Altınörs: Demokratik Modernite zamanıdır

Ekonomist Alp Altınörs, salgının, kapitalist modernitenin iflasını sergilediğini belirterek, “Şimdi demokratik ve sosyalist modernitenin savunucuları daha güçlü biçimde sahne almalı” dedi.

Doğayla uyumlu, toplumsal, planlı, üretken ve cinsiyet eşitlikçi yeni bir ekonominin zamanının geldiğini kaydeden ekonomist Alp Atınörs, kar hırsı bütün gezegeni yok etmeden toplum için üretime geçilmesi gerektiğini söyledi.

‘İmkansız Sermaye’ adlı kitabıyla kapitalizmin varoluşsal bunalımını ele alan ekonomist Alp Altınörs, Türkiye ve dünyada yaşanan ekonomik krizi ANF’ye değerlendirdi. Halkların Demokratik Partisi (HDP) PM Üyesi Alp Altınörs’ün değerlendirmeleri şöyle:

“2019 boyunca dünya ekonomisinde yavaşlama eğilimi belirgin biçimde görülüyordu. Otomotiv sektöründeki daralma, dünya ekonomisini yavaşlatan başlıca etkendi. 2020’de dünya ekonomisinin yüzde 1-2 düzeyinde yeni bir daralmaya doğru gittiği yönünde öngörüler oldukça yaygındı. Buna ABD-Çin ve Japonya-Güney Kore arasındaki ticaret savaşları eşlik ediyordu. Ticaret savaşları ise dünya ticaretini daraltarak durgunluk eğilimini daha da derinleştiriyordu. Daha 2019 kapanmadan İtalya, Almanya, Britanya, Singapur, Güney Kore, Türkiye gibi pek çok ekonomide durgunluk görülüyordu. Nihayetinde, 2008’de ABD’de başlayan, 2011’de Avro bölgesi krizine dönüşen küresel kapitalist bunalımın, inişli çıkışlı uzun bir durgunlukla sürdüğü 12 yılın ardından, dünya ekonomisinin canlanma evresine geçmeden tekrar daralma aşamasına geçeceği belli olmuştu. Kriz-durgunluk-yeniden kriz sarmalı, aslında kapitalist ekonomide bir uzun bunalımın varlığını ortaya koyuyordu.

BÜYÜK DARALMANIN HABERCİSİ

Koronavirüs salgını, 2020 Ocak-Mart döneminde bunun üzerine bindi. Öncelikle, SARS gibi, bu salgının da Çin’le sınırlı kalacağını sanan ABD ve Avrupa ülkelerinde pek bir önlem alınmadı. Ancak salgının tüm dünyaya yayıldığı ve pandemiye dönüştüğü anlaşılınca 11 Mart’ta küresel finansal kriz patladı. Bir ay boyunca neredeyse kesintisiz devam eden bu mali kriz, aslında reel ekonomide yaşanacak büyük daralmanın habercisiydi. Bir yandan koronavirüs kapatmaları nedeniyle hizmet sektörü çökerken, sanayi üretimi de hissedilir ölçüde daraldı.

FİNANSAL KRİZİN KAÇINILMAZLIĞI

AKP döneminde Türkiye aşırı ithalat bağımlısı hale getirildiği için dönemsel olarak finansman krizlerinin yaşanması kaçınılmaz oluyor. Ağustos 2018’in ardından içinden geçtiğimiz Mayıs’ta da doların 7,25’i bulması yeni bir finans krizinin habercisi oldu. Reel ekonomide ise 2019’un son çeyreğinde yaşanan canlanmanın, hızla cari açığa yol açtığı görülüyordu. Zira Türkiye’de üretmek için ithalat gerekiyor. Makine, ara malı, teknoloji ürünü parçalar dışarıdan geliyor. Tarım ürünleri de öyle. Cari açıktaki büyüme de finansman krizinin sebeplerinden birisiydi.

