Biafralılar ve kurtuluş mücadeleleri
Türk devletinin Kurdistan’da sürdürdüğü savaş ve yıkım politikaları artarak devam ederken, dünyanın diğer ucunda Biafra halkı da baskı ve zorbalıklarla altında özgürlük mücadelesi yürütüyor.
Türk devletinin Kurdistan’da sürdürdüğü savaş ve yıkım politikaları artarak devam ederken, dünyanın diğer ucunda Biafra halkı da baskı ve zorbalıklarla altında özgürlük mücadelesi yürütüyor.
Dünyanın neresinde olursa olsun, bağımsızlık, özgürlük mücadelesi veren halklara yönelik ulus-devlet baskıları hiç değişmiyor. Türkiye’de Kürt halkına ve onun önderliğine yönelik baskılar ile Nijerya’da Biafra halkına ve onun örgütüne, önderine yönelik baskılar neredeyse aynı paralellikte sürüyor.
1963 yılına kadar İngiliz sömürgesi olan topraklarda, 1963 yılında, yine İngiltere’nin belirlediği sınırlarda Nijerya adlı bir devlet kuruldu. Nijerya, 300’den fazla kabile ve topluluğu içerisinde barındıran bir yarı sömürge devlet olarak doğduğunda, ülke de 3 büyük topluluk vardı. Bunlar Müslüman Hausa, Yarı Müslüman Yarı Hristiyan Yoruba ve Hristiyan bir topluluk olan İgbolar.
KATLİAMA UĞRAYAN BİR HALK: İGBO
KATLİAMA UĞRAYAN BİR HALK: İGBO
İgbo halkına ilişkin katliamlar aslında sadece Nijerya devleti kurulduğu süreçte başlamadı. 1953 ile 1966 yılları arasında belli aralıklarla İgbo halkına yönelik katliam saldırıları yaşandı. Bu saldırıların yoğunluğu, halkın Hristiyan olmasından kaynaklı oluyordu ve kaç kişinin öldüğüne dair resmi bir açıklama bugüne kadar yapılmadı.
Nijerya devletinin kuruluşundan 4 yıl sonra 30 Mayıs 1967 yılında İgbo halkına yönelik saldırılardan sonra Biafra halkı bağımsızlığını ilan ederek, Biafra Cumhuriyeti’nin kurulduğunu açıkladı. Biafra Cumhuriyetinin kurulması Nijerya devleti tarafından olumlu karşılanmadı, ilk başta her ne kadar barış görüşmeleri yapıldığı söylesen de 6 Temmuz 1967 yılında 3 yıl sürecek ve 3 milyondan fazla Biafralının katledilmesiyle sonuçlanacak olan Biafra Bağımsızlık savaşı başladı. Nijerya ordusunun saldırılarıyla başlayan savaş sırasında, ordunun karıştığı çok sayıda insan hakları ihlali, savaş suçu işlendi. Ancak savaş sonrası Nijerya devleti bu savaş suçlarının yargılanmasına dair hiçbir şey yapmadı.
Biafra bağımsızlık savaşı sırasında Nijerya ordusunun yaptığı katliamların en büyüklerinden biri Asaba kentine yönelik yaptıkları bir saldırı da gerçekleşti. 7 Ekim 1967 yılında İgbo halkının yaşadığı Asaba kentine giren Nijerya ordusu kentte bulunan 500’den fazla kişiyi kent meydanında toplayıp kurşuna dizdi ve toplu bir mezara gömdü.
TARİH DERSİNİ KALDIRDI, BİAFRA SÖZÜNÜ YASAKLADI
Nijerya devletinin savaş sonrası yaptığı ilk iş ise, Nijerya okullarında Nijerya tarihini anlatan derslerin tamamen kaldırılması oldu. 1967 yılından itibaren Nijerya okullarında, Nijerya’nın tarihine ilişkin herhangi bir ders verilmemeye başlandı. Uzlaşma planı olarak açıklanan ve Biafra halkının yeniden Nijerya’ya entegrasyonunu sağlayacağı açıklanan plan sırasında Biafra halkı tamamen yok edilmeye, kimlikleri, kültürleri yok sayılmaya başlandı.
