GÖRÜNTÜLÜ

Salah: Türk devleti savaş ve krizin sürmesinden yana

Güney Kürdistanlı Siyasi Gözlemci Salah, Musul ve Kerkük'ün güvende olması halinde Kürdistan'ın güvende olacağını kaydetti. Türkiye'nin Musul operasyonuna yaklaşımını ele alan Salah, Türk devletinin yeni bir Sykes-Picot yaratmak istediğini belirtti.

Güney Kürdistanlı Siyasi Gözlemci Felah Salah, Türk devletinin bölgedeki planları üzerine değerlendirmede bulundu...

Türk devletinin savaş sonrası bölgedeki çıkarlarını koruyarak yeni bir Sykes-Picot yaratmak istediğini, fakat Musul operasyonuna katılması durumunda büyük zarar göreceğini belirtti.
Salah, Musul ve Kerkük’te Kürtlerin, Arapların, Süryani ve Türkmenler gibi değişik etnik yapıların, yine Êzidî, Şii, Sünni gibi farklı inanç ve mezheplerin iç içe yaşadığı yerler olduğunu hatırlatarak, bu alanlardan savaşı uzak tutmanın daha derin bir savaşı önlemek açısından son derece önemli olduğunu söyledi.

Musul operasyonuna PKK'nin de dahil olabileceğini vurgulayan Salah, Musul’un Kürtler açısıdan önemli olduğunu dile getirdi. 
"Kürt savunma güçleri sadece Kürtleri değil, buralardaki tüm halkları savunuyor” diyen Salah, "Eğer Musul, Kerkük ve Diyala güvende olursa Kürdistan bölgesi güvende olur" tespitinde bulundu. 

'KÜRTLER DİRENİNCE DESTEK GELDİ'

Salah, Kürtler Rojava’da DAİŞ çetelerine karşı etkili mücadele yürütünce küresel çapta destek görmeye başladığı, Musul operasyonuna yapılan desteğin de bununla bağlantılı olduğunu söyledi. 
Salah, Türk devletinin Musul operasyonuna katılmak istemesine dair ise şu değerlendirmede bulundu: “Musul’un kurtarılması Türk devletinin siyasetinin de sonuçsuz kalmasını sağlayacak. Çünkü Türk devleti Suriye ve Irak’ta savaş olduğu sürece buralarda çıkar sağlayacağını düşünüyor. Türk devleti bu gerçeği gördüğünden Musul savaşına ısrarla katılmak istiyor. Buralarda krizin ve savaşın bitmesini istemiyor. Çünkü Türk devleti DAİŞ yenilgisinden sonra bölgede istediği etkinliği kuramayacağını gayet iyi biliyor.”

Türk devletinin bu ısrarına KDP'nin de destek verdiğini sözlerine ekleyen Salah, şöyle devam etti: "Çünkü mevcut durumda Irak oldukça zorlu bir dönem yaşıyor. Kaldı ki, Türk devleti hem Irak ve Güney Kürdistan’da hem de Suriye (Rojava'da) zorla işgal konumundadır. Bu da Türk devleti ve Erdoğan hükümetine karşı ciddi rahatsızlıklara neden olmuş durumda. Bana göre, Türk devleti mevcut durumda sadece boş tehditler savuruyor. Çünkü bence, Musul operasyonuna katılmasına izin verilmeyecektir. Erdoğan yeni bir Sykes-Picot yaratmak istiyor. O, eski osmanlı zihniyetine sahip ve kendisini sultan olarak görüyor. Bunun için dikkat edelim; Suudi, Katar ve Türkiye öncülüğünde Şiilere karşı Sünni gruplara eğitim veriliyor. Ama bence Türk devleti bu savaşa girerse en büyük zararı kendisi görecek.”

‘KÜRTLER ORTAK ULUSAL SAVUNMA GÜCÜ OLUŞTURMALI’

Musul’un Rojava ve Güney Kürdistan’ı birbirine bağlayan bir coğrafya olması itibarıyla son derece önemli olduğunu, bu sınır hattının korunabilmesi için de ulusal bir savunma gücüne ihtiyaç olduğunu belirten Salah, "Şengal, Zummar gibi yerler Kürtlerin denetiminde ve bu alanlar üzerinden Güney ile Rojava birbirine bağlanıyor. Bana göre, Kürtler burada ulusal bir güç ile, peşmerge ve gerilla birlikte, bu sınırları denetime almalı ve her türlü saldırıya karşı korumalıdır" ifadelerini kullandı.
Salah, peşmerge ve gerilla güçleri arasında hiçbir sorun olmadığını, sorunun daha çok siyasi güçler arasında olduğunu kaydederek, bunun da Güney Kürdistan hükümetinin Türk devletiyle kurduğu ekonomik ilişkilerden kaynakladığını söyledi. 

'STRATEJİK DEĞİL KÖLELİK!'

Güney Kürdistanlı Siyasi Gözlemci Felah Salah, Güney ve Türk hükümetleri arasındaki ilişkinin stratejik olmadığına dikkati çekerek, şunları ifade etti:

“Bu açıkça Türkiye'ye köle olmaktır. Güney Kürdistan siyaseti Türk devletinin çizdiği sınırlar dışına çıkamıyor. Kendi geleceğine bağımsız bir şekilde karar veremiyor. Ama Kürtler açısından tek çıkış yolu var. O da kendi iradeleriyle kendi geleceklerine birlikte karar vermek ve bunun için de ulusal kongre toplamak. Kürt savunma güçleri de ortak bir çatıda bir araya gelmelidirler. Eğer böyle olursa bir daha da Şengal’de, Kobanê’de Kürtler tehlikeyle karşı karşıya kalmaz.”