Demirtaş: Abdullah Öcalan barış için uğraştı

Kobanê Davası'nda savunmasına devam eden HDP eski Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş, çözüm sürecinde barış için uğraştıklarını belirterek, “Abdullah Öcalan barış için uğraştı, samimi olduğunu devlet de, hükümet de gördü” dedi.

DAİŞ’in Kobanê’ye yönelik saldırılarına karşı 6-8 Ekim 2014’te gerçekleşen protesto eylemleri gerekçe gösterilerek Halkların Demokratik Partisi (HDP) eski Eşbaşkanları, Merkez Yürütme Kurulu (MYK) üyelerinin de aralarında bulunduğu 22’si tutuklu 108 ismin yargılandığı Kobanê Davası’nın 11’inci duruşması, yedinci gününde Sincan Cezaevi Kampüsü Duruşma Salonu’nda görülüyor.

PROPAGANDADAN DAVA, FİNANS SAĞLAMADAN CEZA!

Verilen aranın ardından Özgür Kadın Hareketi (Tevgera Jinên Azad -TJA) aktivisti Ayla Akat Ata söz aldı. Tanık beyanına dair eleştiride bulunan Akad, “Tanığın anlattıklarına ‘Bunun dosyayla ne alakası var’ demediniz. Ama bizim savunmalarımıza bu yönlü hep müdahale ediyorsunuz. ‘Terörizmin finansı’ demiştiniz. Bana daha önce propagandadan Siirt Ağır Ceza Mahkemesi’nde açılan davadan ‘örgütün finansından’ ceza verildi. Hakkımda ‘terörün finansından’ açılan bir dava yok, propagandadan açılan bir dava vardı ama propagandadan ceza veremediler diye ‘örgütün finansından’ ceza verdiler. Bu da bir kumpastır. Çok açık söylemeliyim ki bu davadan da beraat edeceğim” diye belirtti. 

‘YÜRÜTME YARGIYA AÇIK TALİMAT VERMİŞ’

HDP eski Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş’ın 6-8 Ekim’deki sürece dair ayna tuttuğunu hatırlatarak, “Yeter ki görmek isteyin, her şey çok açık” diyen Akat, tanık ifadelerine dikkat çekti. 12 Şubat 2021’de AYM’de yapılan bir başvuruya dair Adalet Bakanlığı İnsan Hakları Komisyonu tarafından verilen cevabı okuyan Akat, “Yürütmenin ‘6-8 Ekim’deki tweet ile yaşanan olayların, HDP ve PKK’nin açıklamasının şiddet olaylarını tetiklediği söylenmelidir’ diyor. Açık açık yargıya ‘söylenmelidir’ talimatı veriyor. Orada da AYM sağolsun ‘söylenebilir’ demiş. Ama yürütme organının fezlekesi noktası, virgülüne iddianameye alınmış. Bunlar kayıtlı şeyler. ‘Söyle’ demiş. Yüksekdağ kararında da aynı şeyi tekrar etmişler ve AYM ‘söylenebilir’ demiş” diyerek, rahatsızlığı nedeniyle duruşma salonundan ayrıldı. 

‘KAMURAN YÜKSEK SİYASETÇİDİR’ 

Ardından Selahattin Demirtaş savunmasına kaldığı yerden devam etti. “Kamuran Yüksek siyasetçi arkadaşımız, ben Kobanê’ye heyet halinde giderken yanımdaydı” diyerek, Yüksek’in de yanlarında olduğuna dair o güne ait fotoğraf karesini gösteren Demirtaş, “Tanık Kerem Gökalp’in Kamuran Yüksek’i tanımadığını söylemesi yalan olduğunun göstergesidir” dedi.

Demirtaş, Yüksek’in yaptığı açıklamalara dair fotoğrafları göstererek, “Bunun gibi yüzlerce fotoğraf, kamuoyuna yansıyan açıklamaları var. Kamuran Yüksek örgütten talimat getiren kişi değil, uzun yıllar siyasette bulunan bir siyasetçiydi” ifadelerini kullandı. 