Nijerya devleti kurulduğunda İgbo halkından biri devlet başkanlığı yapmıştı. Ancak Biafra’nın bağımsızlık mücadelesi başladıktan ve katliam ve soykırım saldırıları sonrası yenilgi yaşandığından itibaren, günümüze kadar Nijerya’da Biafra halkından kimse devletin herhangi bir kademesine giremedi.
Okullarda tarih dersini kaldıran hükümet, aynı dönemde Biafra halkı ile ilgili konuşulmasını da yasakladı. 1999 yılında askeri iktidarların yerini sivil hükümetlere bıraktığı döneme kadar Nijerya’da Biafra’nın adının geçmesi cezalandırılma sebebi olarak görüldü. Bu süreçte kaç kişinin Biafra halkından ya da Biafra savaşı sırasında yaşanan soykırım saldırılarından bahsettiği için gözaltına alındığı, tutuklandığı ise bilinmiyor. Nijerya devleti, özellikle Biafra’nın bağımsızlığını ilan ettiği dönemden başlayıp 1999 yılına kadar olan süreçte yaşanılanları halen açıklamamayı bir tercih olarak kullanıyor.
BİAFRA YERLİ HALKI ÖRGÜTÜ KURULDU
Biafra halkının bağımsızlık mücadelesi 2000 yılında yurtdışında kurulan Egemen Biafra Devletini Gerçekleştirme Hareketi (MASSOB) ile yeniden duyulmaya başlandı. Bir süre çalışmalarını sürdüren, Nijerya polisi, ordusuyla çatışmalara dahi giren MASSOB birkaç yıl sonra pasifleşmeye başladığında, 2009 yılında Londra’da Nnamdi Kanu adında bir Biafralı Londra merkezli olaran Radio Biafra adıyla çevrimiçi bir radyo kurarak, Bafra halkının bağımsızlık mücadelesinin yeniden başladığını duyurdu. Kanu’nun seçtiği isim olan Radio Biafra’nın sembolik bir yanı da var. Biafra Cumhuriyeti kurulduğunda Radio Biafra, Biafra devletinin resmi yayın organı olarak 1967-1970 yılları arasında yayın yapmıştı.
2015 yılına kadar Londra merkezli yayınlar yapan Radio Biafra, sadece Biafra halkının değil, Nijerya devletinin de dikkatini çekmişti. Nijerya’nın Biafra’yı sömürdüğü, yeraltı ve yerüstü kaynaklarını kendi çıkarları için kullandığına dair yayınlar yapan radyo ile ilgili girişimler her seferinde sonuçsuz kalmıştı. 2015 yılında Kanu, Nijerya’ya yeniden döndüğünde gözaltına alınıp tutuklandı. Tutuklanması sonrası dünya genelinde başlayan protesto eylemleri ise, Biafra halkının bağımsızlık mücadelesini dünya tarafından duyulmasını sağladı. 2017 yılında Nijerya devleti kefaletle Kanu’yu serbest bıraktı. Kanu, Biafra’nın bağımsızlığı için referandum çağrısı yaptı.
NİJERYA IBOP'U TERÖRİST İLAN ETTİ
Kanu’nun girişimleri sadece radyo yayını ile kalmamıştı. Biafra Yerli Halkı (IPOB) adlı bir örgüt kuran Kanu, bir süre sonra Doğu Savunma Ağı (ESN) adıyla bir gerilla ordusunu da kurduğunu açıklayarak, Biafra’nın kurtuluşu için gerilla savaşının başladığını duyurdu.
ESN’nin bugün 50 bin gerillası olduğu belirtiliyor ve Biafra’da Nijerya devleti, onun paramiliter güçleri ve Boko-Haram adlı radikal İslamcı örgütle çatışmaları sürüyor.
IBOP 2017 tarihinden itibaren Nijerya devleti tarafından ‘terörist’ ilan edildi ve o günden itibaren IBOP üyelerine yönelik katliamlar yaşanmaya başladı. Ağustos 2020 tarihinde IBOP üyelerinin bir toplantısını basan polis, 20 IBOP üyesini orada infaz etti. Dünya kamuoyunda ses getiren bu saldırıya ilişkin Nijerya hükümeti, polise herhangi bir soruşturma açmadı.
