‘Rojava’da devrim’ kitabı İngilizce çevrisi ile okuyucularla buluşuyor

Tatort Kurdistan Kampanyası aktivistlerinden Anja Flach, Ercan Ayboğa ve Michael Knapp’ın Almanca olarak kaleme aldığı Rojava’da Devrim (Revolution in Rojava) kitabı İngilizce çevirisiyle daha fazla okuyucuyla buluşuyor.

Tatort Kurdistan Kampanyası aktivistlerinden Anja Flach, Ercan Ayboğa ve Michael Knapp’ın Almanca olarak kaleme aldıkları Rojava’da Devrim: Suriye Kürdistan'ında Demokratik Özerklik ve Kadınların Özgürleşmesi (Revolution in Rojava:Democratic Autonomy and Women’s Liberation in Syrian Kurdistan) kitabı İngilizce dilinde yayınlandı.

Geçmiş yıllarda “Kuzey Kürdistan’da Demokratik Özerklik Deneyimi” adlı kitap ile dikkatleri çeken Tatort Kurdistan Kampanyası, bu sefer kampanya aktivistlerinden yazar Etnolog Anja Flach, Doğa Mühendisi ve Aktivisti Ercan Ayboğa, Tarihçi Michael Knapp’ın birlikte yazdığı “Rojava’da devrim” adlı kitap dikkatleri çekiyor. Üç yazar 2014 Mayıs ayından itibaren Rojava’nın Cizîr Kantonu’nda yaptıkları dört haftalık araştırma sonrası, hazırladıkları kitap kapsamlı bir inceleme olarak okurlara sunuluyor.

Dört haftalık süre içerisinde Cizîr’de değişik halklardan birçok temsilci, siyasi örgüt, parti, akademi, YPG/YPJ temsilcisi ve aktivistle yüzlerce görüşme gerçekleştiren yazarlar, bu görüşmeleri hummalı bir derleme sonucunda, farklı alanlardaki araştırmalarla bütünleştirerek 352 sayfadan oluşan kitap hazırladılar.

İngiltere'den Pluto Press Yayınevi tarafından İngilizce basımının yapıldığı kitabın önsözü Antropolog Prof. Dr. David Graeber'e, sonsözü ise PYD Eşbaşkanı Asya Abdullah'a ait. Kitabın İngilizce çevirisi de ABD’li yazar ve editör Janet Biehl tarafından yapıldı.

Pluto Press Yayınevi'nin ilgili tanıtımı, kitabı “Suriye Kürdistan'ında devam eden toplumsal dönüşümle ilgili ilk ayrıntılı çalışma” olarak tanımlıyor.

Kitap bu hafta boyunca İngiltere'de kitabın yazarlardan Ercan Ayboğa ve çevirmen Janet Biehl'in de katılacağı panellerle tanıtılacak. Etkinlik detayları;

CAMBRIDGE // 1 KASIM // 18:00

Yazarlardan Ercan Ayboğa, çevirmen Janet Biehl ve aktivist Dilar Dirik'in katılımıyla Cambridge'te panel etkinliği

BRIGHTON // 3 KASIM // 16:00

Rojava'da Devrimler ve Ötesi: Demokratik Dönüşümler Üzerine Perspektifler

Aktivistler tarafından hazırlanan kısa filmlerin gösteriminden sonra, Janet Biehl, Ercan Ayboğa ve Dilar Dirik'in konuşmacı olarak katılacağı panel etkinliği.

LONDRA // 4 KASIM // 19:00

Doğu ve Afrika Çalışmaları Okulu (SOAS)'ta yazarlardan Ercan Ayboğa ve çevirmen Janet Biehl'in katılımıyla panel etkinliği.

ANF, kitabın yazarlarından Ercan Ayboğa ile Almanca'dan sonra İngilizce yayınlanan kitabı üzerine konuştu.

Bugün, Rojava'nın Kobanê kentinde verilen mücadeleyle dayanışmayı simgeleyen bir gün olarak, Dünya Kobanê Günü. Birçok kesimin de belirttiği gibi, Kobanê, barbarlık ve vahşete karşı verilen bir insanlık direnişiydi. Kobanê'yi DAİŞ işgali ve saldırı altında olan diğer yerlerden ayıran şey neydi?

