KCK Genel Başkanlık Konseyi Üyesi Sozdar Avesta, Stêrk TV’nin sorularını cevapladı. Röportajın tamamı şöyle:
Bu yıl 14 Temmuz direnişinin 42. yıl dönümü. Bu eylem sadece zindanlarda değil Kurdistan genelinde büyük etki yarattı. Bir direniş geleneği de oluşturdu. Genel olarak 14 Temmuz direnişi için neler belirtmek istersiniz?
14 Temmuz Büyük Ölüm Orucu Direnişinin 42. yıl dönümünde öncelikle değerli yoldaş Rêber Apo'nun yoldaşları Kemal Pir, Mehmet Hayri Durmuş, Akif Yılmaz ve Ali Çiçek yoldaşları saygıyla, hürmetle, minnetle anıyorum. Bu arkadaşlar şahsında Rêber Apo çizgisinde mücadeleyi yükselten ve şehadet mertebesine ulaşan yoldaşlarımızı saygıyla anıyorum, tüm Özgürlük Şehitleri önünde eğiliyorum. Uğruna yola düştükleri hedefler doğrultusunda şehitlere verdiğimiz sözü mutlaka yerine getireceğiz. Bu onurlu günde tüm Kurdistan ve bölge halkları huzurunda bu sözümüzü bir kez daha yineliyoruz.
Bu gün için söylenebilecek hem çok şey var hem de söylenmedik bir şey kalmadı. Özellikle bu kahraman, bu yiğitler, direniş çizgisi fedaileri, Kürt halkının mücadelesinin onurunu savunan, sadece Kürt halkının da değil tüm demokratik ulusların onurunu savunan bu değerli yoldaşlar, mücadeleleri, duruşları ve büyük eylemleriyle gerekli olanı kendileri söylemiştir. Bu yüzden biz ne söylesek de yetersiz kalır. Bize düşen bu günleri yad etmektir, saygılarımızı, özlemlerimizi bu arkadaşlara sunmaktır.
12 Eylül faşizmi sürecinde Apocu Hareket daha kurulma aşamasındaydı. Bu arkadaşların esir alınmasıyla Kurdistan’da hatta Türkiye’de devrimcilik umudunu tasfiye etmek istediler. Deyim yerindeyse çocuk daha doğmamışken boğmak, çocuğu ölü doğurtmak istiyorlardı. Hareket’in oluşumunu, büyümesine ve mücadele vermesini engellemek istiyorlardı. Bu nedenle zindanda PKK Özgürlük Hareketi’nin öncülerine yöneldiler, büyük bir işkence uyguladılar. İnsanlık adına yaratılan değerleri zulümleriyle ayaklar altına aldılar, böylesi büyük devrimcilere büyük bir zulm ve işkence uyguladılar. Bu zulme, bu kırıma karşı öncelikle 1982’nin 21 Mart’ında Çağdaş Kawa Mazlum Doğan yoldaş, üç kibrit çöpüyle özgürlük meşalesini yakarak mücadelenin yolunu aydınlattı. Bu yolda tutum gösteren, bilinç sahibi olan ve insanlık değerlerini savunan Dörtler, 18 Mayıs 1982’de eylemlerini gerçekleştirdi. 14 Temmuz direnişçileri de Mazlum Doğan ve Ferhatların eylemini sonuna kadar götürme amacıyla eylemlerini başlattılar. Bu eylem, büyük bir karar verme eylemiydi. Yani bu eylemle “bu davadan dönüş yok” kararı verdiler. Öte yandan öyle büyük bir eylem ortaya koydular ki, her günleri bir tarih yarattı. Böylesi bir zulüm ve zorluk altında bedenlerini bir mum gibi, dirhem dirhem erittiler.
Rêber Apo’nun da zamanında dediği gibi, bu yoldaşlar onurumuzu savundular, PKK kimliğini savundular. PKK’lilik, Amed zindanında, faşizm karşısında bir direniş çizgisi haline geldi bu arkadaşlar şahsında. Bu arkadaşların kendileri birer PKK olmuştur. PKK artık Kemal, Hayri, Ali Çiçek, Mazlum olmuştur. Bu süreçte, PKK Özgürlük Hareketi’ne ilk katılan kadın yoldaşlarımızdan Sakine Cansız (Sara) da bu arkadaşlara omuz verdi, birlikte direnişi büyüttüler. Bu direniş, bugün Kurdistan Özgürlük Hareketi’nin mayası oldu, PKK devrimciliğinin, Rêber Apo’ya doğru bağlılığın, zulme karşı doğru tutumun ölçütü oldu. Düşmanı tanımanın, düşman karşısında nasıl zafer elde edileceğinin yolunu gösterdi. Yani direnişle ortaya konuldu bunlar. Eğer Amed zindanında 42 yıl önceki direniş geliştirilmeseydi, bu çizgi ortaya çıkmasaydı, elbette bir Kurdistan Özgürlük Hareketi’nden bahsetmek mümkün olmayacaktı.
