Sincar Dağlarının zirvesindeki Çıl Mêr Tepesi

Sincar günümüz adıyla Şengal dağları adıyla bilinen dağların her adımında bir hikaye saklı. Geçmişin gerçeği olan her hikaye bir acı barındırır. Her acı hikayede bir de direniş vardır. Her direnişin yarattığı büyük kahramanlıklar vardır.

Bu hikayelerden en çok bilineni Dervêşê Avdi ile Adülê'nin aşk destanları ile Dêrvêş'ın kahramanlık öyküsüdür.

Bilinmeyen ve hala Şincar dağlarının kuytuluklarında saklı kalan onlarca, yüzlerce kimisi acıyı, kimisi özlemi, kimisi kahramanlığı, kimisi bunların hepsini iç içe anlatan destanlar, öyküler yatmaktadır.

Şincar dağlarının her kuytuluğunda ya da tepesinde bir kubbe var. Her kubbe Ezidilerin bir şeyhi'nin adı ile anılan bir ziyarettir.

Laliş, Şerfedin, Şeyh Qasım ve Çıl Mêra bu kutsal türbe ve üzerine inşa edilen kubbelerden sadece birkaç tanesi. Her türbe ve üzerindeki Kubbenin ayrı bir hikayesi var. Bu hikayelerin hepsinde acı, sevinç, kahramanlık iç içedir. Türbe ve kubbelerin büyük bir çoğunluğu bir yada iki kişinin direnişi üzerine kurulu ziyaretlerdir. Bunlardan biri ise Kırk Kişinin direnişi üzerine kurulu bir türbe ve kubbedir. Ezidiler buna Çıl Mêr diyorlar. Yani Kırk Yiğit demektir.

Kırklar adı büyük bir efsanedir. Alevilikte, Suni'likte, Ezidilikte her inançta önemi olan bir efsanedir. Her inancın efsanesi de kendi inancına göre anlatılır. Çocuklar doğduktan sonra kırk günlük olunca hayır dağıtılır tüm inançlarda. İnsanlar ölünce kırkı çıktı denilerek hayır dağıtılır. Dersim'de Kırklar dağı ve vadisi var. Dersim isyanı sırasında insanların sığındığı dağa Kırklar dağı, kadın, çok, yaşlıların göç ederek Erzincan'a gittikleri vadiye de Kırklar vadisi denir. Belki bu kırklar ismi daha eskiye dayanır. Ancak şu an 38 isyanında oynadığı rol ile anılıyor.

Ve Şincar Dağlarının Çıl Mêr yani Kırk Yiğitleri

Sincar dağları yani Şengal Dağlarının kırk yiğitleri efsanesi de diğer tüm kahramanlık efsaneleri gibidir. Ancak önemli bir farkı var. Sincar dağlarındaki Çıl Mêr yani Kırk Yiğit efsanesi çok eskileri dayanır. Ama yakın tarihte yaşanan bir katliam aynı zamanda bir kahramanlık olayıdır. Çıl Mêr yani Kırk yiğitler kahramanlığı Ezidilerin kendileri için gösterdikleri bir direniş değil. Ermeniler için gösterdikleri bir direniştir. Farkı da buradan gelmektedir. Çıl Mêr hikayesi şöyle anlatılıyor; Sultan Abdulhamit döneminde Ermeni katliamı başlıyor. Bir grup Ermeni katliamdan kurtulmak için kendilerini yollara vuruyor. Uzun bir yürüyüşten sonra aç, perişan bir halde Şengal'e ulaşır. Perişan hallerini gören Ezidi halkı yaşadığı fermanların acısını çok iyi bildiğinden gelen Ermeni grubunun durumunu, yaşadıklarını sorar. Ardın Ermenileri bağırlarına basarak onlara bakmaya başlarlar. Bu durumu duyan Abdulhamit Bağdat temsilcisinin aracılığıyla Şengal'de Ezidilere sığanan Ermenileri ister. Ezidi ileri gelenleri Abdulhamit'in Bağdat Temsilcisine, bize sığınanlar artık bizdendir. Onları ne biz kimseye veririz nede kimse bizden alabilir diye cevap verirler. Ancak bu cevaptan sonra Abdulhamit ve Bağdat temsilcisinin kendilerine bunu bırakmayacaklarını bilirler. Cevaplarının karşılığının üzerlerine ordularını sürme biçiminde olabileceğini de düşünürler. Bundan dolayı içlerinden en savaşkan, cesur olan kırk kişi öne çıkıp Şincar dağlarının en yüksek yeri olan bu gün Çıl Mêr olarak anılan tepesine çıkarlar. Çok geçmeden Abdulhamit'in orduları üzerlerine gelir. Kırklar direnir, savaşır. Günlerce üzerlerine gelen orduya karşı direnirler. Sonunda her kırkı tek tek vurulup düşer. Ancak Ermeniler teslim edilmez ve Şengal'de kalır.

