31 Mart bir dönüm noktası olacak mı?
Türkiye ve Kürdistan’da yapılan 31 Mart Yerel Yönetim Seçim sonuçları ve ardından yaşananlar derslerle yüklü.
Türkiye ve Kürdistan’da yapılan 31 Mart Yerel Yönetim Seçim sonuçları ve ardından yaşananlar derslerle yüklü.
Anlamakta zorlanan, anlam vermenin ötesinde zorbalığına kendisini alıştırmış, inandırmış AKP-MHP iktidar garabetine bir kez daha gerçekleri herkes olanca olgunluğuyla anlatmaya çalışmaktadır. Anlayana sivrisinek saz, anlamayana davul zurna az. Bir kez daha Erdoğan’ın hitabıyla seslenerek anlatmaya çalışırsak; EYY ERDOĞAN!
Ey Erdoğan! Demokratikleşme anlamında sonuç çıkarmış olsaydınız 7 Haziran seçimleri Türkiye’nin demokratik, barışçıl geleceği açısından bir dönüm noktası olacaktı. ‘Bana göre olmadı’ deyip darbeyle yok saydınız, yanıldınız. Yasama-Yürütme-Yargı’yı tekelinizde toplayarak diktatörlüğünüzü ilan ettiniz. Bunun da yetmediğini görerek MHP faşizmine sarılıp devletin tüm imkanlarına dayanarak engelsiz yürüyeceğinizi hesapladınız. Polis-asker gücünüzün ve sivil görünümlü faşist çeteci derin devlet teşkilatınızın zorba korku gücüyle teslim aldığınızı sandığınız toplum gerçeğine çarpıtınız. Halk gerçeği, halkın asgari iradesinin yansımadığı Yasama-Yürütme-Yargı organlarını ve militarist faşist ordu ve polis teşkilatınızı aşan bir güçtür. Toplum, kendisine yapılan operasyonlara ve tüm faşist uygulamalarınıza rağmen sandıkta cevabını vermiştir. Sarayınızın büyüklüğü, toplumun iradesinden, yüreğinden büyük değildir. Sırça köşkünüzü yıkınız, halka riayet ediniz, saygı duyunuz.
Ey Erdoğan! 31 Mart gecesi yaptığınız balkon konuşması bir konuşma olmayıp yaşadığınız hüsranın bunalımının ifadesiydi. Akıl ve ruh sağlınızı yitirdiğiniz için başınıza ne geldiğini değerlendiremiyorsunuz. Sorununuz halka kendinizi bu seçim sürecinde anlatamama, gönüllere girememe meselesi değildir. Halk, 16 yıllık tek adam iktidarınızla Sizi gayet iyi tanıyor. 16 yıllık iktidarınızı demokrasiye dayalı değil, zorbalığa dayalı OHAL yasalarıyla yürüttüğünüz polis, asker, özel savaş siyasi bürokrasinizle, onun medya hükümranlığıyla tanıyor. Halk, Sizi 16 yıldır siyasi büronuza, acentanıza çevirdiğiniz en az 9 tv kanalının özel algı operasyonlarına rağmen tanıma kudretine sahiptir. Gönüllere hançer, iradeye sopayla saldıran faşist bir bloksunuz. Siz, yıkımın, zulmün, dehşetin, acının, cinayetin, ekonomik talanın, rantın ta kendisiniz. Etrafınızdaki yardakçı güruhların ‘çok yaşa Erdoğan’ alkışları arasında geçen 16 yıl Sizi hayli sarhoş etmiş olmalı ki, Siz bu halkı hiç tanıyamadınız. Gerçekler Kürdistan ve Türkiye’nin her sokağında direnişle yüklü dipdiridir.
