Direnişin öğretmeni: Erdal Tekin

Sur direnişinde yer alanlar arasında YPS Savaşçısı Erdal Tekin da yer alıyordu. Coğrafya öğretmeni olan Tekin, Türk devlet sistemini kabul etmeyerek Sur direnişinin saflarında olmayı ve inandığı ideoloji için direnmeyi tercih etti.

,

Sur direnişi 100. gününe girerken, tarihe yazılması gereken yeni bir direniş hikayesi daha Sur içinden geldi…

Amed’in Sur ilçesinde devlet güçlerinin ablukası bugün 101’inci gününe girdi. Tam 101 gündür devletin tanklarına, toplarına karşı büyük bir direniş sergileyen YPS savaşçıları onurlu mücadelelerini sürdürüyor. Bu onurlu mücadeleyi sürdürenlerden biri ise YPS Savaşçısı Erdal Tekin (Zana Andok). Coğrafya öğretmeni olan Tekin, Türk devlet sistemini kabul etmeyerek Sur direnişinin saflarında olmayı ve inandığı ideoloji için direnmeyi tercih etti.

Amed’in Kulp ilçesine bağlı Kayacık Köyü’nde 1988 yılında dünyaya gelen Erdal Tekin, devletin Kürt halkına yönelik katliam ve soykırım politikası ile 1994 yılında daha 6 yaşında iken köyünün devlet güçleri tarafından yakılması ile tanıştı. Evini, yuvasını, köyünü ve anılarını  yanmaktan kurtaramayan birçok Kürt ailesi gibi Tekin ailesi de yanına hiçbir şey alamadan Kulp’tan Manisa’nın Salihli ilçesine zorunlu göç yolunu tuttu.

Zorunlu göç nedeni ile topraklarından uzakta büyüyen Erdal, ilkokul, ortaokul ve liseyi Manisa’nın Salihli ilçesinde okurken üniversiteyi ise Balıkesir’de okudu. Coğrafya öğretmenliğinden mezun olan Erdal, 2015 yılının Şubat ayında Lice’deki Amed Toprak Çok Programlı lisesine öğretmen olarak atandı. Yaklaşık 3 ay bu lisede öğretmenlik yaptıktan sonra öz yönetim direnişlerinin başlaması ile YPS saflarına katılarak Sur’daki direniş sırasında yaşamını yitirdi.

Kardeşinin Kürdistan ve Kürt halkına bağlılığını hiçbir zaman yitirmediğini belirten Erdal Tekin’in Ağabeyi Talat Tekin, “Askerler köyümüzü basıp evleri yaktığında ben 13, Erdal ise 6 yaşındaydı ne olduğunu anlayamamıştık. Evimiz ve köydeki tüm evler yakıldı. O güne kadar biriktirdiğimiz her şey evimiz ile birlikte kül oldu. Üstümüzdeki kıyafetler dışında elimizde hiçbir şey kalmadı. Evimizi terk etmeye mecbur kaldık. Daha sonra Salihli’de oturan akrabalarımızın yanına yerleştik. Fakat Erdal Amed’i ve orada yaşananları hiçbir zaman unutamadı” dedi.

“Erdal üretmeyi ve yaşamı çok severdi” diyen Ağabey Tekin şöyle devam etti: “Çok sakin bir gençti. Paylaşmayı, yardım etmeyi, yeni şeyler öğrenmeyi, bildiklerini başkalarına öğretmeyi, tartışmayı, gezmeyi ve yeni yerler görmeyi çok severdi. Konuşkan bir insan sayılmazdı. Çoğu zaman karşıdakini dinlemeyi,  tercih ederdi. Doğa ve kadın hakları onun hassas noktalarıydı. Bu noktalarda kesinlikle taviz vermezdi. Haksızlık karşısında asla susmazdı. Tanısın ya da tanımasın nerede haksızlığa uğrayan bir insan varsa ondan yana tavır sergiler ve mağduriyetini gidermek için savaşırdı.”

Erdal’ın çok zeki ve emekçi bir genç olduğunu vurgulayan Ağabeyi, “Başkalarına yük olmadan kendi yaşam koşullarını oluşturmaya çalışıyordu. Bir yandan okuyup diğer yandan çalışıyordu. Üniversite sürecinde birçok kez sorun yaşamasına rağmen bunları hiçbir şekilde bize yansıtmadı. Okul bittikten sonra olanları gülerek anlattı. Kürt kimliği nedeniyle üniversitedeki ülkücüler tarafından sayısız kere tehdit edilmiş. Ona üniversiteyi bıraktırmak için neleri denememişler ki; sözlü tehditten tutun linç girişimlerine… Bir keresinde üniversitesindeki masaya kurşun bile bırakmışlar” ifadelerini kullandı.

Erdal’ın  tek hayalinin devlet zoru ve zulmü ile çıkarıldığı topraklara dönüp halkı ile birlikte yaşamak olduğunu belirten Ağabeyi kardeşini şöyle anlattı: “İşte Erdal bu hayalini gerçekleştirmek amacı ile üniversite bittikten sonra öğretmen olarak kendi topraklarına döndü. Öğretmenlik yaptığı sırada kuzenlerim ve ben onu ziyarete gittik. Öğrencileri ile o kadar güzel bir diyalog geliştirmişti ki klasik öğrenci öğretmen ilişkisi dışında bir ilişkiydi onlarınki. Aldığı maaşı öğrencileri için harcıyordu onlara kitaplar ve hadiyeler alıp ihtiyaçlarını karşılıyordu. 3 ay bu şekilde öğretmenlik yaptıktan sonra ondan haber alamadık. Yaklaşık 9 ay boyunca haber alamadıktan sonra 24 Şubat’ta Sur’da şehit düştüğünü televizyondan öğrendik. Çok farklı bir insandı yeri doldurulamayacak güzellikteydi.”