Şair Adnan Yücel 70 yaşında
Kendisini, ‘Patlamaya hazır öfkeyi, yeraltı nehirlerinin soluğunu duyduğum anda güçlü bir gelecek inancına dönüştürmeye çalışan bir şairimdir sadece’ diye tanımlayan şair Adnan Yücel’in geçtiğimiz gün 70. doğum günüydü.
Kendisini, ‘Patlamaya hazır öfkeyi, yeraltı nehirlerinin soluğunu duyduğum anda güçlü bir gelecek inancına dönüştürmeye çalışan bir şairimdir sadece’ diye tanımlayan şair Adnan Yücel’in geçtiğimiz gün 70. doğum günüydü.
27 Mart 1953’te Elazığ’ın Dilek köyünde dünyaya gelen Adnan Yücel, kendi tabiri ile karayollarında çalışan bir işçinin çocuğudur. İlk, orta ve lise eğitimini Elazığ’da alan Yücel, Lisans eğitimini Diyarbakır Eğitim Enstitüsü’nde tamamlayarak 1975 yılında mezun olmuştur. Mezun olduğu yıl Ankara Lisesi’nde edebiyat öğretmenliği yapmaya başlayan Yücel, sonraki yıllarda Ankara Üniversitesi Eğitim Fakültesi Güzel Sanatlar Bölümü’ne girmiş ve “Şiirimizde Garip Hareketi” üzerine yüksek lisans yapmıştır.
Şiirleri Cumhuriyet, Yeni Halkçı Demokrat gibi gazetelerin yanı sıra Yeni Adımlar, Yeni Olgu, Yazko Edebiyat, Anadolu Ekini, Artı ve Söylem gibi çeşitli dergilerde yayımlamaya başlamıştır. 1979’da Yurt Yayınları tarafından basılan ilk şiir kitabı “Kavgalara Sözlenen Sevda” özellikle toplumcu çizgideki edebiyat eleştirmenlerinin dikkatini çekmiştir. İkinci şiir kitabı “Soframda Kaval Sesi” 1982’de, darbe sonrasının korkulu sessiz atmosferinde yayımlanır.
Yıllar sonra o günlerden ve “Soframda Kaval Sesi”nden bahsederken şunları söylemiştir: “Kavganın yenilgiyle ezildiği, kentlerin/sokakların yenilginin sarı rengiyle solduğu 12 Eylül karanlığında yazdığım Soframda Kaval Sesi’ndeki karamsarlık, umutsuzluk, acı bile bir öfke patlaması ve yeniden doğacak olan mavi ve kızıl özlemle aralar.”
Şairin en bilinen eseri, “Ateşin ve Güneşin Çocukları” da işte bu duygu ikliminin ürünüdür. 1991’de basılacak eserin duygusal ve düşünsel zemini bugünlerde atılmıştır. “Diyarbakır zindanında yaşananlardan etkilenerek yazdım ben o şiiri” dediği ediği “Ateşin ve Güneşin Çocukları”, bir kitap hacmindeki uzun şiiridir.
“İşte dünya
İşte sen
İşte toprak
Dört ayrı ülkenin rüzgârlı dallarında
Savrulup duruyorsun yaprak yaprak.”
Diyarbakır’ı ve o günleri yazmaya iten duygusunu, “iç çekişim” diye tanımladığı şairliğini şu sözlerle anlatır: “Bin yıldan beri düşüncesi, ismi yasaklanmış bir toplumun sesi nasıl çıkar? Sesi kan içinde çıkmıştır hep. Toprakları acılı topraklara dönüşmüştür. O topraklarda açan çiçekler bile acı renginde olmuştur hep… İç çekişim ve başkaldırışım bu yüzden. Kavganın o zor, fırtınalı, zamanında mekanında ‘yenilgi sarısına boyandığı’ günlerinde, yüreğime dolan acıyı, patlamaya hazır öfkeyi yeraltı nehirlerinin soluğunu duyduğum anda güçlü bir gelecek inancına dönüştürmeye çalışan bir şairimdir sadece.”
İNSAN HAKLARI SAVUNUCUSU VE AKTİVİSTTİ
Öğretmenlik yaptığı bu yıllarda sırası ile “Bir Özlem Bir Türkü” (1984), “Acıya Kurşun İşlemez” (1985), “Yeryüzü Aşkın Yüzü Oluncaya Dek” (1986) kitapları yayımlanmıştır. Şair aynı zamanda insan hakları savunucusu ve aktivisttir. 1991 yılında Diyarbakır’da katledilen Vedat Aydın’ın cenazesi sonrası verdiği röportajda şunları söylemiştir: “Vedat benim arkadaşım ve çok sevdiğim biri. Bu nedenle yüreğimden bir parça koptu. Sevgili kardeşim Vedat da 1953 doğumlu ben de 1953’lüyüm. Vedat 1979’da Diyarbakır Eğitim Enstitüsü Edebiyat Bölümü’nden mezun olmuş, ben de Diyarbakır Eğitim Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı bölümünden 1975 yılında mezun oldum. Yaşamımızın kesiştiği yönler çok. Vedat’ın cenazesine giderken Adana İHD Başkanı Avukat Elif Tuncer ve İHD yöneticileri Hasan Üzüm, Yusuf Üzüm, Celal Ölçmez ve İmam Turan’ı trafik kazasında kaybettik. Bu arkadaşların çoğunu tanıyordum. ‘Beşlerin Türküsü’ şiirini onlara ve Vedat şahsında, dostluğa, kardeşliğe armağan ediyorum.”
1991 tarihli bu röportaj, Adnan Yücel’in o güne değin verdiği en uzun ve kapsamlı röportajdır. Yücel röportajda “Ateşin ve Güneşin Çocukları”nda hakim sisteme de bayrak açıyorsunuz, bundan korkmuyor musunuz?” sorusuna şu cevabı vermiştir: “Ne bireysel olarak sistemin başıma açacağı veya öreceği tecrit duvarlarını, ne karşılaşabileceğim sinsi tecrit ve sindirme yöntemleri umurunda bile değil. O devasa halk pınarının içine koyuverdim kendimi ve Dehaklar’dan başlayarak bugünün modern özgürlük savaşının sunduğu sınırsız imgelerle buluşarak Kürt halkının yarattığı destanları geleceğe uzanan tarih bilinciyle yeniden yeniden yoğurup armağan ederim Kürtlere.”
49 YAŞINDA YAŞAMINI YİTİRDİ
Çukurova Üniversitesi’nde Türk Dili derslerine giren Adnan Yücel, bir yandan da edebi ve akademik üretimine devam etmektedir.” Rüzgarla Bir” (1989), “Ateşin ve Güneşin Çocukları” (1991), “Karacaoğlan”, “Yaşamı, Çağı”, “Kişiliği, Sanatı ve Seçme Şiirleri” (araştırma-inceleme, 1992), “Çukurova Çeşitlenmesi” (1993) bu yılların ürünüdür. 1996 yılında Rotterdam’da düzenlenen şiir festivaline Türkiye’yi temsilen katılan Adnan Yücel’in on şiiri Hollandaca’ya çevrilmiştir. Türkiye Yazarlar Sendikası, PEN Yazarlar Derneği, Edebiyatçılar Derneği, Çukurova Üniversitesi Öğretim Elemanları Derneği üyelikleri bulunan Adnan Yücel, içinde bulunduğu tüm bu yapılara aktif emek vermiştir. Akciğer kanserine yakalanan şair, uzun yıllar yaşadığı Adana’da 24 Temmuz 2002 yılında henüz 49 yaşında hayata gözlerini yummuştur.