24 Haziran, Erdoğan için en zor seçim olacak

Alp Altınörs, 24 Haziran seçimini Erdoğan’ın siyasi hayatının ez zoru olarak nitelendirirken; sıfır baraj ittifakı adıyla bir araya gelen ve HDP’yi dışarıda bırakan Millet İttifakı’nın AKP- MHP birliğinden farklı bir şey vaat etmediğini söylüyor.

Erken seçime doğru giderken cumhurbaşkanı adayları ve ittifaklar netleşti. Bir yanda AKP- MHP’nin Cumhur İttifakı, diğer yanda CHP, İYİ Parti, Saadet Partisi ile DP’den oluşan Millet İttifakı ve öte yanda HDP var. Şimdiye kadar ise Selahattin Demirtaş, Muharrem İnce, Recep Tayyip Erdoğan, Meral Akşener, Temel Karamollaoğlu ve Doğu Perinçek cumhurbaşkanı adaylığı kesinleşen isimler oldu.

Peki, ittifaklar ve adaylar netleşmeye başlamışken Türkiye’yi nasıl bir seçim bekliyor, Cumhur ve Millet İttifakları birbirlerine alternatif olabilir mi? HDP’nin bu ittifaklar karşındaki konumu nedir? Twitter’da Erdoğan’a karşı başlayan “TAMAM” ne anlama geliyor?

Tüm bunları HDP’nin de bileşenleri arasında yer alan Ezilenlerin Sosyalist Partisi MYK üyesi ayrıca Atılım ve Abstrakt Dergi yazarı Alp Altınörs’le konuştuk.

İttifaklar ve adaylar netleşti: Cumhur ve Millet. Peki, sizce bu iki bloğun birbirine alternatifi nedir? Millet İttifakı, Cumhur’dan farklı olarak ne demektedir bugün Türkiye halklarına?

Bu iki ittifak da Türk egemen sınıflarının bloğudur. Bankaların, sanayicilerin ve sermayenin üzerinde yükselen iki blogdur ve dolaysıyla işçi sınıfının ve ezilenlerin hiçbir sorununa çare olamazlar. Aynı zamanda iki ittifak da ezilen Kürt Halkını karşısında oluşturulmuştur. Bu iki ittifak arasında bir iktidar mücadelesi var. Devleti paylaşmak üzerine kurulan ittifaklardır bunlar. 16 Nisan referandumuyla birlikte HDP’nin hükümete girmesi de engellendiğinden egemenliği bu iki kesim kendi arasında paylaşmak istemektedir. Bir tarafta AKP- MHP ittifakı, 16 yıldır devlet iktidarını elinde tutan İslamcı bir kesim. Diğer yandan da Millet İttifakı bunlar da AKP karşıtlığı üzerinden ittifaklaşan, demokratik söylemleri var ama aynı zamanda hükümetin işlediği birçok suçun da ortağı olmuş bir kesim. Öte yandan bu ittifak kendine sıfır baraj ittifakı dese de aslında HDP’yi içine almadığı için böyle nitelendirilemez.

Neden?

Çünkü baraj sorunu olan muhalefet partilerinin birleşmesi gibi bir durum söz konusu ise burada mutlaka HDP’nin de olması gerekli. Zaten bu sadece sıfır baraj değil, politik bir ittifaka da dönüştü. Merkezinde İYİ Parti ve CHP’nin durduğu. İsmini Millet İttifakı koyarak da bunu tescillemiş oldular.

Millet İttifakı’nda Meral Akşener’in baskınlığı konuşuluyor daha çok. Bu anlamda ittifakın Kürt sorununa bakış açısı, OHAL ve demokrasiyi ele alışı nasıl olacak?

Meral Akşener 1990’larda DYP iktidarında yer almış biri. O dönemki pratiklerini de olduğu gibi sahipleniyor. Gözaltında kayıpların, taciz tecavüzlerin en yoğun olduğu bir dönemim içişleri bakanıydı. Kadınlar adına ne söyleyebilir? Aynı zamanda Kürt yerleşimlerinin yakılıp yıkıldığı, faili meçhullerin olduğu bir dönemdi, o yüzden bugüne dair demokratikleşmek adına ne söyleyebilir? Söyleyeceği şeyler bu kesimler açısından inandırıcı olur mu derseniz kesinlikle olmaz. Keza CHP’nin de gerek dokunulmazlıkların kaldırılması gerekse de Suriye’deki savaş tezkeresine evet oyu vermesi gibi iktidarın suçuna ortak olduğu pek çok nokta var. Bu anlamada bu bloğun da Türkiye halklarına tam bir çözüm getirmeyeceğini ifade ediyoruz.

