Demir Çelik: Maraşlı Kürt Alevileri yerlerinden etmek istiyorlar

“Depremi gerekçelendirerek Kürt Alevilerini metropollere sürmek, oralarda Türk- Sünni İslam’ı dayatmak istiyor. Başta Kürt Aleviler olmak üzere Kürtleri birbirinden yalıtmak, dayanışmayı köreltmek, ortaklaşmacı kültürü bitirmek istiyor iktidar."

Demokratik Alevi Federasyonu (FEDA) Eşbaşkanı Demir Çelik, Mereş merkezli yaşanan depremlerin ardında Mereş’li Kürt Alevilerin Batı illerine yönlendirildiği yönündeki girişimlerin ciddiye alınması gerektiğini belirtti.  Çelik “Depremi gerekçelendirerek Kürt Alevilerini yerinden koparmak, metropollere sürmek, oralarda Türk- Sünni İslam’ı dayatmak istiyor. Başta Kürt Aleviler olmak üzere Kürtleri birbirinden yalıtmak, aralarındaki dayanışmayı köreltmek, ortaklaşmacı kültürü bitirmek istiyor iktidar” dedi.

Mereş’in Bazarcix ve Elbistan ilçesi merkezli yaşanan deprem üzerinden 5 gün geçti. 10 ve Suriye’de etkili olan depremde binlerce yapı yıkılırken, şimdiye kadar on binlerce insanın yaşamını yitirdi. Devlet müdahalede sınıfta kalırken, OHAL ilan etmesi ve STK’lar nezdinde gelişen yardımları da engelleme yoluna gidiyor. Ayrıca depremde en çok etkilenen Bazarcix ve Elbistan ilçelerinde yaşanan yıkımları fırsat bilen AKP iktidarı burada yaşayan Kürt Alevileri batı illerine yönlendiriyor. Deprem sonrası yaşanan gelişmeleri FEDA Eşbaşkanı Demir Çelik ANF’ye değerlendirdi.

DEVLET YÜZYILIN FELAKETİNE ÇİFTE STANDART İLE YAKLAŞMIŞTIR

FEDA Eşbaşkanı Demir Çelik, Bazarcix ve Elbistan merkezli yaşanan deprem sonrası devletin müdahale ve yardım konularında eksik kaldığını belirterek, “Bilindiği üzere 6 Şubat sabahı saat 04.17’ deki depremin üssü Pazarcık, saat 13.00’teki depremin üssü ise Elbistan’dı. Her iki ilçede ağırlıklı olarak Kürt Aleviler yaşıyor. Şiddeti 7.7 olan bu her iki depremin neden olduğu ağır yıkıma rağmen devlet ve devletin kurumları ilk 40 saatte hiç yoklardı. Kırk saatten sonrasında ise daha çok Mereş, Dîlok’ta, daha az oranda ise Hatay’ da göründüler. Merkez üssü Bazarcix ve Elbistan’ da deprem daha yıkıcı ve daha tahripkar olmasına rağmen devlet üçüncü gün ulaşabilmiştir. Yüzyılın felaketi diyen devletin deprem gibi yıkıcı, yok edici sonuçları olan doğal afete önlem almaması, yaşanan depremden sonra vatandaşları arasında ayrım yapması ve çifte standartla yaklaşması onun kuruluş kodlarıyla ilgili olan bir durumdur. Milliyetçi, dinci ve cinsiyetçi Türk ulus devletinin kuruluş ideolojisi Kürt, Alevi ve demokrasi karşıtıdır. Tekçidir, inkarcı ve katliamcıdır. Kürtlerin, Kürt Alevilerin ölüyor olmasını kendisine dert edinmediği depremde çok açıkça bir kez daha görülmüştür. Keza Adıyaman merkezi ve merkez köylerinde aynı zihniyetle yaklaştığı için depremin dördüncü gününde ulaşmış, soruna keyfi ve sıradan yaklaşmıştır” dedi.

