Bir açıklama ve seçim ittifakları

Demek ki CHP’nin oluşturduğu dörtlü ittifaka HDP de diğer partiler gibi katılamaz. HDP’nin kendisi bir ittifaktır ve CHP’nin dörtlü ittifakıyla toplu ve ayrı bir ittifak yapabilir.

PKK Yürütme Komitesi 21-24 Nisan tarihleri arasında olağan toplantısını yaptığını ve Kürdistan özgürlük mücadelesinin yaz dönemi hamlesini planladığını açıkladı. Kuşkusuz önümüzdeki haftalar ve aylarda yaşanacak olaylar açısından bu açıklama önemlidir. Söz konusu açıklamadan, PKK’nin kapsamlı ve bütünlüklü bir değerlendirme yaptığı ve gündemdeki her konuya ilişkin somut kararlar aldığı anlaşılmaktadır. Dahası AKP-MHP faşist diktatörlüğünün topyekûn faşist özel savaş kapsamında tüm gücünü seferber ederek saldırdığı bir ortamda PKK’nin böyle bir toplantı yapabilmiş olması da ayrıca daha büyük bir öneme sahiptir. AKP-MHP faşist diktatörlüğünün yürüttüğü topyekûn saldırıların PKK’ye fazla kar etmediği ve onu engelleyemediği anlaşılmaktadır.

PKK açıklamasında öne çıkan en önemli vurgu, kuşkusuz Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan üzerine olanıdır. Çeşitli basın-yayın organları bu gerçeği görmese de, açıklamanın özü budur. Söz konusu açıklamada, PKK toplantısının İmralı’daki durumu özel bir gündem olarak değerlendirdiği belirtilmektedir. İmralı direnişinin tarihi önemi üzerinde durulduğu gibi, Önder Abdullah Öcalan’ın özgür yaşar ve çalışır koşullara kavuşması için yürütülen mücadelelerin de selamlandığı ifade edilmektedir. İmralı’daki mutlak tecrit ve artan baskılara dikkat çeken açıklama, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan ile görüşmelerin yapıldığı biçiminde zaman zaman basında yer alan bilgilerin psikolojik özel savaş kapsamında olduğunu vurgulamaktadır. CPT’nin, iki yıl önce hazırladığı bir raporu Newroz öncesinde açıklamasının da bu kapsamda değerlendirildiğini belirtmektedir. İmralı’daki mutlak tecrit ve ağırlaşan baskı durumuna karşı duyarlılık çağrısı yapan PKK açıklaması, İmralı işkence sisteminin tümden parçalanması ve Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın özgür yaşar ve çalışır koşullara kavuşması için yürütülen mücadele ve eylem kampanyalarının daha da büyütülmesini ve bu çerçevede CPT, aile ve avukatların İmralı’ya gidebilmesinin talep edilmesini istemektedir.

Söz konusu açıklamadan anlaşılmaktadır ki, PKK Yürütme Komitesi toplantısında 24 Haziran’da yapılacak baskın erken seçim de değerlendirilmiş ve bu temelde gereken kararlara ulaşılmıştır. Tüm antifaşist demokratik güçlerin AKP-MHP faşist diktatörlüğünü yıkmaya çağrılması ve ittifakların önemi üzerinde durulması bu gerçeği açıkça göstermektedir. Bu çerçevede PKK, Kürdistanî siyasi güçleri ulusal-demokratik birliğe, Türkiye ve bölgenin tüm devrimci-demokratik güçlerini ise ittifaka çağırmaktadır. 24 Haziran seçimlerinin bu çerçevede bir fırsata dönüştürülmesini istemektedir.

Gerçekten de Erdoğan-Bahçeli ittifakı eliyle Türkiye bir anda erken seçim sürecine sokulmuştur. Söz konusu iki kişinin durmadan “Seçim 2019 Kasım’ında olacak” biçimindeki açıklamalarının bir yalan ve hile olduğu açığa çıkmıştır. Aslında uzun süredir yaptıkları ittifak ve kongrelerle kendilerinin seçime hazırlandığı netleşmiştir. Muhalefeti ise hazırlıksız ve dağınık yakalayarak, adeta baskın tarzı bir seçimle yeniden Tayyip Erdoğan’ın cumhurbaşkanı yapılmasının hesap ve umut edildiği ortaya çıkmıştır. Öyle ki, AKP-MHP dışındaki tüm partiler açısından da söz konusu seçimi kabul etmekten başka çare kalmamıştır. Karşılıklı meydan okumalarla erken seçim süreci resmen başlamış ve cumhurbaşkanı adayları gösterilmiştir.

Belli olduğu gibi, AKP-MHP’nin cumhurbaşkanı adayı Tayyip Erdoğan’dır. Muhalefet partileri ise, ilk tura kendi adaylarıyla katılmayı uygun görmüşler ve adaylarını göstermişlerdir. Kuşkusuz doğru olan da budur ve Tayyip Erdoğan’ın ilk turda seçilmesi bu yöntemle engellenebilir. İkinci tur açısından önem taşıyan elbette ki CHP adayıdır. HDP adayı Selahattin Demirtaş ile İyi Parti adayı Meral Akşener de ikinci tura kalacaklarını iddia etmektedirler. Meral Akşener’i bilemeyiz ama, eğer iyi çalışılırsa Selahattin Demirtaş’ın ikinci tura kalması ve de seçimi kazanması ihtimal dışı değildir. Öncelikle HDP’lilerin ve tüm demokratik güçlerin buna inanması gerekir.

