BM ve Avrupa, Êzidîlere yapılanlara sessiz

Efrîn Êzidîler Birliği Eşbaşkanı Mustafa Nebo, Şengal’de DAİŞ’in soykırımını tanıyan BM ve Avrupa’nın, Türk devletinin Rojava’daki soykırım siyasetine sessiz kalmasını eleştirdi.

Efrîn Êzidîler Birliği Eşbaşkanı Mustafa Nebo, Türk devleti ve çetelerinin Kuzey-Doğu Suriye’deki işgalini ve işgal ettiği alanlardaki soykırımını görmezden gelen Avrupa’nın, özellikle de Almanya’nın kapılarını Êzidîlere açık tuttuğuna dikkat çekerek, “Özellikle de Almanya bu kirli politikayı yürütüyor. Gider gitmez birçok hak elde ediyorsun. Madem Êzidîleri tanıyorlar, varlıklarını sürdürmelerini istiyorlar neden Êzidî topraklarını Êzidîlerden arındırıyorlar ve Türk devletinin işgalini destekliyorlar?” diye sordu.

Efrîn Êzidîler Birliği Eşbaşkanı Mustafa Nebo, ANF’nin sorularını yanıtladı.

Efrîn’de yaklaşık 3,5 yıldır süren Türk devletinin işgaliyle DAİŞ’in Şengal’de geliştirdiği Êzidî soykırımına benzer uygulamaların gerçekleştirildiğini görüyoruz. Siz Efrînli Êzidîler olarak bu durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Êzidî Kürtler zengin bir tarihe sahip. Atalarımız binlerce yıldır Mezopotamya’da yaşıyor. Biz Şengal Katliamı’ndan önce 72 katliamdan söz ediyoruz. Bu katliamların hemen hepsi Osmanlı İmparatorluğu tarafından gerçekleştirilmiş.

Osmanlı İmparatorluğu yıkılıncaya kadar Ezîdî katliamları devam etti. Osmanlı’nın yıkılışı sonrası kurulan Türk devleti sürecinde de bu katliamcı zihniyet ve pratikler devam etti. Türk devletinin en büyük düşman olarak gördüğü Kürt halkıdır, özellikle de Êzidî Kürtlerdir. Her zaman ilk önce Êzidî Kürtleri hedef alıyorlar. Êzidîliğin Kürtlerin hazinesi olduğunu, binyıllar süren Kürt tarihi ve kültürünün halen Êzidî toplumunda yaşadığını bildikleri için her zaman önce Êzidîleri hedef alıyorlar.

21. yüzyılın vahşi güçleri DAİŞ tarafından Şengal’de gerçekleştirilen 73. Êzidî fermanında da yine Türk devletinin parmağı vardı. Tüm dünya, Türkiye ve DAİŞ ilişkilerini biliyor. DAİŞ çetesi elemanları dünyanın her yerinden gelerek Türkiye üzerinden Suriye ve Irak’a geçtiler, güçlendiler. Şengal’de yaşanan 73. Êzidî fermanı, dünyanın gözleri önünde gerçekleştirildi. Kameralara da yansıdı. Binlerce insanımız katledildi, kadınlar kaçırıldı ve köle olarak satıldı.

Çok kirli ve acı bir süreçti. Şengal’i koruyacağını söyleyen Irak güçleri ve KDP, görevlerini yerine getirmedi. DAİŞ’in Ninova’ya ilk saldırısında Irak devlet güçleri silahlarını da DAİŞ’e bırakarak kaçtı. DAİŞ, Irak ordusundan ele geçirdiği silahlarla Şengal’e saldırdı. Irak çekilince Şengal’de sadece KDP güçleri kaldı. “Sizi koruyacağız” diye halka söz veriyorlardı. Hatta halkın kendisini korumak için temin ettiği silahları bile halktan almışlardı. DAİŞ’in Şengal’e saldırdığı gece Şengal’de 12 bin kişilik KDP gücü vardı ama bir talimatla alandan çekilerek halkımızı en vahşi saldırı ve soykırımla yüz yüze bıraktılar.

Bugün bütün dünya biliyor ki 12 HPG gerillası orda olmasa ve müdahale etmese, birkaç saat içinde YPG Rojava’dan Şengal’e koridor açmasa daha da büyük bir katliam yaşanacaktı. PKK, Güney Kürdistan dağlarından Şengal’e müdahaleye gerilla yollamasa katliam büyüyecek ve belki de Şengal DAİŞ’ten özgürleştirilemeyecekti. Şengal, DAİŞ’ten özgürleştirildikten sonra yeniden Türk devletinin ve halkı soykırımla yüz yüze bırakan güçlerin hedefi oldu.

