CHP’nin AKP’yi rahatlatması ve HDP’nin öne çıkan rolü

Tayyip Erdoğan bile seçilmeyi garanti altına almak için MHP ile ittifak yapmıştır. Eğer Cumhurbaşkanlığı seçimi yeni koşullarda olmasaydı böyle bir ittifaka bu kadar sarılmazdı.

Şu açığa çıkmıştır. CHP söylemde ortaya koyduğu gibi Erdoğan ve AKP-MHP iktidarını düşürme yaklaşımı içinde değildir. Süreçleri doğru okumayan dogmatik bir siyasi anlayışa sahiptir. Cumhurbaşkanlığı adayının tespitinde ortaya koyduğu basiretsizlik bunu gözler önüne sermiştir. Hâlbuki Cumhurbaşkanlığı seçimi yeni koşullarda farklı bir seçim mühendisliği ve ittifakını gerektirmektedir. Meclis seçimlerinde olduğu gibi aldığı oya göre milletvekili seçilmiyor. %50 oy almak gerekiyor. Bu da CHP gibi hiçbir zaman %42’nin üzerine çıkmamış bir parti için ittifak zorunluluğunu dayatıyor. Tayyip Erdoğan bile seçilmeyi garanti altına almak için MHP ile ittifak yapmıştır. Eğer Cumhurbaşkanlığı seçimi yeni koşullarda olmasaydı böyle bir ittifaka bu kadar sarılmazdı.

Muharrem İnce CHP içinde en uygun aday olabilir. Mevcut durumda CHP içinde en uygun adayı seçmek önemli değildi. Bu yaklaşım zaten bugünkü siyasi durumu anlamamanın bir ifadesidir. Hele Tayyip Erdoğan ve AKP-MHP iktidarını devirme ve yarattığı olumsuzlukları giderme bir geçiş aşamasını gerektiriyorsa aday seçimine daha fazla dikkat edilmesi gerekiyordu. CHP'de uygun aday kim olacak sorusunu cevap arandıysa o zaman bazılarının söylediği gibi Kılıçdaroğlu aday olmalıydı. Kılıçdaroğlu’nun aday olması uygun değildi, çünkü%50’ye Kılıçdaroğlu profili ile ya da sadece CHP oylarıyla ulaşılamazdı. Bu nedenle doğrusu hem CHP’lilerin hem de CHP dışındaki siyasi çevrelerden oy olacak bir adaya ihtiyaç vardı. Bu yapılmamış, sadece CHP oylarını alacak; CHP dışındaki kesimlere %50’yi aşacak bir düzeyde seslenemeyecek bir aday gösterilmiştir. Buna kesinlikle basiret bağlanması denir. Siyasi anlamı da Erdoğan'ı devirme gibi bir temel kaygının taşınmadığıdır.

Herhalde Muharrem İnce CHP içinde Kürtlerin soğuk bakmayacağı biri olarak görülmüş. Dokunulmazlıklara karşı çıktığı ve son zamanlarda Kürtler tarafından olumsuz yaklaşılmayacak söylemler de kullanması nedeniyle tercih edilmiş olabilir. Ancak ikinci turda %50’ye ulaşmak için Kürtler dışındaki çevrelerden de oy alabilecek bir aday profili gerekirdi. Şimdi öyle bir aday gösterildi ki 2. tura kalması bile garanti değil. Kürtler ve demokrasi güçleri Selahattin Demirtaş’a destek verecek. Saadet kendi adayını gösterdi. Eğer Meral Akşener söylendiği gibi CHP ve AKP’den de biraz oy kaparsa Meral Akşener’de 2. tura kalabilir. Öte yandan kapsayıcı bir aday olmadığından dolayı daha kapsayıcı olan Selahattin Demirtaş’ın 2. tura kalması ihtimali de yükselmiştir. CHP kapsayıcı bir aday göstermeyerek bırakalım Cumhurbaşkanlığı’nı kazanacak bir adayın tarafında yer alması adayını 2. tura bile taşıyamayabilir.

Aslında CHP kendi içinde kapsayıcı bir aday tartışması da yaptı. Hatta Kılıçdaroğlu’nun kapsayıcı bir adaydan yana olduğu bile söylendi. Anlaşılıyor ki CHP içindeki doğmatik, ‘bizim içimizden neden aday çıkarılmıyor’ gibi sanki herkesten daha fazla CHP’li gözükenler CHP’ye Cumhurbaşkanlığı adayı konusunda inisiyatif kaybettirmiş ve geri duruma düşürmüşlerdir. Bunların Erdoğan'ı düşürme kaygısı yerine CHP’lilik kompleksi taşıyan ve farklı aday çıkarsa CHP içini karıştırma pozisyonunda olan çevreler olduğu anlaşılmaktadır. Hatta Erdoğan'ı 2003 yılında başbakan olmasının önünü açan, 7 Haziran seçimlerinden sonra çoğulcu ulus anlayışının geleceğini görerek kendisi gibi tekçi ulus anlayışında olan Erdoğan’la görüşen Deniz Baykal’ın da bu durumda rolü olduğu düşünülebilir. Hatta Kılıçdaroğlu’nun Baykal’ı ziyaret etmesinden sonra faklı çevrelerin oyunu alacak aday arayışından vazgeçildiği söylenmektedir. Bilemeyiz belki de CHP dışından bir aday arayışından vazgeçilmesi böyle bir ziyaret sürecinde denk gelmiş olabilir ya da Erdoğan’ın Cumhurbaşkanı olmasını tercih eden bazı ulusalcı çevrelerin telkiniyle bir CHP’li aday gösterilmiştir. Özcesi Kılıçdaroğlu farklı bir aday gösterme eğilimi içinde olsa da liderlik özelliği bulunmadığından önemli bir seçim sürecinde gereken iradeyi ortaya koyamamıştır. Zaten CHP'nin AKP karşısında hem zayıf hem etkisiz kalması Kılıçdaroğlu karakteriyle bağlantılıdır. Aslında AKP'yi hep iktidarda tutan bir yönüyle de Kılıçdaroğlu’nun sürekli farklı biçimlerde CHP’yi AKP'ye yedekleme politikaları olmuştur. Cumhurbaşkanlığı adayı tespitinde yine bu duruma düşmüştür.

CHP'nin hem HDP'yi dışarda tutup 4 partili ittifak kurması hem de Cumhurbaşkanlığı seçiminde dar ve dogmatik yaklaşması demokrasi güçlerinin HDP'yi daha fazla desteklemesini zorunlu hale getirmiştir. Artık HDP hem Cumhurbaşkanlığı hem de meclis seçimlerinde güçlü çıkmadan Türkiye siyaseti üzerinde demokratik bir etkide bulunmak mümkün değildir. Bu dönemde sadece HDP Türkiye'nin demokratik birikimine sahip çıkabilir; AKP-MHP faşizmini geriletip demokratikleşme mücadelesinde rol oynayabilir. Bu açıdan demokrasi güçlerinin bu seçim sürecinde HDP etrafında toplanmaları tarihi önemde bir sorumluluk haline gelmiştir. Sadece HDP etrafında demokrasi güçlerin toplanması faşizmini geriletebilir. CHP'nin oluşturduğu ittifakı da AKP-MHP faşizminin yedeği olma durumundan çıkarabilir.