KCDK-E: 'Yasak' kararı tüm Kürtleri hedef yapıyor

Lüksemburg'daki davaya dikkat çeken KCDK-E, 'yasak kararı'nın bir halkın topyekûn hedef alınmasına gerekçe yapıldığına dikkat çekti.

KCDK-E eşbaşkanları, Lüksemburg'daki davaya ilişkin yazılı açıklama yaptı.

"Kürt halkının özgür yaşama hakkının ipotek altına alınmasına vesile edilen PKK’nin AB terörist örgütler listesinde gösterilmesi Kürt özgürlük mücadelesinin ana gündemi olmayı sürdürüyor" vurgusunda bulunulan açıklamada, şunlar kaydedildi:

"31 Mart 2022 Perşembe günü Lüksemburg'da PKK’nin AB terörist örgütler listesinden çıkarılmasına ilişkin mahkeme görüldü.

Halkların Önderi Abdullah Öcalan’ın tüm çözüm önerilerini görmeyen ve yıllardır ağır bir tecrit altında oluşunun sebebi olan bu uygulamanın hiçbir gerekçesi olmadığı bir kez daha mahkemede ortaya konulmuştur.

Lüksemburg’daki Avrupa Adalet Divanı’nda görülen dava yeniden tazelenmesi istenen yasağa karşı PKK’nin AB terörist örgütler listesinden çıkarılması ve iptal edilmesi ekseninde bir savunmayla gerçekleşmiştir.

PKK’nin AB terörist örgütler listesinde gösterilmesi dayanak yapılarak Kürdistani olan tüm örgütlenmeler ve haklı mücadele biçimleri hedef alınmıştır. AB ülkelerinin bu uygulaması bir bütün olarak Kürt özgürlük mücadelesi, kendini ifade etme ve örgütlenme özgürlüğünün önüne konan büyük bir engel olarak durmaktadır.

Avrupa’da yaşayan ve örgütlenen Kürdistanlılar yıllardır PKK’nin AB terörist örgütler listesinde gösterilmesi gerekçe gösterilerek kriminalize edilmektedir. Özellikle Almanya’da sürdürülen uygulamaların ve yasakların zeminini bu gerekçe teşkil etmektedir. Bir halkın topyekûn hedef alınmasına gerekçe yapılmıştır. 

BELÇİKA KARARINA DİKKAT ÇEKİLDİ

1996’dan bu yana PKK yasağının kaldırılmasını talep eden milyonların iradesi göz ardı edilmektedir. Belçika Mahkemesi’nin 8 Mart 2019’da verdiği 'PKK savaşın bir tarafıdır' kararına rağmen AB’nin terörist örgütler listesinde gösterilmesi uluslararası hukuka ve ilkelere uymamaktadır.

Brüksel kararı bugüne kadar PKK’yle ilgili olan tartışmalarda eskiyi aşan bir adımdır. Buna rağmen AB ve ABD’nin bu kararından vazgeçmemesi çözümün önünü kapatarak PKK’yi hukuk sistemi dışına zorlama çabasıdır. Esasen Belçika mahkemesi AB’nin aldığı bu kararı çürütmüş bir niteliktedir. Çünkü bir AB ülkesi (Belçika) PKK’nin ‘terör örgütü’ olmadığı sonucuna vardı.

'TÜRK DEVLETİNİ CESARETLENDİRİYOR'

Oysa işgalci Türk ordusunun uluslararası hukuku hiçe sayarak Efrîn’i işgal etmesi, Güney Kürdistan başta olmak üzere tüm parçalarda süren katliam saldırıları adalet önünde yargılanması gereken bir sorumluluk olarak AB’nin önünde duruyor. NATO ortağı Türkiye’nin Ortadoğu’nun bir karakolu olması ve uluslararası çıkarlar bunun önüne geçmiştir.

PKK’nin AB terörist örgütler listesinde gösterilmesini dayanak ederek Türk ordusu Kürdistan’ı yasa dışı olarak işgale cesaret etmekte ve hiçbir uluslararası kurala uymamaktadır. Bu tutum sorunların siyasi temelde çözülmesinin önüne geçerek savaşın sürdürülmesine vesile yapılmaktadır. 

Oysa neredeyse 100 yıldır süren bu çatışmayı barışçıl ve adil bir şekilde sona erdirmek için siyasi bir çözümden başka alternatif yoktur.

Dünyanın başına bela edilmiş olan barbar DAİŞ çetelerine karşı insanlığın onur mücadelesini veren ve bu uğurda binlerce evladını feda eden Kürt halkının yeryüzünde varlık sürdürmesini yasaklamanın hiçbir ahlaki ve insani dayanağı yoktur.

'TÜM ARGÜMANLAR ÇÜRÜTÜLDÜ'

Yasağa gerekçe gösterilecek tüm argümanların çürütülmesine rağmen, Kürt halkının siyasi, toplumsal ve ekonomik olarak geniş bir örgütlenmeye sahip olması göz ardı edilmektedir. 

Ağır bir tecrit ve esaret altında tutulan Önder Apo’nun barışın ivedilikle sağlanması konusundaki tüm çağrıları ve çabalarının görülmediği ve üstelik rolünü bir türlü oynamayan Avrupa Konseyi ve CPT bir halkın soykırıma uğramasına bu tutumla katkı sunmaktadır.

Kürt Halk Önderi Apo her açıklamasında onurlu bir barışın sağlanması için şiddet dışında demokratik çözüme hazır olduğu yönündeki mesajlarını sürekli tekrarlamıştır.

KCDK-E olarak Lüksemburg’da görülen bu mahkemenin tarihsel bir önemi olduğunu yeniden hatırlatıyoruz. Örgütlenme ve bir halk olarak varlık göstermemizin önünde sürekli engel olarak önümüze çıkarılan yasağın hayatımızın her alanında karşımıza çıkarıldığı somut bir gerçektir.

Bu nedenle Avrupa ülkeleri, yönetimleri ve uluslararası kamuoyuna bu dayanaksız yasakla bir halkın iradesine ipotek konulamayacağını hatırlatarak, bölge ve dünya barışı için hızla yasağın kaldırılarak Kürt halkının kendi kaderini tayin etmesinin önünü açma noktasında adım atmaya çağırıyoruz."