TÜRKİYE'DE MAFYA VE FUTBOL
Türkiye'de futbol uzun süredir iktidarın siyasi çıkarları ve mafyanın elinde bir araç haline geldi. Son dönemde ortaya atılan bazı iddialarla yeniden tartışılan futbol-mafya ilişkisi, aslında uzun süredir devam eden ve iktidarın hiçbir şekilde müdahale etmediği bir alan oldu. Kimsenin sorgulamadığı servetlere sahip bu kişiler için kara para aklamak artık daha kolay ve rahat bir hale gelmişti. 1980 sonrası dönemde başlayan büyük rakamlarla oyuncu transfer etmek, kulüplere taşınmazlar almak gibi ciddi paraların döndüğü bir alan haline gelen futbol, iktidarlar tarafından hiçbir şekilde soruşturulmadı. Özellikle Turgut Özal’ın iktidara geldiği dönemde başlayan bu süreç, Özal’ın serbest piyasa ekonomi politikasıyla güçlendi; gelen paranın kaynağı sorulmadı.
80’Lİ YILLAR MAFYANIN FUTBOLA TAMAMEN YÖNELDİĞİ YILLAR OLDU
İktidarlar futbolu siyasi çıkarlar için kullanırken, mafya da kara para aklamanın en kolay ve yasal alanı olarak futbol kulüplerini gördü. Mafyanın futbol ilişkisi uzun süredir vardı, ancak futbol takımlarına ve spor kulüplerine tam anlamıyla yönelmeleri ise 1980 sonrasına denk geldi. 82-83 yılları arasında yapılan Fenerbahçe ve Beşiktaş kongrelerinde mafya, büyük spor kulüplerinin yönetimlerine girerek yasal anlamda birer iş insanı olarak lanse edilmeye başlandı.
Türkiye’de mafya, yasal yolları kullanmayı çok uzun süredir uyguluyor. Mafya için parayı aklamak ve kendine bir statü sağlamak oldukça önemli. Bugüne kadar yasal olarak işletilen gece kulüpleri, işçi sendikaları, bira ve alkolsüz içki dağıtım şirketleri, konfeksiyon ve inşaat gibi yasal işlere girerek parayı aklayan mafya, spor kulüplerini de paranın aklanmasında en önemli ve en kolay yol olarak seçildi. İlk başlarda boks ve at yarışları gibi yarı profesyonel sporlara yönelen mafya, 1980 yılına kadar amatör spor kulüpleri üzerinden futbol dünyasına giriş yaptı ve 1980 sonrası profesyonel futbol dünyasına adım atarak bu ilişkiyi büyüttü.
FUTBOL MİLİTARİZM İÇİN KULLANILDI
90’lara gelindiğinde ise futbol, sadece kara para aklanan bir alan değil, militarizmin de körüklendiği bir alan olmaya başladı. PKK ile savaş ve Kürt halkına yönelik soykırım saldırıları sırasında futbol takımları, halkı Kürt halkına karşı kışkırtmak için kullanmaya başladı; maçlarda militarizm sloganları atılmaya, savaşa övgüler dizilen bir alan olmaya başladı.
90’lı yıllarda özel savaşın mimarlarından Mehmet Ağar, futbol ile özel bir şekilde ilgilenmiş, özellikle Fatih Terim ile ilişkileri çok tartışılmıştı. Futbol dünyasına girmesinden itibaren tartışmaların merkezinde olan ve ne yaparsa yapsın futbolun merkezinde olmayı sürdüren Fatih Terim’in ise bütün yaşamı mafya ile ilişkili olduğu iddialarıyla sürdü.
Mehmet Ağar’ın futbol ile ilişkisi o kadar sıkıydı ki, oğlu Tolga Ağar’ın düğününe birçok futbolcu, kulüp yöneticisi katıldı.
Türk futbolunun mafya ile ilişkisi, her ne kadar ekonomik rant devşirme ve kara para aklama yolu olarak görünse de bir süre sonra bu ilişkiyi siyasetle de pekiştirdi. Bu yılın temmuz ayında yapılan Türkiye Futbol Federasyonu seçimlerine ve yaşanılanlara bakıldığında, bu çok açık bir şekilde kendini gösteriyor.
TFF SEÇİMLERİ AKP’NİN OYUN ALANINA DÖNDÜ
AKP döneminde çok fazla siyaset ve mafya ile ilişkisi ortaya çıkan Türk futbolunda TFF seçimleri önemli bir yer tuttu. Yıldırım Demirören ile başlayan TFF’ye iktidar müdahalesi, sonrasında iktidarın gözde şirketlerinden Limak Holdingin başkanı Nihat Özdemir’in TFF’ye girmesiyle devam etti. Özdemir, bir süre sonra yerini iktidarın bir başka gözde şirketlerinden Kalyon Grubunun başkanı olan Mehmet Büyükekşi’ye bıraktı. Büyükekşi’nin başkanlığı sırasında TFF’nin kararları sıklıkla tartışıldı. Hem Demirören hem Özdemir hem de Büyükekşi’nin birbiriyle olan bağlantıları kamuoyuna yansımış durumda.