42 yıl önce Kurdistan genelinde Kürt ve Kurdistan adına bir şey kalmamıştı. Reformist hareketler, Kurdistan adıyla olmasa da yerel dernekler vardı ama Kürtlük, Kurdistan, devrimcilik, solculuk adına kesintisiz bir mücadele veren ve sonuna kadar götüren, Rêber Apo’nun fikir ve düşünceleri ve Rêber Apo’nun fikir ve düşünceleri etrafında birleşen bu yoldaşlar oldu.
Rêber Apo, bu arkadaşlar için güzel ve yerinde tespitler yaptı. Mesela Kemal Pir için “O, gizli ruhumdur” dedi. Bu arkadaşlar hangi ruhla, hangi felsefeyle direndiler. Hiçbir dayanakları yoktu, sadece özgürlüğe olan inançları vardı. Direnişlerini de bu esas üzerinden geliştirdiler. Dolayısıyla bu arkadaşlar bu eylemi bilinçli geliştirdiler. Eylemlerinin nereye varacağını elbette biliyorlardı. Rêber Apo bizi doğru temsil edecek, sonuna kadar götürecek, dediler.
Dolayısıyla biz bu arkadaşlara minnettarız, borçluyuz. Davalarını yürütmek, zafere ulaştırmak ve amaçlarını yerine getirmek bizler için hem emirdir hem de boynumuzun borcudur. Rêber Apo ve kadın özgürlük çizgisinde mücadeleyi yükseltmek, ancak Kemallerin, Hayrilerin, Akiflerin, Alilerin tarzıyla mümkündür. Öyle bir özgür yaşam felsefesi geliştirdiler ki, bedenleri eridiği halde “yeterli değil” dediler. Mesela Hayri Durmuş, “Şehit düşersem mezarıma örgütsel, tarz, tempo anlamında görevlerini Apocu tarzda yeterince yerine getiremedim, Kurdistan halkının özgürlüğünü elde edemedim; halkıma borçluyum diye yazın” dedi. Böylesi büyük bir gelenek bize bıraktılar. Bu nedenle 42 yıldır -43’üncü yılına giriyor- bu mücadele bu çizgide devam ediyor.
Konuşmanızda da belirttiniz; 14 Temmuz direnişi, bir direniş geleneği yarattı ve bu direniş Kurdistan geneline yayıldı. Rêber Apo şahsında da İmralı direniş geleneği dünyaya yayıldı. Rêber Apo’nun durumunu nasıl değerlendiriyorsunuz? Diğer yandan Rêber Apo’nun özgürlüğü için başlatılan hamle de sürüyor. Eylemlerin geldiği aşamayı nasıl değerlendiriyorsunuz?
Esasta Rêber Apo üzerinde siyaset yürütülüyor. Tecrit kelimesi havada kalıyor, yetersizdir. Rêber Apo şahsında Kurdistan halkına büyük bir zulüm uygulanıyor, soykırım, imha siyaseti yürütülüyor. Çünkü Rêber Apo bir hakikattir, bir çizgidir, bir ideolojidir, felsefedir, sistemdir. Varlıktır; Kurdistan halkının, özgürlükçü kadınların ve bütün ezilen halkların varlığıdır. Bunu İmralı adasında Rêber Apo üzerinde uygulayan düşmanımız bizden daha iyi biliyor. Rêber Apo’nun nasıl bir kişilik olduğunu, nasıl bir mücadele yürüttüğünü, bu mücadeleyi neden verdiğini, mücadelenin nasıl bir düzeye geldiğini iyi biliyorlar. Bildikleri için 26 yıl önce Uluslararası Komployu geliştirdiler, 26 yıldır da Rêber Apo İmralı adasındadır. Bu nedenle soykırım siyasetini özel kanunlarla Rêber Apo üzerinde yürütüyorlar.
