HDP: Savaş ve işgale karşı ittifak büyütülmeli

HDP Büyük Konferansının sonuç bildirgesinde, savaş ve işgal politikalarına karşı ittifakın güçlendirilmesi gerektiği belirtildi, çözümün önündeki en büyük engelin İmralı tecridi olduğu vurgulandı.

HDP Parti Sözcüsü Ebru Günay, genel merkez binasında gerçekleştirdiği basın toplantısında iki gün süren 4. Büyük Konferansın sonuç bildirgesini açıkladı.

Günay, "Bugün Diyarbakır’da özgür basın emekçilerine yönelik bir gözaltı saldırısı gerçekleşti. Onu kınayarak başlamak istiyorum. AKP iktidarı toplumsal desteğini yitirdikçe muhaliflere, partimize, basın emekçilerine saldırmaya devam ediyor, Türkiye'den yükselen alternatif sesi kısmaya devam ediyor. Özgür basına yönelik saldırı daha özel bir anlam taşıyor. Ne zaman bir kırım, saldırı operasyonu başlatmak istese AKP iktidarı önce Türkiye haklarının özgür haber haklarını engellemek için özgür basın emekçilerine yönelik bir saldırı gerçekleştiriyor. Dolayısıyla bu gözaltıları kınıyor, özgür basın emekçilerinin yanında olduğumuzu ve dayanıştığımızı ifade etmek istiyoruz. Özgür basın geleneğinden gelen gazeteci arkadaşlarımız hakikatleri söylemeye, hakikat haberciliği yapmaya her türlü baskı ve saldırıya rağmen devam edeceklerdir" dedi.

'ÖZGÜR VE EŞİT BİR DÜZENİ İNŞA EDECEĞİZ'

Günay, sonuç bildirgesini şöyle açıkladı:

"HDP fikriyatında ve mücadelesinin oluşmasında büyük değerler yaratan yitirdiğimiz bütün yoldaşlarımızı saygı ve minnetle anıyoruz. Zindanlardaki ve sürgündeki bütün arkadaşlarımızı selamlıyoruz. 5. Olağan Büyük Kongremize giderken, yıllardır emek vererek büyüttüğümüz mücadelemizin önemli aşaması olan bir konferans sürecini işlettik ve tamamladık. Türkiye’yi değiştirme, umutlu, eşit ve özgür bir geleceğe taşıma gücümüzü ve inancımızı büyüttük. Bileşenlerimizin ve kongrelerimizin de katıldığı il toplantıları ve 7 bölgede gerçekleştirdiğimiz özgün kadın ve karma konferanslarımızda yürütülen kapsamlı tartışmaların ardından, ‘Büyük Direniş, Büyük Yürüyüş’ şiarıyla 6-7 Haziran tarihinde, 600 delegenin katılımıyla Ankara’da 4. Büyük Konferansımızı gerçekleştirdik.

4. Büyük Konferansımızda eleştirel ve özeleştirel değerlendirmelerde bulunduk; önümüzdeki dönemin politik ve örgütsel ihtiyaçlarını saptayarak faşist rejime karşı demokratik, özgürlükçü, eşitlikçi bir düzenin kurulmasının ve güçlü demokrasi inşasının adresi olduğumuzun kararlılığını bir kez daha gösterdik.

'TARİHSEL DÖNEMDEN GEÇİYORUZ'

Konferansımızda, ‘Demokrasi İttifakını büyütme’, ‘Demokratik Cumhuriyeti inşa etme’ mücadelemiz ile ‘İmralı tecridini’ ve ‘cezaevlerindeki hak ihlallerini’ sonlandırma başta olmak üzere, ekonomik kriz, ekolojik talan, tarım, yerel yönetimler, gençlik, engelliler, mülteci ve göçmenler, çocuklar ve emekliler-yaşlılarla ilgili partimizin yol haritasını belirleyen ve Türkiye siyasetini doğrudan etkileyecek kararlar aldık. Ayrıca 4. Kadın Konferansı’nın aldığı kararları benimsedik.

Derin ve çoklu bir kriz yaşayan kapitalizm, sömürüsünü ve hegemonyasını devam ettirmek için, bir taraftan Rusya ve NATO merkezli emperyal savaş ve müdahalelerle şiddeti yaymaktadır. Öte taraftan dünyanın yeniden parsellenmek istendiği bu süreçte, Ortadoğu bölgesi de enerji sömürüsü sebebiyle önemli bir çatışma bölgesi olmayı sürdürmektedir.