‘MAFYA BİRÇOK ALANA SIZIYOR’
Türkiye’de futbol ve mafya ilişkisini ANF’ye değerlendiren Gazeteci Hilmi Hacaloğlu, futbol üzerinden milyonlarca dolarlık bir paranın döndüğünü belirtti. Hacaloğlu, “Türkiye’de mafya birçok alana sızıyor. Son dönemde birçok uyuşturucu baronunun Türkiye’de çeşitli işler yaptığını ve burada kaldığını gördük. Devletin buna neden müsamaha gösterdiği tartışmalı bir konu. Burada gri alanlar var; net bir şey söylemek mümkün değil. Ama Alaattin Çakıcı’nın cezaevinden çıkmasından hemen sonra Sedat Peker’in Türkiye’den çıkması ve sonrasında Çakıcı’nın Bodrum’daki bir marinada Korkut Eken ve Mehmet Ağar’la birlikte fotoğraf vermesi dikkatleri çekmişti.
Türkiye’de futbol üzerinden milyonlarca dolar dönüyor, devasa bir yasa dışı bahis mekanizması var. Transferlerde de büyük paralar dönüyor. Yasa dışı dünya buraya çok ilgi duyuyor. Devletin buraları neden yasal alana çekmediğini ben de anlamakta zorluk çekiyorum” dedi.
‘FUTBOL İLE İSTİHBARAT HEP İÇ İÇEYDİ’
Futbol ve mafya ilişkisine değinen Hacaloğlu, Türkiye’de futbolun aslında istihbarat ile ilişkisinin her zaman olduğunu ve iç içe geçtiklerine dikkat çekerek şöyle devam etti: “Aslına bakarsanız Türkiye’de futbol her zaman istihbarat ile iç içe, ta en başından beri. İttihat ve Terakki’nin futbol ile ilgisi bilinir. Sonrasında işgal döneminde futbol kulüpleri, Anadolu’ya silah kaçırılırken kullanılmış. Kabadayıların futbolla ilgisinin miladını tam bilmiyorum. Fakat Türkiye’de bilinen bir hikayedir, dönemin namlı kabadayılarından Sultan Demircan’ın İstanbulspor’dan Fenerbahçe’ye transferinde rol oynamıştı.
Dündar Kılıç, Sarıyerspor’da yöneticilik yaptı. 80’li ve 90’lı yıllarda Nurettin Güven gibi bir hayali ihracatçı ve Abdi İpekçi cinayetinde rol oynayan eski ülkücü Oral Çelik başkanlık yapıyor. Susurluk kazasında adı geçen Ali Fevzi Bir, Özsahrayıcedit spor adlı bir takımın başkanlığını üstleniyor. Bakılırsa çok daha fazla isim bulunur. 1997’deki TFF Seçimleri’nde Alaattin Çakıcı’nın seçimleri şekillendirmek istediği çokça söylenir. O dönem Başkanlığa seçilen Haluk Ulusoy da mafyanın seçimlere müdahale ettiğini söylemiştir. 2000’li yılların başında Alaatin Çakıcı, Beşiktaş’ta görevliymiş gibi gösterilerek yurtdışına çıkarıldı. Yine aynı yıllarda eski hakem Ahmet Çakar da silahla vurulmuştu. Sedat Peker’in de son seçimde rol oynadığı anlatılıyor. “
‘SİYASET FUTBOL İLE TOPLUMU DİZAYN ETMEK İSTİYOR’
Hacaloğlu, “Siyaset futbolu araçsallaştırıyor. Toplumu kendi istediği şekle sokmak istiyor. Futbol da burada güçlü bir enstrüman. Amedspor maçına giderken Yeşil maskelerinin takılması, beyaz toros pankartları normal demokratik bir ülkede kabul edilemez. Birçok demokratik söz ve talep sert bir şekilde bastırılırken bu tür şeylere ön verilmesi tolerans ya da teşvik olduğu izlenimi oluşturuyor. Normal demokratik bir ülkede, hukukun ve adaletin yalnız yasalarda yazılı kalmadığı ülkelerde yasa dışı bilet satışı olduğu iddiası varsa hele de bu iddialardan sonra Galatasaray kulübünün yönetim kurulu üyesi istifa ediyorsa bu konunun üzerine güçlü bir şekilde gidilir; ama bizde bu olmuyor. Çünkü grift ilişki ağları var. Yukarıdan talimat gelmeyince kimse sorumluluk almak istemiyor. Üstelik bu durumu normalleştirmek isteyenler diğer kulüplerin de bu işi yaptığını iddia ediyor. Devletin ve savcıların bu işin üzerine gitmesi gerek ama gitmiyor. En son, yasa dışı bir bahis sitesinin sarı-kırmızılı kulübe sponsorluk verdiği anlaşıldı. Bu da bir konuşuldu, sosyal medyada tepki büyüyünce bundan vazgeçtiğini duyurdu. Ama şartlar neydi? Bu sponsorluğun nasıl alındığı anlaşılmadı. Anlaşılan bu durum da kimsenin ilgisini çekmiyor” diye ifade etti.