İHD: İmralı'daki ağırlaştırılmış tecrit kaldırılmalı

İHD şubeleri, İmralı tecridine tepki göstererek, "CPT tavsiyeleri ve Mandela Kuralları hiçe sayılıyor. Tecrit kaldırılmalı" dedi. İHD, hasta tutsakların ölüme terk edildiğini vurguladı.

İnsan Hakları Derneği (İHD) Adana, Ankara, İstanbul, İzmir, Mersin, Van, Antalya, Mardin, Urfa, Adıyaman ve Hatay şubeleri, İnsan Hakları Haftası dolayısıyla basın açıklaması yaparak, İmralı Cezaevi’ndeki tecride ve hasta tutsakların durumuna dikkat çekti.  
“Hasta mahpuslar serbest bırakılsın”, “Ağır hasta mahpuslar ölüyor susma” ve “Susma suça ortak olma ölüyorlar” yazılı pankartların açıldığı eylemlere çok sayıda kişi katıldı.

 İMRALI TECRİDİ

İHD’nin eylemlerinde yapılan açıklamada, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın durumuna dikkat çekilerek, “Avukatların ve ailelerin görüşme talepleri sürekli olarak reddedilmekte. CPT tavsiyeleri ve Mandela Kuralları hiçe sayılmaktadır. Diğer cezaevlerinde de mahpuslar üzerinde çeşitli tecrit yöntemleri uygulanmakta; mahpuslar keyfi olarak tekli hücrelerde tutulmakta, aile ve telefon görüşleri yasaklanmaktadır” denildi.

GARİBE GEZER'İN ÖLÜMÜ

Kandıra 1 Nolu F Tipi Cezaevinde işkence ve cinsel saldırıya uğradıktan sonra şüpheli bir şekilde yaşamını yitiren Garibe Gezer'in hatırlatıldığı açıklamada, “Gezer’in yaşamını yitirmesine neden olan, maruz kaldığı saldırılar ve cenaze işlemleri sırasında basına yansıyan görüntüler kamu gücünü elinde bulunduranların mahpuslara ve yakınlarına insanlık dışı bir yaklaşım içinde olduklarının en somut örneğidir” diye belirtildi.  

HASTA TUTSAKLAR

Cezaevlerinde tutulan 604’ü ağır olmak üzere bin 605 hasta tutsak olduğunun kaydedildiği açıklamada,  “Yaşlı mahpuslar, ağır kalp ve kanser hastaları, çoklu kronik rahatsızlıkları bulunanlar, ağır psikolojik rahatsızlıkları olanlar ve yaşamını tek başına devam ettiremeyen yüzlerce hasta mahpusun ne tedavileri yapılabiliyor ne de infazları erteleniyor. Hasta mahpuslar, hapishanelerde tedavi olanaklarından mahrum bırakılmakta; tedavilerinin hapishaneler dışında gerçekleştirilmesi için yapılan başvurular çoğu zaman reddedilmektedir” ifadeleri kullanıldı.
Adli Tıp Kurum (ATK) raporlarına dikkat çekilen açıklamada, “Hapishanede yaşamını idame ettiremeyecek derecede ağır hasta olan mahpuslar hakkında ATK tarafından hazırlanan taraflı ve bilimsel gerçeklikten uzak raporlar nedeniyle hasta mahpusların hapishanede geçirdikleri süreler uzamakta ve hastalıkları ilerlemektedir” denildi.

'TUTSAKLAR RİSK ALTINDA'

Yaşı ilerlemiş ve kronik hastalıkları olan tutsakların risk altında olduğunun belirtildiği açıklamada, şunlar ifade edildi:
“* İnfazı ertelenen mahpusların tedavileri için sağlık giderleri devlet tarafından karşılanmalıdır.
* Sağlık sebebiyle infazın ertelenmesi kararlarında cumhuriyet savcılarının takdir yetkisi kaldırılmalı, hastanelerin verdiği raporlar esas alınarak cezaların infazları ertelenmelidir.
* Tecride dayalı infaz rejimi, uygulayanların inisiyatifine bırakılamaz, derhal kaldırılmalıdır.
* İmralı Cezaevi’nde Abdullah Öcalan ve arkadaşlarına uygulanan özel hukuk ve ağırlaştırılmış tecrit kaldırılmalı, aile ve avukat görüş hakları tanınmalı ve yasal haklarından yararlandırılmalıdırlar.
* AİHM’in Kaytan - Türkiye kararı uyarınca mahpusların müddetnamelerinde yaşları ve sağlık durumları dikkate alınarak tahliye olabilecekleri uygun bir tarih yer almalıdır.
* AİHM’in Gülay Çetin - Türkiye kararında belirttiği hususlara uyulmalı, hasta mahpusların tahliye edilmemesinin AİHS’in 3. maddesinin ihlali olduğu hatırda tutulmalıdır.
* Mahpuslar aşırı kalabalık koğuşlarda tutulmamalı, havalandırma haklarından kesintisiz bir şekilde yararlandırılmalı, temiz su ve sıcak suya erişimleri sağlanmalıdır.
* Hapishanelerde sürekli olarak doktor ve mahpus sayısına uygun şekilde sağlık personeli bulundurulmalı, hastanelere sevkler esnasında tek kişilik ring araçlarıyla değil ambulans tipi araçlarla sevkler sağlanmalıdır.
*  Mahpusların sağlıklı beslenmesi için yeterli ve besleyici iaşe bedelleri karşılanmalı, diyet yemeği ile beslenenlerin diyet yemeği uygun şekilde verilmedir.
* Ceza infaz memurları ve hapishane idarelerinin olumsuz ve hatta suç teşkil eden tutumlarının önüne geçmek için etkili bir denetim mekanizması oluşturulmalı; baroların ve insan hakları örgütlerinin bu denetim süreçlerine aktif bir şekilde katılmaları sağlanmalıdır.”