'KÜRTLERİN VE KADINLARIN KAZANIMLARI HEDEFTE'

Kürtlerin Rojava’da kadınlar öncülüğünde elde ettiği kazanımlar küresel ve bölgesel güçleri rahatsız ederken, Ortadoğu’da demokratik yaşamı hedef alan emperyal müdahaleler KDP’nin desteğiyle ve AKP-MHP iktidarı eliyle yürütülmektedir. Küresel güçler ve yerel işbirlikçileri, bir kez daha Ortadoğu’nun birçok noktasına şiddeti yayarak milyonlarca insanın hem yerinden edilmesine neden olmakta, hem de onları uluslararası alanda pazarlık konusu haline getirmektedir.

Kapitalist kutupların yaşadığı hegemonya krizinin bir benzeri Türkiye’de yaşanmaktadır. Çoklu krizin derinleşmesiyle her geçen gün daha fazla güç kaybeden iktidar; faşizan, cinsiyetçi, sömürüye dayalı ve ekolojik yıkıma yol açan politikalarını yükseltmektedir.

Dışarıda emperyal gündemle uyumlu olarak şiddeti yayan iktidar, içeride de cezaevlerindeki ölüm ve hak ihlali siyaseti başta olmak üzere her türlü hukuksuzluğa ve zorbalığa yaslanmaktadır. Buna karşı, Kürt halkının ve binlerce siyasi tutsağın direnişi sürmekte; kadınlar eril sisteme ve zihniyete karşı alabildiğine çetin bir mücadele vermekte; işçiler ve emekçiler hakları için direnmekte; ekolojik hareketler sesini yükseltmektedir. Artan toplumsal itirazların ve tepkilerin sistem içi muhalefetle demokratik yaşamı inşaya dönüşmesi mümkün değildir. Çünkü sistem içi muhalif güçler de, AKP-MHP iktidarının savaş politikalarının arkasına dizilmektedir. Türkiye halklarının demokratik geleceği için tek çözüm, sistemin radikal demokratik değişimidir. Çözüm 3. Yol’dur; Demokratik Cumhuriyet’in inşa edilmesidir.

'DEMOKRATİK CUMHURİYETİ İNŞA EDECEĞİZ'

4. Konferansımızda, farklı alanlarda mücadeleyi büyütme irademizi bir kez daha güçlü bir şekilde vurguladık. Türkiye, tarihsel bir kırılmadan geçerken, ezilenlerin ortak mücadele birliği ile Demokratik Cumhuriyeti inşa etme kararlılığındayız. Bu bağlamda;

Cumhuriyet’in geride bıraktığı yüz yıllık zaman diliminde; farklı kimliklerin, kültürlerin, anadillerin ve inançların varlığını inkâr eden, evrensel temel hakların reddine dayalı demokrasiden yoksun mevcut rejim miadını doldurmuştur.

Konferansımız, önümüzdeki dönemde demokrasi, eşitlik, özgürlük ve adalet zemininde bir araya gelme iradesini gösterenler olarak; Demokratik Cumhuriyeti inşa hedefine ulaşmak için ortak mücadeleyi ve dayanışmayı güçlendirmeye karar vermiştir. Konferansımız, bu kapsamda eşit, özgür ve demokratik bir ortak geleceği inşa etmek için herkese birleşik mücadele çağrısı yapmaktadır.

DEMOKRASİ İTTİFAKI

AKP-MHP iktidarının Türkiye’de yarattığı büyük yıkımdan kurtulmanın, yapısal sorunlara kalıcı çözümler üretmenin yolu, toplumun en geniş kesimleriyle buluşmayı hedefleyen Demokrasi İttifakı’yla mümkündür. Konferansımız, Türkiye’de yaşanan çoklu krizin bir sebebi olan Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'ni değiştirmeyi; bunun yerine demokratik, özgürlükçü ve eşitlikçi bir düzenin kurulması ile güçlü demokrasinin inşasını temel hedef olarak belirlemiştir. Türkiye halkları ne demokrasiyi ortadan kaldıran Cumhur İttifakı’na ne de vesayetçi geçmişi özleyen eskinin tekrarı muhalefete mecburdur. Bu sebeple, 3. Yol siyasetimizle Demokrasi İttifakı’nı büyütmek ve sokak sokak, mahalle mahalle toplumsallaştırmak temel hedef olarak belirlenmiştir.

