Devletin yapamadığını inşaat işçileri yapacak

İnşaat-İş sendikası deprem ve diğer doğal felaketlerde inşaat işçilerinin çalışmalara katılması için bir planlamaya gidiyor.

Maraş merkezli olarak 11 ilde yaşanan ve resmi rakamlara göre 50 binden fazla yurttaşın yaşamını yitirdiği depremler ile Türkiye'de bir çok sendika, devrimci örgüt ve siyasi parti deprem bölgesinde hem arama kurtarma hem de yardım koordinasyonları örgütleyip, devletin yapmadığı çalışmaları yaptılar.

Depremin ilk günlerinde Hatay'da olan ve hem insani yardım hem de arama kurtarma çalışmalarına katılan İnşaat İş Sendikası, deprem sonrası arama kurtarma ekipleri oluşturma kararı aldı. Maraş merkezli depremlerden sonra devletin ve yetkili kurumların ilk günlerden itibaren arama kurtarma ve insani yardım çalışmalarına başlamaması ve gönüllüleri engelleme girişimleri sonucu çok sayıda yurttaş yaşamını yitirmiş, can kaybı sayısı artmıştı.

Depremler sonrası halen devam eden dayanışma ağları birçok insan ve hayvanın canlı çıkmasını sağlamış, sokakta kalan yurttaşlara yardım etmeye başlamıştı. Dayanışma ağlarının bu çalışmaları halen hem deprem bölgesinde hem de başka illerde devam ediyor. Deprem bölgesinde arama kurtarma çalışmalarına da katılan İnşaat İş Sendikası yöneticisi Tezcan Acu, ANF’ye deprem sonrası planlamalarını anlattı.

“BİR İNŞAAT İŞÇİSİ, ARAMA KURTARMA YAPACAK PROFESYONELLİĞİ ÇOK ÇABUK ERİŞEBİLİR”

İnşaat-İş Sendikası yöneticisi Tezcan Acu, arama kurtarma ekipleri kurma fikrinin aslında İzmir depremi sonrası ortaya çıktığını ancak sonrasında yaşanan pandemiden dolayı bu fikrin biraz ötelendiğini belirterek, yaşanan bu deprem sonrası bu fikri pratiğe geçirme kararı aldıklarını belirterek, inşaatlardan kullanılan bazı cihazların arama kurtarma çalışmalarında da işe yaradığını söze ekledi.

Acu, depremin ilk günlerini ve bu fikrin yeniden hayata geçirilmesi sürecini şöyle anlattı, “İlkten giden arkadaşlarımız, İnşaat İş'ten giden arkadaşlarımız, insani yardım ve oradaki arama kurtarma çalışmalarına destek verdiler. Orada canlı insanlar enkazın içerisinden çıkarttılar. Bizde üç gün sonra inşaat kolundaki arkadaşlarla bölgeye gittik. Elimizdeki cihazlara canlıları bulabileceğimizi düşündük. Orada arama kurtarma ekiplerine destek verdik, yaklaşık dört gün enkazlar içerisinde canlı aradık. Arama kurtarma komplike bir şey. Biz arama yaptık orada. İşin kurtarma kısmını oradaki profesyonel ekipler devam ettirdiler. Bazı enkazlarda canlıları tespit ettik. Bu bile, zorda olsa bir deneyim olarak karşımıza çıktı. Ve düşündük, nasıl daha iyi şeyler yapabiliriz, daha profesyonelleşiriz diye aramızda düşündük. Bir proje geliştirdik, deprem bölgesinden çıktıktan sonra yoğun bir şekilde buna odaklandık.”

Yaşanan depremin aslında AFAD’ın kapasitesini de aştığını belirten Acu, orada yıkılan binaları, spor salonlarını yapanlarının inşaat işçileri olduğunu ve orada yapılacak arama kurtarma çalışmalarında doğal olarak daha faydalı olabilecekleri anlattı. Bir inşaat işçisinin, çalışma sahasından kaynaklı olarak arama kurtarma profesyonelliğine çok çabuk erişebileceğini söyleyen Acu, “Aynı madenciler gibi, doğal olarak çalışma koşulları o. Ülkemizde 99'dan itibaren bir gevşeklik var, bizde atlamışız. Bütün vatandaşlar olarak söylüyorum. Böyle bir şeye hazırlanmamız gerektiğini, İzmir depreminden sonra düşündük ama bu deprem daha acı bir şekilde, gelecekte buna hazırlıklı olmamızı fikir olarak önerdi bize ama tabi sadece arama kurtarma basit yapılacak bir iş değil. Komplike koordinasyonla gerçekleşebilecek bir şey.” Şeklinde sözlerine devam etti.

