Libya çölünde yeni Osmanlı'nın serabı

Libya'daki son çatışmaları değerlendiren uzmanlar, çöl savaşı ile Trablus ve Misrata gibi büyük kentlerdeki savaşı birbirinden farklı ele almak gerektiğini belirtiyor. Uzmanlar, çöldeki ilerlemelerin dönemsel olduğunu kaydediyor.

Muammer Qaddafi'nin 2011 yılında devrilmesinden sonra ikiye bölünen Libya'da yabancı bölgesel ve uluslararası güçlerin de dahil olmasıyla son bir yılda çatışmalar şiddetlendi.

Çatışanların bir tarafında Tobruk merkezli general Halife Hafter komutasındaki Libya Ulusal Ordusu (LUO) var ve ülke topraklarının yüzde 80'ine yakınını kontrol ediyorlar.

Diğer tarafta ise Trablus merkezli İhvanı Müslim (Müslüman Kardeşler) tandanslı Fayyiz El Serrac başkanlığındaki Ulusal Mutabakat Hükümeti (UMH) var.

Rusya, Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri, Mısır ve Fransa gibi birçok ülke LUO'yu desteklerken; Türk devleti, Katar, İtalya ve İngiltere gibi ülkeler de UMH'yi destekliyor.

TÜRK DEVLETİ LİBYA'DA ARTIK SAVAŞIN TARAFI

Osmanlı hayalleri peşinde koşan Türk devleti, Osmanlı'nın 1911 yılında imzalanan Uşi anlaşmasıyla Kuzey Afrika'da kaybettiği son topraklar olan Libya'da hak iddia ediyor.

İhvancı çizgideki UMH'yi destekleyen Türk devleti, BM'nin silah ambargosuna rağmen ülkeye her gün silah ve cephane gönderiyor. Türk ordusunun İHA ve SİHA'ları da savaşta aktif olarak yer alıyor.

Ayrıca ülkeye asker de gönderen Türk devleti savaşın komutasını almış durumda. Bunun yanı sıra Suriye'den de 5 bini aşkın çete üyesini (DAİŞ, El Nusra ve İhvan bağlantılığı çete) de ülkeye gönderdi.

LUO ÜLKENİN BÜYÜK KISMINI ELE GEÇİRDİ

Türk devleti, ayrıca Akdeniz'e kıyısı olan ülkelerin itirazına rağmen 20 Aralık 2019'da da Serrac hükümetiyle bir anlaşma imzalayarak Akdeniz'de sınırlarını birleştirdiğini iddia etti.

Türk devletinin tüm adımlarına rağmen 2019 yılı boyunca ilerleyişini sürdüren Hafter güçleri, birçok bölgeyi alarak Serrac'a bağlı güçleri Trablus'a sıkıştırmayı başardı.

TÜRK DEVLETİNİN KORONA FIRSATÇILIĞI

Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri'nin koronavirüs pandemisi dolayısıyla tüm dünyaya ateşkes yaptığı ve tüm dünyanın virüsle mücadeleye yoğunlaştığı bir dönemde, Türk devleti geçtiğimiz haftalarda Hafter güçlerine karşı kapsamlı bir saldırı dalgası başlattı.

Trablus'un batı sahil şeridi ve Tunus sınırında bazı yerleşim yerleri UMH'ye bağlı güçlerin eline geçti. Özellikle Sabrata ve Surman'ın ele geçmesi UMH için önemliydi. Çünkü yeniden Tunus'la kara bağlantısı kurulmuş oldu.

"Yeni Osmanlıcılık" hayaliyle Libya'ya sefere çıkan Türk devleti için işler yolunda gitmiyor. Her gün kayıplar veren Türk devleti son günlerde çölde başlattığı bir saldırılarla yandaşlarına ve basınına kısa süreli bir serap yaşattı.

CEDAL: SALDIRI SÜRPRİZ DEĞİLDİ

Libya Üniversitesi Öğretim Üyesi Dr. Muxtar Cedal, UMH'nin aldığı yerlerin "sürpriz olmadığını" belirterek, bunun LUO için stratejik önemde olmadığını söylüyor.

Modern tarih uzmanı Dr. Muxtar Cedal, "UHM sınır hattındaki bu bölgeleri ele geçirerek insan tacirliği ve petrol yollarını kontrol altına almayı amaçlıyor. Tunus sınırının ele geçmesinin kendilerine bir nefes borusu olarak görüyorlar" diyor.

