Deli gömleğini çıkarıp atmak

Kürtler Sur’un, Cizre’nin, Nusaybin’in, Şırnak’ın ve diğer Kürt şehirlerinin yakılıp yıkılmasını, yüzlerce sivilin katledilmesini unutmayacaktır.

Kürdistan'da şiddetli bir savaş sürüyor. Türk devleti demokratikleşip Kürt sorunu çözülene kadar da bu savaş sürecektir. Onlarca yıldır süren Kürt halkının özgürlük mücadelesi o kadar derinlere kök salmıştır ki hiçbir savaş rüzgârı bu mücadelenin amacına ulaşmasını engelleyemez. Türk devleti doğanın var olma iradesine karşı savaş açmıştır. Eğer doğa ve insanlık varsa bu mücadele başarıya ulaşacaktır. Bu açıdan AKP-MHP faşizminin şöyle vurduk, şöyle ezdik bağırışları kendini tüketmekten başka bir sonuç vermeyecektir.

AKP-MHP faşizmi 24 Haziran’da seçim yapma kararı almıştır. Olağan Üstü Hal koşullarında seçimi kazanacağını hesaplayarak halkın önüne sandık koyacaklar. Nasıl ki 12 Eylül anayasası halka zorla kabul ettirildiyse şimdi de öyle bir seçim düşünüyorlar. Herhalde Saddam Hüseyin gibi her koşulda kazanacaklarını düşünüyorlar. Hesapları doğru çıkabilir. Çünkü Efrin’e karşı açtıkları savaşı beka sorunu olarak gösterdikleri gibi 24 Haziran’ı da böyle görüyorlar. Tüm muhalif güçler Efrin’deki Kürtler gibi düşman görülüyor. Zaten şimdi de ‘15 Temmuz’da yapamadıklarını 24 Haziran’da yapmak istiyorlar’ propagandası yaparak Erdoğan ve AKP-MHP ittifakı dışında seçime katılmak isteyenleri Fettullahçılar gibi ezmek istiyorlar. Muhalifler 15 Temmuz darbesi yapanlar gibi gösterilerse tutumda darbecilere karşı gösterilen gibi olur. Öyle ki şuna da değmiş olabilir, şu da ilişkili olmuş olabilir diye kendisi dışında herkesi Fettullahçı gösterip zindanlara atıyorlar. Zaten Kürtler hakkında PKK ile şöyle ilişkilidir denilerek tutuklama gerekçesi bulunmaktadır.

Seçimlere öyle zor koşullarda giriliyor ki. Normal düşünen herkes bu seçimlerde Erdoğan ve AKP-MHP ittifakı dışında kimse kazanamaz der. Hatta böyle bir seçime girmeyi faşizmi meşrulaştırmak olarak değerlendirir. Kimse de bu değerlendirmeye itiraz edemez. Çünkü kim bu koşullarda yapılacak seçime adil ve eşit der! Ancak AKP-MHP faşizmi bir deli gömleği gibi Türkiye halklarının üstüne öyle çöreklendi ki. AKP tabanı bile huzursuz hale geldi. Türkiye'deki durumdan normal bir insanın memnun olması mümkün değil. 12 Eylül faşizmi bile toplumda böyle bir huzursuzluk yaratamamıştır. AKP-MHP iktidarının yaptıkları baskı ve zulümden öte bir şeydir. Öyle ki tüm toplumun psikolojisini bozmuştur. Komşusuyla, çevresiyle kavgalı hale gelen mutsuz bir insanlar topluluğu var. 12 Eylül faşizmi bir devlet olarak toplumun üzerinde baskı kurmuştur ama toplumu kendi içinde bu kadar yabancılaşan hale getirmemiştir. AKP-MHP faşizminin yarattığı durum iç savaşlarda bile zor görülür.

İşte bu AKP-MHP iktidarına karşı sadece Kürtlerde değil Türkiye toplumunda bile ciddi bir rahatsızlık var. Tepki var. Mevut Türkiye halinin AKP iktidarında nemalananları bile çok mutlu ettiği söylenemez. Siyaset sınıfı toplum nezdinde hiç bu düzeyde itibarını yitirmemişti. Farklı siyasetçiler, farklı siyasi görüşleri olan kesimler olmaktan çıkmıştır. Bir partinin tabanı diğer partinin yöneticilerini yok olması gereken düşmanları olarak görüyor. Toplum da bir birini saf dışı edilmesi gereken kesimler olarak görüyor. Bunu yaratan da mevcut iktidardır; özellikle de Tayyip Erdoğan. Şimdi böyle bir ortamda Tayyip Erdoğan ve AKP-MHP ittifakının kazanması garanti olabilir mi? Garanti olmadığı Tayyip Erdoğan, Devlet Bahçeli ve bu ittifakın ruh haline bakılarak görülebilir.