“AFAD’IN CANLI YOK DEDİĞİ YERDEN CANLI SESİ ALDIK”

Depremin ilk günlerinden itibaren alanda olduklarını söyleyen Acu, özellikle inşaatlarda kullanılan Akustik dinleme cihazıyla arama çalışmalarında yer aldıklarını, AKUT gibi profesyonel ekiplerin kendilerinden yardım istediğini, ellerinde inşaatlarda kullandıkları aletlerle bir kedi ve 6 insanın canlı çıkartılmasına yardım ettiklerini belirtti.

Acu, deprem döneminde yaşanılanları anlatırken, AFAD’ın canlı yok diyerek gittiği bir enkazdan canlı sesi aldıklarını ve canlı çıkarttıklarını da sözlerine ekledi.

“SADECE ARAMA KURTARMA DEĞİL, GERİSİNDE YAPILACAK İNSANİ YARDIM DA ÖNEMLİ”

Kurulacak ekiplerin ve yaptıkları çalışmanın sadece arama kurtarma ile yetinmeyeceğini, sadece arama kurtarma ekipleri kurup, orada bırakmayacaklarını belirten Acu, bu ekiplerin insani yardım, yaşam alanları kurmak gibi koordinasyonlarını da yapacaklarını, arama kurtarma ekipleri ile birlikte bir yaşam alanını da depremin özelliklerine göre kurmayı planladıklarını belirtti.

İnşaat işçilerinin ve genel olarak insanların bu çalışmaya ilgisinin yoğun olduğunu, aslında ekip kuracak kadar gönüllüler olduğunu belirten Acu, insanların depremle ilgili bir şeyler yapmak istediklerini, arama kurtarma çalışmalarına katılamayan insanların başka şeyler yapmak istediklerini, bunun içinde onları da eğitmek için uğraştıklarını söyledi.

Acu bu durumu şöyle anlattı, “Sadece arama kurtarma değil, gerisinde insani yardım, oradaki iyileşme varsa, o misyona da devam edilmeli. Sadece arama kurtarma ile bitecek bir durum değil. Bu güç gerektiriyor, eğitim gerektiriyor. Bu eğitim ile bu planlama ile başarılı olabiliriz. Oradakileri kendi kaderine bırakmak değil.

Yeni yapılacak konut sisteminde, oradaki yapılacak yapılar hakkında bilgilendirme yapılabilinir. Bizim orada bir şubemizde olmalı. İnşaat işçisinin orada söyleyecek bir sözümüz olmalı. Tamam bizde zamanında dayanıksız yapılarda çalıştırıldık ama orada dayanıksız bir yapı yapıldığında, bizim öğrendiğimiz kriterlerin dışına çıktığında biz buna müdahale edebilir miyiz. “

Enkazdan insan ya da canlı kurtarmanın güzel bir duygu olduğunu belirten Acu, aslında olması gerekenin depreme dayanıklı konutlar yapılması olduğunu, ülkeyi yönetenlerden böyle bir şey talep etmenin doğru bir hareket olduğunu, bu bilinci yerleştirmek için bu çalışmalara başladıklarını, söyledi.

“DEVLET BİR ŞEY YAPMIYORSA, BİZ YAPARIZ”

Depremin ve bütün afetlerin en çok yoksulları vurduğunu, yoksulların yaşamak zorunda kaldığı bodrum katlarında can verdiğini, gelir adaletsizliğinin çok net görüldüğünü söyleyen Acu, deprem en çok yoksulları vuracak, bunu da devlet biliyor diye sözlerine devam etti.

Maraş merkezli depremler sonrası devletin bilinçli bir şekilde yardım götürmediğini, bu işi beceremediğini söyleyen Acu, “Kamu görevini yapmıyorsa biz yaparız, devletin yapamadığını biz yapmaya çalışıyoruz” diyerek durumu anlattı. Bu düşüncenin aslında sadece kendilerinde değil, insanların genelinde oluştuğunu söyledi Tezcan Acu. Bu dayanışma ağlarının oluşmasının da kendi fikirlerinin oluşması için bir dinamik olduğunu belirterek şunları söyledi, “İnsanların kamu yapmıyorsa biz yardıma gidelim dediler, bizde bu dayanışmanın gücüne güvenerek yola çıktık. İsmimizi, "Dayanışma yaşatır arama kurtarma" koyduk ismimizi.