REBİ: TRABLUS VE MİSRATA'NIN SAVAŞI DAHA FARKLI

Mısırlı gazeteci ve aynı zamanda Libya Araştırmaları Uzmanı Ebdulhadî Rebi, Libya'da Trablus ile Misrata kentlerindeki savaşın ülkenin diğer bölgelerindeki tüm savaştan daha farklı bir karakterde olduğunu belirtiyor.

Ebdulhadî Rebi, "Bu iki kent diğer kentlere göre daha büyük. Buradan alıncak bir mahalle Libya'nın farklı bir kentini almaktan daha zor olabilir. Aynı şekilde daha da stratejik önemde olabiliyor" diyor.

CEDAL: LUO İÇİN TARHUNA DAHA STRATEJÎK ÖNEMDE

LUO'nun kaybettiği yerlerin stratejik önemde olmadığını söyleyen Dr. Muxtar Cedal, LUO için en stratejik yerin Tarhuna olduğunu ve Tarhuna'daki güçlere de takviyeler gönderildiğini ve kentin direndiğini kaydediyor.

Trablus'un yaklaşık 100 km güneydoğusunda yer alan Tarhuna, kentinin sakinleri Tarhuna aşiret konfederasyonu oluşturuyor. LUO'yla birlikte hareket eden Tarhuna aşireti, Türk devletinin Libya'da en çok hedef aldığı aşiretlerden biri.

Tarhuna'nın LUO için stratejik önemde olduğunu dile getiren Dr. Muxtar Cedal, "Buradaki güçler iyi direniyor. Önümüzdeki günlerde sürpriz haberler de alabiliriz" diyor.

LUO VE UMH'NİN SON TAKTİK SAVAŞI

Libya Ulusal Ordusu'nun yeni bir güç olduğunu ve çoğunluğunun Kaddafi dönemindeki ordudan arta kalanlardan oluştuğunu belirten Ebdulhadî Rebi, bu gücün sayısının ise 100 bini geçmediğini kaydediyor ve şunları dile getiriyor:

"Bu gücün sayısı ve bütün Libya'yı kontrol edecek düzeyde değil. O yüzden kontrol ettiği bölgelerin idaresi ve savunmasını yerel güçlere devrederek ilerliyorlar. UMH güçlerinin son saldırılarında aldığı yerlerde ise bu yerel savunma güçleri çatışmadan çekildi. Kaybedilen yerler, bu şekilde kaybedildi."

LUO'nun bütün ağırlığını Trablus ve Misrata'ya verdiğini belirten Ebdulhadî Rebi, UMH'nin Türk devleti ve Suriye'den getirilen çetelerle çöl alanlarından saldırırak LUO'nun Misrata ve Trablus çemberini kırmaya çalıştığını kaydetti.

LİBYA VE İDLİB SAVAŞLARI

Libya'da yaşanan savaşta Suriye'de olduğu gibi farklı mevzilerde yer alan iki güç var: Rusya ve Türk devleti. Son bir yıldır Libya ve İdlib'de yaşanan çatışmalar birbiriyle ters orantılı olarak artış ve azalış gösteriyor.

Şubat ayında İdlib'te çatışmalar yoğunlaştığında Türk Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Rusya'nın bölgedeki güçleri Wagner'i hedef almış ve şunları söylemişti: "Hafter, Wagner diye birinin arkasına sığındı. Wagner, bir lejyoner. Hafter'in kendisi de bir lejyoner."

Rus medyası ise Türk devletinin İdlib'ten Libya'ya naklettiği çeteleri gündemine almıştı. Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov da Türk devletinin Libya'ya gönderdiği çeteleri kast ederek, "Teröristler için yeni bir alanın açılmasına müsade etmeyeceğiz" demişti.

TÜRK DEVLETİNDEN RUSYA'YA MESAJ

Türk devleti, koronavirüsü fırsat bilerek Libya'da LOU'ya karşı başlattığı "Öfke Volkanı" isimli son saldırılarda da yine Wagner güçleri üzerinden Rusya'ya mesaj verdi.

Havadan Arapça ve İngilizce "Teslim olun" broşürleri atan Türk ordusu, Libya'da Wagner'in üstlenme merkezi olan Tarhuna kentine attığı broşürleri ise Rusça hazırladı.

Broşürlerde “Geri çekilmeli ve savaşı durdurmalısınız. Sizinle barış yapmama kararı aldık. Silahlarını bırakmayı reddeden herkesi öldüreceğiz. Bu, size sunulmuş bir fırsattır. Yanardağın alevi, Moskova’nın karını eritmeye geliyor" denilmesi dikkat çekti.