Nebiye Merttürk: Sorunları çözme gücüne sahibiz

HDP’nin çağrısıyla katıldıkları ‘Demokrasi İttifakı’ gündemli toplantıda, yaşanan krize karşı hep birlikte nasıl mücadele edilebileceğini tartıştıklarını söyleyen Halkevleri Genel Başkanı Merttürk, "Devrimciler olarak sorunları çözme gücüne sahibiz" dedi.

Nebiye Merttürk, krizin derinleştiği böyle zamanlarda, farklı yol ve yöntemleri olan kurumlar olsalar da asgari müşterekte buluşmanın önemine dikkat çekti. “Demokrasi İttifakı”nın bir isimden ibaret olmadığının altını çizen Merttürk, ’gerçek anlamıyla içeriğine kavuşabilmesi için ilericilikten, demokrasiden, sol/sosyalizmden yana tüm güçlerin bunu eylemiyle ortaya koyması önemlidir’ dedi. 


Halkevleri Genel Başkanı Nebiye Merttürk, ‘Demokrasi İttifakı’ çerçevesi ve ülkede yaşanan krizlerin çözümüne ilişkin ANF’ye konuştu. 

Geçtiğimiz günlerde Halkların Demokratik Partisi'nin (HDP) çağrısıyla ‘Demokrasi İttifakı’ gündemli toplantıya katılan Halkevleri Genel Başkanı Nebiye Merttürk, katılma nedenleri ile ilgili şunları söyledi: "Uzun yıllardır bu memlekette mücadele eden halk örgütü olarak biz de bu toplantıya katıldık. Bu toplantı basına seçim ittifakı olarak yansısa da tam tersi toplantının amacı; memlekette yaşanan krize karşı hep birlikte nasıl hareket edebiliriz, nasıl mücadele edebiliriz idi. Bizim açımızdan, bir yandan neoliberal kapitalizmin krizi ve bu krizi yönetmeye çalışan devlet krizi devam ederken, krizler karşısında sol, sosyalist, devrimci, ilerici bir muhalefetin ve ortaklığın önemli olduğu bir yerde bu çağrı anlamlıydı. ‘İnsanca bir yaşam, eşitlik, özgürlük ve barış için direnişte birleşelim’ diye çok yakın zamanda kendi çağrımız da olmuştu. Dolayısıyla bu çağrıya kulak verdik ve toplantıya katıldık."

YOKSULLUĞA KARŞI HEP BİRLİKTE MÜCADELE EDİYORUZ

Kendini sosyalist ve devrimci olarak tanımlayan herkesi kapsayan ilkeler çerçevesinde tartışmalar yürütüldüğünü kaydeden Merttürk, "Yoksulluk ve hayat pahalılığına karşı hep birlikte mücadele ediyoruz. Gündemlerden biri de buydu. Halkın acil sorunlarına bir an önce çözüm üreten, üstelik bunun alternatifini yaratan bir mücadele hattı örmeliyiz diye yola çıktık. Bunun bir ayağı doğrudan hayatımızı etkileyen elektrik ve doğal gaz faturalarına karşı zamların geri çektirilmesi ve hatta bizce elektrik üretim ve dağıtımın kamulaştırılması yönünde bir mücadele hattı örebilmek. Bir yandan memlekette çok fazla çocuk istismarı, kadına yönelik şiddet, cinayetler devam ediyor. Bütün bunların karşısında yine ortak bir mücadele hattı örebilmek. 

İşçiler sömürülüyor, yoksulluk ve açlık sınırının altında ücretlerle çalışmak zorunda kalıyoruz. Göçmen sorunu devam ediyor. Göçmenlere ikinci sınıf insan muamelesi yapılması, büyük bir göçmen emeği sömürüsü varken göçmenlere uygulanan şiddetin meşrulaştırılması gibi gündemlerle ortak ilkeler çerçevesinde bir araya gelmiş olduk. Aslında bugün kendine devrimciyim, sosyalistim diyen tüm güçleri kapsayacak ilkeler çerçevesinde ortak mücadele hattını tartışmış olduk. Yakın zamanda bir toplantı daha yapılacak. Süreç ilerledikçe nasıl mücadele edileceği, ne yönde kararlar alınacağı da daha somut örneklerle karşımıza çıkacaktır" diye konuştu. 