Türk devleti, Şengal’de Êzidî soykırımını PKK ve YPG müdahalesi nedeniyle tamamlayamadı. Bu defada 20 Ocak 2018’de dünyanın gözleri önünde DAİŞ’ten devşirme çetelerle Efrîn’e saldırdı. Yani Efrîn işgal saldırısında da Türk devletinin ilk hedefi Êzidî Kürtler ve Êzidî köyleriydi. Bununla “DAİŞ sizi Şengal’de bitiremedik ama biz Efrîn’de bitireceğiz” mesajını verdiler. Zaten, Türk devleti güdümündeki sözde Suriye muhalefeti olarak isimlendirilen çeteler, 2012’de ilk saldırısını bir Êzidî köyü olan Kastel Cindo’ya gerçekleştirmişti. Kastel Cindo’da YPG-YPJ’nin Türk devleti ve çetelerini karşı direnişi meşhurdur. Yine Baflûnê ve Basûfanê köyleri de öyle.

Türk devleti ve çeteleri Efrîn’i işgal ettiler. DAİŞ nasıl Şengal’de Êzidîleri katlettiyse onlar da Efrîn’de Êzidîlerî katletti. DAİŞ, Şengal’de Êzidî kadınları kaçırdı, Efrîn’de de Türk devleti ve çeteleri kaçırdı. DAİŞ Şengal’de kutsal mekânlarımızı, ziyaretlerimizi havaya uçurdu, yıktı ve yok etti. Aynı şeyi Türk devleti ve çeteleri de Efrîn’de gerçekleştirdi.

“Kimse bunları Türk devleti yapmadı, çeteler yaptı” demesin. Bütün bunlar, Türk devletinin talimatı ve planlamasıyla gerçekleştirildi. Hatta Türk devleti, 3300 yıllık tarihi olan Eyn Dara’yı uçaklarıyla vurdu ve harabeye çevirdi.

Bu ne anlama geliyor? Türk devleti başta Êzîler olmak üzere Kürtlere tarihini bile yok edecek kadar büyük bir kin duyuyor. Sadece Kürt insanına değil, doğasına, tarihine, taşına, toprağına bile büyük düşmanlık yapıyor.

Türk devleti, tüm Êzidîleri soykırıma uğratmak istiyor. Çünkü biliyor ki bir Êzidî de kalsa Kürt kültürü yaşayacak. Evet Kuzey Kürdistan’da Êzidî köyü bırakmadılar. Önce katlettiler, sonra baskıyla zorla erittiler. Aynı şeyi Güney ve Batı Kürdistan’da da gerçekleştirmek istiyorlar.

Sadece fiziki katliamla yetinmiyorlar. Kültürü, tarihi yok ediyorlar. Hafife almayalım, AKP-MHP hükümetinin başta Êzidîler olmak üzere tüm Kürtler için planlaması bu temeldedir ve Osmanlı İmparatorluğunun devamıdır.

Dünya devletleri, Birleşmiş Milletler, DAİŞ’in Şengal’de gerçekleştirdiği soykırımı tanırken Efrîn’de gerçekleştirilen Êzîdi, Kürt soykırımı neden görmezden geliyor ya da ciddi bir tavır geliştirilmiyor?

Evet, Şengal’de DAİŞ çetesi eliyle gerçekleştirilen soykırımı tüm dünya kabul ediyor ve tanıyor. Aynı soykırım, talan, kaçırma Efrîn’de Türk devleti ve çeteleri eliyle gerçekleştirilince dünya devletleri bunu görmezden geliyor. Bu da dünya devletleri ve insan hakları örgütlerinin ikiyüzlülüğünü ortaya koyuyor.

DAİŞ’in Şengal’de Êzidîleri katletmesini soykırım olarak görürken Efrîn’de Türk devletinin Êzidîleri katletmesini meşru görüyorlar. Bu da onların Efrîn’de Türk devletine destek verdiğini gösteriyor. Şu ana kadar hiçbir devlet, Türk devletinin Efrîn’i işgalini “işgal” olarak adlandırmadı.

ABD, AB, BM, DAİŞ’in Şengal’de geliştirdiği soykırımı kabul ediyorlar. Rojava’da DAİŞ’e karşı mücadelede 11 bin şehit, 23 bin gazi oldu. Rojava’nın DAİŞ’e karşı yürüttüğü mücadeleyi destekliyorlar ama ne Şengal Özerk Yönetimi’ni ne de Kuzey-Doğu Suriye Demokratik Özerk Yönetimi’ni tanıyorlar.