Ey Erdoğan! ‘Türkiye’nin Bekaa sorunu var’ diyerek kirli savaş politikanızı bir de seçim propagandası olarak yürüttünüz. Türkiye’nin ‘Bekaa’ sorunu yoktur, Sizin iktidarınızı kaybetme riskiniz artıkça paranoya sorununuz vardır. Öyle ki, Firavun zihniyetiyle kendini bilmezliğin aymazlığıyla geçmiş, bugün ve gelecek sanrısına kapılarak halkı basit bir uzvunuz, kapınızdaki kulunuz, köleniz yerine koydunuz. Halkın, her yalanınıza inandığına kendinizi inandırdınız. Ne sizin, ne etrafınızda kümelenen rantçı, çeteci, faşist güruhun ve ne de satın aldığınız medyanızın gücü halkı kandırmaya yetmedi. Her faşist, diktatör şahsiyet ve iktidarın yaşadığı hazin sonla karşı karşıyasınız. Nice padişahların, zalimlerin nasıl geldilerse öyle de halkın gücüyle gittiklerini tarihten hiç mi öğrenmediniz. Hep despotlardan, zalimlerden, şovenistlerden, faşist milliyetçi tekçi zihniyetçi, mağrur iktidarlardan öğrendiğiniz Tarih dersinizi pek iyi çalışmamışsınız.
Ey Erdoğan! Kadınlar, gençler sizin ataerkil zihniyetinize, saldırılarınıza karşı asla boyun eğmeyecektir. Kürdistan ve Türkiye gençliği, faşist iktidarınızı yıkıma uğratacaktır. Devrimci, sosyalist, demokrat gençlik, çeşitli yöntemlerle yozlaştırma, dejenere etme, çürütme, sistem içileştirme, iradesizleştirme politikalarınızı eylem ve duruşuyla alt-üst etmektedir. Özgürlük için mücadele kapasitesini daha fazla yükseltmeyi bilecektir.
Erkeğin sınırlarını aşmayan, uysal, bağımlı, çaresiz ev kadınları yaratma modeliniz, cinsiyetçi siyasetiniz çökmüştür. Kadın bedenine, diline, bilincine, eylemine karşı her saldırınız kadın özgürlük uyanışı olarak daha da toplumsallaşıp özgürlük mücadelemizi büyütmektedir. Kadınlar, erkek aklının tekçi, egemen, cinsiyetçi siyasetine karşı kadın bilinci, rengi, zenginliği, birliği ve direnişiyle siyaseti şekillendirmeyi sürdürecektir. Eşitliğe ve özgürlüğe dayalı kendisini yönetmede iddialı, siyaseti ahlaki ve politik işlevliğine evriltmekde ısrarlılar. 7 Haziran seçimlerinde olduğu gibi 31 Mart seçimlerinde de kadınlar, gençler belirleyici olmuştur. Seçilen tüm kadınlara görevlerinde başarılar diliyoruz. Özgür kadın kimliğine yönelik her karşıt yapılanma, daha fazla sorgulanır duruma gelecektir. Erkek-gelenek-devlet üçleminde sıkıştırılan kadın kimliği ve duruşu, toplumsal dönüşümün gerçek dinamik gücü olarak belirleyici olmayı sürdürecektir. Kadın özgürlük kimliği, sadece kendisini oluşturmamakta, yeni bir toplumun temelini de güçlü atmaktadır. Zindanlardaki sayısız kadın politikacı, mücadele yürüten, özgürlüğü savunan hiçbir kadını mücadeleden vaz geçiremeyeceksiniz. Her biri Leyla Güvendir. Tüm hilelerinize, gaspınıza rağmen kadınlar sandığa yansıttığı iradelerine, alanlarda da sahip çıkacaktır. Değişimin öncü gücü ve kendisi olarak belirleyici olacaklardır. Kadınlar, faşizme karşı direnişin, milliyetçiliğe karşı yurtseverliğin, tekçiliğe karşı çoğulculuğun, ayırımcılığa karşı farklılıkların eşitliğini, egemen ulus devletine karşı demokratik ulus birliğinin, ortak vatanın, savaşa karşı barışın, öz savunmanın, inkara karşı özgür Kürt kimliğinin, devletçiliğe, iktidarcılığa karşı demokratik öz yönetimin iradesi olmayı sonuna kadar savunacaklardır. Kadınlar bu ülkenin gerçek sahipleridir. Ataerkilliğin tüm zihni ve maddi yapılarına karşı özgür kadını yaratma, özgür kadınla demokratik özgür topluma ulaşma ve Özgür Kürdistan-Demokratik Türkiye hedefiyle mücadelemiz yükselerek, yayılarak sürecektir.
