Kobanê Davası: Erdoğan kaybedecek

Kobanê Davası’nın duruşmasında konuşan siyasetçiler, "Erdoğan kaybedecek" derken, "Kadınlar kendi tarihini kendi yazıyor" mesajını verdi.

21’i tutsak 108 ismin yargılandığı Kobanê Davası’nın 13’üncü duruşması, Sincan Cezaevi Kampüsü’nde görülüyor.

Sincan Cezaevi'nde rehin tutulan siyasetçiler duruşma salonunda bulunurken, farklı cezaevlerinde bulunan siyasetçiler ise Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) aracılığıyla duruşmaya bağlandı.

Duruşmaya şu isimler katıldı: "HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan ile HDP milletvekilleri ve yöneticileri, Özgürlük için Hukukçular Derneği (ÖHD), Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD) avukatlarının yanı sıra 78’liler Girişimi, Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK) Eş Genel Başkanı Mehmet Bozgeyik, Emek Partisi (EMEP) Genel Başkan Yardımcısı Selma Gürkan, Toplumsal Özgürlük Platformu (TÖP), Emekçi Hareket Partisi (EHP), Türkiye Komünist Partisi (TKP), Türkiye İşçi Partisi (TİP) Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası (Eğitim-Sen), Büro Emekçileri Sendikası (BES) temsilcileri ile çok sayıda siyasi parti temsilcisi, demokratik kitle örgütü, sivil toplum örgütü üyeleri."

'MAHKEME BAŞKANINIZ ÇETE LİDERİ'

Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) eski Eş Genel Başkanı Sebahat Tuncel ise siyasetçilerin savunmalarının bir güne sığdırılması kararına dair konuştu. Tuncel, “Hukuksuzluk yapıyorsunuz. Siz de biliyorsunuz CMK’ye göre, önce sorgular biter. Sonra tanıklar ve müştekiler dinlenir. Siz bizi tehdit mi ediyorsunuz? Sizden önceki mahkeme başkanı Bahtiyar Çolak çete lideri çıktı. Biz o heyeti reddettik. Bunu size de söyledik” diye belirtti.

'GERÇEKLERİ GİZLEME DAVASI'

Bu davanın gerçeklerin gizlenmesi davası olduğuna dikkat çeken Tuncel, şöyle konuştu:

“HDP’nin attığı bir tweeti bahane ederek bütün sorumluluğu bize yüklüyorsunuz. Ülkeyi biz mi yönetiyoruz. Biz muhalefetiz. Bugün yargı siyasi iktidarın bir kolu haline gelmiştir. Bu dava Türkiye halklarının geleceğini baltalıyor. Bir yandan Suriye’de bir yandan da burada bir savaş yürütülüyor. Diyorsunuz ki ‘Bir gün savunma yapacaksınız.’ Ben istersem bir saat yaparım, istersem bir hafta yaparım. Savunmamızın içeriğine sürekli müdahale ediyorsunuz. Oldu olacak savunmalarımızı siz yazın! Ben burada adil bir yargılama olduğunu ifade etsem durum farklı olacak, ancak ben size güvenmiyorum. Cübbenizin onuruna yakışır davranın. Kendi Anayasa’nıza uyun. Her türlü baskı zor yöntemini uyguluyorsunuz. Bu da yetmiyor bizi tehdit ediyorsunuz. Biz burada rehineyiz. Siz de biliyorsunuz ki ortada suç ve suçlu yönünden bir ilişki yok. Kendi tanıklarınız bile bu olayların arkasında gizli paramiliter güçlerin olduğunu ifade etti ancak siz onların mahkemedeki ifadelerini kabul etmezken Emniyet’te nasıl alındığı belli olmayan ifadelerini geçerli sayıyorsunuz.