Şengal’deki öz yönetim ve savunma güçlerine karşı “Şengal Anlaşması” adıyla KDP ve Irak arasında bir anlaşma yapıldı. ABD ve BM, perde arkasında Türk devletinin olduğu bu anlaşmayı destekledi. Êzidîler olarak bu anlaşmayı nasıl ele alıyorsunuz?

Bu anlaşma, 73. Êzidî fermanının devamıdır. Êzidîleri soykırıma uğratma planları sürüyor. Irak ve KDP arasında yapılan bu anlaşmada Türk devletinin parmağı var. Bu anlaşmanın ilan edildiği tarih bile 9 Ekim olarak seçildi. Bu tarih insanın aklına iki şeyi getiriyor:

* Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’a dönük 9 Ekim 1998’de geliştirilen Uluslararası Komplo’nun ilk ayağı.

* 9 Ekim 2019’da Türk devletinin Serêkaniyê ve Girê Spî işgal saldırıları.

DAİŞ’in 2014’teki saldırısı ardından HPG gerillalarının desteğiyle Şengal’deki Êzidîler, YBŞ adıyla ilk kez kendi savunma güçlerini kurdu. 2015’te de Êzidî kadınların savunma gücü olan YPJ kuruldu. Şengal özgürleştirildikten sonra da Êzîdxan Asayişi ve Özerk Yönetim oluşturuldu. Şengal halkı, yaşamını, geleceğini yeniden örgütlemeye ve güçlenmeye başladı. Türk devleti, Şengal’i yeniden hedef aldı. 9 Ekim 2020’de açıklanan anlaşmanın arkasında da Türk devleti var. Bu anlaşmayla hedeflenen, kesinlikle Êzidîleri güçsüz ve savunmasız bırakarak yeni bir Êzidî soykırımını hazırlamak.

Sizin de bildiğiniz gibi Şengal Özerk Yönetimi’nin kurulması, YBŞ, YJŞ hepsi meşrudur ve Irak devletinin anayasasına göre kurulmuştur. Irak’taki partiler, Irak anayasasını kendi çıkarlarına göre kullanmaya çalışıyor. Neden kendileri için milis güçler kurmak meşru ve yasal da neden 73 fermandan geçirilmiş Êzidîler için meşru görmüyorlar. Maalesef bu da bir soykırım. Bu anlaşmayla amaçlanan Türk devleti ve DAİŞ’in geliştirdiği katliamları sürdürmektir.

Türk devleti, Güney Kürdistan’daki ya da Irak’ın kuzeyindeki özgür alanlar olan gerilla alanlarına işgal saldırıları gerçekleştiriyor ama Güney Kürdistan hükümeti sessiz. Hatta, “Türk devletinin gelip PKK’yi yok etme hakkı var” diyorlar. İyi biliyorlar ki; Türk devleti özgür bölgelere, Zap’a, Kandil’e girerse buradan yönünü Şengal’e çevirip Êzidîleri yine soykırıma uğratacaktır.

Türk devleti, iki öncü Êzidî olan Zekî Şengalî ve Zerdeşt Şengalî’yi uçaklarla vurarak katlederken amacı bu toplumu kör etmekti. Bu toplumun öncülerini yok etmekle amaçlanan bu toplumu yok etmektir. Egemen devletlerin hepsinin, KDP’nin de bunda parmağı vardır. Türkiye, KDP, ABD, BM, Irak hep birlikte Şengal’in iradesini kırıp yeni bir fermanı hazırlama çabasındalar. Şengalliler halen mülteci konumda. Şengal halkının, Êzidîlerin iradesini tanımak yerine bizi topraklarımızdan Avrupa’ya göçertmek istiyorlar.

Avrupa ve BM’nin Êzidîleri topraklarından göç ettirerek Avrupa’ya çekmek istediğini belirttiniz. Bunun amacı nedir, siz bu politikayı nasıl değerlendiriyorsunuz?

DAİŞ’in Şengal’de gerçekleştirdiği soykırımı tanıyor ve “Êzidîleri korumak gerekir” diyorlar ama koruma olarak ifade ettikleri, Êzidîleri kendi yurtlarından, toplumsallıklarından, anılarından koparıp Avrupa’ya çekmektir.

Bu özelde Êzidîleri ama aslında tüm Kürt toplumunu hedef alan kirli bir politika. Êzidîlerin kendi toprakları üzerinde yaşanması ve burada korunması için hiçbir şey yapmıyorlar. Örnek olarak Şengal’den Efrîn’e, hatta Serêkaniyê’ye kadar Êzidîler katliamdan geçirildi ama uluslararası kurumlar, insan hakları kurumları kimse gelip bu topraklar üzerinde onlara destek vermedi. Kimse özgünlüklerini dikkate almadı, özerkliklerini tanımadı. “Êzidîlerin de hakları var. Bu savaştan kaçın kendinizi kurtarın, yönünüzü Avrupa’ya çevirin” diyorlar.