Ey Erdoğan! Sizin çözüm sürecinde ‘milliyetçiliği ayaklarım altına alırım, kefen giyerek bu yola baş koymuşuz’ diyerek yürüttünüz siyasetin maskesi düştü. -Takke düştü, kel göründü misali - Bilerek, arzulayarak, planlayarak, iç ve dış siyasetin, ekonominin, sanatın, medyanın temel gündemini topyekün savaş stratejisine bağlayarak soykırım kararını uyguladınız. Ne yüzyıllık Türkiye Cumhuriyetinin çözümlenmemiş Kürt sorununu ve Türkiye’nin demokratikleşme sorununu çözmek için kefen giyecek kadar bir cesaretiniz ne de bir arzunuz oldu. Siz, Önderliğimizin, Kürt halkının çözüm ve demokratikleşme duruşunu, yeniden 100 yıllık Türkiye Cumhuriyetinin Kürt halkına yönelik inkar ve imha rejimini özel savaş tecrübeleriyle güncelleyerek bir yüzyılın daha tarihin karanlığında kalması için fırsata çevirmek istediniz. Kürt sorununu iktidar çıkarınız için siyasi pazarlama konusu yaptınız. Milliyetçiliği değil ayaklar altına almak, MHP’yle kol kola vererek Kürtleri imha etmeyi, Türkiye demokrasi güçlerini, halklarımızın iradesini ezmeyi, teslim almayı hedeflediniz. Kefeni de Kürtlere giydirmek istediniz. Ayyuka çıkmış Kürt düşmanlığınızla Afrin’e bombaları yağdırarak vahşi DAİŞ sürüsünü sahaya sürdünüz. O da yetmedi tüm Rojava’yı hedeflediniz. Yine Cizre, Sur, Şırnax’da diri diri bodrumlarda Kürtleri yaktınız, Cemile gibi Kürt bebeleri annelerinin gözü önünde, Taybet ana gibi Kürt kadınlarını evlerde, sokaklarda öldürdünüz, kurşuna dizdiniz. Güney Kürdistan’da askeri işgalci güç olarak varlığınızı tahkim etmeye çalıştınız. Güney Kürdistan’daki siyasi yapıları teslim almaya çalışarak Güney Kürdistan halkını, Kürt halkının ulusal birliğinden ve direnişinden koparmaya çalıştınız. Kürt ve demokrasi adına kim ki silah dışında siyaset yapıyorsa hatta en liberalinin eleştirisine bile tahammül göstermeyerek, terörizmle suçlama ucuzluğunu, aczi yetini, saldırganlığını, korkaklığını hiç bırakmadınız. Suçluyorsunuz, saldırıyorsunuz, zindanlara atıyorsunuz, tehdit ediyorsunuz, işlerinden, mesleklerinden atıyorsunuz. Tek bir siyasal gösteri yapma hakkına, hatta internet ortamında bile söz söylemelerine tahammül etmediğinizden sizden yana olmayan herkesi açıktan hedef gösteriyorsunuz. Çünkü Siz demokrasiden, halkın gücünden gerçekten çok korkuyorsunuz. AKP-MHP dışında kimseye siyaset yapma, sanat yapma, gazetecilik yapma, akademisyenlik yapma, aydın sorumluluğunu yerine getirme ve en önemlisi özgür yaşama hakkı tanımıyorsunuz. Bu savaş, saldırı, katliam, baskı, zulüm yönetiminden, yönteminden hiç vazgeçmediniz. ‘TERÖR’ deyip Türkiye ve Kürdistan halklarına karşı işlediğiniz suçları örtebileceğinizi sanıyorsunuz. Ortada bir tek AKP-MHP faşist iktidarının devlet terörü vardır. Kanla, zulümle zorbalığa dayalı elinizde tuttuğunuz iktidar koltuğunun kaydığını 31 Mart seçimlerinde görünce neye uğradığınızı şaşırdınız, heyulaya kapıldınız. Topallayan iktidarınızın koltuk değneklerini yitirdiğini görünce sendeleyip düşmemesi için yeni bir faşist darbe yapma gayreti içindesiniz. Bunun için 31 Mart seçim sonuçlarını kabullenmiyorsunuz. Savaş rantına dayalı iktidarınız, yakın bir tarih vermek gerekirse 7 Haziran’dan itibaren çözülme sürecine girmiştir. Önce çözülme sonra çöküş. Her şaşalı zirvenin bir de çöküşü olduğunu unuttunuz. İlkesi, erdem, muhtevası hakkaniyet, özgürlük, eşitlik, barış, adalet, demokrasi olmayan her yükselişin bir başarı zirvesi olmadığı, kendi sonunu hazırlayan bir SON DURAK olduğunu artık anlayınız. ANLAYINIZ VE DAHA FAZLA TÜRKİYE-KÜRDİSTAN HALKLARINA ACI ÇEKTİRMEYİNİZ. HALKA, HAKLARA, ÖZGÜRLÜKLERE SAYGILI OLMAYI BİLMEDİĞİNİZ ORTADA. DÜŞE DÜŞE ÖĞRENECEKSİNİZ. Toplarınız, keşif uçaklarınız, savaş uçaklarınız, emir eri medya kuruluşlarınız, IMF, NATO ortaklığınız, Ruslarla dansınız, Arap devletlerinden emaneten aldığınız borç paralar Sizi KURTARAMAYACAK!
