Bu korku faşizmi bitirir

KCK Yürütme Konseyi Üyesi Mustafa Karasu'nun Yeni Özgür Politika gazetesi için kaleme aldığı makale...

Cumartesi Annelerinin Galatasaray Meydanı’nda toplanmasına tahammül edilmedi. Faşizm halkın Cumartesi Annelerini desteklemesinden korkarak annelere saldırdı. AKP iktidarının ve Tayyip Erdoğan’ın nasıl bir faşist karakterde olduğu en iyi biçimde bu olayda görüldü. Cumartesi Annelerine saldırı Tayyip Erdoğan’ın faşist diktatörlüğünün ömrünün uzun olamayacağını göstermiştir.

Türkiye’de insan hakları mücadelesinde annelerin, kadınların yeri fazlasıyla vardır. Didar Şensoy ve Leman Fırtına insan hakları mücadelesinde önemli bir yere sahiptir. Zulüm, işkence ve katliamlar karşısında en fazla da ana yüreği ve kadın vicdanı tutumunu ortaya koyar. 12 Eylül faşizmine karşı ilk direnişi de analar göstermiştir. Zindanlardaki evlatlarını dışarıda ilk destekleyenler, çocuklarını ve kardeşlerini ilk sahiplenenler analar ve kadınlar olmuştur. Cumartesi Anneleri ise bu mücadelenin sembolü haline gelmiştir. Belki Galatasaray Meydanı’nda oturmaları 700 haftadır. Ancak 1995 öncesi yıllarda da hep insan hakları mücadelesinin en önünde oldular. Faşizme karşı mücadelenin vicdanı olarak bu mücadelenin süreklileşmesini sağladırlar.

İnsan hakları mücadelesine ilk önce öncülük edenler tutsakların anneleri, kardeşleri ve babaları olurken, 1990’lı yıllardan itibaren bu mücadelenin öncülüğünü kayıp yakınları aldı. İnsan hakları derneğiyle Yakay-Der kayıpların bulunması, cinayetlerin suçlularının açığa çıkarılması konusunda önemli çaba harcadılar. Bu tutumlarıyla Türkiye’de faşizm gerçeğini hep hatırlattılar. Faşizmin uygulamalarını unutturmadılar, toplumun hafızasına kazıdılar. ‘Unutmak ihanettir’ sözünü faşizmin suçlarını unutturmayarak anlamlı kıldılar. Bu tutumlarıyla ihanetin kapılarına kilit vurdular. Eğer bugün hala faşizme karşı mücadele veriliyorsa, bu mücadele yetersizlikleriyle kesintisiz olarak sürüyorsa bunda Cumartesi Annelerinin rolü büyüktür. Faşizme karşı mücadelenin en temel moral kaynağı bu on yıllar içinde Cumartesi Anneleri olmuştur.

Cumartesi Annelerinin eylem biçimlerine yumuşak denilerek küçümsenmemelidir. Mücadelede en temel güç meşruiyet ve moral değerlerdir. Savaşları kazandıran temel etken budur. Bu temel etkenler konusunda güçlü olanlar kazanır, moral değerleri ve meşruiyeti olmayanlar ise kaybeder. Bu çerçeveden bakıldığında faşizme karşı mücadelede Cumartesi Annelerinin önemli rolü olmuştur. Vicdan ve ahlak karşısında hiçbir güç duramaz. Özellikle bu vicdan ve ahlakı analar temsil ediyorsa bunun karşısında durmak, bunun karşısında kazanmak kolay değildir. Bu açıdan Cumartesi Annelerine saldıran AKP iktidarının ömrünün uzun olmayacağını söylüyoruz.

700. hafta eyleminin yasaklanması faşizmin korkusunu ortaya koyuyor. Tüm faşistler sürekli korkuyla yaşarlar. Eğer 700. haftada Galatasaray Meydanı’nda oturmak isteyenlere saldırılmışsa bunun nedeni faşizmin kalesinde gedik açılması korkusudur. Bu nedenle Boğaziçi Üniversitesinde öğrencilerin çok masumane bir eylem yapmasından da korkmuşlardır. Akademisyenlerin açıklamalarından korkmuşlardır. Bunlar belki radikal eylemler değildir, ancak toplumun vicdanını oluşturmada ve harekete geçirmede etkili olduğunu bildiklerinden annelerin, akademisyenlerin ve öğrencilerin eylemlerinden korkmaktadırlar.

