Süreci doğru okumak

Geliştirilmeye çalışılan yeni süreç, eskiye göre daha çok, yaygın, zengin yöntemler içeren, daha kitlesel bir mücadele sürecidir. Her şeyi diş ve tırnakla sökerek alma, faşizmi yoğun ve etkili bir mücadeleyle yıkma sürecidir.

Önder Apo’yu hedefleyen 15 Şubat uluslararası komplosu ve İmralı tecrit, işkence ve soykırım sistemi, 26’ncı yıldönümünde oldukça etkili bir biçimde protesto edildi. Başta PKK olmak üzere bütün özgürlükçü ve demokratik Kürt örgütleri, açıklama yaparak komplocu güçleri kınadılar ve Önder Apo’ya bağlılıklarını yeniden deklere ettiler. Önder Apo’yu, geliştirmeye çalıştığı yeni demokratik dönüşüm sürecinde de desteklediklerini belirttiler.

Kürt halkı ve dostları, yüz binler halinde Strasburg’dan Kobanê’ye, Halep’ten Maxmur’a kadar Kürtlerin yaşadığı bütün kentlerde sokakları ve meydanları doldurarak 15 Şubat uluslararası komplosunu protesto edip, hemen İmralı tecrit, işkence ve soykırım sisteminin lağvedilmesini ve Önder Apo’nun özgür yaşar ve çalışır koşullara kavuşmasını istediler. Her zaman Önder Apo ile birlikte olduklarını ve de olacaklarını, geliştirmeye çalıştığı yeni demokratik dönüşüm sürecini de desteklediklerini bir kez daha ilan ettiler.

Özgür basın, tüm baskı, saldırı ve katliamlara rağmen, büyük bir özveriyle çalışarak tüm bu gelişmeleri kamuoyuna duyurdu ve insanların hakikat bilincini geliştirmeye çalıştı. 15 Şubat komplosunun planlandığı Atina günlerine ilişkin oldukça eğitici ve düzgün bir belgesel yayınlayarak, uluslararası komplonun İtalya ayağından sonra Yunanistan ayağının da bilinmeyen yönlerini ortaya koydu. Böylece hem dünyanın en zalim ve haksız saldırısı olan uluslararası komploya karşı mücadelenin geliştirilmesine hizmet etti ve hem de Önder Apo gerçeğini tüm insanlığa daha çok tanıtmaya çalıştı.

15 Şubat günü başta parti ve gerilla güçleri olmak üzere tüm özgürlük ve demokrasi güçleri, bulundukları her yerde toplantılar yaparak komployu değerlendirdiler, 26 yıllık tarihi büyük direnişi selamladılar ve “Güneşimizi Karartamazsınız” fedai direnişinin kahraman şehitlerini andılar. Avusturya örneğinde görüldüğü gibi, Önder Apo’nun geliştirdiği Demokratik Modernite Paradigmasını doğru anlamayı ve örgütlü kılmayı hedefleyen konferanslar ve TV tartışmaları düzenlendi. Bunların hepsinde de Önder Apo’nun geliştirmeye çalıştığı yeni demokratik dönüşüm sürecine destek verildiği ifade edildi.

Önder Apo ile görüşen DEM Parti Heyeti, komplonun 26’ncı yıldönümü olan 15 Şubat günü, başta YNK ve KDP yöneticileri olmak üzere siyasi çevrelerle görüşmeler yapmak için Güney Kürdistan’a gitti. 16, 17 ve 18 Şubat günleri söz konusu görüşmeleri yaparak Güney Kürdistan siyasetini Önder Apo’nun demokratik dönüşüm çalışmaları konusunda bilgilendirecekler. Aynı zamanda görüş ve önerilerini alarak Önder Apo’ya iletecekler.

Bütün bunlar, Önder Apo şahsında tüm Kürt halkını, Ortadoğu halklarını ve insanlığı hedefleyen 15 Şubat komplosunun 26’ncı yıldönümünde Kürt halkının ve demokratik dostlarının yaptıkları çalışmaları özetliyor. Aslında tümünü de değil, temel olanları ve genel bir çerçeveyi içeriyor. Hepsi de Önder Apo’nun fiziki özgürlüğü temelinde Kürt sorununun çözümü için, yani Kürt özgürlüğü temelinde Türkiye’nin ve Ortadoğu’nun demokratikleşmesi için mücadele etmek anlamına geliyor. Yani Kürt ve demokrasi tarafının, Önder Apo’nun geliştirmek istediği yeni süreci anlama ve ona göre yaşayıp çalışma durumunu ifade ediyor.

Peki AKP ve devlet tarafının yeni süreci anlama ve buna göre pratikleşme durumu nasıldır? Birkaç örnekle bu soruya da cevap vermeye çalışalım.

Doğrusunu söylemek gerekirse, bu konuda olumlu denebilecek tek şey, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin birkaç açıklaması ile mecliste grubu bulunan parti yöneticilerinin DEM Parti Heyeti’yle yaptıkları görüşmelerde söyledikleri temennilerden ibarettir. Bu kısa temennilerin hemen ardından da söz konusu partiler kendi iç sorunlarına ve kısır iktidar çekişmelerine gömülmüşlerdir. Başta ana muhalefet partisi CHP olmak üzere hepsinin durumu budur. Belki de kendileri değil, onları yönlendiren özel savaş merkezi böyle istediği için, bu temelde yeni gündemler hazırlayıp önlerine koyduğu için böyledirler.