DOĞU SAVUNMA AĞI ADLI GERİLLA ORDUSU KURULDU
Doğu Savunma Ağları ise Nijerya devletinin paramiliter güçlerinin, Biafra halkına yönelik tecavüz, köy yakma, katliam saldırılarına karşı 2020 yılında kuruluşunu ilan etti. Kuruluşu ile birlikte Nijerya devletine çalışan paramiliter güçleri Biafra köylerinden kovan ve belli bir alanda hakimiyet sağlayan ESN, Nijerya devleti tarafından ‘terörist’ ilan edildi ve yok edilmesine ilişkin Nijerya ordusu görevlendirildi. ESN ile Nijerya ordusu arasındaki ilk büyük çatışma 2021 Ocak ayında Imo eyaletinin Orlu kasabasında yaşandı. 7 gün süren çatışmalar, iki gücün de kentten ayrılması ile son buldu.
Orlu’da yaşanan yenilgi sonrası Nijerya ordusu, İgbo halkının olduğu yerlerde valilerle işbirliği yaparak halk üzerinde baskıları arttırmaya başladı. Buna yönelik IBOP’un özellikle İgbo halkının tarım arazisinin otlanma bölgesi olarak yasaklanmasına dair bir açıklama yaparak, Biafra halkının topraklarını işgal edenlerin çiftliklerine saldırılar düzenleyince Nijerya ordusu 18 Şubat 2021 tarihinde Orlu ve çevresinde yaşayan İgbo halkına yönelik hava saldırılarına başladı.
NİJERYA ORDUSU İGBO HALKINI VE GERİLLALARI KATLETTİ
Nijerya ordusunun saldırıları ve çatışmalar sürerken, 23 Mart 2021 tarihinde Nijerya ordusu tarafından düzenlenen bir saldırıda 16 ESN savaşçısının katledildiği açıklandı. Nijerya ordusu, paramiliter güçler ve ESN gerillaları arasında çatışmalar halen devam ediyor. Çatışmalar sırasında kaç sivilin öldürüldüğü, kaç sivilin kaçırıldığına dair herhangi bir açıklama yapılmadı.
ULUSLARARASI KOMPLO İLE TUTUKLANDI
Daha öncesinde iki kez tutuklanıp bırakılan Biafra Yerli Halkı ve Doğu Savunma Ağı lideri ve Biafra halkının önderi Nnamdi Kanu ise 2021 tarihinde başka bir ülkede yakalanıp, Nijerya devletine teslim edildi.
Nijerya Ordusu ve ESN gerillaları arasında çatışmalar sürerken, IBOP ve ESN lideri, Biafra halkının önderi Nnamdi Kanu, Haziran 2021 tarihinde, 199 yılında Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın yakalanıp, Türkiye’ye teslim edildiği Kenya’da yine bir uluslararası komplo sonucu yakalanarak Nijerya devletine teslim edildi. Nijerya devleti, Kanu’nun yakalanmasının İnterpol operasyonu olduğunu duyurmuş olsa da, İnterpol Kanu’nun yakalanmasını içeren operasyonu kendilerinin yapmadığını açıkladı.
Kanu’nun tutuklanmasına dair ayrıntılar bugüne kadar açıklanmadı, İnterpol açıklaması sonrası Nijerya devleti de Kanu’nun tutuklanmasında bir rollerinin olmadığını açıkladı.
BOKO HARAM VE PARAMİLİTER GÜÇLER İGBO HALKINA SALDIRDI, TECAVÜZ, KÖY YAKMA YAŞANDI
Biafra halkına yönelik saldırılar sadece Nijerya ordusu ya da paramiliter güçler tarafından yaşanmıyor. İgbo halkının dini inancından dolayı 2002 yılında Nijerya’da kurulan ve IŞİD’e biat ettiğini açıklayan Boko Haram adlı radikal İslamcı örgüt tarafından da defalarca saldırıya uğradılar. Özellikle kadınlara yönelik yapılan bu saldırılar sırasında kaç İgbo kadının Boko Haram üyeleri tarafından kaçırıldığı bilinmiyor. Boko Haram’ın saldırı sadece kadınlara yönelik değildi, İgbo köylerine yönelik yaptıkları saldırılarda yüzlerce İgbo halkının sadece Hristiyan olduğu için katledildiğini örgüt kendi yaptığı açıklamalarda da yer verdi. İlk başlarda Biafra ve çevresinde İgbo halkına yönelik saldırılar düzenleyen örgüt, daha sonra kendisi gibi düşünmeyen Müslüman yerli halka da saldırılar düzenlemeye başlayınca Nijerya ordusunun da hedefine girdi. Eylül 2021 yılında Nijerya ordusu 6 bin Boko Haram üyesinin teslim olduğunu açıkladığından beridir örgütün herhangi bir eylemi duyulmadı.