Ancak yine de biz CHP adayı üzerinde duralım. Abdullah Gül, Abdullatif Şener derken, sonunda CHP Muharrem İnce’yi cumhurbaşkanı adayı göstermiştir. Olası bir ikinci turda ve ikinci tura Muharrem İnce’nin kalması durumunda tüm muhalefet partilerinin Muharrem İnce’ye oy vermesi konusunda CHP Yönetimi gereken görüşme ve çalışmaları yapmış mıdır? Eğer yapmamışsa, o zaman mevcut CHP Yönetiminin gizli ve gerçek adayının Tayyip Erdoğan olduğunu söylemek hatalı olmayacaktır. Ancak biz, CHP Yönetiminin bu çalışmaları yaptığını hesap ediyoruz. Örneğin Saadet Partisi, İyi Parti ve DP ile dörtlü ittifak yaptıkları bilgisi basına yansımıştır. Bu durumda söz konusu ittifakın ikinci turda içlerinden kim kalırsa onu destekleme konusunda anlaşmış oldukları kesindir. Eğer bu gerçekse, bu durumda geriye HDP kalmaktadır ki, CHP ittifakının HDP Yönetimi ile de görüşmesi ve onun desteğini de alması başarısı için şarttır. Böyle yapmazsa, o zaman mevcut CHP Yönetimini “Tayyip Erdoğan’ın seçilmesini istemekle” suçlamak hatalı olmayacaktır.

Mevcut durumda 24 Haziran seçimine iki ittifak ve bir de HDP girmektedir. Aslında HDP de bir ittifaktır; antifaşist demokratik güçlerin ittifakıdır. HDP içinde de birçok farklı parti ve ayrı görüşü olan şahsiyet vardır. Ayrıca sendikalar, sivil toplum örgütleri, kadın ve gençlik örgütleri de HDP içinde birlikte siyaset yapmaktadır. AKP-MHP’ninkini açık faşist ittifak ve CHP’ninkini de gizli faşist ittifak sayarsak, HDP’ninki de demokratik ittifak olmaktadır. Türkiye’ye gerçek demokrasiyi ancak HDP getirebilecektir.

Aslında 24 Haziran seçimi için oluşan ittifaklar uygundur ve Türkiye’deki partilerin gerçeğini yansıtmaktadır. Bu durumda bazı HDP’lilerin ve yazarların CHP-SP-İyi Parti-DP ittifakını eleştirmeleri doğru ve anlamlı değildir. Çünkü söz konusu eleştiriler, neden HDP’nin de bu ittifaka dahil edilmediği noktası üzerinedir. Bizce ittifak değil, söz konusu eleştiri ve talep yanlıştır. Birincisi, eğilim olarak HDP’nin söz konusu ittifaka diğerleri gibi katılması mümkün değildir. Eğer öyle yaparsa, o zaman HDP olmaktan çıkar ve onlardan birisi gibi olur. İkincisi ise, HDP’nin diğer partiler gibi seçim barajını aşmak için benzer bir ittifaka ihtiyacı yoktur. HDP daha önceki iki seçimde söz konusu barajı aşmış bir partidir ve sonrasında oyları azalmamış, tersine daha çok artmıştır. Bu nedenle HDP’yi baraj sorunlu görmek ve göstermek hem yanlış, hem de HDP’ye hakarettir.

Demek ki CHP’nin oluşturduğu dörtlü ittifaka HDP de diğer partiler gibi katılamaz. HDP’nin kendisi bir ittifaktır ve CHP’nin dörtlü ittifakıyla toplu ve ayrı bir ittifak yapabilir. Böyle bir ittifak da, ikinci turda AKP-MHP ittifakına karşı mutlaka yapılmalıdır. İkinci tura hangi aday kalırsa onun etrafında Tayyip Erdoğan’a karşı birleşilmelidir. Gerçek antifaşistlik ve gerçek Tayyip karşıtlığı ancak bu biçimde belli olur. Bunun dışındakiler ya gizli Tayyipçilik olarak ifade edilebilir, ya da apolitik dar grupçuluk olarak tanımlanabilir. Demokratik güçler, yani HDP ittifakı böyle bir duruma elbette düşmez ve de düşmemelidir.

O halde seçim bloklaşması tam ve doğru olmuştur. Her üç blok, OHAL faşizmi ve AKP-MHP faşist diktatörlüğünün baskısı ve hilesi altında seçime girmektedir. Bundan yakınmak yerine, daha çok çalışma, gerçekleri halka götürme ve doğru politika izleme temelinde seçimi kazanmaya yoğunlaşmak en doğrusudur. Hem CHP ve hem de HDP bloku elbette AKP-MHP açık faşist ittifakını eleştirmeyi birinci gündem yapacaktır. İlk tur mücadelesi yürütülürken ikinci turu unutmamak ve Erdoğan-Bahçeli ikilisinin psikolojik tahriklerine gelmemek gerekir. Bu temelde 24 Haziran seçimi faşist diktatörlüğün ömrünün uzadığı değil, tersine yıkıldığı bir olay haline getirilebilir. 

Kaynak: Yeni Özgür Politika