Seyfettin Kabay, DAİŞ çetelerinin saldırılarıyla yıkılan Kobanê’yi yeniden inşa etmek için Sosyalist Gençlik Dernekleri Federasyonu’nun (SGDF), “Beraber savunduk, beraber inşa ediyoruz” şiarıyla yürüttüğü kampanyayla Suruç’a doğru yola çıkanlardandı. Yıllarca fabrika işçiliği yapan Kabay, Kobanê halkıyla dayanışmak için İstanbul’dan kalkan otobüste yerini almıştı. Suruç Amara Kültür Merkezi’nde DAİŞ’in bombalı saldırısı sırasında pankartın hemen yanı başında olan ve katliamdan kıl payı kurtulan 74 yaşındaki Seyfettin Kabay, nam-ı diğer Seyfo dayı, ANF’ye konuştu.
‘DAİŞ’İN BOMBAYLA KATLEDEMEDİĞİ ARKADAŞLARIMIZ POLİSİN GAZ BOMBALARIYLA KATLEDİLDİ’
Suruç’a gitmek üzere İstanbul Kadıköy Evlendirme Dairesi önünden otobüse binen Kabay, ülkenin dört bir yanından kalkan otobüslerin aksine, polisin GBT kontrolüne takılan tek otobüs olduklarını belirtti. Yolda iki kez polis çevirmesi olduğunu anlatan Kabay, polisler tarafından kimliklerinin kontrol edildiğini, otobüste arama yaptıklarını söyledi. Çok coşkulu bir yolculuk yaptıklarını ifade eden Kabay, şöyle konuştu: “Halaylar, şarkılar, zılgıtlarla yola çıkmıştık. Kobanê’deki çocuklara oyuncak götürecektik ama maalesef götüremedik. Amara Kültür Merkezi’nde konaklayacağımız devlet tarafından biliniyordu. Yetkililerle görüşmeler sürüyordu hatta Kobanê’ye geçiş yapmak için Amara’da emniyete vermek üzere kimliklerimiz toplandı. Kahvaltı yaptık, sonra basın açıklaması yapmak için bahçede bir araya geldik. Ben pankartın hemen sağ tarafındaydım. Açıklama yapılırken birden etraf cehenneme döndü. Her tarafımda arkadaşların et parçaları vardı. Amara önüne gelen polisler ambulanslara yol vermedikleri gibi, yaralıları taşıdığımız arabalara da gaz bombası attılar. Sağ kurtulabilecek olan birçok arkadaşımız onların yüzünden öldü. DAİŞ’in bombayla katledemediği arkadaşlarımızı ambulanslara geçit vermeyen polis attığı gaz bombalarıyla katletti.”
‘TIPKI SİVAS GİBİ SURUÇ DA PLANLIYDI’
Katliam günü Amara Kültür Merkezi’nde başka bir etkinliğin olacağının da söylendiğini belirten Kabay, “Hedef biz miydik, o etkinliği yapacak arkadaşlar mı bunu bilmiyorum. Ama kesin olan bir şey varsa o da tıpkı Sivas katliamı gibi, Suruç katliamı da planlıydı. Resmi görüşmeler yapılırken, bombacı resmen elini kolunu sallayarak Amara Kültür Merkezi’ne girdi ve katliamı gerçekleştirdi” dedi. Bu durumun Suruç Katliamı davasında da kendini belli ettiğine işaret eden Kabay, tek bir sanığın yargılandığını, resmi devlet görevlilerine dokunulmadığını hatırlatarak, “Katliamın sorumluları, katliama geçiş verenler yine cezasızlıkla ödüllendirilirken, Suruç yaralıları ve katliamda yaşamını yitirenlerin yakınları yargılandı, tutsak edildi. Katliam sonrası keşif yapan halk tarafından fark edilip yakalanan faillerden Abdullah Ömer Aslan polis tarafından bizzat tıraş edilerek serbest bırakıldı” dedi.
‘HER PLANLI KATLİAMIN ÜSTÜ YARGI TARAFINDAN KAPATILIYOR’
Ankara Katliamı’ndan da kıl payı kurtulan Kabay, Türkiye’de cezasızlığın sistematik hale geldiğini, her planlı katliamın üstünün yargı tarafından kapatıldığını anımsattı. Kanlı 1 Mayıs 1977’de de aynı şeyin olduğunu hatırlatan Kabay, “Ben üç katliamın tanığıyım ve hiçbir zaman devlet görevlilerinin yargılanıp ceza aldığını görmedim. İlk katliam tanıklığımı kanlı 1 Mayıs’ta yaşadım. Taksim’deydim silah sesleri başladığı zaman. Hemen Beşiktaş’a doğru koştum. Suruç katliamı sonrası barış sesini yükseltmek için Ankara mitingine gittim. Orada da Güven Parkı’na gittiğim için patlamadan kıl payı kurtuldum. Ama bu dava biz bitti demeden bitmeyecek. Suruç’un diğer katliamlar gibi üstü örtülemeyecek, mutlaka hesabı sorulacak” vurgusunda bulundu.
‘BUGÜN OLSA YİNE GİDERİM!’
Suruç katliamıyla hem çözüm sürecinin sekteye uğratıldığını hem de Rojava devrimiyle dayanışmanın engellenmeye çalışıldığını belirten Kabay, ancak başaramadıklarını vurguladı. “Bugün olsa yine giderim” diyen Kabay, 33’lerin düşlerinin jenerasyondan jenerasyona taşınarak yaşatıldığını kaydetti.