‘AÇIKLAMALARDA ŞİDDETİN İMASI YOK’

Kobanê’den döndükten sonra dönemin Başbakanı Ahmet Davutoğlu ile görüşme yaptığını kaydeden Demirtaş, çıkışta yaptığı açıklamayı okudu. Dönemin Başbakanı Davutoğlu ile yaptığımız görüşmenin olumlu olduğunu ifade eden Demirtaş, “Kobanê’de yaşananlardan olayı, bölgede Ortadoğu’da bir gerilim oluşmuştu. Olumlu adımlar atıldığını belirten açıklamalarla ayrıldım. Tanığın söylediği gibi, ne Kobanê ne de Başbakan ile yaptığım görüşme sonrası açıklamalarda şiddetin iması yok. Çözüm sürecini kurtarma, gerilimi düşürme yönlü yaptığım açıklamalardır. Partimizin politikasına dair açıklamalardır” dedi.

‘SÖZÜM CIMBIZLANARAK ALINDI’ 

Demirtaş, barışa dair, silahların durdurulmasına dair parti politikaları ışığında, birçok gazete ve ajansta da yayımlanan açıklamalarını da okudu. Demirtaş daha sonrasında HDP sitesinden ve Meclis Grup Toplantısı’nda barışa dair çağrıları okudu. 

Duruşmada 5 Nisan’da tanık Kerem Gökalp’i pür dikkat dinleyen savcı ve mahkeme heyetinde yer alan iki üye, Demirtaş’ın açıklamaları sırasında bilgisayarlarıyla ilgilendi. 

Demirtaş, yaptığı açıklamalardaki “Hep birlikte direnirsek sesimizi duyurabiliriz” cümlesinin fezlekelerde “Hendek, barikatlarda direnirsek ( … )” şeklinde cımbızlandığını söyledi. 

BOYUN EĞMEDİK, DURUŞUMUZDAN TAVİZ VERMİYORUZ’

Demirtaş, barışa, silahların susmasına dair yaptığı açıklamaları okumasının ardından, şöyle devam etti: “14 yıl boyunca dağda silahla dolaşmış bir kişi, pişman olmuş gelmiş, normal hayatına devam etmek istemiş, savcı da bunu kabul etmiş. Eyvallah fakat 93 gün cezaevinde yatmış. Biz ise hala ithamlarla yargılanıyoruz. Savcı Ahmet Altun bizi Kobanê olaylarının azmettiricisi olarak yargılıyor. Ama boyun eğmiyor, duruşumuzdan taviz vermiyoruz. Çünkü ilkeliyiz, ahlaklıyız. Bu HDP heyeti barış için silahların susması için çalıştı. Bugün ise tutuklu. Mahkeme heyetiniz siyasi çıkar ilişkisine alet olmaktan imtina etmelidir. 

ABDULLAH ÖCALAN BARIŞ İÇİN UĞRAŞTI

Tanık Kerem Gökalp’in de ben ve Kamuran Yüksek hakkında söylediklerinin açıkça yalan olduğunu görmeniz gerekir. Bugün hala dışarıda ‘HDP hiçbir şey yapmadı, barış için bir şey yapmadı’ dediler. Çok şey yaptık. Savaş kararı alınmıştı ve biz bir şey yapamadık, durduramadık. Biz çözüm sürecinde Kandil’de, İmralı’da, Ankara’da çözüm iradesini gördük. İnsanlar, askerler, dağdakiler çatışma istemiyor ama isteyenler vardı. Biz ilkeli ve ahlaklıyız, demokratik siyasetten yanayız. Bugüne kadar partimizin yürüttüğü politikalar budur, ‘İmralı’da tecrit kalksın’ demek budur. HDP, ‘İmralı ile görüşülürse silahlar susar’ demesi de bundandır. Ben 8 defa, heyetimiz 30 küsur defa İmralı’ya gitti. Biz HDP olarak Abdullah Öcalan’ın samimiyetini gördük. Abdullah Öcalan barış için uğraştı, samimi olduğunu devlet de hükümet de gördü. Hatta çok iyi hatırlıyorum ‘Hayattayken bu işi nihayete erdirmek istiyorum, bunun için herkes elinden geleni yapsın’ diyen bir kişi gördüm ben İmralı’da.