Kobanê direnişi aslında destansıydı. Kürtler ve Rojava'daki devrimci güçler için, bütün devrimci projeyi gerçekleştirmek adına başarı kazanmak hayati bir konumdaydı. Kobanê'de yenilgi, Rojava ve Ortadoğu için çok büyük bir geri adım anlamına gelecekti ve Suriye'de bugün devrimci-demokratik üçüncü yolun oluşturduğu güçlü seçeneğe sahip olmayacaktık. DAİŞ'in saldırdığı Suriye kentlerinin birçoğu direnemezken, Kobanê'yi onlardan ayıran başarılı savunması oldu. Kobanê aynı zamanda Kürtlerin dünyada daha fazla tanınmasını ve kendilerine “direnen halk” atfının verilmesini sağladı. Bu aynı zamanda, binlerce insan ve dünya medyasının Kobanê savaşını sınırın diğer tarafından izlemiş olmasıyla da bağlantılı.

Kobanê ayrıca Kürdistan'ın işgal altındaki dört parçasından milyonlarca insanın, daha önce hiç görülmemiş bir seviyede birleşmesine tanık oldu. Bu, Kürtler için tarihi bir durumdu. Bunun yanı sıra, Kobanê'de elde edilen başarı, dünyaya o dönemde çok güçlü olan DAİŞ'i yenme umudunu verdi.

Aynı “bir olma” duygusunun iki yıl sonra bugün hala var olduğuna inanıyor musunuz?

Kürtler arasında hem evet, hem de hayır. Örgütler ve hareketlerin birçoğu bugün daha yakın ilişkiler içerisinde ama tek bir parti, Irak'ın KDP'si, Türk devletiyle stratejik bir şekilde Rojava Devrimi'ne karşı çalışmayı tercih etti. KDP tarihi olarak çok olumsuz bir rol oynadı. Sadece Rojava Devrimi'ne karşı değil, Kuzey ve Güney Kürdistan'da Kürt Özgürlük Mücadelesi'ne karşı da bu tavrı benimsedi. KDP şu anda Kürtlerin ortak bir duruş sergilemelerinin önündeki temel engel. Ancak tüm parçada yer alan KDP dışındaki bütün demokratik güçlerin birlikte ve yakın çalışmaları durumunda bu engel aşılabilir.

İki yıl önce DAİŞ saldırılarının en yoğun ve en ağır olduğu dönemde Kobanê direnişi bütün dünyada temel gündem konusu olmuşken, bu insanlık savaşı bugün unutulmuş gibi görünüyor. Kürt halkının bugün de devam eden bu destansı mücadelesinin hakkettiği desteği aldığını düşünüyor musunuz?

Hayır, bu mücadele hakkettiği desteği görmedi. Dünya çapında birçok ülke iki yıl önce Kürtler için “güzel sözler” sarf ederken, birkaç ay sonra Kürtleri unutmaya başladılar. Dünya medyası da Kürtlerle ilgili daha az yazmaya başladı. Bunun yanı sıra, birçok devlet ve ana akım medya kuruluşu Rojava kantonlarını etnik temizlik yapmak ve insan haklarını ihlal etmekle suçladı. Bu gerçek de gösteriyor ki, gerici bölgesel ve uluslararası güçlerin bu durum üzerinde etkileri oldu. Kuzey Kürdistan'da savaşın yeniden başlamasından sonra Türk devletinin sarf ettiği propaganda ve tehditler de etkili oldu. Yine de, tüm bunlar sınırlı bir etkisi oldu çünkü Rojava'daki siyasi proje ve pratik son derece demokratik. Rojava, Ortadoğu'daki en demokratik bölge ve tamamen göz ardı edilemez bir durumda.

Türkiye ve Güney Kürdistan'ın KDP öncülüğünde Rojava'ya uyguladığı ambargoyu kırmak için devletler hiçbir şey yapmıyor. Bu tavrı şöyle de özetleyebiliriz: Rojava bize fayda sağladığı sürece belli oranda işbirliği yapabilir ve ilişki içinde olabiliriz ama uluslararası düzeyde siyasi meşruiyet vermeden baskı aracı olarak bazı mekanizmaları elimizde tutabiliriz.

Kobanê'de öz-güce dayalı olarak yürütülen yeniden inşa çalışmalarını yeterli buluyor musunuz? Kent yaralarını sarabildi mi ve uluslararası çevreler söz verdikleri yardımı sağladılar mı?

Yeniden inşaya yönelik ciddi çalışmalar ve projeler olsa da, yeterli değil. Siyasi kurumlar ve yapılar, kamu binaları ve temel hizmetler büyük oranda eski durumuna getirildi; hemen hemen bütün okullar onarıldı, sağlık sistemi yeniden normale döndü, su ve elektrik hizmetleri DAİŞ işgali ve yıkımından önceki halinden bile daha iyi bir şekilde yapılandırıldı.

