3 kentte İmralı tecridi ve işkenceler protesto edildi

Amed, Antep ve Mersin’de İmralı tecridi ve cezaevlerindeki işkenceler protesto edildi.

Amed Tutuklu Aileleri Yardımlaşma Derneği (TUAY-DER), Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan üzerinde devam eden tecrit ile cezaevlerindeki işkencelere karşı dernek binası önünde açıklama yaptı. Eyleme Halkların Demokratik Partisi (HDP), Demokratik Bölgeler Partisi (DBP), Mezopotamya Beşiğinde Yakınlarını Kaybedenlerle Yardımlaşma Derneği (MEBYA-DER), Barış Anneleri Meclisi yöneticileri ile çok sayıda kişi katıldı. Açıklamayı, TUAY-DER Eşbaşkanı Mehmet Gündüz yaptı.
 
Gündüz, cezaevlerinin uygulanan baskıcı politikalarla yaşam hakkı başta olmak üzere tüm hak ihlallerinin merkezlerine dönüştüğünü belirtti.
 
Gündüz, ulusal ve uluslararası hukuk ilkelerini hiçe sayan, binlerce insanı cezaevlerine dolduran iktidarın, tutukluları ölüme mahkûm ettiğinin altını çizdi. Gündüz, "Hükümet infazı biten tutsakların infazlarını yakmakta, tutsakları ailelerinden binlerce kilometre uzaktaki cezaevlerine sürgün etmekte, işkencenin her türlü yöntemini uygulamakta, çıplak aramalara tabi tutmakta, sağlık hizmetlerine erişim hakkını, iletişim hakkını, adalete erişim hakkını ortadan kaldırmakta ve sosyal faaliyetlerini kısıtlamaktadır. İşte böyle bir süreçte Beşiri T Tipi cezaevinde Sıddık Uğur’un yaşamını yitirmesini ‘doğal ölüm’ kabul etmediğimizi siz değerli kamuoyu ile paylaşmak istiyoruz. Hepimiz biliyoruz ki; cezaevlerinde doğal ölüm olmayacağı gibi hiçbir ölüm de normal kabul edilmemelidir” diye konuştu.
 
Cezaevlerinde son 1 yılda Mehmet Ali Çelebi, Bangin Muhammed, Abdülrezzak Şuyur, Halil Güneş, Sinan Kaya, Şervan Can Güder, Mehmet Hanifi Bilgin, Vedat Erkmen, Ramazan Turan, Ferhan Yılmaz ve son olarak Sıddık Uğur'un yaşamını yitirdiğini hatırlatan Gündüz, "Yaşanılan bu ölümlerin doğal ölüm olmadığını belirtmek isteriz. Özellikle genç yaşta yaşamını yitiren tutsaklara yönelik ‘kalp krizleri’ ve ‘intihar’ açıklamalarının kamuoyu tarafından da kabul görmediği bilinen bir gerçektir. En temel hak olan yaşam hakkının bu denli ihlal edildiği cezaevleri, tümden ölüm evlerine dönüşmüştür" dedi.
 
Gündüz, cezaevlerindeki hak ihlallerini şöyle sıraladı: "Tek kişilik hücrelere konulmaları, süngerli oda uygulamaları, cezaevi görevlilerinin uyguladığı kötü muamele, yiyecek miktarının azlığı, yemeklerin hijyenik olmayışı, disiplin cezalarının keyfi bir biçimde uygulanması, mektupların tutsaklara ulaştırılmaması, kalabalık koğuşlar, hasta tutsakların tedavi süreçlerinin aksatılması, kelepçeli muayene dayatması, ilaçların verilmemesi, kitap ve yayınların verilmemesi ve toplatılması, sohbet hakkı, spor ve kültürel faaliyetlerin kısıtlanması, kaloriferlerin yanmaması, anneleri ile birlikte cezaevinde kalan çocukların ihtiyaçlarının gözetilmemesi, ziyaretçilere yönelik onur kırıcı muameleler ve ziyaret hakkının engellenmesi, çıplak arama uygulamaları, mahrem alanlara kameralar konulması, havalandırma boşluklarının tel örgülerle çevrilmesi vaka-i adiyeden sayılıyor artık. En yakıcı olanı ise ağır hasta olan tutsakların tedavilerinin engellenmesi, tek başına hücrede tutulması ve tahliyelerinin engellenmesi yoluyla uygulanan sistematik işkencedir."
 