Sandığa gidildiğinde Türkiye'nin bu halini göz önüne getirerek Tayyip Erdoğan ve mevcut ittifaktan kurtulmak isteyenler çoğunluk haline gelebilir. Hatta önceleri sandığa gidip oy vermemiş kişiler bile sandığa Tayyip Erdoğan'ın devrilmesi için gidebilir. Çünkü insanlar deliler ülkesinde yaşar hale gelmiştir. Üzerlerinde bir deli gömleği vardır. Tayyip Erdoğan toplumdaki ruh halini de görmüş olmalı ki ‘dertleri beni düşürmek’ demiş. Böyle söylemiş, çünkü bu deli gömleği çıkarılıp atılmadan Türkiye'de hiçbir akıllı işi yapılamaz. Kaldı ki faşist iktidarın devrilmesi insanlık ve toplum için en büyük projedir. Demokrasiden büyük proje ve program olabilir mi? Kaldı ki AKP iktidarı demokrasi getireceğim diye iktidara gelmiştir. Yolsuzlukları, haksızlıkları engelleyeceğim diye gelmiştir. Şimdi ise demokrasi düşmanı ve baştan aşağı haksızlık iktidarı haline gelmiştir. Demokrasi ve adalet değerleri de onu götürecektir;

Normal koşullarda başka partiler kazanılamaz denilen seçimi 24 Haziran’da Tayyip Erdoğan ve AKP-MHP ittifakı dışındakiler kazanabilir. Eğer iyi çalışılırsa AKP-MHP ittifakına beklenmedik bir şok yaşatılabilir; yeter ki sandık güvenliği sağlansın. Gelinen aşamada Tayyip Erdoğan en büyük oy kaybettirecek onun kişiliği, tarzı ve üslubudur. AKP-MHP’ye kaybettirecek onların uygulamaları ve yarattıkları toplumsal travmadır.

Türkiye için yaşattıkları olumsuzluklar ve çirkinliklerin yüz katını Kürtlere yaşatmışlardır. Kürtler üzerindeki zulüm hiç bu dönemdeki kadar olmamıştır. Türkiye'deki hiçbir iktidar AKP-MHP faşizmi kadar açıktan Kürt düşmanlığı yapmamıştır. Zaten iktidarlarını Kürt düşmanlığı üzerinden ayakta tuttukları için Kürt düşmanlığını açık yapıyorlar. Bu iktidarın Kürt düşmanlığını Rojhilat Kürdistan’ının en uzak köşesindeki Kürtler bile görmüştür. Şu an da AKP-MHP iktidarını Kürt düşmanı görmeyen Kürt sayısı çok azalmıştır. AKP seçim döneminde bu kötü imajını gidermeye çalışsa da başarılı olamayacaktır.

AKP iktidarı öyle bir Kürt düşmanlığı yapmıştır ki bir araya gelemeyen Kürtleri bir araya getirmiştir. Çükü Kürtler AKP-MHP faşizminin sadece PKK ya da HDP'ye değil tüm Kürtlüğe düşman olduğunu görmüşlerdir. Ya Kürtlükle ilgili söylem bırakılacak ya da AKP-MHP faşizmine karşı tutum alınacaktır. Nitekim Kürt siyasetçisi olma iddiasında bulunanlar AKP-MHP faşizmine tutum aldılar. Zaten faşizm başka zamanlarında bir araya gelmeyenleri bir araya getirir. Şu an da Türkiye ve Kürdistan'da olan da budur.

Kürtler Sur’un, Cizre’nin, Nusaybin’in, Şırnak’ın ve diğer Kürt şehirlerinin yakılıp yıkılmasını, yüzlerce sivilin katledilmesini unutmayacaktır. Sandığa Taybet Ana ve dondurucuda bekletilen Kürt kızı Cemile ve Miray bebeğe yapılanlara bir tutum koymak için gidecektir. Tüm belediyelere Kayyum atanmasına tutum koymak için sandığa gideceklerdir. Ondan fazla milletvekili ve binlerce siyasetçi ve yurtsever demokratın tutuklanmasına tepki göstermek için sandığa gidilecektir. Kürt dil ve kültürüne yönelik saldırılara cevap vermek için sandığa gidilecektir. Kadın kurumlarının kapatılmasına yönelik tutum koymak için sandığa gidilecektir. Kürdistan’ın köylerini, ovalarını, dağlarını, kasabalarımı, zozanlarını, kasabalarını ve şehirlerini yasak haline getirenlere tutum koymak için sandığa gidilecektir. Bakurê Kürdistan'da sandığa gidip Tayyip Erdoğan ve AKP-MHP ittifakına tutum koymak için o kadar çok nenden vardır ki o gün kimse evinde oturmayacaktır.

AKP-MHP faşizmi sadece Bakurê Kürdistan'da Kürt düşmanlığı yapmamaktadır. Referandum ve Kerkük işgalinde Tayyip Erdoğan’ın söylediklerini hiçbir Kürt unutmamıştır. Rojava Devrimi düşmanlığı ve Efrin işgali Kürtler tarafından unutulmayacaktır. Dünyada nerede Kürtler için olumlu bir gelişme varsa ona düşman olan AKP-MHP faşizmine 24 Haziran’da Kürtler hem Kürdistan'da hem de Türkiye metropollerinde gereken cevabı verecektir. Tabi ki Avrupa ve diğer ülkelerdeki Kürtler ve demokrasi güçleri de AKP iktidarı ve Tayyip Erdoğan’a karşı tutum ortaya koyacaklardır.

Türkiye ve Kürdistan'da çok zor koşullarda seçime gidiliyor. Ancak Türkiye halkının ve Kürtlerin faşizme karşı öfkesi o kadar büyümüştür ki bu iktidarı devirmek için her türlü zorluğu göze alacaktır. Rüzgâr ekenler fırtına biçeceklerdir.

Kaynak: Yeni Özgür Politika