Kobanê Kantonu'na dönen herkesin yaşayacak alanları olsa da, birçok mahalle hala yıkılmış halde duruyor. Yeniden inşa sürecinde bir takım güçlü kararlar verildi ancak binaların, diğer yapıların ve kamu alanlarının toplumsal ve ekolojik alanda yeniden inşasına yönelik esaslar daha iyi bir şekilde yerine getirilebilirdi. Bir ambargonun olduğunu ve her türlü materyalin bulunamadığını biliyoruz ama yine de daha fazlası yapılabilirdi.

Kürdistan coğrafyasının Bakur, Başur ve Rojava bölgeleri de devam eden savaşta ciddi zararlar görüyor. Bu coğrafyada ekolojik mücadele veren bir aktivist de olarak, savaşın bu topraklar üzerinde neden olduğu en temel sorunlar hangilerinin olduğunu söyleyebilirsiniz?

Ekolojik yıkım ve sömürü anlamında savaşın önde gelen nedenlerden biri olduğunu genelde unutuyoruz. Türk hükümetinin 2015 Temmuz'unda savaşı yeniden başlatmasıyla Kuzey Kürdistan'da yeniden böyle bir durum gelişmekte. Savaşın başlamasından sadece bir hafta sonra bile onlarca orman yakıldı. Türk ordusu 6-7 haftalık bir zaman dilimi içerisinde 10 bin hektarlık bir ormanlık alanda yangın çıkardı. 90'larda bu durum daha büyük alanlarda, yoğunluklu bir şekilde yaşanırdı. Aynı durum, büyük çaplı askeri operasyonların yürütüldüğü 2016 yılının Haziran ayının sonunda ve Temmuz ayının başlangıcında tekrar yaşandı. Kuzey Kürdistan'da çok fazla orman yok ve iklim yarı kurak olduğu için ormanların korunmazlık seviyesi de yüksek.

Diğer temel tahribat da dağların sistematik bir şekilde uçak ve helikopterlerle bombalanmasından kaynaklanıyor. Bu yıl, Türk devletinin Bakur ve Başur'da gerçekleştirdiği bombardımanlarda rekor bir seviye gördü.

Bir başka sorun da askeri sarfiyattan doğuyor. Yüzlerce askeri karakolun bulunduğu ve dünyanın en fazla askerileştirilmiş bölgelerinden biri olan Bakur bölgesinde, karakol ve yol yapımları da doğaya ciddi biçimde zarar veriyor.

Son olarak, savaş insanların yerinden edilmelerine neden oluyor. Bunun sonucu olarak da çok fazla alan insansızlaştırken, geleneksel tarımın yanı sıra buna dair bilgi ve beceriler de yok oluyor.

Rojava da cephe hatları ve DAİŞ veya diğer grupların işgali altında olan bölgelerde ciddi bir ekolojik tahribat yaşıyor. Kobanê de bu bölgelerden birisi.

Şu an Almanca ve İngilizce dillerinde yayımlanmış olan kitabınız başka dillere de çevrilecek mi?

Evet, bu yıl içerisinde kitabın başka dillere çevirisi de yapıldı. İtalyanca'sı Red Star Yayınevi tarafından 2016 Ekim ayında yayınlandı. Önümüzdeki haftalarda Rusça, Yunanca ve İspanyolca'da da yayınlanacak. Türkçe versiyonu ise 2-3 içerisinde bitmiş olacak. Şu anda Arapça çevirisi de devam ediyor, bunun da gelecek yılın başında yayınlanmasını planlıyoruz.

Kitabın Almanca yayını da yakın zamanda üçüncü ve güncellenmiş bir şekilde yeniden basıldı, bu da kitaba olan ilgiyi gösteriyor. Bütün dillerde çevrilmesi durumunda, kitap dünya nüfusunun önemli bir bölümüne ulaşmış olacak.

Çevirilerin hemen hemen hepsinin gönüllü bir çalışma üzerinden yapıldığını belirtmekte fayda var. Kitap Rojava Devrimi için bir proje ve evrensel bir ses olarak görülmeli. Bu üç yazara destek sunan onlarca insan oldu, bu yüzden aslında daha büyük bir grubun çalışması niteliğinde. Devrim geliştikçe ve hızlı bir şekilde yer bulan değişiklikler oldukça, biz de kitabı yıllık olarak güncelleyeceğiz.