Şam hükümeti güçleri ve Difa el Watani isimli silahlı gruplar tarafından 7 Ağustos’ta Dêrazor kantonuna yönelik kapsamlı bir saldırı başlatılmıştı. Bu saldırılarda özellikle sivil yerler hedef alınmış ve 14 sivil hayatını kaybetmişti. QSD ve Dêrazor Askeri Meclisi tarafından bu saldırılara sert karşılık verildi, saldırılar geri püskürtüldü.
Dêrazor Askeri Meclisi Üyesi Hogir Cizîrî, saldırılara ilişkin ANF’ye konuştu.
Saldırılardan bir süre önce Difa El Watani silahlı grupları ve Şam hükümeti güçleri tarafından böylesi bir saldırı hazırlığının bilgilerinin geldiğini belirten Cizîrî, şunları söyledi: "Şam hükümetine bağlı bazı grupların bir saldırı hazırlığında olduğuna dair bize bazı bilgiler daha önce gelmişti. Para karşılığında örgütlendirilen bu grupların Ebû Hemam ve Firat Nehri etrafında kendilerini örgütlemeye çalıştıklarına dair bilgiler vardı. Bu gruplar 7 Ağustos’ta uyuyan hücreler ve Şam hükümetine bağlı güçlerin desteğiyle Dêrazor’da Firat’ın doğusuna yönelik geniş bir saldırı başlattılar. Tabii bu saldırılara sert karşılık verildi. QSD güçleri tarafından saldırı yapanlara ağır darbeler vuruldu. Bu saldırılarda iki arkadaşımız da şehit düştü. Fakat Şam hükümetinin ağır silahlarla sivil bölgelerine yönelik saldırıları devam ediyor. Bu saldırılarda sivil insanlarımız hayatını kaybetti. Saldırılara cevaben ve elbette sivil halkımızın intikâmı olarak arkadaşlarımız Difa el Watani'ye karşı üç eylem gerçekleştirdi. Bu eylemlerde de onlara ağır darbeler vuruldu. Ondan sonra zaten kırıldılar.
Ancak bu saldırılar sadece bu çeteler tarafından yapılmış olan saldırılar değil. Saldırıların arka perdesinde bazı bölge güçleri var. Bu saldırılarda Türk devleti gibi bazı devletler var. Bunların amacı bölgede karışıklık çıkararak bölgenin istikrarını bir bütün bozmak. Ancak biz burada her zaman halkımız için tüm saldırılara karşı kalkan olmaya devam edeceğiz ve bölgenin istikrarı ve güvenliğine saldıran düşmana büyük darbeler vurmaya da devam edeceğiz. Bizim bu saldırıda Şam hükümetine bağlı gruplara ve Difa el Watani çetelerine mesajımız netti. Halkımızın da bu tür oyunlara karşı duyarlı olmaları gerekir. Parayla satın alınan bu grupların ve güçlerin emellerine ulaşmalarına izin vermemeleri gerekir. Suriye halkı 12 yıldır büyük katliamlar yaşadı. Çok yoğun saldırılara maruz kaldı. Ancak tüm bunlardan çıkarı olan bölge güçleri ve çete gruplarıdır. Bu nedenle Suriye halkının kendisinin siyasi bir çözüme ulaşması gerekir."
'BİRÇOK DEVLET VE GÜCÜN BURAYA DÖNÜK HESABI VAR'
Dêrazor bölgesinin stratejik bir konuma ve zenginliğe sahip olduğunu, bu nedenle buraya yönelik birçok bölge gücünün ve devletinin hesabının olduğunu ifade eden Cizîrî, şöyle devam etti: “Dêrazor zengin bir bölgedir. Gerek toplumsal ve aşiret yapısı olarak, gerek yer altı ve yer üstü zenginlikleri ile oldukça zengin bir bölgedir. Bu nedenle herkes aslında Dêrazor’un bu yapısından yararlanmak istiyor. Örneğin bu güçler aşiret adı altında bir grup oluşturdular ve bunların aracılığıyla QSD’nin aşiret yapılanmasına karşı olduğunu, bölgenin bu yapısını bozmak istediğini yansıtmaya çalıştılar. Böylelikle bölgenin bu kesimini QSD’ye karşı kışkırtmaya çalıştılar.
Yine Dêrazor stratejik bir üçgende yer alıyor. Irak sınırında yer alıyor, Ürdün’e yakındır. Ayrıca Lübnan ve İsrail’e giden stratejik bir yol hattına da sahip. Bu da birçok gücün bu durumundan yararlanmaya çalıştığının bir nedeni oluyor. Ayrıca bu saldırılarla QSD’yi zayıflatmak ve halkını savunamayan bir güç olarak yansıtmak istiyorlar. Ancak onlara verilen cevapla da bir kez daha gördüler ki QSD tecrübeli ve profesyonel bir güçtür. Halkını da savunabilir ve hatta düşmana karşı büyük hamlelerde yapabilecek tecrübe ve güce sahiptir.