'EMEĞİN MÜCADELESİNİ YÜKSELTECEĞİZ'

Türkiye halkları, tarihinin en yüksek işsizlik ve yoksulluk, borçlanma ve mülksüzleşme sürecini yaşıyor. Ekonomik krizin temel sebebi, iktidarın sermayeyi önceleyen politikaları, emek ve emekçi düşmanlığı ile savaş ve silahlanma harcamalarıdır. Ekonomik kriz bugün milyonlarca insanın açlık sınırı altında yaşamasına neden olurken, iktidar savaş politikalarıyla açlık çığlığının duyulmamasını amaçlamaktadır. Bizler, bu ülkede emeğin sömürülmesine ve yoksulluğa son vermeye, adaletsizlikleri ve eşitsizlikleri ortadan kaldırmaya, emeğin ve halkların birlikte özgürleşmesine dair kararlılığımızı bir kez daha ortaya koyuyoruz.

'SAVAŞ VE İŞGAL POLİTİKALARINA KARŞI İTTİFAKI BÜYÜTECEĞİZ'

AKP-MHP iktidarı, NATO ve uluslararası güçlerin onayı ve KDP desteği ile Kürdistan Bölgesel Yönetimi'ne sınır ötesi harekatlar düzenlemekte; enerji koridorları oluşturmak ve bölgenin demografik yapısını değiştirmek amacıyla, Türkiye’ye en ufak bir tehdit oluşturmayan Kuzey-Doğu Suriye topraklarını işgal edeceğinin sinyallerini vermektedir. Bu kirli politikayı reddediyor ve lanetliyoruz. Savaşa, işgale karşı barışı savunmakta ve barış ittifakını büyütmekte kararlıyız.

AKP-MHP iktidarı, Kürt düşmanlığını daha fazla arttırarak savaş ve çatışma politikalarında ısrar etmekte ve ülkenin içinde bulunduğu çoklu krizi derinleştirmektedir. Kürt sorunu, diyalog ve müzakere temelinde Meclis zemini dahil olmak üzere sorunun tüm muhatapları ile demokratik bir şekilde çözülmelidir. Aksi durumda Türkiye’nin ne demokratikleşmesi ne de toplumsal huzura kavuşması mümkün olacaktır. HDP, Kürt sorununun demokratik ve barışçı çözümü için üzerine düşen her türlü sorumluluğu yerine getirmeye devam edecek ve bu konudaki tutumunda ısrarcı olacaktır.

İMRALI TECRİDİ

'Bir haftada çatışma durumunu, ihtimalini ortadan kaldırırım diyorum. Ben çözerim, kendime güveniyorum, çözüm için hazırım. Ancak devlet de, devlet aklı da gereğini yapmalıdır' diyen Sayın Öcalan’ın 23 yıldır mutlak tecrit koşullarında tutsak edilmesi Kürt sorununda demokratik ve barışçıl çözüm önündeki en büyük engeldir. Tecrit ile birlikte aynı zamanda Türkiye halklarının da barış hakkı ve umudu gasp edilmektedir. İmralı’dan her daim yükselen barış çağrısına kulak verilmelidir. Diyalog ve müzakere odaklı bir çözüm ve bu toprakların on yıllardır ihtiyaç duyduğu barış için İmralı’nın kapıları açılmalı, kendisinin özgür yaşam koşulları sağlanmalıdır.

'KADINLAR ÖZGÜRLÜKTE ISRARLI'

Dünyanın dört bir yanında savaş, kriz ve şiddet olmadan ayakta duramayan iktidarların estirdiği faşizme ve kapitalist erkek egemen zihniyetine karşı örgütlenmeyi ve mücadeleyi büyütmeyi esas almaya devam ediyoruz. Erkek egemenliğinin benzer biçimlerini farklı gibi sunan “iki yolun” kadınlar açısından da özgürlük, demokrasi, barış ve eşitlik getirmeyeceğini biliyoruz. Kadın katliamlarına, tacize, tecavüze, çocuk istismarına, ev içinde ve dışında emek sömürüsüne karşı kadın dayanışmasını ve mücadeleyi büyütmekte ısrarcıyız. Kadınların tarihsel kazanımları olan eşbaşkanlık ve eşit temsiliyetten de, İstanbul Sözleşmesi’nden de vazgeçmiyoruz.

