Karşı çıkış engellenmek için bağrılıyor-Cemil Bayık

KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanı Cemil Bayık: Faşist şefler kimsenin kendisine karşı çıkmamasını ve herkesin kendi önünde diz çökmesini isterler. Böyle bir zihniyet ve iktidara açıkça karşı çıkılmadan geriletilemez.

KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanı Cemil Bayık, Azadiya Welat ve Yeni Özgür Politika gazetelerine yazdığı makalede şunları belirtti:

“Tayyip Erdoğan son zamanlarda diz çöktürmekten çok fazla söz ediyor. Zaten bugünkü savaşı 2014 yazındaki çöktürme planıyla nasıl yapacaklarını ortaya koymuşlar. Bu nedenle sürekli diz çöktürmeden söz ediyor. En son “Bize diz çöktüremeyecekler, ama onlar diz çökecek” diyerek yine zihniyetini ortaya koymuş. Zaten diz çöktürme dışında ne bir zihniyeti, ne de bir politikası var. Varsa, yoksa herkesin kendisi önünde diz çökmesidir.

Kürt Özgürlük Hareketi'nin hiç kimseye diz çöktürme gibi bir yaklaşımı yoktur. Diz çöktürme bir egemenlik kompleksidir. Klasik egemenlik biçiminde diz çöktürme esastır. Tayyip Erdoğan böyle miadı dolmuş bir yöneticidir. Demokratik yönetim, rızaya dayalı yönetim, uzlaşmaya dayalı yönetim bu adamın fıtratına aykırıdır. Tıynetinde hak, adalet, eşitlik yoktur. Kendisi yöneticiyse tebaası boyun eğmelidir.

Kürt Özgürlük Hareketi böyle diz çöktürme, diz çökme ilişkisine karşıdır. Özgürlük Hareketi'nin birilerine diz çöktürme amacında olduğu iddiası bir yalandır, demagojidir. Önder Apo, Türk devletini yenilgiye uğratma gibi bir politikalarının olmadığını, sadece Türk devletinin demokratikleşmesi ve Kürt sorununun çözümünü istediklerini vurgulamıştır. Demokratikleşme, tüm Türkiye halklarının çıkarınadır. Bunda diz çöktürme yoktur. Türkiye için hayırlı bir şey istenmektedir. Kürt sorununun çözümü de Türkiye'nin çıkarınadır. Bu temelde Kürt halkının özgür ve demokratik yaşamı da Kürtlerin en doğal hakkıdır.

Tayyip Erdoğan Kürtlerin kendi kimliği, kültürü, diliyle özgür ve demokratik yaşamını, kendi kendini yönetmesini, yani Kürt’ün özyönetimini bir diz çöktürme olarak görüyor. Diz çökmeyeceğiz derken Kürt’ün bu haklarını tanımayacağız demektedir. Tayyip Erdoğan’da demokratik zihniyet, hak ve adalet zihniyeti olmadığı için kültürel soykırımcı sömürgecilikte ısrar etmektedir. Kürtlerin en doğal haklarını tanımayı kendisi açısından diz çökme olarak görmektedir. Daha doğrusu Kürt düşmanı olduğu için, Kürtleri halk olarak bitirmek istediği için “Biz diz çökmeyiz, diz çöktüreceğiz” yani Kürtleri özgür ve demokratik yaşamını talep etmekten vazgeçireceğiz demektedir. Kürtlere diz çöktürme bu anlama gelmektedir.

Şu açıktır ki, Kürtler kimseye diz çöktürmek istemiyorlar. Kürtlerin ne böyle bir amacı ne de politikası vardır. Kürtler Türkiye içinde Türk halkıyla kardeşçe birlikte yaşamak istiyorlar. Kürt Özgürlük Hareketi birlikte yaşamak isterken, AKP iktidarı ve onun faşist şefi halkları birlikte yaşayamaz hale getirmektedir. Kimsenin Türkiye'yi böldüğü yok. Bölücülük yapan en başta da Tayyip Erdoğan ve onun herkese dikte ettirmek istediği politikalardır.

