Polis cinayetleri daha görünür ama hala cezasız

Çetin Kaya elleri kelepçeliyken ensesinden vuruldu; Ali El Hemdan da bir yıl önce yine polis tarafından katledildi. İki cinayette de polis ve yetkililer bilindik şeyleri tekrarladı. Hemdan davası cezasızlığın nasıl işletildiğinin en açık örneklerinden.

Kadıköy Göztepe’de ensesinden vurularak katledilen Çetin Kaya, İzmir’de polise korna çaldığı için dayak yiyen genç ve yine Aydın’da bir genci darp eden polisin “Seni öldürürüm” sözlerinin cep telefonu kamerasını yansıması...

Yaşanan polis şiddetinde artış yok sadece daha da görünür oldu. Ama asıl ortak noktası, olayların benzer şekilde yaşanması, resmî yetkililerin aynı şeyleri açıklaması. Sonuç olarak cezasızlık…

Baran Tursun Vakfı’nın hazırladığı rapora göre 2007-2020 yılları arasında 92’si çocuk 404 sivil, polisin silah ve orantısız güç kullanımı sebebiyle yaşamını yitirdi.

Aynı rapora göre yaşamını yitirenler tek taraflı ateş sonucu öldü, silahlı çatışmada değil. 2020’yi kapsayan bu rapora son dönemde iki çarpıcı cinayet daha eklendi: 3 Eylül 2021’de Şırnak’ın İdil ilçesinde bisiklet süren 7 yaşındaki Mihraç Miroğlu, zırhlı polis aracının çarpması sonucu hayatını kaybetti. İstanbul Kadıköy’de ise set işçisi Çetin Kaya, polis tarafından ensesinden vurularak katledildi.

YETKİLİLER BİLİNDİK ŞEYLERİ TEKRARLADI

29 Kasım 2021’de set işçisi olarak çalışan Çetin Kaya’nın yaşamını yitirdiği olayda polisin yaptığı açıklama, ‘dur’ ihtarına uyulmaması yönündeydi.

Benzer bir açıklama da İstanbul Valiliği’nden geldi. Valilik yaptığı açıklamada Çetin Kaya’nın polise mukavemet ettiğini söyledi: “Sürücü Çetin Kaya ise yakalama işlemi sırasında görevli personele mukavemette bulunmuş, o esnada polis memurunun elindeki silahın ateş alması sonucu vurularak, olay yerinde hayatını kaybetmiştir.”

Çetin Kaya’nın yakınları ve avukatının açıklamaları ile ETHA’da Nadiye Gürbüz’ün yaptığı habere göre ise, Kaya ensesinden vuruldu. Vurulduğu esnada ise elleri ters kelepçeliydi.

Haberin yayılması ardından adı açıklanmayan polis tutuklandı, Çetin Kaya’nın kullandığı araç ise deliller alınmadan temizlenerek aileye verildi. Şimdiyse yakınları, ‘kameraların çalışmadığı’ bu bölgede olayı çekenler varsa kendilerine ulaşması için çağrılar yapıyor.

Çetin Kaya’nın ailesi ve yakınları olayın peşini bırakmayacağını ifade ediyor. Diğer yandan ise delillerin karartılmasıyla karşı karşılar.

‘KAZAEN VURULDU’

Geçen yıl 27 Nisan 2020’de Adana’da sokağa çıkma yasağı kontrolü yapıldığı sırada 17 yaşındaki Suriyeli Ali El Hemdan’ın öldürülmesi de Türkiye’deki polis cinayetlerinde yaşanan sürecin en çarpıcı ve yakın tarihli örneklerinden.

Hemdan da bir polis memurunun ateş açması sonucu hayatını kaybetti ve benzer bir süreç onun cinayetinde de yaşandı.

Adana Valiliği olaydan bir gün sonra yazılı bir açıklama yayınladı; olayın kaza eseri olduğunu iddia etti.

Hemdan’ı vuran polis memuru F. K. de olay hakkında “Dur ihtarına uymadığı için peşinden koştum. Ayağım sendeledi. Düşünce elimdeki silah patladı. Ateş etmek, öldürmek gibi bir niyetim yoktu” dedi.

