Türk ve Buldan: Kürt halkı kendisine zulmedenlere güçlü bir mesaj verecek

HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan ve Kürt Siyasetçi Ahmet Türk, "Kürt halkı kendisine zulmedenlere güçlü bir mesaj vermek zorunda. Sandığa gitmezsek faşistlerin değirmenine su taşırız" dedi.

HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan, görevi gasp edilen Mardin Büyükşehir Belediye Eşbaşkanı Ahmet Türk, Yeşil Sol Parti ve HDP yöneticileri ile Yeşil Sol Parti milletvekilleri, Amed'de sivil toplum örgütü temsilcileri ve kanaat önderleriyle bir araya geldi. Açılışta konuşan Buldan ve Türk, seçmeni sandığa çağırdıkları konuşmalarında şunları söyledi:

TÜRK: KÜRTLER YENİ DÖNEMİN KAPISINI AÇACAK


Toplantda konuşan Mardin Büyükşehir Belediye Eşbaşkanı Ahmet Türk,   "Önemli bir seçimle karşı karşıyız ama biz bugün propaganda yapmak için sizlerle buluşmadık. İçinde bulunduğumuz durumu ve gerçekleri sizlerle paylaşmak için bugün bir aradayız. Milliyetçiliğin, ırkçılığın yükseldiği ve yükseltildiği bir dönemdeyiz. Peki, buna karşı biz ne yapıyoruz? Bize düşen önemli görevler var. Evet seçimler önemli, kimin cumhurbaşkanı olması da önemli ama en önemlisi Kürtler arasında bir birliğin oluşmasıdır. Kanaat önderleriyle, rusipileriyle, iş insanları ve sivil toplum örgütleriyle birlikte geleceğini belirlemeye yönelik çok güçlü bir karar mekanizmasını oluşturması ve bir birlikteliği sağlamasıdır. Bizim üzerinde durduğumuz budur. Bugün Kürt coğrafyasında ve Kürdistan’da seçimler oluyor. Milliyetçi kesimin hedefi haline gelmiş olan biz Kürtler ne kadar Türkiye partisiyiz diyorsak, halkların kardeşliği, eşitlik ve adaleti herkes için savunuyorsak da bizi bir Kürt partisi olarak görüyorlar. Biz bundan onur duyuyoruz ama biz bu ülkede gerçekten adaletin ve eşitliğin sağlanması konusunda bir mücadele veriyoruz. Elbette ki Kürtler mazlumlar, bugün özgürce ve adilce bir yaşama kavuşmak için çaba gösteriyor.

Sonuçta bir seçimle karşı karşıyayız. Bizim halkımızdan beklentimiz, sivil toplum örgütlerinden, seydalardan, iş insanlarından beklentimiz şöyle bir fotoğrafın ortaya çıkmasıdır. Evet, Kürtler bu milliyetçiliğe karşı bir bütün olarak karşınızda duruyor. Biz bunu sağladığımız gün milliyetçilik biter; Kürtleri kazanmaya, Kürtlerle diyalog kurmaya yönelik bir dönemin kapısı açılır. Bu nedenle bu seçimin önemine işaret ediyoruz, bu nedenle birliğin önemine dikkat çekiyoruz. Yoksa mesele kimin cumhurbaşkanı olacağı değildir. Önümüzde iki seçenek var. Seçeneklerden birini tercih edeceğiz. Bu doğal hakkımız ve bunu kararlılıkla yapmamız lazım. Ama önemli olan geleceğimizi güvence altına alacak, birlikteliğimizi güçlü hale getirecek bir çabanın kaçınılmaz olduğunu görmemizdir" dedi.

'KÜRTLER BİRLİĞİNİ SAĞLAMALI'

Ahmet Türk devamla şunları söyledi:
"Bu ülkede eğer Kürtlere küfür eden, zulmeden, kazanımlarını ortadan kaldırmaya çalışan anlayış karşısında birlikteliğimizi gerçekleştiremezsek, inan ki bu yaşadığımız zulüm, bu yaşadığımız istibdat yıllarca sürecek. Buradan bütün halkımıza seslenmek istiyorum: Birlikte olamazsak bir felaketle karşı karşıyayız. Birlikteliğin zamanıdır. Bu milliyetçi, ırkçı anlayışa karşı bizim de bir set oluşturduğumuzu bilmelerini ve görmelerini istiyoruz. Bizim için önemli olan bu. Yarın sandık başına gideceğiz, oylarımızı kullanacağız.