DEMOKRASİ İTTİFAKININ İÇERİĞİNİ DOLDURMALIYIZ

Her örgütün kendi mücadele programı ve çerçevesi olduğunu belirten Merttürk, "HDP ‘üçüncü yol’ diyor, biz ‘direnişte birleşelim’ diyoruz. Farklı örgütler, farklı yapılar olduğumuz için yöntemlerimiz farklılaşabiliyor. Ama aynı amaç doğrultusunda yan yana gelişlerimiz çoğalabiliyor. Bu anlamda biz demokrasi ittifakı çağrısını da anlamlı bulduk. Ama tümüyle aynı yolda hareket ettiğimiz ya da aynı yöntemle hareket ettiğimiz bir durum söz konusu değil. Zaten bu yüzden temel ilkelerde, asgari müştereklerde buluşabilmek bizim için önemli" ifadelerini kullandı. 

Demokrasi İttifakının gerçek bir demokrasiyi tesis etme mücadelesinde anlamını bulacağını ve içeriğini bu anlamda doldurabilmenin kritik olduğunu da vurgulayan Merttürk, devamla şunları belirtti: "Memlekette hepimiz farkındayız ki, kontrgerilla sistemiyle yönetilen ve aynı zamanda faşist uygulamalarla, her gün başka bir baskı ve şiddetle karşımıza çıkan bir iktidar var. Rıza üretme kapasitesi giderek daralmış durumda. Rıza üretme kapasitesi daraldıkça da, şiddete başvuruyor ya da düşmanlaştırıyor. Bu iki yöntem de iktidar tarafından denendi. Bu anlamda ‘Demokrasi İttifakının’ gerçek anlamıyla içeriğine kavuşabilmesi için ilericilikten, demokrasiden, sol/sosyalizmden yana tüm güçlerin bunu eylemiyle ortaya koyması önemlidir. Yoksa bu herhangi bir çağrı ya da bir isimden ibaret bir şey değil. Bunu hayata geçirmek hepimizin görevidir."

HALKI SİYASETİN ÖZNESİ YAPMALIYIZ

Merttürk, seçim gündeminin önemli olduğunu ama asıl sorunun seçim olmadığını da dile getirdi. "Ne zaman seçim söz konusu olsa, herkes yüzünü oraya dönmek zorunda kalıyor. Bunun çeşitli tehlikeler barındırdığını düşünüyoruz" diyen Merttürk, "Şu an mevcut koşullarda, faşizmle, tek adam diktatörlüğü ile yönetilen bir ülkede seçim koşullarını tartışmak zorlaşıyor. Millet ittifakının da katkısıyla birlikte sanki seçim olmuş, iktidar el değiştirmiş ve biz seçim sonrası tartışmalara şahit oluyormuşuz gibi. Elbette biz bu seçim sürecini değerlendireceğiz. Ama seçim sonrası kurulabilecek yeni bir Türkiye özlemi duyuyorsak, bugünden yapacaklarımızla mümkün olabileceğini düşünüyoruz. Seçim süreci tek başına sandıktan ibaret değil.

Siyasete katılmanın tek biçimi, seçim ve sandık siyaseti olarak önümüze konuluyor. Devrimci siyasetin ne yazık ki daha az inandırıcı olduğu bir ülke düzleminde, bizim başta devrimciler olarak önce bu siyasetin mümkün ve inandırıcı olduğunu ortaya koyabilmemiz gerekiyor. Daha önceden de deneyimlerimiz var. Özellikle Gezi’den sonra daralan bir sol/sosyalist hareketten bahsedebiliriz. Bu nedenle bizim yeniden gerçek hayatla temas eden, yoksulların siyasetini örgütleyen, ezilenlerin siyasetini örgütleyen bir gerçeklik yaratmaya ihtiyacımız var. Seçim bunun için bir yol olarak gösteriliyor ama oraya giden süreçte halkın kendi sorunlarını konuşabildiği, kendi öz gücünü ortaya koyabildiği halk meclisleri kurarak ve bu meclisler yoluyla halkı siyasete dahil edip siyasetin öznesi kılarak başarabileceğimizi düşünüyoruz. Bunu yapabilirsek, demokrasi ittifakının da ya da tek tek örgütlerin de hem seçim sürecini hem de seçim sonrası dönemi iyi karşılarız" dedi.

