'Direnişimiz tüm Suriye çetelerden kurtulana kadar sürecek'

Rojava Kantonları Genel Koordinasyonu: Bölgemiz tam 6 yıl içerisinde insanlık düşmanı DAIŞ ve Cephet El Nusra çetelerine karşı tarihi direnişe tanıklık etti. Bu tarihi direniş tüm Suriye DAIŞ’ten temizleninceye kadar süreceğini belirtmek istiyoruz.

Rojava Kantonları Genel Koordinasyonu Suriye’de ve bölgede yaşanan siyasi gelişmeleri değerlendirdiği koordinasyon toplantısının sonuçlarına ilişkin bir açıklama yaptı.

Koordinasyon açıklamasında, "Rojava Kantonları Genel Koordinasyonu Suriye’de ve bölgede yaşanan siyasi gelişmeleri değerlendirmek üzere 10 Ekim 2016’da toplanmıştır. Yaşanan gelişmelerin omuzlarımıza yüklediği bu tarihsel durum karşısındaki görüşlerimizi ve bölgedeki siyasal durumu paylaşmak istiyoruz.

Suriye halkın verili sisteme karşı ayağa kalktığı ilk günden buyana demokratik siyasi çizgiyi benimseyerek, takipçisi olduk. Karşımıza çıkan tüm engel ve baskılara rağmen, geri adım atmadık ve bu uğurda Suriye’deki kültürel dokuyu bozmak isteyen tüm güçlere karşı mücadele ettik. İktidarın despotik tüm uygulamalarına maruz kalan ve halen acı çeken halkımız için paha biçilmez bedeller ödenmiştir. Bu süre zarfında Suriye birliğinin korunması yönünde birçok proje sunduk. Suriye’de birlik geliştirilmediği ve parçalanması durumunda, Suriye’yi önü alınmaz ve durdurulamaz büyük tehlikeler beklemektedir.

Toplantıya katılan tüm katılımcılar demokratik federal sistem projesinin, Suriye’deki krize çözüm alternatifi sunduğu ve tek taraflı bir çözüm projesi olmadığı yönünde hemfikirdi. Toplantıya katılan bazı taraflar mevcut siyasal durum ve ülkede yaşanan kriz göze alarak demokratik federal sistemin farziyet arz ettiğini belirttiler.

Bölgemizi daha da derinleşen krizden, DAIŞ çetelerinden korumak ve bölgemizde sükûnet ortamını hakim kılmak için kendimizi yönetim sistemimiz çerçevesinde örgütledik.

Hatırlatmak gerekirse; krizin başından itibaren ve şimdiye değin de Cenevre ve o kapsamda yapılan görüşmelere katılmak istedik. Ancak uluslararası güçler ve onlara bağlı bölgesel güçler bizim bu görüşmelerde geri planda bıraktı. Buna rağmen bölgedeki örgütsel çalışmalarımızı sürdürdük ve ortaya çıkan örgütsel gelişmeyi de savunma güzümüzle koruduk, koruyoruz. Ancak Suriye’deki krizi siyasal barışçıl temelde çözmek için Suriye muhalefeti içerisinde bağımsız bir heyetle Cenevre veya başka görüşmelerde masaya oturmaya hazır olduğumuzu belirtiyoruz” denildi.

Açıklamada devamla şu hususlara dikkat çekildi:

“Suriye’de demokratik ulusun öncü bir gücü ve muhalefetinin önemli bir parçası olduğumuzu belirtiyoruz. Devrim öncesi de Suriye rejimine karşı savaşan muhalif bir gücüz. Bize dayatılmak istenen siyasi uygulamaları değiştirmek için bu uğurda paha biçilmez değerler verdik. Sözde muhalefet radikal ve demokratik olmayan şovenist siyaset yapan gruplar halkımızın ve oluşumların varlığını kabul etmeyerek birlik işlerinden uzaklaşmamızı sağlamaya çalıştırlar. Muhalefet içerisinde yer alan Cephet El-Nusra, Ehrar El-Şam ve onlara benzer güçler, Suriye’nin devrimci muhalif gerçekliğini yolundan saptırarak, devrimin dış güçlerin ajandası konumuna gelmesine neden oldular. O yüzden Suriye koalisyonuna halkımızı inkar eden şovenist tutumundan vazgeçmesi, radikal terörist grupları kendi içerisinden ayıklayarak çıkarması, demokratik siyaseti uygularsa onlarla oturmaya ve ilişkilerimizi onlarla geliştirmeye hazır olduğumuzu belirtmek istiyoruz.