ŞİDDET OLAYLARININ YANINDA OLMADIK

Biz bu ülkede barış, eşitlik, huzur içinde yaşayacaksak; ben orada oturan polisi nasıl düşman olarak görebilirim? Ama ‘Dağdakiler teröristtir, onlar benim düşmanımdır’ diyenleri de nasıl normal görürüm? Bugüne kadar hangi devlet yetkilisi asker, polis cenazelerinde bizim yaptığımız açıklamaları yapabiliyorlar? Aksine ‘Son kişi kalana kadar savaşacağız’ diyorlar. Biz şimdiye kadar şiddet olaylarının yanında olmadık.” 

TANIK GÖKALP’E DAİR TUTANAKLAR İSTENDİ

Demirtaş’ın konuşmasının ardından avukat Metin Kaya söz alarak, failler tespit edilmeden siyasetçilerin azmettirilme ile suçlanmasının hukuka aykırı olduğunu belirtti. Kaya, “Şüpheden sanık yararlanır” diyerek, tutuklu siyasetçilerin tahliyesini talep etti. 

Sonrasında söz alan avukat Kenan Maçoğlu, tanık Kerem Gökalp’in denetimli serbestlik ile ilgili ilk kararını ve Sincan 2 Nolu F Tipi Cezaevi’nden gönderildiğine dair tutanağın müzekkere yazılarak, dosyaya kazandırılmasını istedi.  

 SİBEL AKDENİZ’İN KAYSERİ’YE GÖNDERİLMESİ TALEP EDİLDİ

Avukat Maviş Aydın ise, davada tutuksuz yargılanan ancak başka bir dosyadan hükmü kesinleşen Sibel Akdeniz’in, Kayseri Bünyan Kadın Kapalı Cezaevi’nden Sincan’a mahkeme için geldiğini ancak cezasının onanmasının ardından yattığı sürenin mahsup edilmesi halinde tahliye olacağını, işlemlerin hızlandırılması için Kayseri Bünyan Cezaevi’ne hızlı bir şekilde gönderilmesi yönünde ara karar kurulmasını talep etti. 

AYM’DEN POLİS ŞİDDETİ KARARI

Söz alan siyasetçi Alp Altınörs, polisin gaz fişeği sonucunda yaşamını yitiren çocuk ile ilgili gelen önemli bir AYM kararı olduğunu belirtti. Urfa Viranşehir’de polisin gaz bombası atması sonucu yaşamını yitiren çocuğun babası Kadir Kudun’un AYM’ye başvuruda bulunduğunu hatırlatan Altınörs, “8 Ekim 2014 olayına dair bu kararda yaşamını yitiren bu çocuğa dair AYM devletin yaşam hakkını ihlal ettiğini kabul etti. Bu kişi maktul kısmına yazılsaydı bu kişi hakkında da bizim için bir ağırlaştırılmış müebbet isteyecektiniz. Kadir Kudun’un kızının soruşturulmasının etkin yapılmadığı, devletin yaşam hakkını ihlal ettiğine AYM hükmetti” ifadelerini kullandı. 

‘COŞKULU, KİTLESEL 1 MAYIS OLSUN’

Coşkulu, kitlesel bir 1 Mayıs geçmesi temennisinde bulunan Altınörs, emekçilerin 1 Mayıs’ını kutladı. Tutukluluklarının 550’inci günü aştığını ve bunun sadece bir tweet gerekçesiyle yapıldığını aktaran Altınörs, “Ortada tweet atan birileri var ve bu da bir protesto çağrısından ibaret. İddianameyi reddetmeniz gerekirdi. 4 Ocak’ta AİHM Büyük Daire size gönderilse de siz 3 gün sonra iddianameyi kabul ettiniz. Savcılık, Sulh Ceza Hakimliği’nde sorulmayan gizli tanık Mahir ve açık tanık Kerem Gökalp’i tutukluluk gerekçesi yaptınız” dedi. 