Şu anda Avrupa kapıları Êzidîlere açık. Özellikle de Almanya bu kirli politikayı yürütüyor. Gider gitmez birçok hak elde ediyorsun. Madem Êzidîleri tanıyorlar, varlıklarını sürdürmelerini istiyorlar neden Êzidî topraklarını Êzidîlerden arındırıyorlar ve Türk devletinin işgalini destekliyorlar? Birleşmiş Milletler de aynı politikayı yürütüyor.

Şengal’de Êzidîlere dönük yeni bir ferman hazırlandığını söylediniz. Efrîn’de Türk devleti başta Êzidîler olmak üzere Kürtlere DAİŞ uygulamalarının benzerini yaşatıyor. Yine bu süreçte 22 yıldır İmralı İşkence sisteminde bulunan Önder Apo üzerine tecrit daha da ağırlaştırıldı ve Medya Savunma Alanları’nın Metîna, Avaşîn, Zap alanlarına işgal saldırıları var. Tüm bunları birbiriyle bağını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Binyıl sonra ilk defa Rojava Devrimi’yle Önder Apo fikirleri ve demokratik ulus çerçevesinde Êzidîler nefes aldı. Haklarını elde ettiler. Rojava Devrimi’yle birlikte ilk defa Êzidîlik bir din olarak kabul edildi. Biz Rojava Toplumsal Sözleşmesi’nin 33. Maddesi’nde tanınan haklarımız doğrultusunda Efrîn’de merkezimizi kurduk. Bu, Önder Apo’nun ortaya koyduğu özgürlükçü düşünce ve demokratik ulus projesi sayesinde gerçekleşti.

Bu nedenle tüm halkların kimliklerini ve haklarını tanıyan Önder Apo ve düşüncelerini boğmak istiyorlar. Biliniyor ki; Önder Apo ağır bir işkence sistemine alındı ve giderek tecrit daha da ağırlaştırılıyor. Egemen devletler ve güçler, Önder Apo’nun sesinin ve fikirlerinin topluma, Ortadoğu’da yaşayan haklara ulaşmasını istemiyor.

Tüm halkların Önder Apo fikirleri doğrultuşunda bir araya gelmesinden, yeniden özlerine dönerek birlikte yaşamasından, sömürgeci ve hegemon güçlere karşı birlikte tepki göstermesinden çok korkuyorlar. Bundan dolayı 9 Ekim 1998 ve 15 Şubat 1999’da Önder Apo üzerine uluslararası komplo geliştirildi. Önder Apo şahsında ezilen haklar üzerine baskı ve düşmanlık o düzeye geldi ki Önder Apo’nun Rojava’ya ilk geçtiğinde kaldığı Kobanê’deki evi bile dronelerle vurdular. Önder Öcalan ve halklara o derece tepkililer. Biz Êzidî toplumu olarak birçok katliamdan geçirildik ama 20. yüzyılda Önder Apo’nun fikirlerinde kendimizi gördük, yaşadık. Biz Efrîn’de demokratik ulus fikri ve pratiği çerçevesinde özgürlüğü yaşadık. Serêkaniyê’de yine öyle. Şengal’de yine büyük katliam sonrası Önder Apo’nun fikirleri doğrultusunda demokratik ulus anlayışıyla demokratik özerk yönetim kuruldu. Biz Êzidî toplumu olarak dört parça Kürdistan’da Önder Apo’nun fikirlerinde özgürlüğümüzü gördük.

Bugün özgür Kürdistan dağları, PKK gerillaları üzerine büyük bir saldırı var. Kürt düşmanları, Önder Apo’nun dışarıyla, toplumla bağını kopararak, PKK’yi bitirmeye çalışarak aslında Kürt toplumunu, özelde de biz Êzidîleri yeni soykırımlardan geçirmeyi hedefliyor. Biz sonuna kadar Önder Apo’yu ve güçlerimizi savunacağız. Bu güç bizi savunmuştur, PKK bizi korumuştur.

Biz Êzidî toplumu olarak PKK’ye; yani varlığımızı, haklarımızı koruyan, geleceğimizin garantisi olan güce saldırıları kabul etmiyoruz. Bu saldırılara karşı sesimizi yükseltmeliyiz. Yine Êzidîler olarak topraklarımızı bırakmamalı ve direnmeliyiz.