Toplantımızda Türkiye ve Kürdistan bölgesi ve çevredeki ülkelerle olan ilişkiler de değerlendirildi. Yürütülen tartışmalarda, bölgemizi yönetmeye başladıktan sonra komşuluk ilkelerine göre yaklaştığımız tespitini yaptık. Türkiye de dahil komşu ülkelerin yönetim biçimlerine yönelik hiçbir karşıt tutumumuz olmadı. Türk devletinin Bakurê Kürdistan’da halkımıza yönelik düzenlediği vahşi saldırılar olumsuz bir etki yaratsa da komşuluk ilkelerini korumayı esas aldık. Sınırlarımızda Türk devletinin tehlikeye sokacak herhangi bir gelişme yaşanmamıştır. Buna rağmen Türk devleti topraklarımıza müdahalede bulunmuş ve sınırda günlük olarak sivil yurttaşlarımızı hedef alarak katletmiş ve sınır bölgelerinde yaşayan yurttaşlarımızın can güvenliğini tehlikeye sokmuştur.

Burada Türk devletinin PKK’den maddi ve manevi destek aldığımız yönündeki iddialarına dikkat çekmek istiyoruz; bu mesnetsiz iddiaların hiçbir gerçeklik payı yoktur.

DAIŞ’a karşı savaş halindeyiz, bizim maddi ve manevi desteğe ihtiyacımız kuşkusuz ki var. Bu da bizim PKK’ye destek vermediğimizin kanıtı olarak ortaya çıkar. PKK’yle ilişkilerimiz tıpkı diğer Kürt partileri gibi bulunmaktadır ve hepsi bu kadardır. Biz bağımsız bir gücüz. Kararlarımızı da meclis ve kurumlarımızın iradesiyle alınır. Türkiye’nin tüm bu çabaları düşmanlıktan ibarettir ve devrimimizin özünü yıpratmaya yöneliktir.

Türkiye’de yaşanan savaş ve çatışma, Kürtlere yönelik siyasi, fiziki ve kültürel soykırım operasyonları Türkiye’yi yok olmaya doğru götürmektedir. Bu nedenle uluslararası güçleri Türki halklarını yok olmaya götürecek bu savaşı durdurmaları için harekete geçmelerini ve rollerini oynamaları çağrısında bulunuyoruz. Her iki taraf arasındaki savaşın durulması için bir inisiyatif çıkararak müzakere masasına oturmaları için çıkarmamız gerekmektedir. Türkiye’de kaosun durulması demokratik ve barışçıl bir çözümün gelişmesi için rol almaya olduğumuzu ve bu konuda üzerimize düşen tüm görevleri yerine getirmeye hazır olduğumuzu belirtiyoruz.

Bir kez daha yinelemek isteriz ki şayet Türk devleti uluslararası yasalara saygılı davranarak komşuluk haklarını gözetirse ve Kürt halkına karşı düşmanlıktan vazgeçerse kendileriyle ilişkilerimizi geliştirmeye hazır olduğumuzu belirtmek istiyoruz.

Toplantımızda KDP, Rojava ve Başurê Kürdistan’daki ilişkilerimizi de değerlendirdik. Bölgedeki tehlikelerin bertaraf edilmesinde KDP’nin de Rojava için bir çözüm yolu olmasını ve destek vermesini umut ederdik. Fakat gelişmedi. Ancak hiçbir zaman kardeşlik haklarına karşıt gelişen tüm tutumlara rağmen, halkların birliğini pekiştirecek ve halkımıza hizmet edecek inancımız ve düşüncemizden bir an olsun geri adım da atmadık.  KPD bölgemizi ambargo altına aldı, halkımızı aç bırakmakla tehdit etti ve bölgeyi insansızlaştırmayı amaç edindi. Yine içişlerimize müdahale etmek istedi. Bu da ilişkimize olumsuz bir etki yarattı.

Daha öncede belirttiğimiz gibi; ortak kadere sahip halklarız ve önümüzdeki tehlikeler birlikte durdurabiliriz. Bunun içinde yegane yolumuz da demokratik ulus birliğidir. Buda halkımızın siyasi iradesini bir kılacak Kürt Ulusal Kongresi’nin gerçekleşmesiyle mümkündür. Kürtleri birbirine kışkırtmak ancak Kürt düşmanlarının çıkarına yarar. O nedenle KDP ve ona bağlı diğer partiler Demokratik Özerklik Yönetimi’ni kabul edip, benimsedikleri sürece onlarla oturabilir ve diyalog geliştirebiliriz.

Son olarak bölgemiz tam 6 yıl içerisinde insanlık düşmanı DAIŞ ve Cephet El Nusra çetelerine karşı tarihi direniş anlarına tanıklık etti. Bu tarihi direniş Rakka ve Bab’ın da içinde bulunduğu tüm Suriye topraklarının DAIŞ’ten temizleninceye kadar süreceğini belirtmek istiyoruz. Bölgemizde asayişi ve halkımızın güvenliğini garanti altına alıncaya kadar mücadelemizi sürdüreceğimizi tüm dünyaya duyurmak istiyoruz.

Önümüzde birçok tehlike durmaktadır. Dolayısıyla bu direnişin sıradan ve kolay gelişmeyeceğini biliyoruz. Yine önümüzde tarihi fırsatlarında olduğunu biliyoruz. Karşımızda amacımızla kilitlenen inancımız ve gücümüz dışında başka bir şey yoktur.”