruh temelinde gerçekleşir. Bizim yürüyüşümüz bu esas üzerinedir ve biz bu esas üzerine yürüyoruz. Kimse bu yürüyüşün önünü tutamaz. Hiçbir gücün bu yürüyüşü durdurmaya gücü yetmeyecektir.  Belki engeller çıkarmak isteyeceklerdir, belki büyük bedelleri bize ödetmek isteyeceklerdir,  fakat biz bu ruh konusunda ısrar edersek, ne kadar engel çıkarmak isteseler de bu yürüyüşün önünü alamayacaklardır. Bu esaslar üzerinde genel kurulda hazır olan delegelere, tüm halka, kadrolara bu duygu ve ruh temelinde pratiğe girmelerini, özgür ve demokratik yaşamı her yerde fethetmeleri çağrısı yapıyorum.

Tüm arkadaşlara başarılar diliyorum. Bijî Genel Kurulumuz, Bijî kahraman şehitlerimiz, Bijî Rêber Apo”