Burada ne çıkıyor ortaya? Rêber Apo’nun bu soykırım siyasetine karşı nasıl bir direniş sergilediği önemlidir. 14 Temmuz direnişi vesilesiyle belirtmek istiyorum. Mesela bu yoldaşlarımız 60 gün içerisinde lime lime eridiler ve inançla yürüdüler; Rêber Apo da 26 yıldır bu arkadaşların çizgisini takip ediyor. Aslında her günü kendi deyimiyle idamdan daha zor geçiyor. Rêber Apo İmralı sistemini kapsamlı yorumlamıştır. Mesela Rêber Apo ilk esir alındığında, uçakta “ne yiyeyim, ne içeyim ne de konuşayım, böyle bir direniş sergileyeyim diye düşündüm. Ama bize inanmış olan ve bu çizgide yürümüş olan binlerce şehit var. O halde yaşama ve yaşatma felsefesini esas almalıyım. Onların davasını sonuca ulaştırmalıyım. Ne kadar zor olsa da her günümü böyle geçirmeliyim” dedi. Önderlik en zorlu yolu seçti. 26 yıldır da bu büyük değerle, bu büyük amaçla, Kurdistan halkı ve bütün halklar açısından yaşamayı ve yaşatmayı esas aldı. Bu nedenle bir insan İmralı’daki bu ağırlaştırılmış tecride değil 26 yıl, 26 gün bile dayanamaz. İnsanlık dışı bir uygulamadır.
Peki bu tecridi nasıl kıracağız, nasıl Rêber Apo’nun özgürlüğünü mümkün kılacağız? Bu nedenle 26 yıldır Rêber Apo ve şehitlerin çizgisinde eşsiz bir mücadele yürütülüyor. Büyük bir fedakarlıkla şehadetler de yaşanıyor. Halkımız her gün sokaklardadır. Özellikle 10 Ekim 2023’ten bu yana Rêber Apo’nun özgürlüğü için hamle başlatıldı. Şimdi hamlenin ikinci aşaması sürecindeyiz. Küreselleşti. Büyük bir sahiplenme de var. Ancak tecrit halen kırılmamış, Rêber Apo’nun fiziki özgürlüğü halen sağlanamamıştır. Uluslararası devletler bunu bilinçli bir şekilde bu düzeyde tutuyor. CPT’nin, Avrupa Konseyi’nin tutumu değişmemiş, özellikle uluslararası hukuk Rêber Apo için işlemiyor. Kürtler için hukukun uygulanmadığını biliyoruz. Büyük bir mücadele sonucunda 17-19 Eylül’de Avrupa Konseyi’nin “umut hakkı” konusunu gündemine alması ve tartışması gerekiyor. Bu nedenle bizlerin bu süreci daha özel ele alması gerekiyor. Eylemlilik, hukuksal açılardan, Rêber Apo’nun fikir ve felsefesini yaymak açısından… Normal bir mahkeme şeklinde yaklaşmamamız gerekiyor. Bugüne kadar yürütülen eylemlilikler çok değerlidir. Selamlıyorum, kutluyorum hem Kurdistani hem de küresel düzeyde tüm katılanları.
Kampanya devam ediyor. Konferans, konser düzeyinde yürütülüyor, barolar başvurular yapılıyor. Barış Annelerimiz Ankara’ya yürüdüler, onları özellikle selamlıyorum. Ama önümüzdeki süreçte bu eylemlerimizi daha da güçlendirmeliyiz.
Konuşmanızda Hayri Durmuş’un bir sözünü dile getirdiniz; “Mezarıma halkına borçlu diye yazın” diye. Canını vermesine rağmen kendisini halkına borçlu olarak görüyor. Bu, Rêber Apo’nun özgürlüğü için yürütülen eylemler için bir yol gösterici değil mi? Hakeza 14 Temmuz direnişçilerinin eylem kararlılığı…
Elbette çok önemlidir. Şu ana kadar yapılanlar önemlidir; altını çizmek gerekir. 26 yıldır yapılan eylemler ve verilen mücadele şehitlerin çizgisinde veriliyor. Rêber Apo’nun özgürlüğü için hangi yol ve yöntemlerle eylemler yapılmalı? 