Tayyip Erdoğan akademisyenlerde olduğu gibi herkese diz çöktürmek istemektedir. Şimdi terör kavramını genişletip özgürlük ve demokrasi isteyen herkesi terörist ilan edip diz çöktürmek istemektedir. Türk devleti tarafından baskıya ve zulme maruz kalan Kürt halkını savunan avukatların tutuklanması bunun en açık ifadesidir. İşte faşist zihniyet ve politika budur. Çünkü faşist şefler kimsenin kendisine karşı çıkmamasını ve herkesin kendi önünde diz çökmesini isterler.

Böyle bir zihniyet ve iktidara açıkça karşı çıkılmadan geriletilemez. Tayyip Erdoğan savaş naraları atıp milliyetçiliği ve şovenizmi körükleyip hiç kimseyi kendine karşı çıkamaz hale getirmek istemektedir. Bu nedenle sürekli vatan millet Sakarya demekte, olmayan bir bölücülükten söz etmektedir.

AKP'nin estirdiği bu milliyetçilik ve şovenizm rüzgarının etkisinden çıkamayanlar AKP'ye karşı mücadele edemezler. Hatta AKP'nin yedeğine düşerler ve Tayyip’e hizmet ederler. CHP AKP'nin yaptığı vatan millet demagojisi ortamında AKP'ye karşı çıkma yerine, yedeğine düşüyor, AKP'ye hizmet ediyor. Halbuki AKP'nin politikalarını kendine insanım ve demokratım diyenlerin kabul etmesi mümkün değildir. Bugün AKP hükümetine açık karşı çıkma zamanıdır. Tayyip Erdoğan herkese saldırarak, herkesi töhmet altında tutarak, “herkes bizim etrafımızda olmak zorunda” dayatması yaparak kendisinin politikalarına karşı çıkacak herkesi engellemek istemektedir. İşte böyle zamanlar vicdanı, insanlığı ve demokratlığı gösterme zamanıdır. Halk düşmanı güçlere karşı çıkma zamanıdır. Bu cesaret gösterilmezse faşizm hakim olur. Ama milliyetçi propagandanın etkisi altında kalarak baskıya boyun eğilmez ve faşizme karşı çıkılırsa, o zaman faşizmin çöküşü başlar. İşte bu korkuyu yaşadığı için her gün bağırıp çağırmakta ve herkesi korkutmaktadır.

AKP iktidarının Türkiye'ye yaşattığı durum ortadadır. Bu savaşı Kürt düşmanlığı yapıp iktidarda kalmak için başlatmıştır. Kürt Halk Önderinin ve Özgürlük Hareketi'nin kendisine yıllarca tanıdığı demokratikleşme ve Kürt sorununu çözme fırsatını istismar etmiştir. Savaşı Kürt sorununda bir çözüm politikası olmadığı ve iktidarını Kürt düşmanlığıyla sürdürebileceğini gördüğü için Türkiye'yi böyle bir savaşın içine sokmuştur.

Bazılarının belirttiği gibi çatışmasızlık ve görüşmelerin sürdüğü dönemde Özgürlük Hareketi'nin silahlandığı, şehirlerde savaşa hazırlandığı iddiası kesinlikle yalandır. Kesinlikle böyle bir durum yoktur. AKP iktidarı Önder Apo'nun demokratik çözüm çabalarını elinin tersiyle itip ve 7 Haziran seçimlerini yok sayıp Kürt halkına ve demokrasi güçlerine savaş açınca Kürt halkı bu saldırılar karşısında özyönetim ilan edip direnme kararı almıştır. Kıt imkanlarla direnişe geçmiştir. Dolayısıyla AKP iktidarı kendi Kürt düşmanı karakterini gizleme ve başlattığı savaşla Türkiye'yi çıkmaza sürükleme politikasının üstünü örtmek için böyle gerekçeler uydurmaktadır. Aklı ve vicdanı olan herkes bilir ki, bu savaş esas olarak Dolmabahçe Mutabakatının reddedilmesi ve İmralı’da uygulanan tecritle başlatılmıştır.”