‘BİRİ MYK’YI SUÇLUYOR BİRİ AKLIYOR’

Altınörs, tutukluluk gerekçelerinin kalmadığını dile getirerek, “DAİŞ’e karşı sosyal medya çağrısı yaptığımız için yargılanıyoruz. Neredeyse ‘DAİŞ’e neden sessiz kalmadınız’ diye yargılayacaksınız bizi. Bu dava ile ilgili çalışan komiteler var. ABC123 birdenbire geldi. Savcı yok, avukatlar yok, usulsüz bir şekilde dinlendi. İddia makamı yerine koyduğunuz için alelacele dinlediniz. O tanığın da beyanları duyumlarına göredir. Rivayet, dedikodu ve magazin yani… Biz magazinden yatıyoruz. ABC123’ün anlatımları Mahir’in anlatımlarını çürütüyor. ABC123’ün ifadelerine göre HDP MYK’nin çağrıdan haberi yok. Mahir MYK’ye suç yüklüyor, ABC123 MYK’nın haberi olmadığını söylüyor. Bu kadar çelişki ancak yalanla olur. Bunlar kumpası açıkça ortaya çıkarıyor” şeklinde konuştu.  

‘ÇETE ÜYESİ OLDUĞU İÇİN Mİ ATANDI?’

HSK tarafından görevden alınan önceki mahkeme başkanı Bahtiyar Çolak’ın üyesi olduğu “Atadedeler örgütüne” dair de ifadelerde bulunan Altınörs, “Bu yapılanma Gülen Cemaati’yle özdeşleştirilmektedir. Ancak bu sadece bir ayağıdır. FETÖ tasfiyeleri ardından Süleymancılar, Hak Yol gibi oluşumlar devlet kurumlarına yerleştirilmiştir. Bunlar sızmamış, devletin kapıları açılmıştır. Atadedeler örgütünün 2020 yılında kurulduğunu, soruşturmanın da 2020 yılında başlatıldığı ortaya çıktı. Bahtiyar Çolak, sarayın talimatlarına dirençsiz olacağı için mi yoksa Atadedeler çetesinin üyesi olduğu için mi atandı?” diye sordu. 

‘KUMPAS KURARAK SİYASET DİZAYN EDİLDİ’

Partilerine kumpas kurularak, Türkiye siyasetinin dizayn edilmeye çalışıldığını söyleyen Altınörs, “Kumpas davasının sözde dayanakları son bulurken, AİHM kararlarını esas alarak, haksız ve hukuksuz olarak çaldığınız özgürlüğümüzü iade edin. Yetsin artık bu zulüm” dedi. 

ISRARLI ‘MYK’YE KİM KATILDI? SORUSU

Mahkeme başkanı “6 Ekim 2014’de MYK oldu mu? Üye salt çoğunluğu sağlandı mı?” sorularını sordu. 

Altınörs, MYK toplantısına katıldığını, toplantıda Eşbaşkanlarının bulunduğunu hatırladığını belirterek, bu sorunun ısrarla sorulmasını eleştirdi. Altınörs, “Ahmet Altun partili savcı bunu çıkarması gerekirdi. Kimse size tek tek saymaz. Yasal bir partinin yasal kuruludur. Ben MYK’ya katılmayacak isem niye üye olayım? MYK üyesi, toplantıya katıldığından dolayı suçlanamaz. MYK’mıza başka kimse giremez. MYK üyesi olmayan giremez. Siz HDP’yi ne zannediyorsunuz? Biz MYK’ye seçilmek için Parti Meclisi’ne (PM) delege oylarıyla seçildik. Parti Meclisi’nde oylama yapıldı, MYK’ye seçildik. PM’nin MYK üyelerini görevden alma yetkisi vardır. Orada benim tanımadığım biri gelip oturduğunda sormaz mıyız, sanıyorsunuz? Nasıl bu kurgulara inanıyorsunuz. Gizli kapaklı organizasyondan söz etmiyoruz. Barajı HDP’ye aştıran o dönemin MYK’sıdır. Nerden bileyim hangi MYK’ye kim katıldı? Hatırlamak zorunda değilim. Hala 15 günde bir MYK toplantısı oluyor. Ben MYK üyesi olduğumdan zaruri sorun olmadığında katıldım” ifadelerini kullandı.  