Biafra’da yaşayan yerel halka yönelik uygulanan savaş suçları ve insan hakları ihlalleri kamuoyunda çok yer edinmemiş olsa da, korkunç boyutlara ulaşmış durumda. Özellikle ESN gerillalarının eylemlerine başlamasıyla artan baskılar sırasında yüzlerce köy, ordu ve paramiliter güçler tarafından yakıldı. İgbo halkı sürgün edilmeye, zorla göç ettirilmeye zorlandı.
ESN gerillalarına ve köylülere yönelik infazlar, saldırılar, özellikle paramiliter güçler tarafından videolara çekilerek sosyal medya platformlarında yayınlanmaya devam ediyor. İgbo halkının çoğunluğu, hem baskılardan hem de gelecek kaygısından dolayı Biafra’yı terk ederek Türkiye dahil başka ülkelere göç etmek zorunda kalıyorlar. Türkiye’de yüzlerle ifade edilen Biafralının yaşadığı ancak bunların siyasi mülteci statüsü alamadığı için kaçak yaşamak zorunda kaldığı belirtiliyor.
BİAFRA HALKI GÖÇE ZORLANDI
Türkiye’de görüştüğümüz Biafralılar, her ne kadar çalışmak için geldiklerini söyleseler de yoğunluklu olarak siyasi baskılardan kaçtıklarını da bir süre sonra açıklıyorlar. Biafra’da özellikle IBOP ve ESN sempatizanı olmak öldürülmek ile eş değer görüldüğünü belirten İgbolar, zaten etnik kimliklerinden dolayı ezildiklerini, iş bulamadıklarını, siyasi olarak ise ölüm ile yüz yüze olduklarını belirterek kaçmaktan başka seçeneklerinin kalmadığını belirtiyor.
Kaçak yaşamanın zorluklarından bahseden Biafralılar, özellikle polisin baskılarından ve geri Nijerya’ya gitmek zorunda kalmaktan çekiniyorlar. Görüştüğümüz Biafralılar kendi güvenlikleri için fotoğraf veya video çekilmesini istemezken, isimlerinin de yazılmasını istemediler. Özellikle polisin yoğun baskısı altında yaşamak zorunda kaldıklarını belirten Biafralı mülteciler, Nijerya devletinin baskısından kaçarak geldikleri Türkiye’de yeniden bir baskı ve göçmen karşıtı saldırılara maruz kaldıklarını, yaşamlarını sürdürmek için zorlandıklarını belirtiyorlar.
TÜRKİYE’DE YÜZLERCE BİAFRALI VAR
Biafra’dan siyasi baskılar sonrası kaçan ve 5 yıldır Türkiye’de yaşayan E.A. Nijerya’da yaşanan siyasi baskıların halen devam ettiğini belirterek, Biafra halkının yoğun bir ekonomik baskı altında da tutulduğunu, açlık sınırı altında yaşam mücadelesi verdiklerini belirtti. E.A. Biafra’ya yaşanılanlara ilişkin şunları söyledi, “Nijerya’da yaşanan siyasi baskı ve ekonomik olarak yaşanan kriz durumundan dolayı Türkiye’ye geldim. 5 yıldır buradayım. Biafra Ulusal Kurtuluş hareketiyle güçlü bir bağım var, zamanında bazı eylemlerin örgütleme sürecine katılmıştım, şu anda da Pazartesi günleri evde oturma eylemine destekte bulunuyorum. Nijerya’nın baskılarına karşı Biafra’nın tarafında olanlar Biafra'da her Pazartesi işe gitmeme ve Nijerya’ya katkıda bulunmama eylemi örgütlüyorlar”
NİJERYA BİR SÖMÜRGE DEVLETİDİR
Nijerya’nın aslında hiçbir zaman bir ulus olmadığını, bir sömürge devleti olduğunu belirten E.A. “Nijerya, hiçbir zaman bir ulus değildi ve olmayacak. Nijerya, Lord Frederick tarafından Fulani'lerin desteğiyle yaratılmış, bizi sömürmeye, zincire vurmaya ve yağmalamaya yarayan bir Britanya kurumu. Biz zaten bağımsızdık ama bu bölgede tek güç olmak isteyen sömürgeci Britanya'ya zarar veriyordu çünkü onlara hizmet etmiyorduk. Bu yüzden Nijerya’nın bizi işgal etmesi için Nijerya'yı sonuna kadar destekledi. Biz Nijerya'da ikinci sınıf vatandaşız. Nijerya bizi yönetimde istemiyor, bugün bile hiçbir üst kademe yönetimde Biafralı yok. Tüm bunlar ayrılmamız için yeterli sebepler.”
