Mendere’de üç kuşak Newroz ateşini beraber yaktı

Nisêbîn’in Mendere köyünde Newroz ateşini üç kuşak bir arada yaktı. Nisêbîn serhildanlarının şahitleri ile direnişin anlamını Newroz ateşinde öğrenen torunları bir arada baharın gelişini kutladı.

NISÊBÎN NEWROZU

1992 yılında Kurdistan'ın birçok yerinde direnişle özdeşleşen ve tarihe geçen Newrozlar yaşandı. Nisêbîn bu kentlerin başında geliyor. 21 Mart tarihinde yapılan ve sorunsuz geçen görkemli kutlamanın ardından Nisêbîn halkı, Cizîr'deki Newroz kutlamalarına kanlı bir şekilde müdahale eden ve katliam girişiminde bulunan devlet güçlerini protesto etmek için 22 Mart sabahında sokaklara dökülür. Kitlesel bir yürüyüşle Şehitler Köprüsü' ne (Çağ Çağ Köprüsü) ulaşan halka asker ve polis dağılma çağrısı yapar. Oturma eylemine geçen kitleye doğrudan silahlar doğrultulur ve o gün resmi kaynaklara göre 16, tanıklıklara göre ise 21 kişi yaşamını yitirir. Katliam girişiminden sonra ilçede bir sürek avı başlatılmış, işkenceli gözaltılar sonrasında yüzlerce insanın tutuklandığı Nisêbîn'de devlet adeta sıkı yönetim ilan edilir.

Peki o dönemde köylerde durum nasıldı? Nisêbîn kent merkezinde 21 Mart tarihinde binlerce kişinin katıldığı görkemli kutlamaya kitleden duyduğu çekince sebebiyle de müdahale etmeyen devlet, köylerde yakılan Newroz ateşlerine anında müdahale edilmesi için jandarmayı görevlendirmiştir.

Emine Koç (63) o günlerde Nisêbîn' e 11 kilometre uzaklıkta olan Mendere köyündedir. 21 Mart sabahından itibaren köy meydanına toplanan gençlerin yaktığı Newroz ateşlerini söndürmek için jandarmanın özel olarak görevlendirildiğini belirten Emine Koç, o gün Mendere Köyü'nde yaşadıklarını şu sözlerle anlattı: "Nasıl doğa baharda yenileniyorsa bizim insanımız da Newroz geldiği zaman coşku ile doluyor. Bu her zaman böyleydi. O gün de gençler sabahtan itibaren ateşler yaktı. Ateş her yandığında etrafında toplanıyorduk. Halay çekiyorduk. Ama kısa bir süre sonra jandarma geliyordu. Ateşi kendisi söndürüyordu veya muhtara söndürmesini söylüyordu. Muhtar iyi bir insandı, O da bizim insanımızdı. Arada kalmasına üzülüyorduk ama yapacak bir şey yoktu. O gün içinde defalarca oldu bu. Saat başı devriye olarak geldiler ve yakılan ateşleri söndürdüler. Onlar köyden çıktığı anda gençler ateşi tekrar yakıyordu. Tekrar etrafında toplanıyorduk ve halaylar çekiyorduk. Geceye kadar bu böyle sürdü. Kaç defa söndürdülerse o kadar yakıldı o ateş."

Ertesi sabah ise çifte felaketle gelmiştir. Hem Cizîr'de olanlar hem de Nisêbîn'de Cizîr'de yaşananların protesto eden halka ateş açılması haberi sonrasında köylerinde duramazlar. Fırsat buldukları anda Nisêbîn'e ulaşmak ve yakınlarından haber almak için köyden çıkarlar. Nisêbîn'e geldiklerinde karşılaştıkları manzara korkunçtur: "63 yaşıma geldim. O günleri ömrüm boyunca unutmayacağım. Panzerlerin, patlayan silahların sesi her yerdeydi. Hala hınçlarını çıkartamamışlardı. İnsanlar ölmüştü, çok fazla kişi yaralanmıştı. Bazıları kendini kurtarmak için suya atmışlardı. Hastane doluydu, hastaneye ve taziyelere gidiyorduk sürekli. Her yere koşturmaktan gün içerisinde oturacak bir fırsat bulamıyorduk. Tüm yapılanlara rağmen insanlar ayaktaydı. Birbirleri ile dayanışma içerisindelerdi. Herkes birine koşuyordu."