SORUNLAR SADECE SEÇİMLE ÇÖZÜLEMEZ

Türkiye’de yaşanan çoklu krizin çözümün seçim olmadığını da ifade eden Halkevleri Genel Başkanı Nebiye Merttürk, krizin çözüm noktalarına ilişkin ise şunları söyledi: "Bu bir sistem sorunu ve bu yüzden sadece seçimle çözülemez. Sadece Türkiye’nin içerisinde olduğu bir sistem sorunu da değil ne yazık ki. Tüm dünya, neoliberal kapitalizmin krizini yaşıyor. Yoksullaşmanın, işçileşmenin, işsizliğin en dibini gördüğümüz, çelişkili gibi görünen ama birbirini besleyen bir sürü sorunun artık dibe vurduğu bir yerde sorunların çözümünü, mevcut iktidarlarla, yönetimlerle mümkün değil. Bugün iktidara, neoliberal kapitalizmi ayakta tutmaya çalışan kim gelirse gelsin bu sorunlar çözülemez. 

Bizim çeşitli taleplerimiz ve aslında programlarımız var ve bunları ortaya koyarak sorunların çözülebileceğine inanıyoruz. Memlekette bu kadar çok yoksullaşma ve zamların olduğu bir yerde enerji üretim ve dağıtımın kamulaştırılması gerekiyor, bizce başka çözümü yoktur. Yoksul halkın, işçilerin, devleti daha fazla sırtında taşıyacak gücü kalmamıştır. Pandemiyle açığa çıktı ki; sağlığın özelleştirilmesi doğrudan bir yaşam sorunudur. Bu kadar büyük bir salgın krizinde dahi şirketlerin, özel hastanelerin, aşının bile patentinin tartışıldığı bir dönemden geçtik. Bu nedenle sağlığında kamulaştırılması gerekiyor. Eğitimin kamulaştırılması gerekir. Özel eğitimle en başta, eşit yurttaşlık hakkı elimizden alınmış ve insanların eğitime eşit erişimi engellenmiştir. Buna cinsiyet ve özellikle ırk ayrımından da bakabiliriz. 

Yoksulluk ve eğitimle bağlantılı olarak, memlekette çok ciddi bir tarikat yapılanması var. Ne yazık ki özellikle yoksul halkın çocukları, bu tarikat yurtlarına mahkum kalıyor. En son çok çarpıcı bir biçimde, Enes Kara örneğini gördük. Doğrudan ya da dolaylı olarak insanların ölümüne sebep verebilecek kadar tehlikeli yerler. Aynı zamanda laikliğin tesisi içinde, tüm toplumsal yaşamın, tüm üretim ilişkilerinin laikleştirilmesi gerekir. İstanbul Sözleşmesi’nden çekilen hatta kadınların nafaka hakkına saldırılan bir gericilikle karşı karşıyayız. Buna karşı hep birlikte, kadınların eşitliği ve özgürlüğü için başta İstanbul Sözleşmesi olmak üzere bir mücadele hattı örmek zorundayız. 

Biz bu sorunların ancak böyle çözülebileceğini düşünüyoruz. Mevcut iktidarın bunu çözemediği ortada. Toplumsal bir kriz içerisindeyiz. Bütün bu sorunları ancak bahsettiğimiz program çerçevesinde, herkesin eşitliği ve özgürlüğüyle ancak çözülebilir. Bu sistemde mümkün değildir. Bizler sosyalistler ve devrimciler olarak seçim sürecini de kapsayan bir mücadele hattıyla, bahsettiğimiz bütün bunları gerçekleştirebilecek güce sahibiz. İktidar büyük bir kriz içerisinde, bizim yapmamız gereken bu krizin noktalarına vurarak, krizi derinleştirerek, kendi halk iktidarını kurabilecek gerçekliği bu memlekette yaratabilmek olacaktır."