‘BİR TWEETİ HİÇ KİMSE KARAR DEFTERİNE YAZMAZ’

“Yani hepsini hatırlamıyorsanız da şu katıldı diyebilirsiniz” diyen mahkeme başkanına Altınörs, şöyle karşılık verdi: “Parti sözcüsü, Genel Merkez yoktu. O dönemde örgütsüz bir HDP’ydi. Genel Merkezi doğru dürüst tutulmamış. Eğitim-Sen’i tuttuk. Bir tane sosyal medya paylaşımı için hiçbir parti karar defterine yazmaz. Kurucu konferansları, gelir-giderler yazılır.” 

“Taşra teşkilatlarına gönderilecek kararlar yazılır mı” diyen mahkeme heyet üyesine de Altınörs, “O dönemde Hazine yardımı da yoktu. Öyle her yaptığınız MYK karar defterine yazılmaz. Toplantı halinde MYK var. Karar defteri geldi” dedi.

‘1 KASIM’DA DÜNYA KOBANÊ İÇİN ÇAĞRI YAPTIK’

Mahkeme başkanının, “6 Ekim 2014’te yayınlanan mesajı kim hazırladı? O cümleler, kelimeler kime aittir” şeklindeki sorulara da Altınörs, şöyle yanıt verdi: “Bunlar ABC123’ün yalanlarıdır. Protesto çağrısı, bunda ne var? Bu kadar üzerinde tepindiğiniz ne var? Parti Meclisi’nin aldığı kararlar doğrultusunda toplantı yapıyoruz. Binlerce olayın akışında küçük bir damladır. Tersten biz de kendimize büyük bir şey atfetmiyoruz. O dönemde EMEP, SYKP, ESP, Komünist Partisi, CHP Gençlik Kolları birçok kurum ve kuruluş çağrı yaptı. HDP çağrı yaptı diye de ne bir cam kırıldı ne de bir şey oldu. Sessizce protesto yapıldı ve herkes dağıldı.

SOKAĞI ÖCÜ OLARAK GÖRÜYORSUNUZ

Twitter tarihinde böyle bir tweet yoktur. Kitle imha silahı gibi bir tweet. Soma’da Maden cinayetinde sokağa çıkalım, tepkimizi gösterelim, demiştir. Enflasyon, 1 Mayıs, Newroz, 8 Mart’a sokağa çağırmıştır. Sokağı öyle bir öcü gibi görüyorsunuz ki sokağa çıkıldı mı bir şey olacak. 1 Kasım Dünya Kobanê Günü’ne de çağrı yapmıştır. Orada Eşbaşkanların çağrısı vardır. 1 milyon kişi sokağa çıktı. Bir kişinin burnu kanamadı. Hükümet Kobanê’ye koridoru açtı, iki çözüm süreci vardı; güvenlik güçleri bir gerçek görevini yaptı. 6-8 Ekim’de başka bir plan devreye konuldu ve bu da devletin içinde olan paralel devlet elleriydi. Heyetin İçişleri Bakanı ile yaptığı mesai var ama siz bunları dosyaya almıyorsunuz.”  

‘BU DAVANIN DERDİ HDP’Yİ KAPATALIM’

“Yarın bir gün hükümeti de yargılayacaksınız herhalde” diyen Altınörs, Türkiye’nin Peşmerge’ye Kobanê’ye gidiş yolunu açtığını hatırlattı. Altınörs, “İncirliği ABD’ye açmadı mı? Madem ortada hiçbir şey yok, soykırım tehdidi yok, hükümet, dünya niye bu adımları attı. Uluslararası Koalisyon niye oluştu? Koca bir iddianame yazılmış ‘iki terör örgütünün çatışması’ diyor.  Bizim derdimiz, tasamız, soykırım tehdidi altındaki halka yardımcı olmaktı. Uluslararası topluma daha çok çağrılar yapılabilirdi IŞİD saldırılarını engellemek için. IŞİD saldırıları hiç olmamış gibi davranıyorsunuz. PKK zaten o dönemde Türkiye ile çözüm görüşmeleri yapıyor, çözüm tartışmaları yürütüyordu, neden bir ayaklanma çıkarmak istesin? Bu davanın derdi HDP’yi kapatalım, yok edelim” şeklinde konuştu.