DEPREMZEDELER ETNİK KİMLİK VE POLİTİK TERCİHLER ÜZERİNDE YAKLAŞIM VAR

AFAD Merkezli yürütülen çalışmalarda Kürt Alevi insanların yaşam alanlarında sahada politik bir ayrımcılığı gözlemlendiği yönündeki değerlendirmelere de değinen Çelik, “Türk Ulus devleti yaşanan felakete insani, vicdani ve ahlâki yaklaşmamıştır. İller, ilçeler ve köylerde yaşayan insanlara etnik kimlikleri, politik tercihleri ve inançlarını göz önünde bulundurarak yaklaşmıştır. Mağduriyet yaşayana, ölene ve enkaz altında olana kendi seçmeni olup olmadığının vicdansızlığıyla yaklaşmıştır. İktidarın bu kirli, vahşi ve insanlık dışı zihniyeti ile hareket eden AFAD, askeri ve sivil bürokraside önceliklerle hareket etmemiş, yukarıdan gelen emir ve talimatlarla hareket etmiştir. Devlet ve kurumları ilk iki gün sahada olmadığı gibi insanlarımızın dayanışma ve yardımlarını engellemeye, gelen yardımlara el koymaya kalkışmışlardır” diye konuştu.

İKTİDAR DEPREM FELAKETİNİ FIRSATA ÇEVİRME ANLAYIŞINDA

Devlet ve iktidar felaketi nasıl fırsata çeviririm anlayışıyla hareket ettiğine işaret eden Çelik, insanların bu dramı üzerinde fırsat kollamasının hiçbir ahlaka sığınmadığını kaydederek, şunları söyledi: “Kendisi arama, kurtarma çalışmalarında yok, olanları engelliyor. Çadır, battaniye, ekmek, su gibi temel gıdayı sağlamadığı gibi sağlayanları, yardım elini uzatanları engelleyen olmuştur. Vatandaşların, belediyelerin gönderdiği yardım kamyon ve tırların üzerindeki afiş ve pankartı kaldırmış, vali ve resmî kurumların isim ve logolarını asmıştır. Her zaman olduğu gibi mağdurlar arasında kendisine yakın olanları tercih etme, onlara öncelikle yaklaşmış, onlar üzerinden algı oluşturmaya çalışmıştır. Devletin bu ırkçı zihniyeti ile hareket eden yandaş medyada daha çok Maraş ve Hatay’ı öne çıkarmayı görev bilmiştir. Devlet yapmadığı, yapmaktan kaçındığı görev ve sorumluluklarını yerine getiren demokratik kitle örgütlerinin ve sivil toplum örgütlerinin dayanışma ve yardımlarını kendisine mal ederek pazarlamaya çalışmış, halkın aklını çelmeye dönük algı oluşturmaya çalışmıştır.”

HALKIMIZ YARDIMLAŞMADA YÜKSEK DÜZEYDE DUYARLI DAVRANIYOR

HDP ve diğer ve Avrupa’daki Kürt kurumların yardım çalışmalarına yönelik de değerlendirmede bulunan Çelik, özelikle Avrupa’daki insanların duyarlılığının daha da örgütlü olması gerektiğini dile getirerek, “Depremin olduğu 6 Şubat öğleden sonra FEDA, DİK, MARDEF başta olmak üzere Yerel Dernekler Platformu olarak toplanmış kriz masasını kurmuş, dayanışma ağlarının örgütlenmesine gittik. Aynı gün KNK, KCDK-E ve ADGB’ de benzer örgütlenmelere giderek halkımızı duyarlılığa davet eden çağrılar yaptılar. Birbiri ile eşgüdüm halinde Avrupa’ da yürütülen deprem dayanışma çalışmalarımız Türkiye’ de HDP, Baro ve Sivil Toplum Örgütleri ile ortaklaşılarak gerçek mağdurlara zamanında ulaştırıyoruz. Halkımızı ırkçı, faşist ve inkarcı zihniyete muhtaç kılmamak ve onun insafına bırakmamak adına yürütülen bu dayanışma çalışmalarına Avrupa’ da ki halkımızın ve dostlarımızın çok değerli ve büyük katkıları olmuş, yüksek toplumsal dayanışma söz konusudur” şeklinde konuştu.

