Kerimi: KDP yolsuzluklarını gizlemek için PKK’ye saldırıyor

Kerimi, KDP’nin kendi hırsızlık ve yolsuzluklarının üstünü örtmek için PKK karşıtı bir siyaset izlediğini, PKK’nin Güney Kürdistan’da ayaklanma yapacağı gibi mantık dışı bir propaganda yapıldığını söyledi.

Güney Kürdistanlı aydın ve eski siyasetçi Ali Kerimi, KDP’nin kendi hırsızlık ve yolsuzluklarının üstünü örtmek için PKK karşıtı bir siyaset izlediğini, PKK’nin Güney Kürdistan’da ayaklanma yapacağı gibi mantık dışı bir propaganda yapıldığını söyledi.

Kerimi, Güney Kürdistan'da derin bir siyasi ve ekonomik krizin bölgeyi yönetenlerin yolsuzluklarından kaynaklı yaşandığına dikkat çekerek; “Bu yolsuzluk ve hırsızlıklarını gözden kaçırmak için de bir gün ‘DAİŞ tehlikesi var, bir gün bağımsızlık ilan edeceğiz’ diyorlar. İşte PKK ve Goran Harketi’ne ilişkin iftiraları da bundandır. Ama herkes de biliyor ki, Barzani ailesinin ulusal kaygısı da yoktur siyaseti de yoktur. Zaten aileci ve aşiret zihniyetinin devlet kurma, bağımsızlık ilan etme gücü de iradesi de olmaz” dedi.

KDP’nin Erdoğan ve AKP siyasetine alet olduğunu söyleyen Kerimi şunları vurguladı: “KDP son dört yıldır Güney Kürdistan'ın bütün zenginliklerini Erdoğan ve AKP hükümetine peşkeş çekti. Ama Erdoğan açıktan Kürt düşmanlığı yapıyor. Kendisi Ortadoğu’da sultan olmak, Güney Kürdistan'ı da yeni Osmanlının bir vilayeti durumuna getirmek istiyor. Ancak mevcut siyasetiyle büyük kırılma yaşayacak. O zaman KDP de onunla aynı kırılmayı yaşayacak.”

KDP GÜNDEM SAPTIRIYOR

Sizce bölgede Kürtlere dönük bu denli saldırılar yaşanırken, Güney Kürdistan’da hem siyasi hem de ekonomik krizi bu kadar derinden yaşıyorken KDP neden, ‘PKK Güney Kürdistan'da Raperin başlatacak’ gibi bir propaganda başlattı?

KDP bölge yönetiminde, idaresinde, iktidarını devam ettirmede büyük bir kırılma yaşıyor. KDP’nin böyle bir kırılma yaşamasında da Barzani ailesinin belirleyici rolü var. Onlar işte bu yaşadıkları bu kırılmayı gördükleri için kriz üzerine kriz üretiyorlar. Bunu da halkın dikkatlerini başka yerlere çekerek iktidarlarını sürdürmek amacıyla yapıyorlar.

Bir gün bakıyorsunuz, ‘DAİŞ’e karşı amansız bir savaş yürütüyoruz, aman kimse aykırı ses çıkarmasın’ diyorlar. Bir gün, ‘biz petrolü satamıyoruz, ondan dolayı maaşları ödeyemiyoruz’ diyorlar ve halkı susturmaya çalışıyorlar. Son kaç yıldır bu tür söylemlerle, gündemlerle ömürlerini uzatıyorlar.

Son olarak işte aman PKK ve Goran Hareketi, hükümeti düşürmek için birlikte Raperin (ayaklanma) yaratacaklar, diye bir gündem yarattılar. Hiçbir mantığı olmayan böyle bir iddiaya bir çocuk dahi inanmaz.

Erdoğan gibi bir faşist diktatöre karşı amansız bir savaşa girmişken PKK, hangi akılla gelip Goran Hareketiyle burada ayaklanma başlatacak? Bu, KDP’nin halkın gündemini saptırmak için uydurduğu ve kökten yalana dayalı bir iddiadır. Kaldı ki, Sayın Karayılan’ın bu konudaki açıklamaları sanırım, mantıklı olan herkese işin özünü gösterecek açıklıktadır.

Ne Goran Hareketi ne de PKK gelip Güney Kürdistan'da böyle bir şey yapmaz. Ama işte bu tür iddialarla halkı kandırıyorlar. Kendi hırsızlıklarını, yolsuzluklarını üstünü örtmek için böyle bir gündem yaratıyorlar.

Burada dikkat çekici bir diğer husus PKK ve Goran Hareketi’nin isimlerinin aynı iddiada kullanılması. Sizce bu iki harekete dair aynı iddiada bulunmalarını nasıl okumak gerekir?

