‘PKK olmazsa Türkiye saldırmaz’-Ferda ÇETİN
Bugünlerde Güney Kürdistan, Rojava ve Şengal’i tehdit eden çatışma ve gerilimden daha tehlikeli, COVID-19 kadar yaygın başka bir salgın var: Fikri-düşünsel enfeksiyon!
Bugünlerde Güney Kürdistan, Rojava ve Şengal’i tehdit eden çatışma ve gerilimden daha tehlikeli, COVID-19 kadar yaygın başka bir salgın var: Fikri-düşünsel enfeksiyon!
Düşünme ve karar vermeyi güçleştiren, sağlıklı düşünmeyi engelleyen birçok hastalık var. Bu hastalıkların bir bölümü insan fizyolojisi ile ilgili iken, büyük bir bölümü icat edilmiş, üretilmiş rahatsızlıklardır.
Bizi endişelendirerek huzursuz ve rahatsız eden, gözümüzle gördüklerimizi yok sayarak, onların yerine duygularımızla, olmasını arzuladığı şeylerle doldurmaya çalışmak, bu rahatsızlıkların en yaygın olanıdır.
Fikri veya düşünsel kırılma, sorunlar karşısında tedbir ve tutum almayı erteleyerek ötelemeye yol açar. Kötülük ve tehlike karşısında tutum ve tedbir almaya engel olan, “fikri bozulma”nın bir sonraki aşaması kaçınılmaz olarak anksiyete bozulmasıdır.
Şu günlerde Güney Kürdistan’da, Rojava’da, Şengal’de olan biteni görmemizi engelleyen, sağlıklı düşünmemizi dumura uğratan bu hastalığın, Washington-Ankara-Hewlêr ortak üretimi olduğu açık. Şöyle ki;
PKK’nin tasfiyesi amacıyla kurulan TC-KDP ittifakını görmüyor, bilmiyormuş numarası yapmak; Türk ordusunun, KDP yardımı ve desteği ile Güney Kürdistan’ı bir baştan bir başa yeniden işgal etmesini mazur görülebilir küçük bir kusur gibi görmek; buna karşı tavır ve tutum almamak, fikri bir çarpıtma ve çarpılma halidir.
Türk devleti, KDP yönetimi ile yaptığı antlaşmalar çerçevesinde, Güney Kürdistan topraklarını baştan başa işgal ettiği; 40’ı aşkın üs, karakol, helikopter-İHA-SİHA pisti, dinleme-gözleme istasyonları kurduğu halde, bu işbirliğine ve işgale karşı çıkmak yerine, Kürdistan’ın özgürlüğü için yaşamını ortaya koyanları suçlamak; “PKK ve HPG gerillaları Güney Kürdistan topraklarından çıksın” demek, utanma ve edep duygusu olan hiçbir insanın dillendiremeyeceği bir öneridir.
Bu koşullar altında geniş bir kesim tarafından dile getirilen, “Kürtler arası birlik kurulmalı” talebi, KDP ihanetini ve işbirliğini perdelemek ve gizlemek için icat edilmiş, boş ve karşılığı olmayan bir taleptir. Çünkü ulusal birlik, düşmanlara karşı kurulur.
KDP aynı anda hem TC ile hem PKK ile birlik kuramaz. KDP’nin PKK veya PYD ile ulusal birlik kurabilmesi için öncelikle Kürt düşmanlığı yapan TC devleti ve hükümeti ile mevcut ilişkilerini ihanet bağlamından çıkarması gerekir.
Asıl işleri menkul, gayrimenkul, servet ve dolar biriktirmek ve tacirlik olanların, Kürdistan’ı da üzerinde her türlü tasarrufu gerçekleştirebilecekleri kendi özel mülkleri gibi görmeleri, kendileri bakımından normal ve olağan olabilir. Ama fikri ve düşüncesi sağlıklı olan her birey, “Kürdistan kimsenin özel mülkü değildir, parçalar üzerinden ve partiler arasında pay edilemez. Her Kürdistanlı, her parti, her örgüt tüm parçalarda faaliyet yürütebilir” diyebilmelidir.
“PKK olmasa Türkiye Güney Kürdistan’a saldırmaz”, “Türkiye’nin Rojava Kürtleri ile hiçbir sorunu yoktur, PKK olmasaydı Türkiye Rojava’yı işgal etmezdi” sözlerinin unutulması veya sıradanlaştırılması, KDP ile PKK’yi aynılaştırma faaliyetinin parçasıdır. Çünkü bu sözlerin sahipleri sıradan insanlar değil, ikisi de Güney Kürdistan hükümetinin başındaki yöneticilerdir.
Gazeteci Necmettin Salaz, 31 Ağustos tarihli Yeni Yaşam gazetesindeki yazısında çok önemli bilgiler paylaştı, ABD Dışişleri Bakanlığı’nın Ortadoğu’dan sorumlu Bakan Yardımcıları Joey Hood ve David Kopley’in açıklamalarından söz etti: “Irak Kürt Bölgesel Yönetimi, Irak merkezi hükümeti ve Türkiye, ABD’nin ve diğer koalisyon ülkelerinin danışmanlığı ve desteğiyle birlikte çalışma yürütebilir. Bunun sonucunda Sincar gibi yerler, PKK de dahil düzensiz silahlı gruplardan temizlenebilir ve halkın refahına çalışacak ve halk tarafından kabul görecek bir sivil yönetim kurulabilir. Irak’ın kuzeyindeki PKK varlığıyla bağlantılı sorunların çözümü için Türkiye ve Irak’ın birlikte çalışmasını istiyoruz. Irak’ın egemenliğinin gözetilmesi önemli olduğu gibi Türkiye’nin güvenlik alanında meşru çıkarları olduğunu kabul etmek de önem taşıyor.”
DAİŞ’in Şengal’i işgal ettiği, binlerce insanı katliamdan geçirdiği günlerde ortada görünmeyen ABD; DAİŞ’in Kürtleri katletmesi için her türlü desteği veren ve bunu hala sürdüren TC; DAİŞ çeteleri Şengal’e kuşattığında, silahlarını ve askeri güçlerini çekerek kaçan KDP...
Üç utanmaz, şimdi Şengal’in selameti, refahı ve huzuru için çalışacaklar öyle mi? Kürdistanlılar, Şengalli Êzîdîler ve insanlık alemi de, bu adi ve aşağılık sirk oyununu hiçbir şey olmamış gibi izleyecek öyle mi?
James Jeffrey, Joey Hood ve David Kopley gibi ABD elemanları, Kürtlere karşı birçok entrika, hile ve oyun tezgahladıkları ve Bolton’un tanıklığı ile Kürt düşmanlığı yaptıkları halde, Kürtler tarafından hala muhatap alınıyorlar. Aynı yalan, dalavere ve hileyi dolana dolana yeniden uygulamaya koyuyorlar.
Fikri enfeksiyon yayarak, Kürt dostu görüntüsü ile; Kürt muhataplarını, bugün kötü giden işlerin yarın düzeleceği yalanına inandırarak; Suriye ve Irak topraklarını, savaşta yenilen Türk/DAİŞ çetelerine masada teslim ettiler. Ve Türk devletine, Kürdistan topraklarının yeniden işgalinin yolunu açtılar.
Kürdistan üzerinde oynanan bu büyük oyunu görebilmek önemlidir. Kürdistan’ı egemenlik alanlarına bölerek yeniden paylaşıma ve yeniden sömürgeleştirmeye karşı seyirci kalmamak ve mücadeleye katılmak ise daha da önemlidi.
Kaynak: Yeni Özgür Politika