Cumartesi Anneleri, polis engelini tanımadı

Cumartesi Anneleri'nin eylemini polis engellemek istedi. Anneler ve kitle ise 'yasağı' tanımayarak, katledilenlerin hesabını sormaya devam etti.

Devlet güçleri tarafından katledilen ve kaybedilenlerin akıbetini sormak ve faillerin yargılanması talebiyle her hafta Galatasaray Meydanı’nda bir araya gelen Cumartesi Anneleri'nin 701'inci hafta eylemi polis tarafından engellenmek istendi. İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi’nde bir araya gelen Cumartesi Anneleri'ne HDP ve CHP milletvekilleri de destek verdi. Kitle, Galatasaray Meydanı’na doğru yürüyüşe geçti. Kitlenin önün İstiklal Caddesi’ne çıkan Büyük Parmak Kapı Sokağı'nda kesen polis, meydana izin vermeyeceklerini söyledi.

Polisler eylemin 'yasaklandığını' belirterek, açıklama yapılacaksa İHD'de yapılmasını dayattı. Cumartesi İnsanları da yasak kararının kendilerine tebliğ edilmediğini ifade ettiler. Bunun üzerine polis eylemin idari makamlarca engellendiğini ileri sürerken, idari makamın neresi olduğu belirtilmedi.

MEHMET ERTAK’IN AKIBETİ SORULDU

Bunun üzerine Cumartesi İnsanları, oturma eylemi başlattı. Galatasaray’a izin verilmediyse eylemelerini oldukları yerde yapacaklarını belirten Cumartesi Anneleri, 20 Ağustos 1992’de gözaltına alındıktan sonra kaybedilen Mehmet Ertak’ın akıbetini sordu. Açıklamayı Cumartesi İnsanı Maside Ocak yaptı.

Ocak, şunları ifade etti:

"701 haftadır, kayıplarımızın akıbeti açıklanmadığı için, mezar yerleri gizlendiği için, suçlular bilinmelerine rağmen cezalandırılmadıkları için Galatasaray’dayız. 701 haftadır, hak talep edenlere yönelmiş her türden şiddeti bertaraf etmekle ve adaleti sağlamakla görevli olan devletin, kendi yarattığı inkar, baskı ve şiddet ortamında hukuka, hakikate ve adalete ulaşamadığımız için Galatasaray’dayız. 701 haftadır, eksilmeyen yasımız, bitmeyen bekleyişimiz, tükenmeyen umudumuz, solmayan karanfilimizle Galatasaray’dayız.”

HİKÂYESİ

Şırnak'a bağlı Rezuk Mezrasında yaşayan 32 yaşındaki 4 çocuk babası Mehmet Ertak’ın, bölgedeki bir kömür ocağında işçi olarak çalıştığını hatırlatan Ocak, “Mehmet Ertak daha önce 2 kez gözaltına alınarak ağır işkenceler gördükten sonra serbest bırakılmıştı. 20 Ağustos 1992 tarihinde, aynı iş yerinde çalıştıkları 3 akrabası ile birlikte işten eve dönmek üzere yola çıktı. Bindikleri araç kontrol noktasında resmi giyimli polislerce durduruldu. Kimlik kontrolü sonrasında Mehmet Ertak gözaltına alınarak Şırnak Emniyet Müdürlüğü’ne götürüldü. Beraberinde bulunan 3 akrabası Mehmet Ertak'ın gözaltına alındığına, 6 kişi de gözaltında işkence edilirken gördüğüne tanıklık etti” dedi. Baba İsmail Ertak’ın savcılığa başvurduğunu ve tanıkların gördüklerini savcıya anlattığını dile getiren Ocak, olayın soru önergeleriyle Meclis'e taşındığını ancak ailenin yaptığı tüm başvurular sonuçsuz kaldığını ve Ertak’ın gözaltına alındığının inkar edildiğini ifade etti.

Ocak, “Şırnak Emniyet Müdürlüğü emrinde ‘sorgu elemanı’ olarak çalışan JİTEM personeli Murat İpek, 1997 yılında yaptığı itiraflarında, ‘Mehmet Ertak’ı Şırnak Emniyet Müdürü Necati Altuntaş ve Terörle Mücadele Şubesi Müdürü Mehmet Kaplan'ın emriyle öldürüp gömdük’ dedi. Yaptıkları tüm infazların dönemin OHAL Valisi Ünal Erkan’ın bilgisi dahilinde gerçekleştiğini söyledi” diyerek, iç hukukta sonuç alınamayan dosyanın Avukat Tahir Elçi tarafından Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne taşındığını vurguladı. Ocak, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin, Mehmet Ertak’ın gözaltında ölümünden ve bedeninin kaybedilmesinden hükûmetin sorumlu olduğu ve buna devlet yetkililerinin neden olduğu sonucuna vardığını ve Türkiye'yi oy birliği ile mahkûm ettiğini anımsattı.

Mehmet Ertak’ın kaybedilmesinden sorumlu olanları sıralayan Ocak, “Mehmet Ertak’ın akıbeti açıklanıncaya ve onu kaybedenler evrensel hukuka uygun olarak yargılanıncaya kadar bu dosya bizim için kapanmayacak. Bu davanın avukatı Tahir Elçi de Mehmet Ertak gibi katledildi ve 143 haftadır dosyasında hiçbir ilerleme kaydedilmedi. Mehmet Ertak ve Tahir Elçi için adalet istemekten vazgeçmeyeceğiz” diye belirtti.

Açıklama yapıldığı esnada polisler sık sık “Dağılın, yoksa müdahale ederiz” şeklinde anons yaparak tehdit etti. Açıklamanın ardından kitle tekrardan İHD’ye geçti. Eyleme destek için gelen çok sayıda siyasi parti temsilcisi ve halk, İHD önünde bekleyişlerini sürdürerek destek mesajlarını iletti.

Ayrıca İstiklal Caddesi’nde bulunan CHP Beyoğlu ilçe binasından ise, Ahmet Kaya’nın Cumartesi Anneleri için seslendirdiği “Beni bul anne” şarkısını hoparlörle sokakta dinletildi.