Finansman krizinin diğer iki önemli nedeni ise iktidar müteahhitlerini korumak adına izlenen negatif reel faiz siyaseti ve önemli döviz kaynağı olan turizmin kapanmasıydı. Turizm sektörünü kurtarmak adına YKS’yi bile erkene çekerek lise öğrencilerini maskeyle sınava girmek durumunda bıraktı. Daha Şubat 2020’de istihdamda önceki yıla göre 602 binlik bir azalma vardı. Ancak Mart 2020 verileri henüz açıklanmadı. İçişleri Bakanlığının tek bir kararnamesiyle 150 bine yakın hizmet sektörü işyeri kapatıldı. Sokakta çalışan insanlarla birlikte toplamda 5,5 milyon kişiyi işsiz bıraktığı tahmin ediliyor. Ciddi bir sosyal destek alamayan bu kitlenin ne yediğini ne içtiğini soran da olmadı.

KARANTİNA DA SINIFSALDI

İşçi sınıfının büyük bölümü ise bu dönemde evde kalamadı, zorla çalıştırıldı. İşçiler açlıkla korona tehdidi arasında seçim yapmaya zorlandı. AKP’nin karantinası da sınıfsaldı. Orta ve üst sınıflar evde kalabilirken, özellikle kol emeğiyle çalışan işçiler fabrikalarda, inşaatlarda, tekstil atölyelerinde ölümle koyun koyuna çalıştırıldı.

Gelinen noktada işsizlik ve yoksulluk, Türkiye’nin en ağır gündemlerinden birisidir. Kapitalizmin genel iflasına, Türkiye’de AKP yandaş kapitalizminin vahşi yağması eklendi.

KRİZİN YÜKÜ EMEKÇİLERİN SIRTINDA

Bugün yaşadığımız kriz hem talebin hem de arzın, salgından dolayı kesildiği özgün bir durumdur. Sermayenin ekonomik daralma eğilimleri, salgınla birlikte olağanüstü hızlı bir biçimde ekonomilerde büyük bir daralmaya yol açtı. Sağlık krizi çözülmeden de bu daralmanın son bulması mümkün gözükmüyor. Kapitalist dünya genelinde hükümetler bir kez daha sermayeyi kurtarmanın telaşına düştü. Bu krizin bütün yükü ise bütün değerleri üreten işçilerin, köylülerin, emekçilerin sırtına binecektir.

SİSTEM İFLASINI SERGİLEDİ

Koronavirüs, kapitalist modernitenin iflasını sergiledi. Şimdi demokratik ve sosyalist modernitenin savunucuları daha güçlü biçimde sahne almalı. Doğayla uyumlu, toplumsal, planlı, üretken ve cinsiyet eşitlikçi yeni bir ekonominin zamanı gelmiş de geçmektedir. Kar hırsı bütün gezegeni yok etmeden toplum için üretime geçilmelidir.

MÜCADELEYE HIZ KAZANDIRACAK

İşçilerin, köylülerin, kadınların üretim için ne kadar önemli olduğuna salgın sürecinde bir defa daha tanık olduk. Bütün değerleri üretiyorlar. Tarımda kendine yeterliliğin, gıda güvenliğinin ne kadar önemli olduğunu da gördük. Herkesin evlere kapanmasıyla kadınların ev içi emeğinin ne büyük bir değer ürettiği ne denli vazgeçilmez olduğu bir kez daha ortaya çıktı. Bütün bu değerleri yaratanların, salgın koşullarında korunmadığını, ücretli izne çıkartılmadığını, sosyal destek sağlanmadığını, can güvenliklerinin riske atıldığını, ev içi şiddetin tırmandığını da yaşadık. Bütün bunlar emekçilerin sınıf bilincinin gelişimine, kadınların cins bilincinin yükselmesine, birlik ve mücadelelerinin yükselmesine görülmedik bir hız kazandıracaktır.

KAPİTALİZME KARŞI DİRENİŞ

Sermaye doymak bilmez bir aç gözlülükle doğayı yağmalamaya, vergileri yükseltmeye, ücretleri düşürmeye başlayacak. Salgın öncesinde Şili’de, Lübnan’da, Irak’ta, Ekvator’da, Fransa’da ve pek çok başka ülkede gelişen halk isyanları, aslında emekçilerin yanıtını oluşturuyordu. Koronavirüs kapatmalarının açılmasıyla birlikte bu isyan dalgasının kaldığı yerden devam ettiğine ve halkların kapitalizme karşı direndiğine tanık olacağız. Meydanları dolduracak halklara öncülük edebilmek ise daha bugünden kapitalist modernitenin çok güçlü eleştirisini yapmaktan geçiyor.”