Efrin, Şehba ve Halep çevresindeki saldırıların amacı…Seyit Evran

Türkiye ile KDP’nin stratejik ittifakı yönündeki görüşler, Kürt mahallesi Şêx Maqsud’a Kürt yönelik saldırılarla yeniden gündeme geldi. Saldıran grupların profillerine bakılırsa, bu ilişkinin ne kadar derin ve alttan olduğu görülecektir.

Halep,  Şehba ve Efrin çevresinde Kürtler ve birlikte yaşadıkları halklara yönelik saldırılar yeniden hız kazandı. Bu bölgeye saldıran grupların, yürürlükteki ‘ateşkesin’ kapsamı içinde yer alan gruplar olması düşüdürücüdür. Ve saldıran gruplar arasında Kürt hain ve işbirlikçilerin olduğunu da bir yere not etmek gerek. Bu gelişmeler, devrimin gerçekleştiği günden bu yana yapılan planların yeniden devreye sokulduğunu gösteriyor. Aynı dönemde SUK’ta gerçekleştirilen başkan ve yardımcılarındaki değişim ise devrimi yok etme, uluslararası alandan soyutlama, ‘terörist’ gösterme çabalarının yeni ekiple devam edeceğini gösteriyor. Yapılan açıklamaların hepsi bunu doğruluyor.

HALEP, ŞEHBA EV EFRİN'E YÖNELİK SALDIRILAR NE ZAMAN BAŞLADI?

Rojava devrimi gerçekleştiği 19 Temmuz 2012’den üç ay sonra ilk önce Halep Eşrefiye ve Şêx Meqsud’da saldırılar başladı. İlk saldırı rejim yanlısı Begara aşiretinden geldi. Bu saldırıda Gulê Selmo adındaki Yekitiya Star meclis üyesi katledildi. Bu saldırıdan sonra Kürtlerle Begara aşireti arasında kısa süreli çatışmalar yaşandı. Daha bu çatışmalar bitmeden, 23 Eylül 2012’de KDP tarafından kurulan Azadi ve Selahattin grupları tarafından Eşrefiye’ye yönelik bir saldırı daha başladı. Bu saldırıda YPG bazı kayıplar verdi. YPG komutanlarından Nujin Dêrik çetelerin eline esir düştü. Türkiye’ye götürülerek sorgulandı. Daha sonra ÖSO’nun bazı grupları ile YPG arasında yapılan bir anlaşma ile Nujin Dêrik çetelerden alındı. Eşrefiyê saldırılarından sonra Rojava topraklarına yönelik ilk saldırı Qestel Cindo’ya yapıldı. Saldırıyı geliştiren grup Türkiye tarafından kurulan ve başında Ömer Dadıği adında bir Türkmen vardı. Bu saldırılardan sonra Nusra ve Ğruba Şam adlı gruplar Halep’ten Türkiye’ye, Türkiye’den de Rojava’ya geçirilerek Serêkaniyê saldırıları başlatıldı. Bu saldırı, çetelerin Urfa’da gerçekleştirdikleri ve ikinci Urfa toplantısı olarak geçen toplantıdan sonra Begara aşiret reisi Navaf El Beşir’in Hewler’e gerçekleştirdiği ziyaretten sonra gelişmesi, Türkiye, KDP ve çete gruplarının ilişkilerini gündeme getirdi. Geçtiğimiz günlerde, ENKS başkanlığını yapan İbrahim Biro ile Nusra içinde yer alarak Serêkaniyê saldırılarında yer alan Qamışlo’lu Usama Hilali’nin samimi ilişkileri ortaya çıkınca, Türkiye ve KDP arasındaki stratejik ortaklık biraz daha netleşmiş oldu.

KİMLER SALDIRIYOR

Türkiye ile KDP’nin stratejik ittifakı yönündeki görüşler, Kürt mahallesi Şêx Maqsud’a  Kürt yönelik saldırılarla yeniden gündeme geldi. Saldıran grupların profillerine bakılırsa, bu ilişkinin ne kadar derin ve alttan olduğu görülecektir.