Yaşananların üzerinden geçen 32 yılda, Nisêbîn'in direnişçi ruhundan hiçbir şey kaybetmediğini belirten Emine Koç, hem köylerde hem merkezde Newroz kutlamalarının bütün coşkusu ile devam ettiğini vurguladı ve sözlerini şöyle tamamladı: "Doğduğumdan beri bu köydeyim. Bu köyde büyüdüm, evlendim, dünyaya 9 çocuk getirdim. Ben kendimi bildim bileli biz Newroz’u kutladık. Bunu engellemeye kimsenin gücü yetmez. Tabii biraz yaşlandım. Ateşi gençler ve çocuklar yakıyor, bizler de onlara katılıyoruz. Halaylarımızı çekiyoruz. Bu mücadelede oğlumu kaybettim. Akacak tek bir damla kanım kalıncaya kadar mücadeleye devam edeceğim. Başkan özgürleşene, zindanların kapıları açılana kadar Newrozları direnerek kutlamaya devam edeceğiz."

Köylerinde kendini bildi bileli Newroz zamanında büyük bir coşku yaşandığını dile getiren Mazlum Koç (33), yaşı dolayısı ile hatırlayamadığı 1992 Newroz kutlamalarına ve ertesinde gelişen olaylara dair hikayeleri dinleyerek büyüdüğünü ifade etti. 90'lı yıllarda köyde yapılan kutlamaların hafızasındaki en güzel anılar olduğunu belirten Koç, o yıllardaki kutlamaların kendisinde bıraktığı izlerin bugün kişiliğini ve hayata bakışını şekillendirdiğini söyledi: "Ben o zaman Newroz’u kurban gibi, ramazan gibi bir bayram sanırdım. Çünkü öyle hazırlanılırdı. İnsanlar günler öncesinden kıyafetlerine kadar her şeyi hazırlardı. Çocukluğumdan hatırladığım en güzel anılar yine köyümüzdeki Newroz kutlamalarına dairdir. Gençler o zaman köyün en yüksek noktasına çıkar ve orada bir teker üstüne odun parçaları koyarak ateş yakardı. Köyümüz Qamişlo sınırına yakındır. Sınırın öbür tarafında da ateşler yanardı. Karşılıklı yakılan ateşlerle birbirimizi selamlardık. Tüm köy ateşin etrafında toplanırdı, Xelil Xemgin ve Seyitxan dinlenirdi, halaylar çekilirdi. Yengemin dediği gibi ne zaman ateş yakılsa askerler gelirdi ve söndürülmesini isterlerdi. Onlar köyden çıktığı anda gençler ateşi tekrar yakardı. Çocukken anlamına varamadığımız şeyleri büyüdükçe kavradık. Nisêbîn Newroz’una dair büyüklerimizden hikayeler dinleyerek büyüdük.  Söndürülmeye çalışılan, her seferinde daha gür yakılan o ateşim Dehak zulmüne karşı Demirci Kawa'nın yaktığı ateşin devamı olduğunu öğrendik."

Ekonomik sebeplerden dolayı göç etmek durumunda kaldığı İzmir'de yıllarca çalışan Mazlum Koç, eşi Sidar ile İzmir'den Nisêbîn'e tekrar dönme kararlarını verirken çocuklarını kendi büyüdükleri kültürü içerisinde yetiştirme isteğinin temel belirleyici etken olduğunu şu sözlerle vurguladı: "Eşimle istedik ki çocuklarımızı ait olduğumuz kültür içerisinde, kendi topraklarımızda büyütelim. Kararımızı verdik ve Nisêbîn'e döndük. Çocuklarımızın şahit olmasını istediğimiz şeylerden biri de buradaki Newroz kutlamaları idi. Hem ilçe merkezindeki kitlesel kutlamaya, hem de her yıl köyde yaptığımız kutlamaya onları götürüyoruz. Burada Newroz’u üç kuşak birlikte kutluyoruz. Bir geleneği sürdürüyoruz. Onlar; Şervin ve Roşna da çok mutlular. 'Annemiz bize ulusal kıyafetlerimizi giydiriyor, ateş yakıyoruz, herkes halay çekiyor.' diyorlar. Onlar için bir bayram Newroz, yaşları büyüdükçe onlar da direnç ile özdeşleşmiş anlamını kavrayacaklar ve ileride bu geleneği onlar devam ettirecekler. "