Muhalefet bir an önce bu sürüklenme halinden kurtulmalı

Sinan Oğan ve Ümit Özdağ etrafında dönen tartışmaları değerlendiren Yeşil Sol Parti Mûş Milletvekili Sezai Temelli, muhalefetin iktidarın istediği yöne sürüklenmemesi gerektiğine dikkat çekti.

Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin 28 Mayıs’taki ikinci tura kalmasını ardından Ata İttifakı adayı Sinan Oğan’ın Kemal Kılıçdaroğlu ve de Recep Tayyip Erdoğan’dan sonra en yüksek üçüncü aday olmasıyla bu oy oranının hangi adaya gideceği tartışma konusu oldu.

Oğan’ın “HDP’nin elinden kilit olma rolünü elinden alacağız” demesinin ardından hem Kılıçdaroğlu hem de Erdoğan’la görüşen Ata İttifakı birkaç gün içinde girdiği görüş ayrılığı sonucunda dağıldı. Sinan Oğan, Erdoğan’ı desteklerken ittifakın diğer bileşeni Ümit Özdağ ile görüş ayrılığı yaşadı.

Tüm bunlar yaşanırken hem Millet hem de Cumhur ittifakı milliyetçi dilin dozunu artırdı. ANF’e konuşan Yeşil Sol Parti Mûş Milletvekili Sezai Temelli ise muhalefetin asıl yapması gerekenin daha da sağcılaşmak olmadığını vurguladı.

TÜRKİYE SİYASETİNİN SEFALETİ

Sezai Temelli, bu tartışma süresince milliyetçi bir tarafa kayan siyaset diline dair şu tespitlerde bulundu: “Mesele sadece Sinan Oğan meselesi değil aslında Türkiye siyasetinin sefaleti meselesiyle karşı karşıyayız. Gerçekten siyasete bir bütün olarak baktığımızda belki de tarihinin en çürümüş hallerinden birini görüyoruz. Bu kendisini ırkçılık, milliyetçilik, ayrımcılık, nefret söylemi, düşmanlık gibi tanımlayacağımız, tam da faşizmin beslendiği kaynakları oluşturan alanlarla yansıtıyor ve tepe tepe de bunu kullanıyorlar.

Sinan Oğan da bunu kullananlardan biri. Şişirilmiş bir balon, siyaseten hiçbir karşılığı yok. Toplumda da karşılığı hiçbir zaman olmayacak. Tıpkı Ata İttifakı gibi. Tıpkı bu milliyetçilik çukurundan beslenmeye çalışanlar gibi. Bu bir gerçeklik. Türkiye böyle bir yere neden sürükleniyor? Çünkü Türkiye'deki toplum mühendisliği meselesine baktığımızda yüz yıllık cumhuriyet ,maalesef bu anlayışla kendini ayakta tutagelmiş, bu coğrafyanın çoğulculuğuna, farklı kimliklerine, farklı inançlarına saygı göstermeyen değil, onları adeta yok sayan, hepsini tekleştiren, ırkçı bir anlayışın dayatmaları var bugün karşımızda.”

SALDIRMAYA DEVAM EDECEKLER

Temelli, Sinan Oğan’ın özellikle HDP’yi hedef alan ve onun kilit olma özelliğini bitireceklerini ifade eden sözlerine de şöyle karşılık verdi: “Bütün bu olan bitenin içinde hakikati savuna gelen, hakikatin adeta sesi olmuş bir yapıdır HDP. Onlarca yılın mücadelesi, direnişi faşizme karşı olmuş ve Türkiye'ye de bahsettiğimiz bu siyaseti çürüten, hiçleştiren anlayışa karşı bir siyaseti de var edegelmiş bir anlayışı olarak HDP var. O yüzden de baktığınızda Sinan Oğan da hedefine ilk olarak HDP'yi, yani bizleri koyuyor, bize saldırıyor. Çünkü bu eşyanın tabiatında olan bir şey. Çünkü hakikatin sesini kıstığınızda ancak yalanlarınız üzerinden bir dünya kurabilirsiniz. HDP'nin tarihsel sorumluluğu ve görevi de hakikati dillendirmektir. Bu toprakların, bu coğrafyanın, bu tarihselliğin sesi olmaya devam etmektir. HDP'nin kilit rolü meselesine gelince, HDP bir siyaset aritmetiğindeki kilit değildir sadece. Tam tersine HDP, siyasetin bizatihi hakikat çizgisine oturtulması gerektiğini savuna geldiği için kilittir. Bundan kurtulmak istiyorlar. Sadece Sinan Oğan, Ata İttifakı değil, bütün siyaset yelpazesine baktığımızda bunu görüyoruz. Bazen bunu Türkiye solu içinde de görüyoruz. Üzülerek söylüyorum, bazen Türkiye'de kendisine demokrat diyen kesimde de bunu görüyoruz. Bazen de aydın, entelektüel camiada bunu görüyoruz. Üzülerek de olsa görüyoruz, çünkü bu bir gerçeklik.