2012, 2013 ve 2014 yıllarında Halep, Şehba ve Efrin çevresindeki Kürtlerle ortak yaşam ve birlik için bir araya gelen halklara saldıran gruplar, bu sefer farklı isimlerle ortaya çıkmaya başladı. Bu grupların yeni isimlerle bir araya gelen eski yapılar olduğu görülmektedir. Elbette bu son saldırı planı yeni bir vizyonla yapılıyor. Plan, kullanım süresi doldu denilen ve Müslüman Kardeşlerin kadrosu olduğu açığa çıkan Halit Hoca’nın yerine Enes El Abde’nin getirilmesiyle başlıyor. KDP’li ve tüm zamanlarını Hewlêr ve İstanbul’da geçiren A. Hekim Beşar’da her ne kadar daha önce denenmiş olsa da yeniden Abde’nin yardımcılığına getirilerek, bu cepheden de bir değişikliğe gidildiği görülüyor. İbrahim Biro, Mustafa Osê gibi KDP’lilerle Müslüman Kardeşler yetiştirmesi olan A. Basit Seydo’nın kimlikleri tümüyle açığa çıkınca yeniden A. Hekim Beşar’a başvuruldu. Bu değişiklik siyasal alandaki değişikliktir. Asıl önemli olan ve bu gün Şêx Maqsud’a saldıran grupların isim ve başlarındaki kişilerdeki değişikliktir. Eskiden bu işle görevlendirilen Bab’a bağlı Qubbeşêx köyünden olan Bessam Haci Mustafa, Efrin’li olan Bêwar Mustafa, Efrin’in Akibe köyünden olan Akit Şevki vb. gibilerine verilmişti. Aynı kişiler yine var lakin perde arkasında yer alıyorlar. Perdenin ön tarafındakiler ise yeni isimlerdir. Bunlardan biri Eski adı Ehfad-ı Selahattin grubu adıyla bilen bir grup vardı. Bu gruba yeni bir isim verildi. Adı Fırka 31 yapıldı. Başına da Bab’a bağlı Qubbesin köyünden Mahmut Hamza getirilmiş. Bu grubun içinde çok sayıda ‘Rojava peşmergesi’ denilen kişilerin de olduğu görüştüğüm Ceyş El Suwar yetkilileri teyit etti. Diğer bir grup ise yeni türetilen Seyf Polat adındaki şahsın başında olduğu Liwa El Hamza grubudur. Bu her iki grupta Feylek El Şam grubuyla hareket ederek daha çok Azaz taraflarındaki Kürt köylerine yönelik saldırılar geliştiriyorlar. Bu köylerde Ceyş El Suwar ile QSD güçlerinin etkili olması önünde engel olunmaya çalışılıyor. Azaz’a bağlı Dudyan, Tel Şehir gibi köylerde DAİŞ çetelerinden adeta devir teslim gibi alınarak bu gruplara bırakıldı. Bu grup ve sözde komutanlarını koordine eden ise Bab’a bağlı Şuddud köyünden Ali Müslüm adındaki eski KDP’li biridir. Müslüm, Rojava devrimi gerçekleştikten sonra Barzani tarafından kurulan ENKS içinde yer aldı. Ve Şu an Hewler’de KDP tarafından kendisine tahsis edilen bir evde kalıyor. Foyası açığa çıkmış A. Hekim Beşar, İbrahim Biro, A. Basut Seyda gibi kişilerin yerine fazla yıpranmamış biri olarak bu saldırıları koordine ediyor.

Vizyon değişikliği ile yeniden SUK’un başkan yardımcılığına getirilen A. Hekim Beşar, Şêx Maqsud’a yönelik saldırılar içinde aktif bir şekilde yer aldıklarını da inkar etmiyor. Elbette ABD ile Rusya arasında anlaşılarak varılan ateşkesin uygulanmaya konulduğu bu günlerde, bunu SUK adına yapıyor olması, Türkiye ve stratejik ortağı KDP ile SUK arasındaki ilişkiyi ve ateşkesi bozma yönündeki çabalarını gösteriyor.

NEDEN ŞEHBA?

Şehba Efrin, Azaz, Cerablus, Mimbij, Bab ve Halep arasında kalan 210 köyden oluşan bir bölgedir. Alandaki köylerin büyük çoğunluğu Kürt köyleridir. Bazı köylerde ise Kürt, Ermeni, Asuri, Türkmen, Afşar iç içe yaşamaktadır. Şehba alanında yaklaşık 800 bin Kürt olduğu belirtiliyor. Tarihte Halep’in ismi de Şehba ile birlikte anılıyor. O yüzden Halep’e ‘Halep Şehba’ deniliyor. Şehba’ya yönelik saldırılar ve ele geçirme çabaları stratejik bir önem ifade ediyor. Zira Şehba’yı ele geçirip hakim olmak, Halep ve Afrin’i de büyük oranda etkisiz bırakmak anlamına gelir. Şehba ve Halep’e hakim olmak demek ise Rojava devriminin temel çizgisi olan Demokratik Ulus projesine ağır darbenin vurulması demektir. Zira bu projenin en başta uygulanabilir olan yerlerin başında Halep geliyor. O yüzden tüm planlar bu alan üzerinden yürütülmeye çalışılıyor

Bu plan 2013 yılındaki Cindires ve Şêrawa ile Qestel Cindo tepesi ve köyüne yönelik DAİŞ saldırıları sırasında pratikleştirilmek istendi. H. Mustafa’nın grubu olan Yusuf El Azma bu saldırıların hepsinde yer aldı. 

Halep, Şehba ve Efrin çevresinde günümüzde olup biten Türkiye ile KDP’nin stratejik ortaklıkları planının yeniden devreye sokulmasıdır. Bu plan Cezire’de boydan boya saldırılar geliştirilerek uygulanmak istendi. Sonuç alınmadı. DAİŞ ile tarihin vahşet saldırısıyla Kobani’de denendi ama başarılı olmadı. Şimdi de merkezine Şêx Maqsud ve oradaki sivil halkı katletmekle uygulanmaya çalışılıyor. Bu ‘ateşkes’ döneminde her gün sivil katliamlar yapılıyor. YPG ateşkes koordinasyonuna bir mektup yazarak bu ihlalleri bildirdi. Ancak hala bu ihlal ve sivil katliamlara karşı bir açıklama dahi yapılmış değil. Bu durumda, ‘acaba bu saldırılar da uluslararası güçlerin gizli bir desteği mi var’ gibi bir soruya neden oluyor.

Önümüzdeki günlerde Şêx Maqsud, Halep, Şehba ve Afrin çevresine yönelik gelişen saldırıların hem siyasal, hem askeri ve hem de diplomatik sonuçları biraz daha netleşir. Böylelikle Türkiye ile KDP’ye bağlı gruplar tarafından yapılan bu saldırıların kirli ilişki ve amaçları daha fazla su yüzünü çıkmış olacaktır.