Saldırıya gerekçe olarak yine PKK gösterilmiş! Aslında kayıplardan, faili meçhul cinayetlerden en fazla etkilenenler Kürtler olduğu için tabi ki bu eylemlere sahip çıkacaklardır. Bundan daha doğal bir şey olamaz. Kürt halkına da her yerde saldırı yapıldığından, baskı uygulandığından Kürtlerin böyle bir eyleme toplu katılmaları engellenmiştir. PKK ve terörizm dedikleri de Kürt anaları, babaları ve babalarının ve kardeşlerinin kemiklerini arayan gençlerdir. Öte yandan Cumartesi Anneleri Türkiye halklarıyla Kürt halkının ortak mücadele platformudur. Cumartesi Anneleri şahsında Galatasaray Meydanı halkların kardeşliğinin ve ortak mücadelesinin mayalandığı mekandır. Bu açıdan 700. haftada halkların kardeşliği ve ortak mücadele platformu olacak böyle bir araya gelişten korkmuşlardır. Eğer zayıf geçeceğini düşünmüş olsalardı, böyle bir tutum takınmazlardı. Ancak korkunun ecele faydası yoktur. Su akacak yatağını bulacaktır.

Cumartesi Anneleri zulmün de, mücadelenin de hafızasıdırlar. Bu açıdan anaların mücadelesi dün olduğu gibi bugünde faşizme karşı mücadeleye büyük güç katmaktadırlar. Zaten bir mücadele toplum vicdanını ayaklandırmaz ve öfkesini açığa çıkarmazsa başarılı olamaz. Mücadelenin kilit noktası, şifresi ve başarı zemini budur. Bunu anlamayanlar, toplum vicdanını ayağa kaldırıp öfkesini açığa çıkaramayanlar faşizme ve egemen güçlere karşı mücadelede başarılı olamazlar. Devrimci mücadelede sanatın ve edebiyatın büyük rolünden söz edilir. Bu nedenle edebiyatı ve sanatı güçlü olan devrimler daha başarılı olur. Kuşkusuz edebiyat bir rolünü böyle oynarken diğer rolünü de özgürlük, demokrasi ve yaşam ölçülerini yükselterek oynar. Cumartesi Anneleri bir yönüyle sanat ve edebiyatın rolünü oynamaktadırlar. Zaten Cumartesi Annelerine en fazla destek verenler de sanatçılar ve edebiyatçılardır. Onların yaşam hikayelerinin hepsi sanatçıları ilgilendiren birer romandır. Cumartesi Annelerinin yaşamı sanatçıların vicdanını da ayaklandırmaktadır. Sanat ve edebiyatın toplum için ne kadar önemli olduğunu Cumartesi Anneleri aracılığıyla bir daha hissetmişlerdir.

Cumartesi Annelerine saldırı Türkiye gerçeğini tüm çıplaklığıyla gözler önüne sermiştir. Demokrasi güçlerinin birliği ve anti-faşist mücadelenin ne kadar gerekli olduğu bir daha görülmüştür. Cumartesi Annelerine yönelik saldırıdan çıkarılacak en önemli sonuç budur. Demokrasi güçlerinin birliğini sağlamadan, ortak mücadele vermeden Cumartesi Annelerine yönelik saldırıya tepki göstermenin anlamı olmaz. Bu saldırı faşizmin sınırlarıdır. Bu noktada anti-faşist mücadele örgütlenmeyecekse ne zaman örgütlenecek.

Cumartesi Anneleri 700. haftada herkesi bir araya getirdi. Hatta 700. haftada herkese çağrı yapılması, faşizme karşı birlik ve ortak mücadele çağrısıydı. AKP faşizminin saldırısı bu çağrıyı daha acil ve önemli hale getirmiştir. O zaman tüm demokrasi güçlerine de toplum vicdanı olan anaların çağrısına uymak kalıyor.