Ortada bir deprem gerçeği var, depremsiz bir coğrafyada yaşamıyoruz, biz sendika olarak kendi gücümüzle müdahale edeceğimizi düşünüyoruz. “

“ARAMA KURTARMA EKİBİMİZ, SENDİKA ALANINDA TEK ÖRNEKLERDEN BİRİ”

İnşaat-İş sendikasının bu çalışmasının sendikal alanda bir ilk olduğunu belirten Acu, Türkiye’nin bir deprem ülkesi olduğunu, depremle yaşamak gerektiğini ancak bu yaşamın depreme alışmak değil, depreme yönelik önlemlerin alınabileceği, bunun bir ihtiyaç olduğunu belirterek, devletin hem arama kurtarma çalışmalarında hem de insani yardım konusunda eksik kaldığını, bu eksikliği gördüklerini ve buna yönelik çalışmalara öncelik tanıdıklarını söyledi.

Acu, sendika olarak kamunun eksikliğini giderme yönünde bir adım attıklarını, işçi sınıfına bir örnek teşkil etmek istediklerini söyleyerek, bu konuda bir öncü olunması gerektiğini sözlerine ekledi.

Acu sözlerini şöyle tamamladı, “Bu bizim için bir görev. Bir işi sendikası olarak böyle bir şey yapmak çok kıymetli, Hatay'daki çalışmalarımızda çok güzel geri dönüşümler aldık. Çok gönüllü var katılmak isteyen. İnsani bir durum bu, biz bazı şeyleri yapamadığımız için çok üzüntüsünü yaşadık.

Dayanışma Yaşatır Kooperatifi bir alt yapıydı insani yardım için ki büyük bir faydasını gördük. Ne götüreceğimizi bilmek, elimizde hazır bir malzeme bulundurmak bir şeydi. Sendikamızın tarihinde bu var. Kobane'ye sağlık ocağı açma girişimimiz oldu, Sur'da yoksul ailelere ilaç kampanyamız vardı, pandemi de işten atılan yoksul ailelere gıda ve nakit para yardımı, sonrasında bunu kooperatife dönüştürüp, kurumsallaştırmaktı. Bu tek başına inşaat işçisi meselesi değil, toplumsal olarak dayanışmayı örgütlemekti. Dün depremdi, başka bir gün başka bir şey olacak. Sendikamızın mayasında olan bir şey dayanışma.

Bu arama kurtarma, psikolojik destek, insani yardım, sonrası sağlık. Bunlar çok kafa yormamız gereken meseleler. Bir gece de yüz bin insan kaybetmiş bu ülke. Bunu ne savaşta ne de başka bir şey de kaybedebilirsin. Bunlara kayıtsız kalamayız. İşçi sınıfını düşünen bir kurum, bir anlayış, bir ideoloji bunlara kayıtsız kalamaz.

İnşaat-İş'in kuruluşundan başlayan bir durum bu. Böylesi bir yanlışı durup izlemek yerine bir faaliyete başladılar. Dernekti sendikaya dönüştü. Aslında yapılan şey bu mayanın içinde var olan bir şey. Buna bizim görevimiz demek doğru değil, bütün işçi sınıfı için bizim önerdiğimiz örnek belki de yol açıcı, bir gösteren olacak. Böylesi bir faaliyetin içinde olmak bizi mutlu ediyor.

Mesele çok büyük, 25 yıldır vergi toplayan bir iktidarın bile başa çıkmadığı, beceremediği bir mesele. Biz burada şuna bakmayacağız, Durduğumuz yerden meseleyi seyretmiyoruz. Müdahale ediyoruz.

Madencilerin, özellikle doğal olarak bir arama kurtarmacı olduğu gibi, inşaat işçilerinin de olabileceğini düşünüyoruz. Biz inşaat işçileriyiz, orada oluruz. Yeni yapılacak inşaatlarda da gözümüz kulağımız olur her şey. Orada yapılacak yüksek konutlarda da biz çalışacağız. Orada da biz varız. “