14 Temmuz ruhuyla, tarihsel sorumluluk yaklaşımıyla… Örneğin o dönemdeki arkadaşlar tarihsel bir rol oynadılar. Şimdi bu görev en çok kime düşüyor? Elbette şehitler çizgisinde yürüyen Hareketimizin militanları, çalışanları, öncülerine düşüyor ama Rêber Apo’nun fikir ve felsefesinin ulaştığı yerler de insanlık için umut yaratıyor. Bu açıdan bu mücadele sadece Kürt halkının mücadelesi olarak görülmemeli, dostlarımız da kendi mücadelesi olarak görmeli. Ki böyle de yaklaşıyorlar. Bu açıdan 14 Temmuz ruhuyla mücadeleyi büyütmek her alanda; eylemsellik, özgürlük felsefesini yayma, sistem inşası anlamında olmalıdır. Hepsi iç içedir. Rêber Apo’nun sistemini inşa etmek, kadın özgürlük çizgisinde mücadeleyi büyütmek, bunların hepsi birbiriyle sıkı sıkıya bağlıdır. Bunu yaparak İmralı tecridini kırabiliriz. Bu değerlerden kopuk ele almak yeterli olmayacaktır. Bu nedenle 14 Temmuz eylemi çok önemlidir ve bize yol gösteriyor. Hangi yaklaşım, hangi tutumla, özgürlükte ne kadar kararlılık sahibi olmalı, özgür yaşam felsefesinde ne kadar fedakarlık gösterilmeli… Yeterli görülmemeli. Bu önemli. Bir-iki eyleme katılmakla değil, sonuç alana kadar üzerine gitmek… 14 Temmuz hakikatinde bu var. Sınırsız, sonuna kadar gitmek var. Canını bile vereceğini biliyor ama yarın mücadelenin bu direniş çizgisi temelinde büyütüleceğini biliyor. Bugün de bu arkadaşların direniş ruhuyla Rêber Apo’yu sahiplenmeliyiz. Tecridi ancak bu şekilde kırabiliriz.
Rêber Apo, 14 Temmuz eylemine cevap vermek için Kurdistan’da gerillacılığı geliştirdi. Bugün Kurdistan’da gerillalar 14 Temmuz ruhuyla savaşıyor. Bugün Kurdistan’ın her yerinde savaş var ancak Başûr ve Bakurê Kurdistan’da çetin bir savaş yaşanıyor. Siz 14 Temmuz ruhunun bugünkü gerilla savaşına yansımasını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Öncelikle Kurdistan Özgürlük Gerillasını saygıyla selamlıyorum. 14 Temmuz direniş ruhuyla 30 Haziran’dan beri fedaice geliştirdikleri direnişi kutluyorum. Soykırım siyaseti yürüten dönemin bir Türk bakanı, 2015’ten beri her “bu baharda artık kimse PKK’den bahsedemeyecek” ve “Bakurê Kurdistan’da gerilla kalmadı” diyordu. 2024 baharında gerilla Bagok’tan, Mava’dan tutun Serhed’e, Dersim’den Botan-Katolar’a, Wan’dan tutun Garzan’a kadar her yerde büyük eylemler düzenledi. Değerli şehadetler de yaşandı. Şêxmus Milazgir ve Bêrîtan Çiya Nurhak, Şervan, Axîn, Brûsk, Fîraz, Serhildan yoldaşlar şahsında Bakurê Kurdistan ve Medya Savunma Alanlarında şehit düşen yoldaşları anıyorum.
Gerçekten 14 Temmuz çizgisi temelinde amansız bir savaş veriliyor. Medya Savunma Alanlarında 3 Temmuz’dan bu yana gerilla savaşı yeni bir aşamaya girdi. Neden? Çünkü faşist soykırımcı AKP-MHP devleti, her açıdan KDP’nin desteğini alarak ve DAİŞ ittifakıyla Başûrê Kurdistan coğrafyasını artık işgal etmiş, ilhak etmektedir. Bu yeni bir süreçtir. Savaş şimdi Amediyê’de, Derelûk’ta, Duhok’ta veriliyor. Özgürlük gerillası, bu işgal ve ilhaka karşı büyük direniş içerisindedir. 3 Temmuz’dan bu yana çok büyük eylemler de gerçekleştirildi, faşist soykırımcı devlete büyük darbeler vuruldu. Biliniyor, en son helikopter düşürüldü. Droneler düşürülüyor, yol yapan araçlar vuruluyor. Kurdistan’ı savunmak için büyük direniyorlar. Gerçekten çelikten bir iradeden söz edebiliriz. Çok da önemlidir. YJA Star, HPG birlikleri, hareketli timler, savaş tünelleri… Kimyasal silah kullanmalarına rağmen büyük bir direniş var.
Yani gerilla savaşı esasta Başûr’da da yeni bir aşamaya girdi. Mesela Guherzê’de halk, Amediyê ile Derelûk arasındaki yolu kapattı. Bu, halk savaşının bir devamıdır. Kendi değerlerine, Kurdistan’a, coğrafyasına sahip çıkması... Yine 2008’de Qedîşê’de, Bamernê’de, Dêrelûk’ta halk düşman tanklarının Zap’a ulaşmasına izin vermedi. Şimdi de halk direniştedir.