DEPREMİ GEREKÇELENDİREREK KÜRT ALEVİLERİNİ YERİNDEN KOPARMAK İSTİYORLAR

Depremin yaşandığı bölgelerde insanların özelikle Alevi Kürt insanların Batı illerine yönlendirildiği yönünde bir çalışmanın olduğu yönündeki iddiaların dikkate alınması gerektiğinin altını çizen Çelik, devamında şu değerlendirmeyi yaptı: “Tekçi, inkârcı ve katliamcı ulus devletin stratejisi Kürt ve Kurdistan karşıtı stratejidir. Bu amaçla birçok kez katliam ve soykırımlar yapmıştır. Kurdistan’ ı insansızlaştırmanın askeri ve siyasi operasyonlarını yapmış, barajlarla verimli arazileri sular altında tutarak insanları zoraki toprağından ve kutsalından koparmıştır. Yüzyıldır Kürt’e, Kürt Alevi’ ye karşı bu uygulamalarında ısrar etmiştir. Hatta hükümetler değişse de devletin değişmeyen zihniyeti 1925’ te Şark Islahat Planı’ndan bu yana devam etmektedir. İktidara gelen her parti ve hükümet bu planı güncelleyen MGK ’unun siyaset belgesini esas almış, topluma bu zihniyetle yaklaşmıştır. Bu plan gereğince Kürtleri zoraki göçertmiş, Kürt köyleri ve kasabaları arasına Kafkas halklarını, Acem ve Azeri halkından insanları getirip yerleştirmiştir. 19-26 Aralık 1978’ de Maraş’ta soykırım yaşatarak, yüz binlerce Kürt Alevi’yi toprağından göçerterek metropollere ve Avrupa’ ya sürmüştür. En son Kobanê’ de DAİŞ yenilgiye uğratılınca, arta kalanlarını Bazarcix’a bağlı Terolar köyü civarına yerleştiren devlet aklı ve zihniyeti var karşımızda. Bu nedenle depremi gerekçelendirerek Kürt Alevilerini yerinden koparmak, metropollere sürmek, oralarda Türk- Sünni İslam’ı dayatmak istiyor. Başta Kürt Aleviler olmak üzere Kürtleri birbirinden yalıtmak, aralarındaki dayanışmayı köreltmek, ortaklaşmacı kültürü bitirmek istiyor iktidar.”

AFET BÖLGESİ İLAN ETMEK YERİNE OHAL İLAN EDİLMESİ POLİTİK BİR OYUNDUR

Deprem nedeniyle OHAL ilan edilmesinin politik bir amacı olduğunu vurgulayan Çelik, “1920 Koçgirî soykırımından bu yana devlet Kurdistan’ı sıkıyönetim, devlet güvenlik ve olağanüstü hal ilan ederek hep zapturapt altında tutmak istemiştir. Güneybatı Kurdistan’ın 8 ili ile Çukurova’nın Adana ve Hatay illerini kapsayan geniş coğrafyayı afet bölgesi ilan etmek yerine OHAL ilan etmeleri elbette ki politiktir. Öncelikle 2016’dan bu yana sürdürdükleri siyasi operasyonlarını yürütmek, toplumu örgütsüz ve seçeneksiz bırakmak istiyorlar. Bununla birlikte iktidar aleyhine gelişen halk muhalefetini bastırmak, OHAL’ı gerekçelendirerek seçimi ötelemek, bunun mümkün olmaması halinde bölge insanının iradesini askeri zorla kırmak, aklını çelmek ve seçmen tercihlerine ve iradesine el koymak istiyor iktidar. Kısacası atılan adımlar, verilen kararlar; mağdurun mağduriyetini gidermek değil devletin ve iktidarın bekası ve ala çıkarlarını sağlamak içindir” şeklinde değerlendirdi.