Aslında ittifak kültürünü Türkiye’ye taşıyan HDP’dir. Ortada henüz bir seçim ittifakı yokken HDP kendisi bir ezilenler ittifakı olarak gelişti. Nasıl ki eş başkanlığı Türkiye siyasetine kazandırdı aynı şekilde ittifakları da.

Peki, bu ittifak sisteminin nasıl bir getirisi olacak?

Seçim ittifakları muhalefetin işine yarayacak. Çünkü iktidarlar hiçbir zaman seçim ittifakı yasası getirmezler. Ama bu seçimde MHP’nin de AKP’nin de tükenmişliği ikisini birbirine itti. Bu yasa başlarına bela olacak. Çünkü burjuva- gerici bir karaktere sahip olan Millet İttifakı da AKP karşında belli bir varlık sergileyecek gibi duruyor. AKP bu anlamada erken seçim ilan ederek inisiyatif almayı umarken kendilerini çok zor bir durumda buldu.

Erdoğan yakın bir zamanda “Amacınız beni devirmek peki benden sonra ne getireceksiniz?” diye sordu. Bunu bu zor duruma yormak olası mı?

Öncelik şu ana kadarki anketleri çöpe atmak gerekli çünkü AKP ve MHP ayrı ayrı soruldu. Yakın dönemde artık Cumhur, Millet ittifakları ve HDP olarak sorulması gerekiyor. Böyle olunca HDP yüzde 13, Cumhur İttifakı yüzde 42 bandında çıkıyor. Millet İttifakına dair tam bir anket çıkmadı. Ama görünen şu ki Türk egemen sınıflarının bünyesinde bir iktidar değişimi seçeneği örgütlenmeye çalışılıyor. Dolayısıyla AKP zorlandığı bir duruma girdi. Bu 16 Nisan referandumundan da daha kritik bir hal. Çünkü o zaman asıl mesele HDP’yi hükümete girmekten bir şekilde alı koymaktı. Barajı yüzde 10’dan yüzde 50’ye çekmekti. O yüzden devletin çok büyük kesimleri 16 Nisan’da Erdoğan’ı destekledi. Fakat şimdi o destekten de yoksun ve Erdoğan siyasi hayatının en zor seçimlerinden birine giriyor. Düşünün ki elinizde OHAL yetkisi, istediğinizi tutuklayacak bir yargı erki var ama buna rağmen bir erken seçim istiyorsunuz. Erdoğan bu gerçekleri görüyor. Zaten MHP tükenmiş bir parti ve tabanının çok büyük bir bölümü İYİ Parti’ye geçti. Ama şunu da biliyoruz siyasal İslamcılar hiçbir ülkede iktidarı seçimler yoluyla devretmedi. Erdoğan’ın kendisinin devrilmeye çalışılmasının bir terör faaliyeti gibi göstermeye çalışması yarın yaşanacak büyük krizlerin de habercisidir. Bugün Bahçeli’nin FETÖ’nün seçmen ayağı ifadesi, Meral Akşener için imza verecekleri terörize etme çalışması gelecekte yaşanacakların da ipuçları. Erdoğan bu zamana kadar ‘ben sandıkla seçildiğim için iş başındayım, iktidarın tek meşruiyet kaynağı sandıktır’ derken yarın ‘Ben seçilmesem dahi iş başında kalmalıyım Türkiye, Erdoğan demektir, Erdoğan, Türkiye demektir. Erdoğan olmazda Türkiye dağılır parçalanır’ şeklinde bir söyleme geçmesi kimse için bir sürpriz olmamalı.

Yeniden bir kaos geleceğini de unutmamak gerekiyor yani? Sivil silahlanmalar, tutuklamalar buna hep hazırlık gibi gösterildi.

Bu tür sivil çeteler Hüsnü Mübarek’in de vardı ‘baltacılar’ ama halk ayaklandığında bir hükümleri olmadı. Halkın örgütlenmesi, mücadeleye katılması için seçimler böyle bir imkân sağlıyor. Bu imkânın da sonuna kadar değerlendirilmesi lazım. Biz bu işi baştan kaybettik bakış açsıyla değil, tam tersi en geniş kitlelerin seçim mücadelesi zemininde birleştirilmesi, siyasi çalışmanın örgütlenmesi gerek. Eğer böyle bariyerler varsa aşılabilir. Zira OHAL dönemi Türkiye’de demokrasi özlemini olağan üstü halde büyüttü. Bu düşünceler sönümlenmek yerine toplumsal bir güç kazandı. Erdoğan hiç beklemediği sonuçlarla karşılaşabilir sandıkta. Sandıkta yenildiği halde ben iktidarda kalacağım derse de bu iktidarın hiçbir meşruluğu olmayacak.

Erdoğan “Millet tamam derse çekiliriz’ dedi ve Twitter'da 2 milyona yakın 'Tamam' dendi. Sizce bu neye işaret ediyor?

