Bir yevmiye beş litre yağ almaya yetmiyor

İnşaat işçisi Osman, asgari ücretten 500 lira fazla alıyor. Daha önce maaşlarda iyileştirme yapılacağı söylenmiş ama vazgeçilmiş. Öte yandan işçilerin aldıkları bir yevmiye parası ile 5 litrelik bir ayçiçeği yağı bile alınmıyor.

Artan enflasyon karşısında birçok ücret erirken taban olan asgari ücret de ocakta aldığı yüzde 50’lik artışın üzerinde geçen kısa sürede aynı akamete uğradı. AKP’li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan yeni bir iyileştirmeden söz etse de Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Bilgin, asgari ücrete net zammın yapıldığını, ek zammın gündemde olmadığını açıkladı.

YAPIYORUZ DİYORLAR, YAPMIYORLAR

Enflasyonun hızlı tırmanışı karşısında ise halk gün geçtikçe fakirleşmeye devam ediyor. 24 yaşındaki inşaat işçisi Osman da bunlarda biri.

Osman, İstanbul’daki dev inşaat şantiyelerinden birinde çalışıyor. Günde 8 saat çalışan Osman, şantiyede kalıyor. Maaşı ise 4 bin 500 lira olan asgari ücretten sadece 500 lira fazla. Asgari ücrete ikinci bir zam yapılmayacağı hakkında ne düşündüğünü sorduğumuz Osman, kendilerine de zam gelmeyeceğini anlatıyor: “Ben 5 bin lira maaş alıyorum. Bize de iyileştirme yapılmayacak. Başta 18 Mayıs'tan sonra bir zam daha yapılacak dediler. Fakat birkaç gün önce o da yapılmayacak dediler. Gerekçe açıklamıyorlar. Yapıyoruz diyorlar, yapmıyorlar.”

14 YILDIR ÇALIŞIYORUM BİR DİKİLİ AĞACIM YOK

Osman, İstanbul’da bekar bir işçi ama asgari ücretin çok az üzerindeki bir maaşla bu şehirde yaşamanın imkansız olduğunu dile getiriyor. Çünkü kendisi de evde değil şantiyede kalıyor, zira bu maaşla ev tutma imkanı yok.

Ailesine arada para yollamaya çalıştığını söylüyor ama o da her zaman mümkün olmuyor diye de ekliyor: “İstanbul çok pahalı bir şehir, yol ücretlerine de zam yaptılar. Bu haliyle bile ayda 1000 TL yola gidiyordu, çünkü ben sendikalıyım git gel yapıyoruz sendika çalışmaları için. Masrafımız şimdiden daha da arttı. Hani bekar halinle o parayı ne yapıyorsun dersen, berber olmuş 100 TL, üzerimdeki gömlek 150 TL. Misal, ayçiçek yağının beş litresi 235 lira, bizim yevmiye ise 160 lira. Bir yevmiye, beş litre yağ etmiyor.

Tamam, şantiyede yiyip içiyorum ama yediğimiz de yemek değil. Öte yandan şantiye de bize yemek vermese zaten aç kaldık. Aileme de yollayamıyorum. Yani üç beş kuruş bir şey yollarsam aileme, olur ama yollayamıyorum. Faturalarımıza ve karın tokluğuna çalışıyoruz, başka bir şeye çalışmıyoruz. Kendi faturalarımıza, sarayın faturalarına. Arada bir işte bindiğimiz minibüse ve yine sarayın araç filolarına falan çalışıyoruz. 24 yaşındayım, 14 yıldır çalışıyorum, 10 yaşından beri çeşitli işlerde çalıştım. Beş yıldır da inşaatlarda çalışıyorum. Dikili bir ağacım yok bu dünyada. Daha da çalışacağım ve olmayacak bir dikili ağacım. Çünkü üç gün çalışmasam dördüncü gün açım.”

AYLIK 200 LİRA TAKSİDİ BİLE ÖDEYEMEDİM

Osman geçen yıl bir kredi çekiyor fakat 200 lira olan taksitleri ödemekte zorlanıyor.

Aldığı maaş bekar hayatında bile eriyip giderken çalışma koşulları ise son derece ağır ve güvencesiz: “Geçen yıl ihtiyaç kredisi çektim. Çok değil, maaşım kadar ama ödeyemedim. Şimdi banka tüm hesaplarıma el koydu. Tek maaşla ödesem 2 ay aç kalırım. Yapılandırmaya götürdüm. Aylık 200 lira taksite bağladım. O 200 lirayı da ödeyemedim. Aylık 200 lira ödeyemez mi insan! Ödeyemedik, ne yapalım?

Sabah sekizde işe gidiyoruz, önümüze koyuyorlar üç beş parça zeytin, bir parça peynir. Yiyorsun ve çalışıyorsun. Zaten iş güvenliği yok. İskeleye çıkarken emniyet kemeri giyiliyor. Tamam, kemer giyiyorsun ama halat vermiyor sana. İstiyorsun, ‘gerek yok’ diyor. ‘Ne yapacaksın’ diyorlar. Geçen ay bir işçi yaşamını yitirmişti yine. Üzerine beton blokunun düşmesiyle… Ama haberi çok fazla yayılmıyor, çünkü 30 bin tane işçi var. Örgütlülük olmayınca biz de çok görmüyoruz, duymuyoruz.

Kaldı ki zaten mesela şantiyede iş cinayeti yaşandığı zaman o alanı sınırlandırıyorlar. Polis gelmiyor, savcılık gelmiyor, hemen cenazeyi kaçırıyorlar. Bulunduğu yerdeki kanları da işçilere yıkatıyorlar. Ne bir basına yansıyor, ne başka bir şeye. Ama işe girerken 20 tane kağıt imzalatıyor sana. Kişisel koruyucu donanım verdik diyor sana ama hiçbirini vermiyor. Sadece üç parçasını veriyor. Yarın öbür gün başına bir şey geldiğinde de biz verdik, kullanmadılar, diyor. Kendi ihmalinden öldü, diyor. Mesela bir kere itiraz ettik. Ben dedim yani, bunların hepsini verin de öyle imzalayalım. İmzalamazsan bunu imzalayacak çok kişi var deyip kapıyı gösteriyorlar.”