Ancak öncelikle bu aşamaya nasıl geldiğini değerlendirmeliyiz. Gerilla direnişi elbette devam ediyor, edecek de. Gerilla fedaice direniyor. NATO’dan aldığı bütün kimyasal silahları gerillaya karşı kullanıyor. Gerilla profesyonel, modern, bilimsel tarzda ve çelikten iradeyle büyük direniyor. Fakat özellikle Başûrê Kurdistan’da yürütülen siyaset nedir? Başûrê Kurdistan’da Barzani Ailesi şahsında büyük bir ihanet yürütülüyor. Elbette KDP’nin hepsi işin içinde değil. Hatta Barzani Ailesinin hepsi de içinde değil. Barzani Ailesinin bazı fertlerinin bu ihanetin karşısında olduklarını biliyoruz. Ama o üç Barzani; baba, oğul ve yeğen, soykırım siyasetini sonuca ulaştırmak için ant içmişler. Bunun için de bu ihaneti açıkça ve utanmazca ilerletiyorlar. Bunlar da artık ar da kalmamış.
Son dönemde öncülük de yapıyorlar. Halk Savunma Merkezi açıklama yaptı, Halk Savunma Merkezi komutanları dile de getirdi, görüntüler var; yollarda kimlik kontrolü yapıyor. Başka bir yere gelmiş, köyleri kuşatıyor, kimsenin bir yere gitmesine izin vermiyor. Bunların hepsi onların boyun eğmeciliğini gösterir. Barzani Ailesini öyle bir düzeye getirmişler ki, diğer yandan Irak’ı da bu oyuna çekebilsinler. Her gün Irak’a gidip görüşmeler yaptılar, yeni oyun planları, büyük bir ahlaksızlık geliştirdiler. En son birkaç gün önce yakma olayları yapıldı diye açıklama yapıp bunları Özgürlük Hareketi’nin üzerine yıkmak istediler. Öyle yapıyorlar ki şu anda, PKK’nin varlığını kendi yok oluşları olarak görüyorlar.
Bu nedenle Başûrê Kurdistan halkımız ve bütün Kurdistan halkı; her dört parça Kurdistan’daki, yurt dışındaki halkımız, halkımızın dostları, özellikle de Başûrê Kurdistan’daki aydın, sanatçı, akademisyen, yaşam savunucuları, gençler ve kadınların hepsi görmeli ki artık Başûrê Kurdistan ilhak ediliyor. Yani düşman burayı işgal edip yerleşiyor.
Önder Apo, bir değerlendirmesinde 14 Temmuz Şehitlerini Kurdistan’da ölümün yaşama, köleliğin özgürlüğe dönüştüğü bir köprü olarak tanımlıyor. Buna karşılık KDP’nin ihanet köprüsü işlevi gördüğünü ve ihaneti halka dayattığını görüyoruz. Efrîn örneğinde olduğu gibi kadınların kaçırılması, tecavüze uğraması, Şengal’de Erdoğan’ın emrindeki çetelerin yarattığı tahribatı, İdlib gibi Türk devleti işgali altındaki bölgelerde kadınların hedef alınması örnekleriyle karşı karşıyayız. Bu şartlar altında özellikle kadınlara yönelik çağrınız nedir? Kadınlar, bu tür saldırılar ve ihanet karşısında nasıl bir duruş sergilemeli ve ne yapmalı?
Özellikle şunu söylemek istiyorum. Başûr ve Irak’ta yürütülen savaş ya da şu an devam eden saldırılar, 2022 yılındaki saldırılara göre daha da ileri boyuttadır. Şimdi sonuç almak istiyorlar. Kilit’i kapatacağız diyorlar ya, aslında kendileri kilitlenmişler; bunu da iyi biliyorlar. Bu kilitlenmeden kurtulmak istiyorlar. Barzanilerin onları o durumdan kurtarmasını istiyorlar. Bu şekilde Irak devletinin de desteğini almak istiyorlar. Burada halkımız nasıl bir mücadele yürütecek; aslında ona değinmek istiyorum. Halkımız, tarihi bir sorumluluk ile ve geniş bir ittifak içinde yaklaşmalı. “Geçen yıl da oldu ve bu şekilde geçti” şeklinde yaklaşmasınlar. Şunu bilsinler. Şu an Başûr’daki iktidarı elinde bulunduranlar onları satmıştır. Kimse bu ihmal ile yaşamasın. Kimse bu savaş PKK’ye karşıdır diye kendini aldatmasın. PKK kimdir? PKK’yi katletmeleri meşru mu? PKK, 51 yıldır özgürlük değerlerini savunuyor. Binlerce şehit verdi. Özgürlük için bedeller ödedi. Şimdi savaş tünellerinde, Kurdistan’ın kalbinde, özgürlük gerillaların direnişi, Kurdistan’ın onurunu koruyan en güzel Kürt kızları ve gençleridir. Bunlar, Kurdistan halkının değerleridir; en onurlu ve en bilge insanlardır. Hepsi de özgürlük felsefesi ile imha siyasetinin karşısında kendilerini konumlandırmış.