'TUTSAKLAR TEDAVİ VE TAHLİYE EDİLMEDİĞİ İÇİN ÖLÜYOR'

Her yıl onlarca ağır hasta tutsağın tedavi edilmediği ya da tahliye edilmediği için yaşamını yitirdiğini belirten Gündüz, yaşanan hak ihlallerinin temelinde Abdullah Öcalan’a uygulanan tecrit olduğuna vurgu yaparak, “Bugün ise Sıddık Uğur tecrit altındayken şüpheli bir şekilde yaşamını yitirmiştir. Bu temelde başta İmralı adasında Sayın Abdullah Öcalan şahsında uygulanan ve tüm cezaevlerine yayılan tecrit sonlandırılmalıdır" diye belirtti.

'ADALET NÖBETLERİNİ SAHİPLENELİM'
 
Sorunların sonuna kadar takipçisi olacaklarını belirten Gündüz, ayrıca İzmir, İstanbul, Amed ile Van’da devam eden Adalet Nöbetlerini sahiplenme çağrısı yaptı.
 
Gündüz, daha sonra 5 maddelik taleplerini şöyle sıraladı:
 
"*Şüpheli ölümler konusunda sorumluların hukuk önünde hesap vermesi,
 
*Cezaevlerinde işkence ve kötü muamelenin önüne geçilmesi,
 
*Keyfi yasakların durdurulması,
 
*Hasta tutsakların sağlığa erişim hakkının insan onuruna yakışır bir hale getirilmesi,
 
*Ağır hasta tutsakların durumuna ilişkin çözüm sağlanması amacıyla bir an önce girişimlerde bulunulsun."
 
ANTEP
 
Antep Barosu İnsan Hakları Merkezi, ÖHD Temsilciliği ve İHD Şubesi ise, adliye binası önünde basın açıklaması düzenledi. Eylemde konuşan Türkiye Barolar Birliği (TBB) Delegesi Bülent Duran, yargının açıkça siyasallaştığını ve cezasızlığın bir yönetim politikası olarak benimsendiğini belirtti. Duran, “Bunu sonucu olarak kamu görevlileri suç işlemekte çok rahat davranmakta ve korunmanın hukuki kılıfından da faydalanmaktadırlar” dedi.  
 
İşlenen suçların bazen gizlenmeye dahi ihtiyaç duyulmadığını belirten Duran, şunları söyledi: “Bu suçların cezalandırılması yönündeki asıl sorumluluğun yargıda olduğu açıktır. Her ne kadar siyasi sorumluluk iktidarda ise de şahısların hukuksal sorumluluktan kurtulamayacağı bilinmelidir. Sonuç olarak son dönemde cezaevlerinde artan hukuk dışı uygulamalar ile bu uygulamalar sonucu gerçekleşen can kayıplarındaki nihai sorumluluğun iktidarda olduğunu hatırlatır, gerçekleşen hukuk dışı uygulamalarla ilgili kamuoyunu tatmin etmeyen açıklamalardan vazgeçilmesini isteriz. Tutuklu ve hükümlüler ile ilgili cezaevlerinde yaşanan hukuksuzluklara son verilmesini, suça karışan kamu personelleriyle ilgili etkin soruşturma yürütülmesini, bu yöndeki iddialarla ilgili kamuoyuna aydınlatıcı ve somut olgularla çelişmeyen doyurucu açıklamalar yapılmasının gerekliliğine dikkat çeker ve tüm bu sürecin takipçisi olacağımızı basına ve kamuoyuna duyururuz.”
 
MERSİN
 
Çukurova Tutuklu ve Hükümlü Aileleri ile Yardımlaşma Derneği (Çukurova TUAY-DER), Özgür Çocuk Parkı’nda basın açıklaması gerçekleştirdi. Eylemde “Zindan direnişçileri ölümsüzdür” pankartı açılırken, kitle sık sık “Bijî berxwedana zindanan” sloganları attı. Çukurova TUAY-DER Yöneticisi Ergin Altuntaş, cezaevlerinde yaşanan hak ihlallerinin başta İmralı Cezaevi olmak üzere tüm cezaevlerine yayıldığını aktardı. Yaşanan hak ihlallerinin hukuka sığmadığını vicdan ve ahlaki anlayışla uyuşmadığını belirten Altuntaş, hasta tutukluların durumunun gün gittikçe kötüye gittiğinin altını çizdi. Tutsakların tedavilerinin engellendiğine dikkat çeken Altuntaş, tecrit, hak ihlalleri ve ölümlerin bir an önce son bulmasını ve hasta tutsakların tedavileri için gereken adımın atılmasını istedi.