Avrupa Demokratik Güç Birliği (ADGB), Avrupa devletlerinin Filistin halkıyla dayanışmayı sürdüren güçlere yönelik yasakçı hareket tarzının siyonist İsrail’i daha fazla Filistin kanı dökmek için cesaretlendiren adımlar olduğunu söyledi ve yasakları tanımayacaklarını bildirdi.
Açıklamada şu ifadeler geçti:
“Siyonist İsrail devletinin Filistin halkına dönük sürdürdüğü katliamlar bir soykırıma dönüşerek ilerlerken, işlediği savaş ve insanlık suçları sınırsız bir vahşetin pervasızlığını taşıyor. İsrail’in Gazze’de yerleşim birimlerini yerle bir etmesi, çoğunluğu çocuk ve kadınlardan oluşan 20 bine dayanan sayıda insanı barbarca katletmesi, on binlerce insanı yaralaması, hastaneleri okulları, su, gıda ve yakıt depolarını, elektrik santrallerini bombalayarak yüz binlerce insanı aç ve açıkta bırakmasına her türlü desteği sunan Avrupa emperyalist devletleri, İsrail’in işlediği savaş ve insanlık suçuna da ortak oluyor.
Filistin halkının direnişine büyük bir soykırıma dönüşen katliamlarla saldıran siyonist İsrail devleti on yıllardır uygulayageldiği etnik temizlik saldırılarını topyekûn savaş düzeyine çıkarttı. Kadın, yaşlı ve çocuk demeden, sivil yaşam alanlarından, yaralıların bulunduğu hastanelere dört bir yandan vahşete dönüşen katliamlar gerçekleştirdi. Kadınlara yönelik cinsiyetçi saldırıların kadın bedeninin işgaline de dönüşen bir hal aldığı, savaşın acısının kadınlardan çıkarıldığını bir kez daha İsrail siyonizminin Filistinli kadınlara yönelik saldırılarında gördük.
Sömürgeciliğe direnen halkları terbiyeye dönüşen, haklar, özgürlükler ve eşitlik için mücadele eden işçi ve emekçilere, kadınlara ve gençlere gözdağı vermeye dönüşen katliamcı saldırılara emperyalistler sessizlik istiyor. Fakat nafile çabalar, dünya halkları Filistin halkının direnişine ve mücadelesine öteden beri büyük bir saygı ve meşruluk bilinciyle sahip çıktı/ çıkıyor.
Avrupa egemen sınıfları ve onların devletleri de Filistin halkıyla dayanışmak, siyonizmin gerçekleştirdiği katliamların durdurulması için direnişe geçen örgüt, kurum ve bireylere dönük saldırılarını arttırdı. Katliamın ilk günlerinde eylem yasakları, kitlesel gözaltı biçiminde protesto ve ifade özgürlüğü haklarının lime lime edilmesi biçiminde vücut bulan bu saldırılar, geçtiğimiz haftalarda örgüt ve kurumların yasaklanması, sözlü ve yazılı olarak siyonizm eleştirileri ve protestolarının yasal olarak suç sayılması derecesine vardı.
AB emperyalizminin motoru konumundaki Almanya, söz konusu saldırganlığın startını veren ilk ülkelerden oldu. Filistin bayraklarının taşınmasına dahi tahammülünün olmadığını gösteren emperyalistler, bir yandan Filistin halkıyla dayanışmak için sokağa çıkan yerli işçi ve emekçilerin tutuklanacağı, göçmenlerinse sınır dışı edileceği tehdidini savururken, öte yandan Alman devletinin benzer tutumunu Türk devletinin Türkiye ve Kurdistan’da işlediği savaş ve insanlık suçuna verdiği destekten, Almanya’da PKK ve diğer devrimci örgütlere uyguladığı yasaklardan da biliyoruz. Alman devleti, sömürgeci faşist Türk ve İsrail devletlerinin Kürt ve Filistin halklarına aynı yöntemlerle barbarca saldırmalarını, katletmelerini, soykırım uygulamalarının destekçisi olmaya devam ediyor.