'SANDIĞA GİTMEZSEK FAŞİSTLERİN DEĞİRMENİNE SU TAŞIRIZ'

Birçok tartışmaya da neden oldu son dönemde milliyetçilerin saf değiştirmesi. İnsanlarımızda tereddütlerin oluşmasına neden oluyor. Hayır, hiçbir tereddüde gerek yok. Biz tereddütlü yaklaşırsak ve sandık başına gitmezsek, o ırkçı faşist anlayışın değirmenine su taşımış oluruz. Asla böyle bir tuzağa düşmemiz lazım. Bu tuzağı bozmamız lazım. Bizim için önemli olan birilerinin tekrar düşünmek zorunda kalmasıdır. “Yıllarca düşmanlık yaptık, fikrini söyleyeni zindana attık ama Kürtler bunun karşısında taviz vermedi” demek zorunda kalmasıdır. Bu mesajı bu halk vermek zorunda. Benim ricam bu mesajın verilmesidir. Hakkımıza, hukukumuza, geleceğimize sahip çıkma mesajının verilmesidir. Yani seçimin ötesinde bir sorunumuz var, sıkıntılarımız ve acılarımız var. Bu acılara neden olan anlayışlara karşı bir bütün mücadeleyi büyütme sorumluluğuyla karşı karşıyayız."

BULDAN: ÖNÜMÜZDE FIRSAT VAR

HDP Eş genel Başkanı Pervin Buldan da yaptığı konuşmada şu hususlara dikkat çekti:

"Bu buluşmanın çok kıymetli bir buluşma olduğunu özellikle ifade etmek istiyorum. Seçime bir gün kala böylesi kıymetli bir buluşmada görüşlerimizi ve yapmamız gerekenleri sizlerle paylaşmanın ve bu mesajı Amed’den vermenin ne kadar önemli olduğunu bir kez daha belirtmek istiyorum.


15 gün önce bir seçim yaşandı. Ve hepimizin tarihi olarak nitelendirdiği bir seçimdi. Türkiye’de ezilenlerin, yok sayılanların, ötekileştirilenlerin, dili ve kimliği kültürü inkar edilenlerin bir umut olarak gördüğü bir seçimdi. Yarınlarımızı ipotek ve tahakküm altına alan bir anlayışa karşı bizlerin kaderini değiştirecek bir seçim olduğunu bilerek, inanarak gittik sandık başına.

Ancak istediğimiz sonuçları elde edememiş olsak da her türlü engel, müdahale, baskı, hile ve çalmaya rağmen Yeşil Sol Parti olarak aldığımız oranın küçümsenecek bir oran olmadığını da ifade etmek isterim. Son bir buçuk ay içerisinde HDP ile seçimlere girmeyip Yeşil Sol Partiyi halkımıza tanıtmanın, bunun çalışmasını yapmanın ne kadar zor olduğunu sizler de biliyorsunuz. HDP’nin bir kapatma davasıyla karşı karşıya olduğu böylesi bir süreçte bu riski göze almayarak Yeşil Sol Parti ile seçimlere girme kararı aldık. Bu önemli bir tercihti. AKP-MHP iktidarının HDP’yi siyaset dışına atma çabaları, vekillerimizin fezlekeleri, açılan davalar, sokaklarda ve meydanlarda karşılaştığımız engellemeler ve müdahaleler bize şunu gösteriyordu. AKP ve MHP, Kürt halkını ve siyasetini bu denklemin dışında tutmaya çalışıyordu. Ancak biz buna izin vermedik.

Biz bu seçeneği tercih ederken AKP-MHP iktidarının hilelerine karşı büyük bir hamle gerçekleştirdik. Bu hamlenin bizler açısından zorlukları vardı ama halkımızı seçeneksiz bırakmamak için bu seçeneği tercih etmek durumunda kaldık. Aldığımız sonuçlar hiçbirimizi tatmin etmedi, bunun farkındayız. Şartlar izin verseydi oyumuzun yüzde 15 civarında olduğunu biliyorduk. Parlamentoya 100 milletvekili ile girmeyi hedefliyorduk. Ancak demokratik bir ortamda seçimin gerçekleştiğini hiç kimse söyleyemez. Devletin bütün imkanlarını kullanan Cumhur İttifakı medyasıyla, polisiyle, yargısıyla muhalefet partilerinin yaptığı seçim çalışmalarının engellenmesi için her türlü yolu denedi. Ancak bütün bunlar karşısında bizler yılmadan mücadelemizi sürdürdük. Bizi inkar edenlere karşı, Kürt siyasetinin parlamentoda temsiliyetinin ne kadar önemli olduğu bilinciyle ve gerçekliğiyle bu seçimleri kazanmak üzere yola çıktık.