HDP, eşitliği ve özgürlüğü kazanmak isteyen tüm kesimlerin olduğu gibi gençlerin de partisidir. Bizler tarihten biliyoruz ki; gençlerin ve halkların direnişi, savaşlara karşı daima var olmuştur. Şimdinin ve özgür yarınların kurucu gücü olan gençlerin, eşitler arası bir siyasal ilişki içerisinde inisiyatif aldığı ve özerkliğini koruduğu HDP yürüyüşünü birlikte güçlendirmeye devam ediyoruz. Bu, aynı zamanda özgürlükleri ve nitelikli eğitim, sağlık, barınma ve ulaşım hakkı için mücadele eden gençlerin sesine eşlik etmenin de yürüyüşüdür. Bu yürüyüşün gücü ve dinamizmiyle birlikte özgürleşeceğiz.  

HDP olarak, parlamento ve Cumhurbaşkanlığı seçimlerine dar ve kısa vadeli çıkar hesaplarıyla değil; Türkiye halklarının çıkarları temelinde yaklaşıyoruz. Parlamentoyu çoğulcu bir yapıya kavuşturma mücadelemize devam edeceğiz. Bu mücadelemizle ezilenlerin, emekçilerin, kadınların, halkların, kültürlerin, inançların, cinsiyet kimliklerinin, engellilerin ve gençlerin parlamentoda güçlü şekilde temsil edilmesini hedefliyoruz. Bu kapsamda, parlamento seçimlerinde, statükocu-restorasyoncu güçler ve iktidar bloğu karşısında HDP’nin çizgisi 3. Yol’dur, demokratik seçenektir.

Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde bizler için esas olan adayın kim olacağı değil, yeni dönem politikalarının ve ilkelerinin ne olacağıdır. Partimiz, Cumhurbaşkanlığı seçimi için yeni dönemin politikalarını müzakereye açıktır. Bu sürece demokratik dönüşümü hedefleyen ilkeler mutabakatı üzerinden yaklaşıyoruz.

'TOPLUM ÇARESİZ DEĞİL'

Partimize açılan kapatma davası, yereldeki kayyım uygulamaları, Kobanî davası ve istikrarlı hukuksuz tutuklamalar ve baskılarla sadece bir parti olarak HDP değil; fikriyatı, Türkiye halklarının ortak mücadelesi ve demokratik iradesi de tasfiye edilmek istenmektedir.

Kapatılma kaygısına düşmeden, HDP’yi ve HDP fikriyatını savunarak ve güçlendirerek yürüyüşümüze devam ediyoruz. HDP sadece güçlü bir muhalefet adresi değildir. Aynı zamanda Türkiye’nin çözüm gücü ve kurucu inşa gücü olma iddiasındadır. HDP’yi savunmak tam da bu zamanda toplumsal itirazı, cesareti ve yeni yaşamın inşasını savunmaktır. Çünkü HDP 8 Mart, Newroz ve 1 Mayıs meydanlarını dolduran milyonların; inanç özgürlüğü ve eşit yurttaşlık mücadelesini sürdüren Alevilerin; erkek egemenliğe karşı mücadele eden kadınların; doğanın talanına karşı duran ekolojistlerin ve bir bütün olarak tüm ezilenlerin partisidir. Bu toplumsal kesimler her türlü kumpasa rağmen asla çaresiz ve seçeneksiz kalmayacaktır.

Tarihsel mücadelemizde ve son olarak 4. Konferansımızda açığa çıkan güç, coşku, kararlılık ve umutla 5. Büyük Olağan Kongremize yürüyoruz. HDP, Türkiye’deki tüm sorunların çözümü ve halkların umudu olma iddiasını taşımaya devam edecektir. Umudu ve mücadeleyi büyütmek isteyen, ‘gelecek biziz’ diyen herkesi bu görkemli yürüyüşe, Büyük Direniş, Büyük Yürüyüş'e davet ediyoruz."