CİDDİ BİR MESLEK VE TEŞKİLAT DAYANIŞMASI VAR

ANF’ye konuşan ve Al El Hemdan davasının avukatlarından Tugay Bek, polis şiddetinin cezasız kalmasının sebeplerini sayarken şunları söylüyor: “Polisin vatandaşla karşı karşıya geldiği zamanlarda şöyle bir rahatlığı var. Vatandaşa, suçluya vs. karşı kendi meslektaşları ve teşkilatı onun yanında olacak. Dahası bütün bu bileşenlerin toplamında ortaya koyulan delilleri değerlendiren mahkeme de adalet terazisinin bir kefesine ‘devletin polisinin, teşkilatının, amirinin tuttuğu tutanağı’ diğer tarafa ise suçlu, şüpheli ya da vatandaşı koyacak. Bu tür belgeler mahkemelerde genellikle kanaatte belirleyici oluyor. Çoğunlukla bu davalarda sanık olan polisler cezasız kalıyor. Çok küçük cezalarla davalardan sıyrılıyorlar. Hatta mesleklerin başına dönüp yeniden suç işlemeye devam ediyorlar. Burada ciddi bir meslek ve teşkilat dayanışması ve neticesinde ortaya çıkan bir cezasızlık pratiği var. Bunun en yakıcı örneği bizim de takip ettiğimiz Adana’daki Ali El Hemdan davası. Bu dava Türkiye’de cezasızlığın hangi yollardan geçerek oluştuğunu bize çok net şekilde gösteriyor.”

KRİMİNAL SAHTE RAPOR HAZIRLADI

Avukat Bek, olayın gelişimini anlatırken cezasızlığın polis teşkilatından valiliğe nasıl organize şekilde inşa edildiğinin de örneğini veriyor.

Tugay Bek’in anlattıkları Çetin Kaya’nın ölümünden sonra yaşananlara benzer. Tek fark, Ali El Hemdan davasında görüntülerin ortaya çıkması dosyanın seyrini değiştiriyor: “Olaydan bir gün sonra Adana Valiliği bir açıklama yayınladı ki, hala sitelerinde duruyor. Açıklamada polis memurunun ayağının takıldığını ve kaza ile Hemdan’ı vurduğu yazıyordu. Bu aslında birebir polisin kendi sorgu ifadesi. Fakat Valilik, bunu bir hakikatmiş gibi kamuoyuna sundu. Ayrıca zaten böyle olmadığı kameralarla da tespit edildi. Bu da zaten Valiliğin de bilgisi dahilindeydi.

Sanık polis ile aynı gün görev yapan diğer memur arkadaşı da aynı ifadeyi veriyor. Hadi vuran polis cezadan kaçmak için bir şekilde söyler bunu ama ekip arkadaşı da onu doğruluyor. Aynı valilik ve polis teşkilatı daha sonra basını çağırıp ‘Ali El Hemdan kaçarken vuruldu’ diye açıklama yapıyor. Basın da hiçbir araştırma yapmadan haberi böyle servis ediyor. Aynı polis teşkilatının kriminali, Hemdan’ın üzerinden çıkan tişörtteki kurşun deliğine bakarak ‘burada seken kurşun izi var’ diyor. Bir defa tişörtten bakarak kurşunun sekip sekmediği bilimsel olarak söylenemez. Kriminal polisin yapmaya çalıştığı şey, bir kaza algısı yaratmak. Sonuç olarak şu oldu, görüntüler polisin ayağının takılarak değil hedef alarak ateş ettiğini ortaya çıkardı. Bu da şunu gösteriyor; kriminal polisin sahte rapor hazırladığını.”

DAHA DA ÖDÜLLENDİRİLDİLER

Avukat Tugay Bek’in anlattıkları, bunun teşkilat ve valilik dayanışmasından da öteye gittiğini gösteriyor.

Bunca ifadeye rağmen aksi kanıtlanmış ve polis memuru ceza almış olsa da bu süreçte polisi koruyanlar hatta sahte rapor düzenleyenler, değil ceza almak, ödüllendirilmişler.

Avukat Bek, sürecin ilerleyişi hakkında “Daha sonra İçişleri Bakanlığı’nın görevlendirdiği Mülkiye Müfettişi şunu tespit ediyor: Dönemin Adana Valisi -şu an Mardin Valisi- ile dönemin Adana Emniyet Müdürü -ki şu an o da İstanbul Emniyet Müdürü- polis memurunu korumak için birlikte hareket ediyor. Mülkiye müfettişinin vali ve emniyet müdürünün yönlendirmesi ile kriminalin sahte rapor hazırladığını ortaya koymasına rağmen hem vali hem de emniyet müdürü görevden alınmak bir yana daha da üst yerlere terfi edildiler. Evet, Ali El Hemdan’ı öldüren polis memuru tutuklu. Fakat onu korumak için birlikte hareket eden emniyet teşkilatı, valilik, kriminal laboratuvarı ve basının nasıl çabaladığını gördük. Neticesinde mahkemelerin nasıl kararlar verdiğini de biliyoruz. Mahkemeye varana kadar bu deliler yine o polislerin teşkilat arkadaşları tarafından toplanıyor, süreç öyle yürütülüyor. Bütün bunların toplamında bir cezasızlık pratiği devreye sokuluyor. Cezasızlık devam ettiği sürece de polisler yeni cinayetler ve suç işlemeye devam edecek” şeklinde konuşuyor.