Öztürk: Sosyalistler görev üstlenmeli
EHP Genel Başkanı Hakan Öztürk, Kürt meselesini, barışı ve kardeşliği anlatmak görevini, Türkiye sosyalistlerinin hakkıyla üstlenmesi gerektiğini söyledi.
EHP Genel Başkanı Hakan Öztürk, Kürt meselesini, barışı ve kardeşliği anlatmak görevini, Türkiye sosyalistlerinin hakkıyla üstlenmesi gerektiğini söyledi.
Sosyalistlerin yeni sürece hazır olmadığının görüldüğünü belirten EHP Genel Başkanı Hakan Öztürk, bu meseleyi geçiştirebileceklerini sanmamalarını, sorun alanına girerek buradan konuşmayı görev kabul etmeleri gerektiğini, zaten sosyalizmin uluslar meselesiyle ilgili ilkelerinin bunu öngördüğünü vurguladı.
Önder Apo’nun ‘Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı’yla ilgili ANF’ye konuşan Emekçi Hareket Partisi (EHP) Genel Başkanı Hakan Öztürk, “Öcalan’ın çağrısı sonuç olarak bir silah bırakma, barış, demokratik toplum ve siyaset çağrısıdır. Kürt meselesiyle ilgili bütün yaşananlardan ve tarihsel gelişmelerden sonra bu yapılabilirdi ve yapıldı” dedi. Bunu olumlu saymak gerektiğini kaydeden Öztürk, Kürt meselesinin çözümü konusunda büyük bir basınç ve birikim varlığına işaret ederek, bu iradenin, çağrının açıklamaya çalıştığı yoldan da kendini ortaya koyabileceğini söyledi. Öztürk, basıncın çok güçlü, gerçeğe dayalı ve haklı olduğunun altını çizerek, sonuç alabileceğini vurguladı.
BİR ÖNCEKİ ‘ÇÖZÜM SÜRECİ’NİN GETİRİSİ
Õnceki ‘çözüm süreci’nin kanın akmasını durdurmasnın başlı başına son derece olumlu kabul edilmesini isteyen Öztürk, “Sürecin yaratmış olduğu iklimde Kürtçenin kullanımıyla ilgili bazı kazanımların olduğunu görebiliriz. Bununla birlikte Gezi direnişinin, HDP’nin örgütlenme potansiyelinin ve yüzde 13 oy oranının, AKP’nin tek başına hükümet kurabilme konumunu kaybetmesinin yine aynı dönemde gerçekleştiği saptanabilir. Ne kadar baskı yapılırsa yapılsın, yürüyüş yolu ne kadar daraltmaya çalışılırsa çalışılsın sonuç kökten değişmeyecektir. Bugünkü süreçte de benzer sonuçlar ortaya çıkacaktır. Demokrasi isteği konusundaki basınç, engelleme yönündeki baskı ve basınçtan daha yüksektir. Nesnellik bize bunu gösteriyor” şeklinde konuştu.
TÜRK TOPLUMUNUN BARIŞA HAZIRLANMASI
Türk halkının barış sürecine hazır olmasının mümkün olduğunu söyleyen Öztürk, şöyle devam etti: “Toplum on yıllardır şoven bir propagandaya maruz kalıyor. Birinin tırnağı taşa değse sebebinin hak arama mücadelesi verenler olduğu anlatılıyor. O nedenle işler kolay değil. Bununla beraber bütün mücadele döneminde halkların kardeşliği prensibi hep en yukarıda tutuldu. Bu önümüzdeki dönemde büyük bir imkan yaratacaktır. Kaldı ki her seferinde başa sarmaz, biraz ortasından başlarız. Bizim toplumumuz çok deneyim biriktirmiştir. Bu deneyimlerden yola çıkarak önünü görebilir. Başlamak bitirmenin yarısıdır derler. Başladık. Diller ve tavırlar demokrasi yönünde çözülecek ve serbestleşecektir. Hatta bu şaşırtıcı derecede hızlı olacaktır. Zor olan başlangıçtır hep. Kapalı kutudan görebileceğimiz bir ışık sızdı artık. Başlangıcı yapabilmiş olmanın etkisiyle demokrasi ideali ve koşullar arasındaki ilişkiyi dokuyabiliriz. İş politik özneye düşüyor.”
SOSYALİSTLER DE BU SÜRECE HAZIR DEĞİL
Türkiye’deki sosyalist partilerin bu sürece hazır olmadığını ama hazır hale gelebileceğini kaydeden Öztürk, şunları söyledi: “Kürt meselesini, barışı ve kardeşliği anlatmak görevi hep Kürt sosyalistlerine düştü. Bu görevin yükünü Kürt sosyalistleri dışındakiler de hakkıyla üstlenmeli. Meseleyi, barışı ve kardeşliği dile dökebilmek konusunda üslup ve yöntem bakımından gayet iyi örnekler de oldu. Onların üzerinden yürünebilir. Sonuç olarak bu bağlam bütün topluma anlatılacak ve o tarza sahip olmalı.
MESELEYİ GEÇİŞTİREBİLECEKLERİNİ SANMAMALILAR
Sosyalistlerin ilk yapacağı iş bu meseleyi geçiştirebileceğini sanmamak. Bu sorun alanına girmek ve bu sorun alanından da konuşmayı görev kabul etmek. Sosyalizmin uluslar meselesiyle ilgili ilkeleri bunu gerektirir. Ulusal sorun sadece Rusya’da değil, ülkemizde de var. Lenin sadece sendikalist düzeyde bir mücadeleyi her durumda eleştirir. Mücadelenin demokrasinin gerekleri yönünden bir mücadeleyle bütünsel hale getirilmesini savunur. Demokrasinin en önemli maddelerinden biri de elbette ki ulusların özgürlüğü sorunudur. Perspektifimizi buna göre oluşturmalıyız. Üslubun yanı sıra sol, Kürt meselesinin anlatımı konusunda tarihsel ve mekansal karşılaştırmaları üretmeli; dışa dönük referanslara ağırlık vermeli; aleyhte düşünenleri tarafsız konumda tutmaya çalışmalı; somut, güncel, öncelikler sıralaması olan çözüm önerileri üzerinden konuşmalıdır.”