Bu bir sosyal itirazdır, Gezi ruhunun nüksedişidir, Erdoğan iktidarına karşı milyonların birleşmesidir. 24 Haziran'a doğru umut yüklenen muhalefetin topluma da umut verdiğinin göstergesidir. Birikmiş bir öfkenin yol arayışıdır. Buradan da anlıyoruz ki bir dip dalgası geliyor ama önemli olan değişimi yönetebilmektir.

Peki, erken seçime sebep olan bir ekonomik kriz var. Bu ekonomik krize karşı hem sizin de bileşeni olduğunuz HDP hem de sosyalistler nasıl bir çözüm ortaya koyuyor?

Türkiye ciddi bir ekonomik krize doğru gidiyor. Yapısal göstergelere baktığınız zaman zaten işçi sınıfı ve ezilenler açısından bir kriz yaşanıyor. İşsizliğe, döviz kuruna, cari açığa göre yaşam zaten cehenneme dönüşmüş durumda. Ekonomiyi yönetemiyorlar evet ama bunun karşısında nasıl bir çözüm olmalı? Zira AKP sadece bir siyasal değil, ekonomik modeldir de aynı zamanda. Doğanın, emeğin sınırsızca talanına dayanır. İnşaat üzerinden bir rant oluşturulmuş durumda. Gerçek anlamda üretmekten uzak daha çok kent rantının model olarak alındığı ve yandaşlarca paylaşıldığı bir ekonomik sistemdi bu. Türkiye böyle bir model içerisinde teknolojik anlamda geri, üretilen artı değerin çok büyük bir kısmının emperyalist ülkeler tarafından alıkonulduğu bir çıkmaza sürüklendi. Türkiye’deki sanayide üretilen katma değerin çok büyük bir kısmı makine ya da ara mal almak için dışarıya gidiyor. Dolar kuru yükseldiği müddetçe de bu dışarıya giden miktar da artıyor. Keza Türkiye eskiden tarımda kendisine yeterli bir ülkeydi. Tarımda dışa bağımlı artık. Gıdayı ithal ediyor dolayısıyla dolar kuru arttığı zaman gıda fiyatları da buna endeksli olarak yükseliyor. Türkiye ekonomisi AKP’nin getirdiği neo-liberal modelin çıkmazı içerisinde. HDP bunun karşısında toplumsal ekonomik model öneriyor.

Tam olarak nasıl?

Yani halkın, emekçilerin kendi ekonomik örgütlenmesini gerçekleştireceği, kooperatiflerini, birliklerini kuracağı ve ciddi bir üretkenlik artışının buradan sağlanacağı; kamu yatırımlarını artırılacağı, parasız eğitim, sağlığın hayata geçirileceği, elektrik, doğalgaz ve suyun temel ihtiyaç kapsamında ücretsiz hale getirileceği, işsizliğin azaltılacağı, kadınların toplumsal yaşama katılımın yükseltileceği bir modeli öngörüyor. Yeni Yaşam programıyla bunu zaten ortaya koymuştu. Dolayısıyla çöken neo- liberal ekonomi karşısında HDP’nin ortaya koyduğu halkçı ekonomi önemli bir yerde duracaktır. Ayrıca Millet İttifakı’nın da AKP’ye alternatif bir ekonomik politika ortaya koymayacağı bir gerçek. Tek adam meselesini bir kenara koyarsak ekonomik program bakımından aynılar.

Peki, CHP’nin adayı Muharrem İnce’nin Selahattin Demirtaş’a yönelik tutumunu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Bütün cumhurbaşkanı adaylarının bu seçimin adil geçmesi adına Selahattin Demirtaş’ın serbest bırakılması yönünde ağırlık koyması gerekiyor. Muharrem İnce’nin tavrı doğrudur. Tayyip Erdoğan dâhil tüm adayların bu çağrıda bulunması gerekli. Çünkü şunu açıklayamazlar, cumhurbaşkanı adayı içerideyken yürütülen seçimin adil olduğuna dünyada kimse inanmaz. Demirtaş’ın cezaevinde kalmasını gerektirecek hiçbir şey yok tamamen siyasi bir rehinedir. Şöyle ki Demirtaş çıkar kampanyasını yürütür ama istenilen oyu alamazsa siz onu siyaseten mahkûm etmiş olursunuz. Ama diğer türlü kampanyasını cezaevinde yapmasına sebep olursanız hiçbir zaman aldığı oyun hak ettiği olduğunu iddia edemezsiniz. Duyuyoruz bazı AKP’liler ‘Demirtaş hapiste olduğu için oy toplayacak’ diyorlar. Madem öyle düşünüyorlar bıraksınlar.