Şimdi PKK’nin tasfiyesi temelinde bir siyaseti meşrulaştırmak istiyorlar. "Bu saldırılar PKK’ye yöneliktir" şeklinde kendilerini kandırıyorlar. Başûr halkımız biliyor; PKK olmasaydı şimdiye kadar defalarca soykırımdan geçmişlerdi. Ne zaman Halepçe’yi unuttular? 1991’de unuttular. Bugün Başûr’da insanlar rahat nefes alıyorsa Özgürlük Gerillasının sayesindedir. Onun için kimse kendini kandırmasın. Şu an Barzani Ailesinden kim Kürtlüğü savunuyor? Onların Kürtlük ile bir alakaları kalmamıştır. Kendilerini Kürt görenler, Kürt değerlerini savunanlar, bugüne ladar 74 defa fermadan geçen Êzidî toplumudur. Kürt kültürünü, dilini onlar savunmuştur. Kürt ahlakını 74 fermandan geçmelerine rağmen savunmuşlar ve bugüne kadar getirmişler. Barzani Ailesi ise şu an en büyük düşmanlığı Êzidîlere karşı yapıyor. DAİŞ’i Êzidî toplumunun üzerine saldırtanları biz ayrıca önümüzdeki zamanlarda da yorumlayacağız. Şengal’in üzerine saldırttılar ve Şengal’i sattılar. DAİŞ ile pazarlık yaptılar, şimdi de DAİŞ’i Bamernê’ye getirmiş.
Şengalliler Özgürlük Hareketi sayesinde fermandan kurtuldular. Şimdi ne yapıyorlar? İradelerini inşa ettiler, Şengal Dağı etrafında meclislerini kurdular, savunma güçlerini oluşturdular. Kendilerini toparladılar, insanca kendi topraklarında yaşamak istiyorlar. Her gün Türk savaş uçakları onlara saldırıyor. İşte birkaç gün önce bunlar Özgür Basın’a saldırdılar. Özgür Basın çalışanı, Çıra FM muhabiri Mirad Mîrza’yı saygı ile anıyorum. Yaralı arkadaşlara acil şifalar diliyorum. Oradaki halkımızın mücadelesini kutluyorum ve selamlıyorum. Irak devleti bunu görmelidir. Peki Şengal için neyin pazarlığını yaptılar? Barzani birkaç gün önce Bağdat’a niye gitti, ne yapmaya gitti? Musul meclisinde Şengal kaymakamı belirlendi. Madem ki Barzani Şengal halkına karşı değilse neden bunu protesto etti? 2020’den 9 Ekim Anlaşmasını devreye koymak için ısrar ediyor. Soykırım ve fermanın tamamlanması antlaşmasını devreye koymak için ısrar ediyor. Başûr halkı, Barzani Ailesinin Kürt halkı ile ne kadar alakalarının kaldığını görmeli. Özgür Kürt düşmanıdır. O gün basından bir arkadaş yine gündeme getirdi; gerçekten ihanete asılmış ve Kürtlüğü yok etmek istiyor. Artık bu dönem bitti. Kendilerini Kürtlerin savunucuları olarak lanse ediyorlar; alakaları yok! O dönem bitti.
Efrîn’de her gün kadınlar kaçırılıyor ve katliamlara maruz kalıyor. Bu duruma kim öncülük ediyor, düşmana kim rehberlik ediyor? Roj Çeteleri gibi şimdi de DAİŞ çetelerini getiren ENKS’dir. Her yerde kadın katliamı var; Şengal’de kadın katliamı, Efrîn’de kadın katliamı. Kuzey ve Doğu Suriye devrimine saldırılar devam ediyor. İşte bu duruma karşı Başûr halkımızın direnişi özellikle önemlidir. Barzani Ailesini, özellikle baba, yeğen ve oğlunu iyi tanısınlar. Bunlar kimdir? Başûr halkı değer sahibi bir halktır. Başûr halkı, kadim bir tarihin takipçisidir; yurtseverdir. Viyan, Helmet ve Destan gibi evlatları vardır. Helmet arkadaş, bu halkın bağrından çıktı. KCK Yürütme Konseyi Başkanlığı üyesi, 14 Temmuz direnişin ruhunun mirasçısı ve PKK üyesiydi. Helmet arkadaşı kim şehit düşürdü? Onların ihaneti sonucu şehit düştü.