Sizlerin önünüze şapkanızı koyup düşünmeniz lazım. Yapmanız gereken buradaki arkadaşlarımızı özgürlüğüne kavuşturmaktır. Cumhurbaşkanı ne diyordu: ‘Egemenleri koruyacak bir hukuk sistemimiz olacak.’ Ama şimdi bakın hukuk şimdi sadece egemenleri koruyor. 2015’ten sonra Türkiye’nin içine girdiği tekçi, otoriter rejimin Türkiye’yi getirdiği nokta ortada. Artık bir hukuk devleti ve demokrasiden bahsetmiyoruz. Bu ülkede Kürt sorunu çözülmeden ülke ekonomisinin düzelmesi mümkün değildir. Tarihten bu yana Kürtlerle kim ittifak kurmuşsa kazanmıştır. Erdoğan kaybedecek. O yüzden onlara güvenmeyin. Onlar için deniz bitti. Onlar sizi de yargılar.

Bana eğer savunmamı bir günde yapmam gerektiği dayatılırsa açık söylüyorum yapmam. Size acele edilmesi yönünde talimat geldi yine galiba. Dikkatinizi çekerim özgürlüğü alınan bizleriz, siz değil. Gerçi biz sizden daha özgürüz. En azından kendi kararlarımızı kendimiz veriyoruz."

'DEVLET ONURSUZLUĞU DAYATIYOR'

AKP-MHP iktidarının toplumu kutuplaştırdığına dikkat çeken Tuncel, “Toplumun neredeyse yarısı terörist, düşman! Yabancı, mülteci düşmanlığı almış başını gidiyor. Kimse ‘kapıları açmasaydınız Suriyeliler gelmeyecekti’ demiyor, ‘Suriyeliler gitsin’ diyor. Yoksulluğu Suriyeliler mi getirdi? Tecrit politikası ayrı, hak ihlalleri ayrı. Belli ki seçim gelecek ki AKP cezaevi izinlerini uzattı. Cezaevinde infazlar yanıyor. ‘İyi halli değil’ denilerek tahliyeler engelleniyor. İnsanlara onursuzluk dayatıldı. Bu bir devlet politikasıdır ve kabul edilebilecek bir şey değil. Hizbullahçılar AİHM kararıyla tahliye edildi ama bizim için AİHM kararları uygulanmıyor. Sistem çökmüş, çürümüş durumda. Cezaevine muhalif hiçbir şey girmiyor, gazete, kitap, dergi girmiyor. Siyasiler görüntülü telefon görüşmesi yapamıyor. Bu nasıl bir ayrımcılık” diye konuştu.

ATA: SAYIN ÖCALAN'IN ÖZGÜRLÜĞÜ İÇİN ÇALIŞTIM

Tevgera Jinên Azad (TJA) aktivisti Ayla Akat Ata da "3 Ağustos’ta DAİŞ Şengal’e girdi. Bizim de bu tarihte çalışmalarımız başladı. Sadece 6-8 Ekim’i hesaba katıp parlamento faaliyetleri dikkate alınamaz. Evet, tweet 6 Ekim’de atıldı ancak biz zaten 3 Ağustos’tan beri alanlardaydık. Öncesinde de atabilirdik” dedi.

Mahkeme heyetine neden yargılandığını soran Akat Ata, “Genel Merkezimin attığı tweeti paylaşmışım ve kadın çalışması yürütmüşüm. Bir diğer husus da Sayın Öcalan’ın özgürlüğü için çalıştım. Ben bu çalışmalarımı 2004’ten bu yana yapıyorum ama daha yeni dava konusu yapılıyor. Beni kadın özgürlük mücadelemden dolayı yargılayacaksanız savunmamı yaparken kadın özgürlük mücadelesinin tarihini anlatırken bana müdahale etmeyeceksiniz. Kadının yazılı tarihinin bile öncesi yok. Ama bugünkü kadınlar kendi tarihini kendi yazıyor. Kadının eşitlik ve özgürlük mücadelesi için 1999’dan bu yana aralıksız çalışan beni yargılıyorsanız benim de bunları anlatma hakkım var” şeklinde konuştu. “Siz bizi Kürt sorununa demokratik çözüm istediğimiz için yargılıyorsunuz” diyen Akat Ata, “6-8 Ekim’i planlayanlar dışarıda ellerini kollayanları sallayarak geziyorlar ama bir gün yargılanacaklar ve biz o davanı müştekisi olacağız” dedi.

Duruşma siyasetçilerin beyanlarıyla devam ediyor.