HDP milletvekillerinin İmralı tecridine karşı başlattığı Adalet Nöbeti 30’uncu gününde devam etti. Nöbete milletvekilleri Kemal Peköz, Muazzez Orhan, Şevin Coşkun, Feleknas Uca, Ömer Öcalan, Abdullah Koç, Kemal Bülbül, Erol Katırcıoğlu, Serpil Kemalbay, Sait Dede, Murat Çepni, Ayşe Sürücü ve Nuran İmir katıldı.
Nöbette konuşan Sait Dede, şunları söyledi:
"Bugün adalet nöbetimizin 30’uncu günü. Bizler milletvekilleri olarak, bir aydır iktidarı yasalara uymaya çağırıyoruz, talep ediyoruz. Her kelimede Türkiye’nin bir hukuk devleti olduğunu söylüyorlar, her kelimede Türkiye’nin yasalarla yönetildiğini söylüyorlar ama yasaları uygulama görevi olan iktidar ve Adalet Bakanlığı maalesef bu yasaları uygulamıyor. Yasalar uygulanmayacaksa, yurttaşların hakkı hukuku nasıl korunacak? Diğer bir önemli nokta, yasalar karşısında herkes eşit değil midir? Herkese aynı yasalar uygulanmaz mı? Ama maalesef bunun keyfi uygulandığını ve durumun böyle olmadığını görüyoruz. Eğer öyle değilse, İmralı Adası’nda dünyada eşi benzeri olmayan bir tecrit neden uygulanıyor? Hangi kanuna göre bu tecrit uygulanmaktadır?
'İMRALI TECRİDİ BÜTÜN SORUNLARIN KAYNAĞI'
Herkes bir an durup düşünsün. Devletin gözetimindeki insanlardan yaklaşık 22 aydır haber alınamıyor. Aileler yakınlarıyla, avukatlar müvekkilleriyle görüşemiyor, ulaşamıyor, ne durumda olduklarını bilmiyor. Bu insanlar devletin gözetiminde. Bunu bu yüzyılda kabul etmek mümkün değildir. Buradan kamuoyuna sesleniyoruz. Türkiye’deki bütün sorunların altında yatan neden işte bu tecrit ve hukuksuzluktur. Bu sorunların çözümünün tek yolunun da diyalog olduğu açıktır. Diyalog ve müzakere olmadan bu ülkeye asla iç barış gelmeyecektir. Sayın Öcalan sadece Türkiye için değil dünya halkları için de bir çözüm perspektifi sunmuştur, her fırsatta barış için hazır olduğunu dile getirmiştir. Ama maalesef Sayın Öcalan’ın bu tutumuna, savaş sevicileri tecritle cevap vermiştir.
Biz Türkiye halkları olarak aslında bunu deneyimledik. 2013-2015 yılları arasında bu ülkede bırakın kan dökülmesini, kimsenin burnu bile kanamadı. Çünkü ortada müzakere ve görüşmeler vardı. Ama iktidar Türkiye’nin huzurunu, barışını ve refahını kendi iktidarına tercih etti. Orada düşünülen sadece o koltukta devam etmekti. Herkes bir daha dönüp 2013-2015 yılları arasına baksın. Türkiye’nin sosyal ve siyasal olarak ekonomik ve refah düzeyinin en yüksek olduğu dönemdi. Ama ne zaman tecrit ağırlaştırıldı, Türkiye’de çoklu krizler başladı. İnsanlar açlıkla, yoksullukla cebelleşmeye başladı, çatışmalar artmaya başladı. Talan, yıkım, adına ne derseniz deyin, Türkiye çıkmaz bir girdaba girdi. Bunu aşmanın tek yolu bu tecridi kırmaktan geçiyor. Eğer bu ülkede iç barış sağlanacaksa bunun yolu tecridin kalmasından geçiyor.
'TECRİT KALKMADAN ADALET VE HUKUK GELMEZ'
Eğer Türkiye’de demokratik siyaset yapılacaksa, yine tecridin kalkmasından geçiyor. Tecrit sadece İmralı’da Sayın Öcalan üzerinde değil ki bugün bütün ülkeye yayıldı, Türkiye’nin sınırlarını bile aştı. Dolayısıyla biz bu tecrit kalkana kadar mücadelemizi sürdüreceğiz. Bu tecrit kalkmadan Türkiye’ye ne doğru dürüst bir adalet ne hak ne hukuk yerleşir. Çünkü kaynak bellidir, sorun bellidir, muhataplar bellidir. İmralı’daki tecrit kalkana kadar mücadelemize devam edeceğiz."