Filistinli Tutsaklarla Dayanışma Örgütü Samidoun’un yasaklandığını ilan eden Alman emperyalizmi, Samidoun yasağı ve toplam saldırganlığıyla mazlum Filistin halkı karşısında da İsrail siyonizmiyle saf tuttuğunu net bir şekilde ortaya koymuş oldu. Filistin halkıyla dayanışmayı sürdüren güçlere yönelik saldırılar Samidoun’un yasaklanmasından sonra da devam etti. Geçtiğimiz günlerde genç kadın örgütü Zora, Alman polisi tarafından hedef alınmış, Berlin Zora üyelerinin evleri ve Karanfil Kafe basılarak gözaltılar gerçekleştirilmiştir. Zora üyesi genç kadınlar Filistin Halk Kurtuluş Cephesi'ni desteklemekle suçlanıyor. Filistin halkının siyonist İsrail devleti tarafından katliamlarla soykırıma uğratıldığı 7 Ekim gününden bu yana militan eylemleriyle sokakları, üniversiteleri yasakları tanımayarak zapt eden Zora'lı genç kadınlar bu enternasyonalist dayanışmacı eylemlerinden dolayı Alman polisinin hedefindedir.
Benzer yasakçı uygulamalar Fransa, Hollanda ve Belçika'da da gündemleştirildi. AB emperyalistlerinin bu gerici, yasakçı hareket tarzı Filistin halk direnişi etrafında örülen enternasyonal dayanışmayı hedeflediği gibi, siyonist İsrail’i de daha fazla Filistin kanı dökmekte cesaretlendiren adımlar oluyor.
Sömürgeci faşist Türk burjuva devleti ve onun politik islamcı faşist şefi Erdoğan'da sözde tarafsızlık ve arabulucu rolüyle İsrail siyonizminin safına dizildi. Faşist şefin işbirlikçi yüzü ve dinbaz sahtekarlığı bir kez daha ortaya serildi. Sözde Filistin halkının yanında olmayı 'din kardeşliği' iki yüzlülüğü ile dile getiren faşist rejim, diğer yandan da İsrail devleti ile sürdürdüğü işbirlikçi anlaşmaları sürdürüyor.
Ortadoğu'da iki ezilen ulusun yazgıları birbirine benzeyip, ortaklaşıyor. Aynı sömürgeci sistem ve bölge devletleri Kürdistan ve Filistin halklarına benzer yazgı belirlemeye ve dayatmaya çalışıyor. Rojava halkları, tıpkı Filistin halkları gibi kuralsız bir sömürgeci işgal savaşıyla yüz yüze bulunuyor. Rojava'da alt ve üst yapıyı hedefleyeceklerini tüm dünyaya ilan eden faşist Türk burjuva devleti, zaman kaybetmeden dizginsiz savaş saldırılarını bu hedefler üzerinden genişletme yoluna girdi. Bu durum savaş suçlarının özgürce işlenmesi anlamına gelmektedir.
Avrupa egemen sınıfları ve onların devletleri sadece 7 Ekim sonrası değil, Filistin topraklarının ilk işgalinden itibaren Siyonizm destekçisi, organizatörü ve cesaretlendiricisi pozisyonlarını hep korudular. Bunun karşısında Avrupa işçi ve emekçileri, dünya halkları dün olduğu gibi bugün de Filistin halkının yanında saf tuttular. Siyonizmin son katliamlarında da haftalardır yasakları tanımayarak sokakları dolduran, eylemiyle dayanışmayı gösteren halkların enternasyonal hareketi devam ediyor. Bu direnişlerin artması günceldir; zira devam eden soykırım saldırıları ancak ve ancak bu direnişlerle örülecek halklar barikatıyla sonlandırılabilir.
Avrupa emperyalist devletlerinin Filistin halkının siyonist İsrail devletinin soykırımcı saldırılarını bir kez daha lanetliyor ve şiddetle protesto ediyoruz. Filistin halkının haklı ve meşru mücadelesinin yanında olduğumuzu belirtiyoruz. Tüm yasaklamalar, Filistin halkına yönelik soykırımın, barbarca saldırıların ve işkencelerin açığa çıkarılmasını engellemeyi hedeflemektedir. Bundan dolayı hiçbir yasağı tanımıyoruz, Filistin halkının haklı mücadelesinin yanında olmayı sürdüreceğiz.”