BİAFRA VE KÜRT HALKI AYNI ACILARI VE AYNI DİRENİŞİ YAŞIYOR
Biafra ve Kürt halkının mücadelelerinin birbirine benzediğini belirten E.A., Türkiye’ye geldiğinde Kürtlerin yaşamlarını gördüğünde kendi halkının yaşadıklarını gördüğünü ve aynı acıyı hissettiğini belirtti. E.A, sözlerini şöyle sürdürdü, “Kürdistan ve Biafra kurtuluş hareketleri birbirine benziyor. Burada gördüğüm kadarıyla Kürtler de ikinci sınıf vatandaş muamelesi görüyor. Ben daha önce birçok Kürt ile beraber çalıştım. Örneğin bana Türklerle evlenemediklerini, Kürt oldukları için Türk ailelerin kendilerine onay vermediğini söylüyorlardı, bu sorunu biz de Nijerya'da yaşıyoruz. Türk devletinin Kürt şehirlerini bombalaması ve yaptığı katliamlar da Nijerya'nın Biafra'da yaptıklarına oldukça benziyor. Kendimizi savunmak zorundayız.”
TEK TALEBİMİZ BİAFRANIN BAĞIMSIZLIĞI
Nijerya’da tek bir taleplerinin olduğunu, bağımsızlıklarının kabul edilmesini ve Biafra’nın doğal kaynaklarının Biafralılar tarafından yönetilmesi gerektiğini belirten E.A., “Nijerya, bölgemizin kaynaklarını istediği gibi kullanıyor ve bizi hiç umursamıyor. Biafra doğal kaynaklar bakımından en zengin olmasına rağmen bugün Nijerya'nın ekonomik olarak en geri kalmış bölgesi durumunda. Bunun tabii ki politik sebepleri var, bunlar devletin saldırgan politikalarının sonucu.”
TÜRK ORDUSUNUN KÜRTLERE YAPTIĞINI NİJERYA’DA ORDU BİAFRALILARA YAPIYOR
Nijerya ordusunun Biafralılara yaptığını, Türkiye’de Türk ordusunun Kürdistan’da yaptıklarına benzeten, aynı şeyleri yaşadıkları için aslında Kürtlerle bir bağları olduğunu belirten E.A., Doğu Savunma Ağı’nın bu saldırılara karşı kurulduğunu belirtterek şöyle devam etti, “Nijerya ordusu bize karşı ırkçı bir biçimde hareket ediyor. Bölgemize gelip kanunsuzca köyleri yakıyorlar, çiftlikleri ve evleri yok ediyorlar, baş kaldıranları yok ediyorlar. Kaçırılıp kaybedilen veya işkenceyi maruz kalan birçok Biafralı var. Tüm bunlar silahlı kuvvetlerimiz olan Doğu Güvenlik Ağı'nı kurmamıza sebep oldu, en azından artık silahlı bir şekilde kendimizi savunabiliyor ve Nijerya Ordusu'na karşı direniş gösterebiliyoruz. “
İstanbul’da özellikle Aksaray, Esenyurt tarafından yüzlerde Biafralının yaşadığını, hayatta kalmak için çabaladıklarını belirten E.A, Nijerya’da en çok göç eden halkın kendileri olduğunu ve aslında hepsinin Biafra’ya geri dönmeyi hayal ettiğini, bunun için çabaladığını, elber birgün Biafra’nın kurtuluşunu ve bağımsızlığını kazanacaklarını sözlerine ekledi.