PKK olmasa Kürtlük yok olur, Özgür Kadın Hareketi yok olur; yeniden kölelik ve kırım başlar. Bu nedenle, 14 Temmuz direniş ruhu ile Özgürlük Gerillalarının etrafında, İmralı duruşu ve gerilla direnişiyle birlikte mücadeleyi yükseltmeliyiz. Herkes, kendi yaşam alanında bu soykırım siyasetine ve saldırılara karşı duruş sergilemelidir. Artık bunun ortası yok; ya düşman saldırılarına karşı duruş sahibi olursun ya da ihanet çizgisinin yanında yer alırsın. Artık nereye kadar? Bıçak kemiğe dayanmış. Başûr’dan Bakur’a kadar, yani nerede özgürlüğü savunan bir Kürt varsa onu yok etmek istiyorlar. Faşist şef Erdoğan tüm diplomasisini Kürtlerin imhası üzerine kurmuş. Sabah akşam Kürtlerin imhası üzerine siyaset inşa ediyor. Bunun için başta Başûr halkı olmak üzere tüm Kürtleri buna mücadeleyi yükseltmeye çağırıyorum.
14 Temmuz direnişçilerinden Kemal Pir, “Yaşamı uğruna canımızı verecek kadar seviyoruz” diyordu ve tüm mücadele de köleliğe karşı özgür bir yaşam için gelişti. Rojava Devrimi’nin 12. yıl dönümünde, bu devrim dünya çapında kadın devrimi olarak da tanındı ve kadınlar büyük kazanımlar elde etti. Ancak bugün bu kazanımlara yönelik büyük saldırılar var. Erdoğan ve Esad, 13 yıldır süren savaşlarına rağmen, kadın kazanımlarını yok etmek için barışmaya çalışıyor. Rojava Kadın Devrimi’nin dünya çapındaki yankısını nasıl değerlendirmek gerekir ve bu kazanımların kadınlar tarafından nasıl korunması gerekir?
Kadınların öncülüğünde gerçekleşen devrim, kadın rengi, kadın sözü ve kadınının sürece liderlik etmesiyle devrim bu şekilde geliştirildi. KONGRA STAR da bu sürecin öncülüğünü yaptı. Bu devrim halkımıza ve özgürlük yanlısı tüm dünya halklarına kutlu olsun diyorum. Bu alanda binlerce şehidimiz, devrimin ve özgür kadın çizgisinin savunulması uğruna canını verdi. Şehitlerimizi saygı ile anıyorum. Şehit annelerine, direnişçi kadınlara ve özellikle devrime renk katan genç kadınları selamlıyorum.
Kuzey ve Doğu Suriye Devrimi, büyük ve kalıcı bir devrimdir. 20. yüzyılda 17 Ekim devrimi nasıl yüzyıllık bir etki yarattıysa, Kuzey ve Doğu Suriye Devrimi de 21. yüzyılda kadın yüzyılı olarak kadın öncülüğünde ilk adımını attı ve bu şekilde inşa edildi. Özgür kadın felsefesi ve özgür kadın çizgisini esas alan bu devrim, bilgelik ve değerlerle dolu bir devrimdir. Şu an yürütülen sistemde kadın esastır. Komitelerden tutun özerk yapının üst kademelerine kadar eşbaşkanlık sistemi uygulanıyor ve özgür kadın sistemi yürütülüyor. Bu, dünya kadınları için büyük bir umut olmuş, birçok enternasyonalist kadın grubu devrimin korunması için mücadele etmektedir. Nasıl PKK’nin ilk adımlarını zindanlarda boğmak istedilerse, Kuzey ve Doğu Suriye Devrimi de birinci yılını doldurmadan büyük saldırılara maruz kaldı.