Dikkat edin 12 Ekim’de KDP Goran Hareketi’nden parlamento başkanını görevden aldı, 4 bakanlığına da el koydu. Çünkü Goran’ı yurt dışından gelen silahları çalma konusunda, yolsuzluklar konusunda engel görüyordu. Yaptıkları yolsuzlukların yanı sıra halkın maaşını vermemek için de Goran Hareketini hedefe aldı.

Diğer önemli husus, hepimiz biliyoruz ki, KDP Rojava’ya açıktan düşmanlık yapıyor. Rojava’nın yanında PKK’ye de düşmanlık yapıyor.

İşte bu iki durumdan dolayı bunları bu iki örgütü bir araya getiriyor. Dikkat edin YNK’ye sataşamıyor. Neden? Çünkü YNK Güney Kürdistan'da güçlüdür. Büyük bölümünde askeri denetimi var. Ama işte Goran Hareketi’ni ki onun da Süleymaniye’de güçlü bir tabanı var, ama işte YNK’ye göre askeri gücü olmadığında PKK’yle birlikte hedefe koyuyor.

HALKI KANDIRIYORLAR

Peki, sizce bu tür iddiaların kamuoyunda bir karşılığı oluyor mu?

Hayır kesinlikle. Çocuklar bile buna inanmıyor. Ama işte dediğim gibi halkı korkutmak, susturmak için yapıyor. Halk bu tehlikeleri gördükçe KDP’ye ses çıkarmayacak. Bunun hesabı yapılıyor. Zaten dediğim gibi bir gün DAİŞ tehlikesi, bir gün petrol satılamıyor, bir gün PYD bizi Rojava’da engelliyor, bir gün ‘PKK-Goran ittifak yapıyor’ diyerek göz korkutuyor, bununla da ömrünü uzatıyor. Bunlar da kesinlikle Mesut Barzani’nin planlarıdır.

Mevcut durumda bölgede önemli bir siyasi, ekonomik kriz yaşanıyor. Partiler bir araya gelip sorunları çözemiyor. Ancak son dönemlerde KDP ve YNK’nin aralarındaki “stratejik anlaşma”yı yenileyerek bu sorunları çözmeyi esasa alıyorlar. Sizce bu yöntemler bu sorunları çözmek mümkün mü?

Hayır, onlar bu şekilde sorunları çözemezler. Peki, o zaman neden sürekli toplantı yapıyorlar? Çünkü bölgede şöyle bir gerçek var. Bu iki parti bölgedeki askeri gücü kendi aralarında paylaşmış durumdalar. Bir taraf diğerini tasfiye edemiyor. Yıllarca savaştılar ama bu tasfiyeyi gerçekleştiremediler.

Ama tabi burada yine Goran faktörü devreye giriyor. Şimdi eskisi gibi sadece iki parti yok. Artık Goran gibi bir hareket de var. Bana sorarsanız Goran Hareketi için en iyisi güçlü ve etkili bir muhalefet gücü olmasıdır. Doğrusu, demokratik örgütlenme ve eylemlerle 2017’de gerçekleştirilecek seçimlere hazırlanmasıdır. Bence YNK de Goran Hareketine karşı böyle ittifak arayışına girmemeliydi. Çünkü bu durumda yaşanan siyasi ve ekonomik krizden zarar gören güney Kürdistan halkı oluyor.

ERDOĞAN, GÜNEY KÜRDİSTAN’I YENİ OSMANLININ VİLAYETİ YAPMAK İSTİYOR

Diğer önemli bir konu Erdoğan’ın Güney Kürdistan'da için “hata yaptık” açıklamasıydı. Sayın Karayılan yaptığı açıklamada “hata düzeltmeyi ister. Eğer böyle diyorsa fırsat bulduğunda Güney kazanımlarını tasfiye etmeyi de planlıyorlardır” şeklinde bir uyarıda bulundu. Mevcut iç krizlerde düşünüldüğünde bu önümüzdeki süreç açısından nasıl bir tehlike oluşturuyor?

Güney Kürdistan'da korku duyulan üç husus var. Birincisi; halkın yönetimden memnuniyetsizliğidir. Eğer halk bir gün sokaklara dökülür, serhildana kalkarsa, o zaman yaş ve kuru birlikte yanar ve herkes zarar görür.

İkinci tehlike, her an pusuda bekleyen İran tehlikesidir. Bu da, hem yeşil bölgede (YNK) alanında hem de sarı alanda (KDP) alanında kurduğu dengenin bozulması ve tarafların bunun altında kalmasıdır.

Üçüncüsü ise, Güney Kürdistan bölgesi Türk devleti açısından son derece önemli bir bölgedir. Özellikle son dört yıldır KDP’nin yanlış politikaları sonucu, Türk devleti Kürdistan bölgesinin zenginliklerini resmen çalıp götürüyor. Onlar da tabi sürekli pusuda bekliyorlar.