Geriye ise, iktidar partisi olarak AKP ve Tayyip Erdoğan kalıyor. Devletin başı olarak Tayyip Erdoğan, “Ya silah bırakırlar ya da silahlarıyla birlikte gömeriz” demeye devam ediyor. AKP Yönetimi, Şex Said Derneği’nin 13 Şubat günü yapmak istediği anmaya, “Kamu güvenliğini” neden göstererek izin vermemiş bulunuyor. Zaten hala Şex Said ve Seyit Rıza gibi Kürt önderlerinin mezarlarından bile haber yok. Yine AKP iktidarı, tam da komplo günü olan 15 Şubat’ta Van Büyükşehir Belediye Eşbaşkanı’nı görevden alarak, yerine valiyi kayyım olarak atamış bulunuyor. Yani Kürt halkının seçimle oluşturduğu siyasi irade devlet gücüyle çiğnenmeye devam ediliyor. Burada, her gün yapılan ev baskınlarına ve onlarca kişinin tutuklanıp zindanlara doldurulmasına değinmeye gerek bile yok.

İşte bunlar da AKP ve devlet tarafının, geliştirilmeye çalışılan ve bol gürültüyle tartışılan yeni süreci anlama ve buna göre pratikleşme durumu oluyor.

Peki burada süreci doğru anlamama ya da yanlış yapma durumu var mı? Bazılarına göre var. Böylelerine göre AKP yanlış yapıyor ve süreci baltalamaya çalışıyor! Çünkü “Barış sürecini” bozuyor. Peki mücadelesiz, herkesin rahatça yaşayacağı bir barış süreci var mı? Bizce yoktur ve esas yanlış yapanlar da böyle bir barış sürecinin var olduğunu ya da olacağını sananlardır. Aslında süreci doğru okuyamayan ya da yanlış anlayanlar esasta bunlar oluyorlar.

Dikkat edelim, Kürtler ve de demokratik güçler, süreci doğru okudukları için 15 Şubat komplosuna karşı bu kadar yoğun ve etkili eylem geliştirmişlerdir. Çünkü biliyorlar ki yeni demokratik dönüşüm süreci, aslında özgürlük ve demokrasi mücadelesini her alanda çok daha yaygın ve güçlü bir biçimde geliştirme sürecidir. Kürt özgürlüğü ve Türkiye’nin demokratik dönüşümü ancak başarılı bir mücadeleyle gerçekleşir. Nitekim Van halkı da iradesine sahip çıkmakta, faşizmin kayyım saldırısına karşı kar-kış demeden yiğitçe direnmektedir.

Buna karşılık AKP iktidarı ve Tayyip Erdoğan da aslında yeni süreci doğru okumaktadır. Bu temelde bilmektedir ki, Kürt özgürlüğü temelinde demokratikleşen bir Türkiye’de kendi faşist sistemi çökecek, kendisine yer olmayacaktır. Zaten zenginler kulübü TÜSİAD da “Mevcut sistemin çöktüğünü” itiraf etmiştir. Onun için Tayyip Erdoğan, tüm gücüyle bu sürecin önünü kesmeye, süreci provoke etmeye, faşist-soykırımcı saldırıları her alanda yoğunlaştırarak çatışmalı durumu sürdürmeye ve geliştirmeye çalışmaktadır. Çünkü savaş rantçısıdır, yaşanan çatışmadan beslenmektedir, 23 yıldır özellikle demokrasi güçlerinin yarattığı boşluktan yararlanarak ve 15 yıldır da mevcut çatışmalı durumu geliştirip ondan beslenerek iktidarda kalmıştır. Bu bakımdan, AKP ve Tayyip Erdoğan’ın süreçten anladığı, çatışmanın devam etmesi ya da özgürlük ve demokrasi güçleri tümden ezilerek faşist Tayyip Erdoğan diktatörlüğünün devam etmesidir. Bunun için de özel savaşı, başta psikolojik boyut olmak üzere her boyutta yoğunlaştırmakta, bu biçimde iç ve dış kamuoyunda Önder Apo’nun etki gücünü kırmaya çalışmaktadır.

O halde, Önder Apo’nun geliştirmeye çalıştığı yeni demokratik dönüşüm sürecini rahat, mücadelesiz, kolayca barışın sağlandığı, masa başında müzakerenin yapıldığı, bütün sorunların bu temelde çözüldüğü bir süreç olarak anlamak ve bunu beklemek yanlıştır. Hiç kimse böyle anlamamalı, başkalarına da sürecin böyle olduğunu anlatmamalıdır. Tersine geliştirilmeye çalışılan yeni süreç, eskiye göre daha çok, yaygın, zengin yöntemler içeren, daha kitlesel bir mücadele sürecidir. Her şeyi diş ve tırnakla sökerek alma, faşizmi yoğun ve etkili bir mücadeleyle yıkma sürecidir. Çünkü demokratik değişim ve dönüşüm ancak böyle bir mücadeleyle gerçekleşir, Kürt özgürlüğü ve Türkiye’nin demokratikleşmesi ancak böyle bir mücadeleyle sağlanır. Demokratik siyaset de zaten durmadan, kesintisiz bir biçimde böyle zengin bir demokratik mücadele yürütmek demektir.

Her alanda 15 Şubat komplosunu protesto eden eylemleri ve Van halkının kayyıma karşı direnişini selamlıyoruz!

Kaynak: Yeni Özgür Politika