‘TÜRKİYE’NİN GÜVENLİĞİ İÇİN DE ÇAĞRI YAPTIK’

“Kobanê’de durdurulmasaydı, DAİŞ Urfa’yı da, Antep’i istemeyecek miydi?” diyen Altınörs, “Biz o tweeti atarak Türkiye halklarının da IŞİD tehlikesinden korumaya çalıştık. IŞİD Antep’te orada, burada çoluk çocuk katletmediler mi? Biz Türkiye’nin güvenliği için de çabaladık. Neredeyse Antep’te Urfa’da emirlik ilan edecek bir hale gelmişlerdi. Bu vahşeti durdurmak adına bir sosyal medya paylaşımı var. MYK toplantısı olmasaydı yine o açıklama yapılacaktı. Ani gelişmeler sırasında açıklamalar yapılır. 6 Ekim’de toplantı olmasaydı o tweeti biz yine atacaktık. Amaç orada ses vermektir. 100-200 kişi sokağa çıkıp protesto etmekti amaç. Ne ilk ne de son sokağa çıkma çağrımızdı. Bir acil durum çağrısıydı. Demokratik acil durum çağrısı. MYK düzenli olarak toplanır, rutin olarak toplanır ve her bir MYK üyesi de bu toplantılara katılır. PM, 2 ayda bir MYK 15 günde bir toplanır. Parti tüzüğünü okursanız görürsünüz. Üzerinden 8 yıl geçmiş siz hala o tweet tutturmuşsunuz. Ben beraat edeceğime inanıyorum ama hapiste yatıyoruz, beraat kararı alsak ne olur. Devlet bir gün gelecek ‘Pardon’ deyip bizi bırakacak ama biz yatmış olacağız. Yetsin artık bu zulüm, bu gaddarca tasavvur son bulsun” ifadelerini kullandı.

'HAYALİ ŞEYLERLE BURADA TUTULUYORUZ'

Altınörs'ün ardından RTÜK Üyesi Ali Ürküt söz aldı. Ürküt, “Bu işin merkezinde siyaset var. Çözüm Süreci vardı. Silahlar susmuş, insanlar hayatını kaybetmiyordu. Siyasi iktidar barış meselesinin kendisi için fayda getirmediğini görünce yeni ittifaklar kurdu. İlk etapta dokunulmazlıkların kaldırılması, eşbaşkanların tutuklanmasıyla sürdü. Sonrasında 6-8 Ekim’e dair 6 yıl sonra dava açıldı. Bir senaryo çizildi, savcı görevlendirildi. Delil aranmaya başlandı. Çocukların dahi inanmadığı senaryo mahkemeye sevk edildi. Özel savcı İzmir’den geri getiriliyor. Bir 22. Ağır Ceza Mahkemesi heyeti var. O dönem Bahtiyar Çolak hakkında bir soruşturma var ama buna rağmen en hukuksuz, hayali senaryo ile hazırlanan iddianame önüne konuluyor. Bahtiyar Çolak’ın durumu biliniyor, hakkında soruşturma var. Herhalde birilerine bir takım işler yaptırmak için ya ödüllendirme ya da tehdit uygulanıyor. Bu senaryo, sahiplerinin de işine yaramadı. Bu baskılar, demokratik siyaseti tasfiye operasyonları olmasaydı iktidar bugün bu hale gelmezdi. Siz de belli ki baskı altındasınız. Siz de bunun altından kalkamazsınız. Hayali şeylerle burada tutuluyoruz.”

Duruşma, yarına ertelendi.