ANALİZ

Otuz üçüncü yıl…-Selahattin Erdem

Çok açık ki, otuz ikinci 15 Ağustos yılında Cizre ve Sur direnişleri temelinde gelişen Bakurê Kürdistan demokratik özyönetim direnişleri daha şimdiden çok önemli siyasi, askeri ve psikolojik sonuçlar ortaya çıkarmış bulunuyor.

Tarihi 15 Ağustos 1984 gerilla atılımının otuz ikinci yıldönümünü yaşıyoruz. Kürtler ulusal diriliş ve direniş bayramlarını kutluyorlar. Her yerde mitingler, toplantılar ve kültürel etkinlikler yapılıyor. Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan selamlanıyor ve ölümsüz gerilla komutanı Mahsum Korkmaz şahsında tüm özgürlük mücadelesi şehitleri anılıyor. Biz de bu vesileyle halkımızın diriliş ve direniş bayramını kutluyor, Komutan Agit şahsında tüm kahraman şehitlerimizi saygı ve minnetle anıyoruz!

Kürtler ve dostları bu 15 Ağustos’ta çifte bayram kutluyorlar. Merkezinde YPG-YPJ güçlerinin yer aldığı Demokratik Suriye Kuvvetleri, tam da 15 Ağustos gerilla atılımının otuz ikinci yıldönümünde Kürt halkına ve tüm Suriye halklarına Minbic’ın özgürleştirildiği müjdesini vermiş bulunuyorlar. Minbic artık DAİŞ çetelerinin elinde değil. Şimdi burada Demokratik Suriye Kuvvetleri bulunuyor ve adeta Minbic halkı yeni doğmuş gibi bayram ediyor. Bizlere çifte bayram yaşatan özgürlük savaşçılarını selamlıyor ve zaferlerini kutluyoruz. Komutan Faysal Ebu Leyla şahsında tüm Minbic şehitlerini saygıyla anıyoruz. 

Besbelli ki otuz ikinci 15 Ağustos yılı her zamankinden çok daha fazla mücadeleci geçmiş ve tarihi direniş kazanımlarına sahne olmuş bulunuyor. Bakurê Kürdistan’da AKP faşizminin başlattığı 24 Temmuz topyekûn özel savaş saldırısına karşı direniş içinde girilen otuz ikinci 15 Ağustos yılı, tarihi Minbic zaferiyle tamamlanıyor. Cizre ve Sur direnişlerinden Minbic zaferine uzanan kahramanca bir mücadele hattı oluşturulmuş bulunuyor.

Hiç kuşkusuz otuz ikinci 15 Ağustos yılı, Bakurê Kürdistan özgürlük mücadelesi tarihinin en şiddetli ve onurlu anını oluşturuyor. Vahşi Türk soykırımcılığı ve AKP faşizmi, başta Cizre, Sur, Nusaybin, Gever ve Şırnak olmak üzere birçok Kürt kentini yakıp yıkmış ve yüzlerce insanımızı katletmiş olsa da, Kürt halkına ve özgürlük güçlerine asla diz çöktürememiş ve boyun eğdirememiş bulunuyor. Başta Kürt gençleri ve kadınları olmak üzere tüm halkımız, Cizre ve Sur direnişleri sayesinde başları dik, alınları açık ve özgür geleceğe güvenle bakan bir duruşu yaşıyor. Kahramanca direnişleri nedeniyle Cizre ve Silopi’nin halk önderleri Mehmet Tunç, Asya Yüksel ve Pakize Nayır’la her zaman gurur duyuyor.

Çok açık ki, otuz ikinci 15 Ağustos yılında Cizre ve Sur direnişleri temelinde gelişen Bakurê Kürdistan demokratik özyönetim direnişleri daha şimdiden çok önemli siyasi, askeri ve psikolojik sonuçlar ortaya çıkarmış bulunuyor. Bugün Türkiye’de yaşanan olaylara ve Kürdistan’daki demokratik ulus direnişine bu sonuçlar yön veriyor. Bu etkileme temelinde yaşanan gelişmelerin de ne kadar görkemli olduğu artık çıplak gözle bile görülebiliyor.

Şimdiden bile bu kadar etkili olan demokratik özyönetim direnişlerinin esas sonucunu daha sonra vereceği açıkça görülüyor. Bu sayede Bakurê Kürdistan artık AKP faşizminden parça parça temizlenecek ve özgürleştirilecek bir konuma gelmiş bulunuyor. Çok açık ki söz konusu direnişlerin esas etkisi önümüzdeki süreçte görülecek. Parça parça özgürleştirilen Kuzey Kürdistan, Türkiye ve Ortadoğu’da yaşanacak demokratik devrimin öncüsü olacak.

Benzer etkiyi çok daha açık ve güçlü olarak Minbic’ın özgürleştirilmesi gösterecektir. Bu sayede artık Rojava Kürdistan’ı birleştirmenin önü açılmış ve Demokratik Kuzey Suriye Federasyonunun oluşturulması için daha elverişli şartlar oluşmuş bulunuyor. Biz inanıyoruz ki önümüzdeki süreçte söz konusu yeni adımlar da hızlı ve etkili bir biçimde atılacak ve Demokratik Suriye Federasyonu fazla zamana yayılmadan yeni Ortadoğu gerçeği haline gelecektir.