Kırk Yiğitler yani Çıl Mêr mekanı hiç boş kalmadı. Ezidiler bir fermanla karşı karşıya kaldıklarında ilk sığınacakları yerlerden biri Çıl Mêr oldu tarih boyunca. ABD'nin Irak'a müdahalesinden sonra bir ara ABD güçleri yerleşmiş. Tepede dört tane füze rampası yapmış. Her dördünün yönünü de Musul'a çevirmiş. Ancak kısa bir süre sonra Ezidilerin bu kutsal yerini bırakıp gitmişler. Şimdi yine Çıl Mêr tepisi dolu. Ancak bu kez oraya Ezidiler sığınmış. İki yıl önce barbar, vahşi DAİŞ katliam ve fermanından kaçıp sığınan yaklaşık yirmi aile Çıl Mêr'de var. Sincarların en yüksek tepesi olduğu için soğuk, rüzgarlı ve karlı olur. Ancak İki yıldan beridir orada yaşıyorlar.  Çünkü başka gidecek bir yerleri yok. Olsa bile topraklarını bırakıp gidemedikleri için Kırk Yiğitler Mekanına yerleşmişler. Çoğu kadın, çocuk ve yaşlılardır.  Bu yaşlılardan biri Sefer Murad adındaki uzun beyaz sakallı bir Ezidi'dir. Sefer Murad 70 yaşını geçmiş. Sefer Murad bana önce hikayesini anlattığım tarzda Çıl Mêr efsanesini anlattı. Kubbeyi göstererek bizim babalarımızda onlara sadık kalarak bu kubbeyi yaptırdı. Onları unutmamamız ve onlar gibi direnişçi, yiğit olmamız için yaptılar. O kubbeye bakınca ister istemez sana sığınanların artık senden olduğu, hiç kimseye teslim edilmeyeceği ve koşullar ne olursa olsun direnilmesi gerektiğini hatırlıyoruz. O yüzden başka hiçbir yere gitmeden direk yaşlı eşimi, torunlarımı alıp buraya geldim diyor Sefer Murad. Arkasından biraz ilerideki bir beşiği göstererek, " işte görüyorsun o beşikteki çocuğu. O çocuk direnişçi dedelerinin toprakları üzerinde yani burada doğdu. Şimdi de onların direndiği toprağın üzerinde büyüyor. Onların direniş mirası ile büyüyecek tabii ki. Bu miras ve toprak üzerinde büyüyenlerin direnmemeleri mümkün mü" diye soruyor Sefer Murad.

Çıl Mêra Sincar dağlarındaki, destan, efsane, kahramanlık hikayelerinden sadece biri. Çıl Mêr gibi daha nice hikayeler var Sincar dağlarında. Çünkü 73 fermandan geçmiş bir inancın sahiplerinin yaşadığı bir yerdir. Bu gün hala fermanların acısını yaşıyor Ezidiler. Ama direnmekten, ata ve dedelerinin izlerinde yürümekten vazgeçmiyorlar. O yüzden Sincar dağları ve Şengal onlarla özdeşlemiş ve hep de öyle kalacak…

...