'SERT KARŞILIK ALDILAR VE ALACAKLAR'
Dêrazor’a yönelik bu saldırılar ilk kez yapılmıyor. Daha önce de buna benzer bir saldırı gerçekleşti. İlk saldırıda da Dêrazor’daki aşiretlerin tavrı netti, bu saldırıda da aşiretler ve genel olarak halk net olarak bu gruplara karşı tavırlarını ortaya koydular. İlk saldırıda aşiretler bunlara ‘biz aşiretler olarak burada varız ve onların ortaya attığı gruplarla hiçbir alakamız yok’ şeklinde net cevap verdiler. Bu gruplar Türk devleti ve Şam hükümeti tarafından oynanan oyundalar ve bu şekilde bölgede büyük bir karışıklık yapmak istediler. Bu plan sadece Dêrazor’a yönelik değil. Tüm bölgeyi kapsayacak bir plan aslında. Onlar zaten kendi açıklamalarında da söylüyorlar. Dêrazor’dan Qamişlo’ya kadar gideceklerini belirtiyorlar. Dikkat edilirse her Dêrazor’a saldırılar olduğu zaman, eş zamanlı Minbic ve Til Temir hattında da saldırılar başlıyor. Bu anlamda bu saldırılar kapsamlıdır. Amaçlarına ulaşmak için de her türlü yöntemi kullanıyorlar. Eğer onların bu saldırıları başarıya ulaşsaydı devam edeceklerdi. Ancak her sert karşılık aldıklarında mecbur geri çekilmek zorunda kalıyorlar. Zaten aşiretler, aşiretlerin önde gelenleri net bir şekilde tüm açıklamalarında tavırlarını bunlara karşı ortaya koydular. Bu net tavır aslında tüm bu güçlerin boşa çıkmasını sağlıyor.
Zaten başta da dediğimiz gibi bunlar para ile satın alınmış ve halka karşı kullanılıyorlar. İbrahim Nafil bu örneklerden biridir. İbrahim Nafil şahsında aşiretlere yönelik bu planlarını yapmak istediler ancak ne Dêrazor halkı ne de Dêrazor’un önde gelen aşiretleri bu oyuna gelmediler ve kabul etmediler. Bu nedenle de onların bu planları da boşa çıktı. Zaten Reqa, Dêrazor ve diğer bölgelerde aşiretlerin gösterdiği tavır ve sergiledikleri duruş onların nerede ve hangi tarafta yer aldıklarını gösterdi. Bir yıl önce yapılan saldırıda, saldırı öncesi özellikle Şam hükümetine yakın ve Türk devletine yakın basın organlarında yoğun bir propaganda başlattılar. İlginçtir, 12 yıl boyunca birbirine karşı saldırgan üsluplarla saldıran bu güçler Dêrazor konusunda aynı anda ve aynı üslupla yayın yapmaya başladılar. Bu da aslında net olarak bu planları ortaya koyuyor.
'BU GRUPLARIN HEPSİ PARA İLE SATIN ALINDI'
İlk saldırı suyun diğer tarafından sızma ile bizim tarafta geçen gruplarca olmuştu. Ancak bu son saldırıda hiç kimse suyun diğer tarafından bizim tarafa geçemedi. Çünkü gücümüz hazırdı, onların tüm girişimlerine karşı sert yanıt verdiler. Elbette ağaçlardan dolayı bazı yerlerde yakın çatışmalar oldu. Hatta iki arkadaşımız da şehit düştü. Bunlar suyun diğer tarafından gelenler değildi. Çünkü onların uyuyan hücreleri var bizim tarafta. Çünkü bunların büyük kısmı akrabadır. Aynı aşiretten suyun bu tarafında da var diğer tarafında da var. Şihadat aşiretinin bu tarafta da köyleri var, diğer tarafta da köyleri var. Bu kişiler akrabalık adı altında bazı şeyleri yapmaya çalıştılar. Bunların içinden bazıları para ile satın alındılar. Zaten bu para ile satın alınanlar paralarını aldıktan sonra, baktılar ki başarıya ulaşamadı, kaçıp gittiler. Zaten halk da onları kabul etmedi ve onlara izin vermedi. Halkın kendisi de bu insanları bu bölgede istemediklerini, parayla kendilerini sattıklarını ve bölgede sürekli olarak karışıklık çıkarttıklarını, bu nedenle bu insanların alandan çıkmalarını istediklerini belirtiyorlardı. Halkımız burada sonuna kadar kendi gücünün arkasındadır, biz bir yardım istediğimiz zaman sonuna kadar yardımcı oluyorlar. Buradaki halkın bu güce sonuna kadar güveni var. Çünkü onları DAİŞ’ten kurtaran gücün QSD olduğunu biliyorlar. 2014 yılında Şahidat köyüne yönelik DAİŞ büyük bir katliam yaptı. Onları DAİŞ’in elinden kurtaran QSD güçleri oldu. Şahidat halkı o zaman da yardımcı oldu, bugün de aynı şekilde yardımcı olmaya devam ediyor. Çünkü sonuna kadar QSD gücüne inanıyor. Nasıl ki o zaman onları DAİŞ karanlığından kurtardıysa bugün de aynı şekilde onları tüm saldırılardan koruyacağını biliyorlar."