'Kürdistan’da doğa katliamı sürdükçe Batı’daki talan engellenemez'

Hasankeyf’ten Kaz Dağları’na ekoloji direnişlerinin birleşmesi gerektiğinin altını çizen HDP milletvekili Murat Çepni, bunun aynı zamanda savaş karşıtı bir mücadele olduğunu vurguladı.

Bir süredir Kanadalı şirket tarafından Kaz Dağları’nda yürütülen siyanürlü altın çalışmalarına yönelik kamuoyunda ciddi bir tepki var. 5 Ağustos’ta gerçekleşen yürüyüş ve sosyal medyadan gösterilen tepkiler büyüyor. Ama Kaz Dağları AKP iktidarının talan için seçtiği ne ilk ne de son alan.

17 yıl boyunca HES’lerden sit alanların yağmalanmasına kadar geniş bir talan haritası çıkarmak mümkün. Sadece son dönemdeki doğa tahribatı listesi bile epey uzun: Kaz Dağları’nda altın madeni, Salda Gölü’nü betonlaştıracak millet parkı projesi, Munzur Vadisi’nde maden arama izni, Hasankeyf’teki Ilısu Barajı’nda su tutulmaya başlanması, Antep’te Sof Dağı’nın kaderinin taş ocaklarına teslim edilmesi ve Aydın’daki jeotermal JES projesi…

HDP’nin Ekolojiden Sorumlu Eş Genel Başkan Yardımcısı ve İzmir Milletvekili Murat Çepni, Türkiye ve Kürdistan’da doğaya yönelik saldırıların AKP’nin ekonomik ve siyasal modelinin parçası olduğunu söylüyor: “AKP en kısa özetiyle emeğin vahşice sömürüsüne ve doğanın da sermaye lehine talan edilmesine dair bir ekonomik birikim modeline sahip. ‘AKP sermayenin iktidarıdır’ derken tam da bunu kastediyoruz. Bir şirket gibi ülkeyi yöneteceğini söylemişti ve de bunu yapıyor, hatta bununla övünüyor.”

DOĞA TALANINDAKİ ZİRVE AŞAMA

Çepni’ye göre kapitalizmin dünya çapında yaşadığı doğa krizi ve buna ilişkin politikaları AKP eliyle Türkiye’de daha kapsamlı bir şekilde gerçekleşiyor: “İklim krizinin ortadan kaldırılmasına yönelik devletlerin sorumluluklarını yerine getirmemesi ve dolasıyla bunun insan, doğa ile dünyanın ömrüne dair getirdiği sorunlar düşünüldüğünde, topyekûn bir kapitalist krizle karşı karşıya olduğumuzu söyleyebiliriz. AKP de bu 17 yıl içerisinde bir taraftan işçi cesetleri üzerine kurulu bir ekonomi ile bir yandan da beton ekonomisi diye tarif ettiğimiz, tüketime ve sıcak paranın hızlıca gelişine dayalı bir model uyguladı. Bu da doğal olarak yer altı ve üstü kaynaklarının kontrolsüzce talan edilmesi demek oluyor. Ormanlık alanların, tarım arazilerinin yabancı şirketlere satılarak bunlardan gelen sıcak para ile ekonominin döndürmeye çalışıyor AKP. Bu politikaların sonucu olarak son dönem özellikle Hasankeyf, Kaz Dağları, Karadeniz’deki yeşil yol, Aydın’da jeotermal JES projesi ve HES’lerle bu doğa talanında geldiğimiz en zirve aşamayı görüyoruz.”

HASANKEYF’TE İNSANLIK MİRASINA SALDIRI VAR

Bugün en az Kaz Dağları kadar kritik bir durumda olan Hasankeyf’in sadece doğa katliamı kapsamında değerlendirilemeyeceğini ifade eden HDP’li Murat Çepni şunları söylüyor: “Hasankeyf aynı zamanda insanlık ve tarih mirasına çok kapsamlı bir saldırıdır. İşin ekolojik boyutu olduğu kadar savaş ve siyasi boyutu da var. En son Kaz Dağları ile doğa tahribatı gündemleşmiş oldu ama AKP’nin doğa talanında asla frene basmama, son hızla giden politikasına verilebilecek onlarca örnek mevcut. Geçtiğimiz yıl Dersim ve Kürdistan’ın birçok kentinden orman yangınları devlet tarafından güvenlik gerekçesiyle kasıtlı olarak çıkarıldı mesela. O dönem HDP vekilleri olarak Dersim’e gitmeye çalıştık, yerel halktan da destek aldık; ama hatırlarsınız ki bırakın devletin söndürmeye yardım etmesini bizi bile oraya sokmadı. Hasankeyf’te de Şırnak’ta da aynı şeyleri yaşıyoruz bugün.”

KÜRDİSTAN’DA GÜVENLİK GEREKÇESİ

Çepni, devletin Kürdistan’daki doğa katliamına güvenlik gerekçesi zırhı koyarak oluşacak muhalefeti engellediğinin de altını çiziyor: “Bizim problemimiz şu, Kürdistan’da orman yakma, maden arama vs. bunlar güvenlik gerekçesi adı altında devlet tarafından bizzat yapılıyor. Hasankeyf’teki baraj da hem güvenlik gerekçesiyle hem de Ortadoğu’da suyun silah olarak kullanımı için hayata geçirilmeye çalışılıyor. AKP bir taraftan bu icraatlarını ihtiyaçmış gibi gösteriyor, öte yandan da Kürdistan’da bunları güvenliği gerekçe ederek yapıyor ve de kitlelerin bunun karşısında örgütlenmesini engelliyor. HDP ekoloji komisyonu olarak iki mücadelenin de ortaklaştığı bir hat örgütlemeye çalışıyoruz ama Hasankeyf’e vekil olarak bile giremiyoruz. 19 HDP Gençlik Meclisi Üyesi yine orada gözaltına alındı. Yani henüz istediğimiz boyutta değil bu mücadele. Yine de Kürdistan’da gerçekleştirilen doğa katliamları ile Karadeniz ya da Ege’de yapılanlara karşı yürütülen mücadeleyi birleştirmek zorunda olduğumuzun farkındayız ve bunu için çalışıyoruz.”

BU AYNI ZAMANDA SAVAŞ KARŞITI MÜCADALE

Murat Çepni ortaklaştırılması gereken bu mücadele için bir başka hususa daha dikkat çekiyor; o da bu mücadelenin aslıda savaş karşıtı da bir mücadele olduğu gerçeği: “Öte yandan bunun bir yandan savaş karşıtı bir mücadele olduğunu da anlatmaya gayret gösteriyoruz. Kaz Dağı direnişi için büyük bir tepki ortaya çıktı ki biz de bunun içerisindeyiz ve direnişleri önemsiyoruz. Bir de altını çizmek isterim ki Kaz Dağları’na binlerce insan gitti, Hasankeyf’e neden giymiyor kıyası gibi bir tartışmaya girmiyoruz. Çünkü amacımız kıyaslamak değil, bu direnişleri birleştirmek. Bu halk, zinciri nerden kırarsa önemlidir. Kaz Dağları’nda kazanım elde etmek kritik öneme sahip. Ama şunu da ekliyoruz Kürdistan’da doğa katliamı sürdüğü müddetçe Batı’daki talan engellenemez. Çünkü bütün bu talandan her yönüyle beslenen bir iktidar var karşımızda. Dolayısıyla bu beslenme kanallarını kırmak için topyekûn bir demokratik mücadeleye ihtiyacımız var.”