ANALİZ

Rakka operasyonunun arifesinde...

Rakka operasyonu çok kısa bir süre içerisinde başlayacak. Rojava Kürdistan’ının DAİŞ karşısındaki kahramanlıklarıyla tüm dünyanın takdirini toplayan YPG/YPJ güçleri, Rakka operasyonuna yönelik bir konsantrasyon içinde.


Önce beklenen Musul Operasyonu, ardından Tel Afer... DAİŞ’e yönelik gerçekleştirilen operasyonlar kapsamında en kritik bölgeler olan bu bölgeler, şimdi taaruz altında. Bu taarruz belli bir zaman alacak ve üzerine konuşmaya, yazmaya devam edeceğiz. Geriye DAİŞ sonrası ‘durum’un tartışılmaya başlanacağı son eşik olan Rakka kaldı. Bu konuda da yaşanacak gelişmelerin ilk işaretleri verildi. Musul Operasyonu ile eş zamanlı ve koordineli olarak Rakka’nın kuşatılması ve ardından özgürleştirilmesi için harekete geçildi. Bu zaman zarfında Türkiye’nin Rakka’ya yönelik olası bir operasyonda söz sahibi olma adına giriştiği birkaç gösterişli çıkışın ardından ABD tercihini yaptı. Rakka’ya yönelik kara harekatında YPG ve YPJ güçleri öncülüğündeki güçleri tercih etti. 

Bu tercih siyasi ve politik sonuçları bakımından önemli sonuçları olan bir tercihti. Türkiye’nin sahada söz sahibi olma adına kaçırdığı son fırsattı. Yine dünyanın başına bir karabasan gibi çöken DAİŞ belası sökülüp atılırken, Türkiye bu çeteye destek veren bir ülke olma imajını kurtaramadı. Türkiye’nin uzun bir süredir pek inandırıcılığı olmasa da yürüttüğü DAİŞ’e karşı zaferden rol çalma politikası orta yerde bir deli saçması gibi kaldı. Ne ironiktir ki, DAİŞ’in sonu, tarihi direnişiyle ortaya çıkışından bu yana bu cani örgütün hedefine bizzat Türkiye tarafından konan Kürtler eliyle gelecek. Dolayısıyla Rakka operasyonunun ardından bir kez daha ‘kaybeden DAİŞ, kaybeden Türkiye’ olacak.

TÜRKİYE'YE KOCA BİR SIFIR!

Türkiye açısından ‘Rakka düşmeden’ ve ‘Rakka düşerken’ yapılması gerekenlerin tümü yapıldı gibi. Sonuç olarak, koca bir sıfırla kendi iç politikasına yönelen Türkiye, bir dış politika hezimeti daha yaşadı. Bu yenilgiyi de direnen Kürtlerin hanesine bir başarı olarak işlemek doğru olacak. Nitekim Türkiye’nin hem Rusya hem de ABD düzleminde geliştirdiği her türlü flört ve Kürt karşıtı ilişkiler, sahada direnen ve kazanan Kürtler sayesinde duvara çarptı. Bu yüzden Kürtler bu süreçte direnenlerin kazanacağını çok somut ve derinliğine bir kez daha kavradı. 

Peki, bunca acıklı yenilginin ardından Türkiye bölgedeki gelişmelere kayıtsız kalacak mı? Elbette hayır. Aksine, bu durum, Türkiye’yi içine “atlamaya” yönelik bir gözü karalığa itiyor. Ancak Türkiye’nin bundan sonra yapacaklarını iki başlık altında toparlamak mümkün...

Birincisi, Türkiye bölgede yaşanan bu kaotik durumdan “provokasyon ve işleri bozma” biçiminde illegal faydalanmaya çalışarak Ortadoğu’da bir kontra örgüt gibi durumdan faydalanmaya çalışacak. Aktör olamayanların oyuna kaçak ve kirli dahil olması gibi. Nitekim hem Başika merkezli Musul’da yapılanlar hem de BAB yakınlarda YPG ve YPJ güçlerine yönelik faaliyetler bunu ifade ediyor. Ancak bu politika da pek sonuç almayacak, bölgeden Türkiye’ye yönelik daha büyük bir nefretin oluşmasına imkan sağlayacak.

ERDOĞAN'DAN İÇ SAVAŞ HAMLESİ

Türkiye’nin bu süreçte yapabileceklerini ifade eden ikinci konsept ise dış politikadaki yenilgiyi iç politikayla giderme olacak. Dış politikadaki başarısızlığı iç politikada içe büzüşmesine, toplum ve demokrasi güçleri üzerinde çok daha baskıcı bir rejim inşa etmesine yol açacak. Bu, Erdoğan’ın bilinçli tercihi. ‘DAİŞ düşerken' yenilen Türkiye, şimdi iç politikayı ‘DAİŞ’ten sonra’ya göre düzenliyor.  Hiçbir muhalefetin olmadığı, toplumun iktidarın her türlü kararını korkarak kabullendiği, milliyetçilik ve dincilik duygularıyla toplumun büyük bir iktidar savaşına 'evet' dediği bir teklik rejimi DAİŞ’e karşı zafer kazanmış ve bu zaferden büyüyerek çıkmış Kürt Özgürlük Hareketi karşısında elzem görünüyor. Yani Kürt Özgürlük Hareketi karşısında Ortadoğu’da yani Türkiye sınırlarının dışında gelişen savaşta yenilmiş bir Türkiye var. Birinci raundun yenilgisini kabullenmiş bir Türkiye, ikinci raund için umutlar besliyor. İşte bu, iç politikada tek adam cuntası altında tahkim edilmiş faşist bir Türkiye’yi ikinci raund için hazırlıyor. Erdoğan kapanan basın yayın organları, susturulan muhalefet, soykırımla bitirilmek istenen demokrasi güçleri, el konulan belediyeler ve tutuklanacak milletvekilleriyle Rakka sonrası ikinci raund için bir faşizm kalesi inşa etmeyi aklına koymuş durumda. Bu yüzden Türkiye’de iç politikada yaşananlar bir iç savaş olduğu kadar aslında bir savaş hazırlığı da.

YPG/YPJ HAZIR

Bu arada, yaklaşık bir hafqtadır gazeteci arkadaşım Amed Dicle ile Rojava Kürdistan’ında gelişmeleri takip etmeye çalışıyoruz. Edindiğimiz izlenimlere göre, Rakka operasyonu çok kısa bir süre içerisinde başlayacak. Rojava Kürdistan’ının DAİŞ karşısındaki kahramanlıklarıyla tüm dünyanın takdirini toplayan YPG/YPJ güçleri, Rakka operasyonuna yönelik bir konsantrasyon içinde. Üstelik Türkiye’nin bölgede oynadığı oyunların derin bir analizini yapmış durumdalar. Bu bakımdan bu güçlerin “Rojava Devrimi için DAİŞ artık birinci tehdit değildir” tespiti yukarıda anlatmaya çalıştığım durumun özeti gibi. YPG ve YPJ güçleri, DAİŞ sonrası tüm tehditlere, deyim yerindeyse ikinci raunda her bakımdan hazır görünüyor.