Bugünkü tartışma üzerinden tezahür eden şey, aslında geçmişten gelen bir birikimin artık iyice açığa çıktığı ve kendisini deşifre ettiği bir şey. Bu, ulus devleti koduyla yapılanmış olan ırkçı duygularla karşımıza çıkmış bir tablo. Dolayısıyla temel meselemiz burada saklı. HDP'nin, yani bizlerin demokratik ulus savunusu neden bu yapıyı rahatsız ediyor diye düşünürseniz, bunun cevabını bulursunuz. Demokratik Cumhuriyet neden herkesi rahatsız ediyor? Çünkü demokrasiden kaçıyorlar. Demokrasi çoğulculuk demek, bütün farklılıkların bir arada olmasının mümkün olması demek. Bundan kaçtıkları için HDP'nin olması ya da demokrasi konusundaki sorumluluğu, misyonu gibi meseleleri görünmez kılmaya çalışıyorlar ve düşmanca bir söylemle saldırıyorlar. Saldırmaya devam edecekler. Bunu biliyoruz ama HDP de Yeşil Sol da bu değerleri savunmaya devam edecek.”

KAYYUM, HALKIN İRADESİNİ BEN GASP EDERİM DEMEKTİR

Temelli, özelikle Ümit Özdağ'ın kulislere de yansıyan ve kayyum politikasını savunması konusuna dair ise şunları dile getirdi: “Bugünkü iktidara karşıysanız muhalefetsiniz demektir. İktidarın savunduğu değerleri ya da icraatları savunarak muhalefet olamazsınız. Bir kere bu kabul edilebilir bir şey değil. Bugünkü iktidar faşizmi kurumsallaştırma anlayışıyla hareket ediyor. Mesela kayyum bu anlamıyla çok çok önemli bir icraattır. Çünkü kayyum demek vesayetin geldiği en uç noktalardan birini gösterir. Çoğulcu demokrasi bir taraftaysa kayyum diğer uçta yer alabilir.

Kayyum halkın iradesini ben gasp ederim demektir. Alenen gasbı savunduğunuz bir yerde sizin demokrasiyle bir iltisakınız olamaz. Olsa olsa faşizmle iltisakınız olur ki, terör dediğiniz şey zaten faşizmi tarif edebilecek en önemli açıklayıcı değişkenlerden biridir. Çünkü faşizm terörle ayakta durur. Kayyum bir terör uygulamasıdır. Ben demokratım ama kayyumu savunuyorum diye bir şey olamaz. Siz eğer demokratsanız, bir kere her şeyden önce vesayetçi olacak her uygulamaya karşı çıkmanız gerekir.”

BU BÜYÜK KÖTÜLÜĞE SON VEREBİLİRİZ

Muhalefetin iktidarın istediği yöne sürüklenmemesi gerektiğine de dikkat çeken Sezai Temelli, şunları ekledi: “Muhalefet gerçekten bugünkü iktidara karşıysa bir demokrasi cephesi anlayışıyla yan yana gelip tüm antidemokratik uygulamalara karşı çok net bir tavır sergilemelidir. Bunun başlangıç adımı da nedir? Bugünkü iktidardan kurtulmak olmalıdır. 28 Mayıs'ta yapılacak seçimler bu anlamda önemli bir fırsattır. Bu fırsatı nasıl değerlendireceği muhalefet açısından çok çok önemlidir. Bir kere bütün bu tartışmalar tam da iktidarın istediği bir yere sürüklenmekle ilgiliydi. Muhalefet bir an önce bu sürüklenme halinden kurtulmalıdır. Dolayısıyla da şu anda muhalefetin yapacağı en etkili şey, kendi iç tartışmalarına ya da iktidarı sürüklemek istediği yere sürüklenerek değil, bugünkü iktidarın karşısına tavır almak, bugünkü iktidardan kurtulmak için demokrasi cephesinde mutlaka buluşmayı sağlamaktır. Ancak böyle başarı gelecektir. Bizler hep bunu savuna geldik. Bu konuda tavizsiz bir tutum sergiledik. Demokrasi ve barış konusunda çok net bir şekilde siyasetimizi var ettik ve faşizme karşı mücadelede de asla bir tereddüde bile düşmedik.

Bu anlamıyla muhalefete çağrılarımız oldu fakat çok fazlasıyla pazarlık hesaplarına sıkışmış bir zihniyetin savrulması kaçınılmazdı. Ama biz durduğumuz yerden hala yol göstermeye, toplumun umut ve değerlerini korumaya devam ediyoruz. Böyle de devam edeceğiz. İnanıyoruz ki toplum bütün bu hataları ya da savrulmalara rağmen Erdoğan'dan bu hastalıklı anlayıştan yönetim anlayışından, bu sistemden kurtulmak adına, Pazar günü herkes için iyi olanı tercih edecektir ve Erdoğan'ın karşısındaki aday olan Kemal Kılıçdaroğlu'nu destekleyecektir. Erdoğan'ın karşısındaki adayı seçtiğinizde her şey bir anda çok çok iyi bir neticeye ulaşacak anlamına gelmeyebilir ama en azından bu büyük kötülüğe son verip bir şeyleri düzeltmeye başlayabiliriz, bu da çok çok önemli bir eşiktir.”