Fakat Güney Kürdistan halkı büyüğü ve küçüğüyle bilmeli ki, Türk devleti hiçbir zaman Güney Kürdistan dostu olmaz. Eğer Erdoğan Kürt halkının dostu olsaydı kuzeydeki barış projesini sonlandırmazdı. Erdoğan Ortadoğu’nun sultanı olma peşinde. Bunun için de Güney Kürdistan'ı yeni Osmanlının bir vilayeti durumuna getirmek içinde gözünü buraya dikmiş. Ama bence bu Erdoğan için sadece bir rüya olarak kalacaktır. Çünkü yürüttüğü siyaset sonucunda hem bölgede hem de dünyada son derece yalnızlaşmıştır. O açıdan Güney Kürdistan yönetimi ve hükümeti de Erdoğan ve AKP hükümetine karşı yürekli bir siyaset yürütmelidirler.

PKK yetkililerinin de sürekli altını çizdiği gibi, Türk devleti bu baharla birlikte büyük bir krize savrulacaktır. Ama eğer Güney Kürdistan hükümeti bu uyarıları dinlemez ve yumurtalarını Erdoğan’ın sepetine doldurmaya devam ederse kesinlikle Erdoğan ile birlikte onlarda yanacaklardır.

Bakın, özellikle Türkiye ekonomisinde önemli yer tutan turizm bu yıl büyük tehlikeyle karşı karşıya. Ne Avrupa’dan ne de Rusya’dan bu yıl turistler Türkiye’ye gitmiyorlar. Bu da Türk devlet ekonomisi açısından büyük açık demektir. Bu açıdan eğer Güney Kürdistan hükümeti bu gerçeklere rağmen Erdoğan’ın ortağı olmaya devam ederse o zaman Erdoğan iktidarının yaşadığı tüm kırılmaları yaşayacaktır.

BAĞIMSIZLIK DEVRİMCİ YÜREK İSTER, AŞİRET ZİHNİYETİYLE OLMAZ

Son olarak şunu sormak istiyorum. KDP başkanı mesut Barzani sürekli olarak Kürdistan'ın bağımsızlığından söz ediyor. Ancak bunu derken, Kuzey Kürdistan’da yaşananları, Kuzey Kürdistan’ın geleceğini, Rojava’nın ya da Rojhılat’ın geleceğini hiç gündeme getirmiyor. Bu üç parçada yaşanan gelişmelere rağmen Güney Kürdistan'da bağımsızlık ilan etmek ne kadar gerçekçi sizce? Ya da ne kadar doğru bir tutum?

Şunu açık ve net bir şekilde altını çizerek söylemek istiyorum. Barzani ailesi hiçbir zaman ulusal bir siyasete sahip olmamışlardır. Şimdi de sadece yaptıkları talanın, hırsızlığını üstünü örtmek için, bağımsızlıktan söz ediyorlar. Bağımsızlık bu şekilde olmaz. Bağımsızlık aileci zihniyetle, aşiret reisliği yaklaşımıyla olacak şey değildir. Bunu herkes biliyor.

Peki, bunun sürekli dillendirilmesinin anlamı ya da gereği nedir? Çünkü etrafında çıkarcı bir güruh var. Kendilerini sözde aydın gösteriyorlar. Onlara sürekli bakın ben devlet ilan ediyorum diyor. Bunu onlara da propaganda ettiriyor.

Bağımsızlık ilanı irade ister, direnç ister. Devrimci insanların işidir. Bunun ekonomik, siyasi alt yapısı olmak zorundadır. Kime sorsanız burada yapılan propagandanın amacını sana size söylerler. Hırsızlıkların yönettiği bir yerde bağımsızlıktan nasıl söz edilebilir. Erdoğan ve İran’a dayanan bir zihniyet nasıl irade sahibi olabilir?

Dolayısıyla böyle bir propagandaya kesinlikle inanmamak gerekir. Öyle referandumun yapılacağı falan da yoktur. Bir kere, YNK alanı kesinlikle bu referanduma karşıdır. Benim bildiğim bu hakikati onlarda, Barzani ailesi de iyi biliyor. Ama sadece halkı uyutmak, politikalarına razı etmek için söylüyorlar. Bir gün bakıyorsunuz bağımsızlık için referandumu gündeme getiriyorlar. Bir gün bakıyorsunuz DAİŞ tehlikesini gündemleştiriyorlar. Halkı bu şekilde susturmak, tepkileri dindirmeye çalışıyorlar. Özcesi Kürt devleti böyle yalan yanlış politikalarla, hırsızlık ve yolsuzluklarını üstünü örtme çabalarıyla gerçekleştirilemez.