Ey Erdoğan! Kürdistan ve Kürt halkını inkar ederek bir yere varamayacağınızı bilmelisiniz. Kürdistan’ı parçalama, bölme ve işgalci askeri-bürokrasi zorba gücünüze dayalı hükmetme devriniz çoktan kapanmıştır. Herkes çok iyi biliyor ki, Şırnax’da doğal bir seçim yaşanmadı. Seçim olmadı, Kürtlerin nazarında bu seçim yok hükmündedir. Sandık sonuçları, yurtsever Şırnax halkını temsil etmiyor. Bunu en iyi yöre halkı biliyor. Halkın bunun bilincinde olması her şeyin üstündedir. Muş, Tatvan, Ağrı ve diğer yerlerde de özel uygulamalar yaptınız. Alenen ayırımcılık yapan YSK, bir tek HDP’nin itirazlarını alelacele reddetmiştir. Kürt halkı, demokrasi güçleri bu inkar siyasetinizin uygulamalarının yabancısı değildir. İlk de değildir.
Vicdani bir görev olarak AKP’deki şahsiyetlere seslenmek istiyorum. Rant çatışmasına, iktidar çekişmesine, derin çete örgütlenmesine dönüşen ve siyasi parti olma misyonunu çoktan yitirmiş, dindarlıkla özde ve pratikte hiçbir alakası kalmamış Erdoğan’ın ŞEF’lik sisteminin bir parçası olmayın. Azılı Katliamcı Parti-AKP’yi mevcut durumundan kurtaramayacağınız malum. En dibe vurmuş, her türlü iç özel operasyonlara, darbe kliğine dayalı diktatör erke hizmet etmek ve zemin olmak, suç ortaklığını sürdürmek olacaktır. Kendi şahsiyetinizi, itibarınızı, Kürtseniz onurunuzu, siyasetçiyseniz erdeminizi korumak ve kurtarmak adına, hak yolunda yürümek adına AKP’den ayrılın.
31 Mart seçimleri Türkiye’nin demokratikleşme mücadelesinde yeni bir dönüm noktası olabilir. Tabi ki, bu yerel seçim sonuçlarıyla her şey hal olmuyor. Mücadelenin tüm boyutlarını görerek yaklaşmak gereklidir. Kürdistan ve Türkiyeli halklara düşen demokrasi ve özgürlüğü bütünlüklü savunmak için haksızlığa karşı mücadeleyi yükseltmektir. Bunun yolu açlık grevi eylemcilerin gösterdiği tarihi kararlılık direnişinin başarıya ulaşması için kitlesel eylemlerle sahip çıkmaktır.
AKP-MHP’nin, tüm varlığıyla seçim sonuçlarını değiştirmeye yönelmesi seçimlerin atfedilen rolden, görünenden daha fazla anlam taşıdığı, siyasetteki hacminin, etkisinin büyüklüğünü göstermektedir. Bu seçimler, AKP-MHP faşist blokuna karşı herkese, kadınların, halkların, gençliğin en geniş tabana dayalı mücadele cephesini büyüterek binlerce tutuklunun zindanlarda ve dışarda direnişçilerin sürdürdüğü eylemleri sahiplenerek TECRİTİN derhal son bulmasını sağlama görevini yüklemiştir. Seçimlerde, AKP faşizmine Dur denilmiştir. Şimdi sıra topyekûn soykırım savaşını durdurma zamanıdır. Bunun için çok çalışılmalı, örgütlenmeli, mücadele kesintisiz yükseltilmelidir.