Kürt halkı ve Özgürlük Hareketi olarak, otuz üçüncü 15 Ağustos yılına daha güçlü ve iddialı girmekte olduğumuz tartışmasızdır. Kuşkusuz AKP faşizmi topyekûn özel savaş saldırılarını sürdürüyor ve sürdürmeye devam da edecektir. Faşist kirli savaşı ülkenin her tarafına yayıyor ve elindeki tüm teknik gücü hiçbir kural tanımadan vahşice kullanıyor. Sokakları ortadan kaldırıyor, mahalleleri yıkıyor ve her alanda vahşi katliamlar yapıyor. Baskı, terör, işkence, tutuklama had safhaya çıkmış bulunuyor. Önder Abdullah Öcalan ile 17 aydır görüşmeleri engelliyor. 

AKP faşizminin 20 Temmuz günü ilan ettiği olağanüstü hal yönetimini esas olarak da halkımıza ve hareketimize yönelik saldırı ve katliamları daha da artırabilmek için getirdiği tartışma götürmüyor. Bu konuda Fethullahçılara karşı mücadele aslında bir bahanedir. Ya da AKP saldırılarının kısmi bir bölümünü oluşturmaktadır. Esas saldırı halkımıza ve hareketimize yöneliktir. 24 Temmuz 2015’den itibaren “DAİŞ’e karşı mücadele” diyerek hareketimize saldırdığı gibi, şimdi de Fethullahçılar denerek yine halkımıza ve hareketimize saldırmaktadır. 

Bu konuda halk ve hareket olarak asla gaflet ve yanılgı içinde değiliz ve de olmayacağız. Her zaman Türk soykırımcılığını iyi tanıyacağız ve hazırlıklı olacağız. Bu durum geçen mücadele sürecinden çıkardığımız çok önemli bir ders oluyor. Ancak içinde bulunduğumuz süreçte faşist soykırım rejimi tüm gücüyle ve en vahşi yöntemlerle saldırsa da, aslında bunları çok güçlü olduğu için değil, tersine çok zayıf ve çöküş içinde olduğu için yaptığını da çok iyi biliyoruz. 

Çok açık bir biçimde görülüyor ki, TC Devleti ve AKP Yönetimi tam bir çöküş ve çözülüş içindedir. Aslında tarihinin en zayıf dönemini yaşamaktadır. Lozan Anlaşmasıyla kurulan doksan üç yıllık Türkiye Cumhuriyeti Devleti çökmüş ve yeniden yapılanma zorunlu hale gelmiştir. Bu gerçeği 15 Temmuz askeri darbe girişimi ve ardından gelen AKP darbesi açıkça göstermiştir. Mevcut haliyle Türkiye’de Lozan anlaşması öncesine benzer bir durum yaşanmaktadır. Yine en büyük kavga Kürdistan’ın statüsü üzerinde yapılmaktadır.

İşte bu noktada Tayyip Erdoğan ve AKP yönetimi, MHP ve CHP’yi de yanına alarak dinci-milliyetçi çizgide ve Kürt düşmanlığı temelinde eski cumhuriyeti restore etmek istemektedir. Kürt düşmanlığı temelinde bir İkinci Cumhuriyet inşa etmeyi öngörmektedir. Ancak AKP, MHP ve CHP birleşmiş olsa da, bu ittifak günümüzde çok zayıftır. Çünkü şoven milliyetçi, ırkçı-faşist, erkek egemen, tek ulusçu ve tek mezhepçidir. Yani tekçi ulus-devlet karakterini olduğu gibi korumaktadır. Oysa çözülen ve çöken bu ulus-devlet faşizmidir ve eskisi çökerken aynısını inşa etmenin imkanı yoktur. 

Diğer yandan, bölgesel ve küresel güçler Türkiye’de böyle bir sistemin yeniden restore edilmesine destek vermemektedir. Bu da AKP faşizmini ve TC sistemini daha fazla zayıflatmaktadır. Otuz üçüncü 15 Ağustos yılına işte böyle bir zayıflık ve iç çatışma içinde girilmektedir. Buna karşılık Kürt halkı ve Özgürlük Hareketi bu yeni mücadele yılına daha güçlü ve hazırlıklı girmektedir. Gereken kongreler ve toplantılar yapılarak örgütsel bakımdan da daha hazırlıklı hale gelinmiştir. 

Dolayısıyla otuz üçüncü 15 Ağustos yılının Kürt Özgürlük Mücadelesinin daha büyük bir hamle yapacağı ve zafer kazanacağı bir yıl olacağı açıktır. AKP faşizminin yeni bir soykırım rejimi inşa etmesine izin verilmeyecektir. MHP ve CHP desteği de bu konuda AKP’yi kurtaramayacaktır. Tersine otuz üçüncü hamle yılı hem daha fazla mücadele ve hem de daha çok kazanma yılı olacaktır. Bu yılda Rojava Özgürlük Devrimi ilerler ve Kuzey Suriye Federasyonunu inşa ederken, Bakur Devrimi de demokratik özyönetim mücadelesini geliştirerek birçok alanı özgürleştirmeyi başaracaktır. Bunların sonucu da Önder Abdullah Öcalan’ın özgür yaşar ve çalışır koşullara kavuşması olacaktır.

Kürt Özgürlük Hareketinin yeni direniş yılına bu temelde girdiği açıktır. 15 Ağustos atılım ruhu bu temelde görevleri başarmanın yolunu göstermektedir. İmralı’da direnen Önderlik gerçeği, her gün verdiğimiz kahraman şehitler, halkımızın özgürlük özlemleri tüm devrimci ve yurtseverleri, hepimizi böyle tarihi bir mücadeleye çağırmaktadır. Dolayısıyla otuz üçüncü yılda da 15 Ağustos atılım ruhuyla mücadele edilecek ve daha fazla kazanılacaktır.

Kaynak: Yeni Özgür Politika