Şimdi önümüzde bir fırsat daha var. Belki ilk fırsatta bunu yakalayamadık. Cumhur İttifakının hileleri, baskıları, engellemeleri yüzünden belki bunları gerçekleştiremedik, ancak yarın yapılacak olan seçimde yapacağımız tercih, kullanacağımız oy kaderimizin belirleneceği bir tercih olacaktır. Yarın iki isimden birini tercih edeceğiz. Ve bu tercihi “diğeri gelirse bize ne getirecek” bakış açısıyla değil, “diğerinin öbüründen ne farkı var” anlayışıyla değil; yıllardır bize zulüm edene, bizi inkar edene karşı yapmalıyız. 21 yıldır AKP iktidarının bu ülkeyi ne hale soktuğuna bakmak, yapmış olduğu tüm hukuksuzluklara ve haksızlıklara bakmak, cezaevinde haksız ve hukuksuz yere yatan binlerce insana bakmak, başta Diyarbakır, Mardin ve Van olmak üzere kayyım atanarak halkımızın iradesine el koyduklarını hatırlamak hangi yöne ve hangi isme karşı tercih yapacağımız konusunda bizlerin netleşmesi açısından önemlidir.
Biz şunu iddia etmiyoruz. Yeni gelecek olan cumhurbaşkanı bir iki günde bizim sorunlarımızı çözemez. Yüzyıllık devasa bir Kürt sorununun birkaç ayda çözülmeyeceğini de biliyoruz. Ancak demokratikleşme alanında, Kürt sorununun demokratik yollarla çözümü alanında, başta Kürtler olmak üzere çeşitli kesimlerin ve mezheplerin inkar edilmesine karşı yeni bir yolu ve mücadele alanını hep birlikte örmek ve bir yol kat edebilmek için yapacağımız tercih önemlidir. Erdoğan’ı tercih etmek bizler açısından imkansızdır. Yaptığı zulme, baskıya, inkara ve hukuksuzlara rağmen Erdoğan’ı tercih etmek Kürtler açısından yeni bir felaketin başlangıcı anlamına gelecektir.

'BÜYÜK BİR KARARLILIKLA SANDIĞA GİDİLMELİ'

Biz aydınlık ve karanlık arasında bir tercih yapmak zorundayız. Demokrasi ve faşizm arasında bir tercih yapmak zorundayız. Barış ve savaş politikaları arasında önemli bir tercih yapmak zorundayız. Bu ülkenin kaynaklarını savaş politikalarına aktaran, yandaşlarına ve çetelerine aktaran, halkın geleceğini hiçbir şekilde düşünmeyen bir yapıya karşı elbette tercihimizi aydınlıktan ve barıştan yana, huzurdan ve demokrasiden yana yapmak zorundayız. Diyarbakır halkının yarın yaşlısıyla genciyle, kadınıyla erkeğiyle bir bütün olarak 14 Mayıs’ta çıkarmış olduğumuz sonuçtan daha büyük bir kararlılıkla sandıklara giderek Diyarbakır’dan Ankara’ya bir mesaj vermesi bizler açısından önemlidir. Ankara şunu bilmek durumundadır. Diyarbakır halkı kendi sorunlarının çözümünü istiyor. Kürt sorununun demokratik yöntemlerle çözülmesini istiyor. Kürt halkı cezaevinde haksız yere tutuklu olan arkadaşlarımızın serbest bırakılmasını istiyor. Kürt halkı belediyelerine kayyum atanmasına razı olmuyor. Bütün bunların mesajını vermek için yarın Diyarbakır’da ve elbette Türkiye’nin her yerinde sandığa giderek oylarımızı kullanmak ve bu ülkeyi yönetenlere önemli bir mesaj vermek bizlerin elindedir.

Kürtleri birbirine düşürme çabalarına, oynanan oyunlara karşı Kürt halkının her dönem birlik ve beraberliğe ihtiyacı vardır ama en fazla da bu dönemde birliğe ihtiyacı vardır. Bunu ispat etmek için yarın burada kullanacağımız oylar ve vereceğimiz mesaj önemlidir.  

Diyarbakır halkına çağrı yapıyoruz, gençlerimize çağrı yapıyoruz. Diyarbakır'daki kadın arkadaşlarımıza çağrı yapıyoruz. Oyumuzu kullanalım, sandıklarımıza sahip çıkalım ve Erdoğan’ı bu ülkede bir başkan olarak görmediğimizi ispat edelim. Bu bizim elimizde. Bu sorumluluk ve anlayışla sandıklara gidebilirsek elbette başarı bizim olur, kazanım bizim olur. Türkiye’nin demokratik geleceğine de hep birlikte katkı sunmuş oluruz."