Faşist şef, devrimin ilk yılında Cephet-ul Nusra’yı Serêkaniyê’ye saldırttı. Onlar yenilince bu sefer DAİŞ’i örgütlediler. 12 yıldır devrim, faşist ve soykırımcı Türk devleti tarafından kuşatılmış durumda ve birkaç yer işgal edildi. Ayrıca, Barzani Ailesinin ihanetiyle devrimi boğmak istediler. Bunlara rağmen devrim, Kuzey ve Doğu Suriye’de ciddi bir mesafe almış durumdadır. Sistemini geliştirmiş. Özgün bir savunması var ve alanı savunuyor. En önemlisi de kadın öncülüğünde ekolojik, özgür ve demokratik bir sistemi var ve bunu ileri bir aşamaya getirebilirler, tüm insanlığa mal olacak bir sisteme dönüştürebilirler.
Tabii ki devrim için büyük tehditler de söz konusudur. Faşist şef, Suriye ile yeni bir süreç geliştirmek istiyor çünkü Kuzey ve Doğu Suriye’de halkların geliştirdiği imkanları yok etmek istiyor. Amacı budur. Şüphesiz ki Kuzey ve Doğu Suriye halkları, ki bu devrimi DAİŞ zihniyetine karşı koruyarak, inşa ettiler. Demokratik, eşit bütün halklar ve inançları koruyan ve yaşatan bir devrimdir. Onun için orada yaşayan Arap, Süryani ve bütün halklar ve inançların bu devrimi korumaları gerekiyor. Var olan tehlikeleri görmeleri lazım. Bu tehlikelere karşı da devrimin 13’ün yıl dönümünde savunmalarını geliştirsinler ve ilerletsinler. Devrimci halk savaşını ve öz savunmayı geliştirmelidirler. Bu sadece silahlı güçlerin savunacağı bir durum olmamalı. Bu bir halk devrimidir, kadın devrimidir, hakların, inançların devrimidir. Bu nedenle bu toplulukların kendine ve devrime sahip çıkması gerekiyor. Bu temelde hem birliklerini hem savunmalarını güçlendirmeleri lazım. Yaşamlarını buna göre kurmalılar. Devrim, artık bu tarzda korunmalıdır.
Bugün Özgürlük Gerillaları tüm imkansızlıklara rağmen nasıl bir direniş ortaya koyuyorlar? Önder Apo 26 yıldır nasıl güçlü bir direniş sergiliyor? İşte 14 Temmuz’dan bugüne kadar mücadele nasıl direnmişse, Kuzey ve Doğu Suriye devrimi 12 yıldır bu kutsal değerler üzerinden yürüyor. İnanıyorum ki kadınlar ve gençler bu devrime sahip çıkacaklar. Çünkü özgürlüğü tanıdılar, bu özgürlük devrimi ve özgür kadın devrimidir ve bütün dünya kadınları bundan ilham alıyor. Onların gözü Kuzey ve Doğu Suriye’dedir. Sistem, kadın eğitim, demokratik işleyiş, jineoloji temelinde gelişen eğitim açısından bütün kadınların gözü bu devrimin üstündedir. Çünkü bu devrim birçok yeniliğe ev sahipliği ve öncülük yaptı. Bu gelişmeler tüm toplumlar için özgürlük değerleri olmuştur. Onun için herkes hazırlıklı olmalıdır.
Diğer taraftan da çözüm kararını da Kuzey ve Doğu Suriye yönetimi verecektir. Ancak biz şu inançtayız. Suriye devleti ve Türk devleti Kürt halkının ve bölgenin diğer halklarının iradesini yok etmeye yönelik bir anlaşma yapma hakkına sahip değildir. Bunu görmeleri lazım. Irak için de söyledik. Şimdi bölgede en büyük sorun Türk devletidir. Şimdiye kadar Esad rejimi için medyalarında her şeyi söylüyorlardı. Bugün de menfaatleri için farklı bir davranışta bulunabiliyorlar. Sorun çok büyüktür, o kadar kolay değildir. Yüz binlerce çete örgütlemişler. İdlip, Serêkaniyê ve diğer yerlere yerleştirilmiş binlerce çeteyi şimdi de Medya Savunma Alanlarına getirmişler. Bu çeteler sadece Suriye’nin değil, Irak’ın başına da beladır. İran için de tehlikeliler. Özellikle Türk devleti, bölge için en büyük tehlike olmuştur. Bunun için Suriye devletinin menfaati, demokratik bir Suriye oluşumundadır. Demokratik Özerk Yönetim ile görüşmesi menfaatinedir.
Bu temelde devrim daha gelişecektir. Burada kadınların rolü önemlidir. Kadın renginin, savunmanın, ekonominin gelişmesini, sistemin inşa edilmesini; ki sistem artık dünya kadınlarına mal olmuştur-; biz 12’nci yılında devrimin bu yönlü gelişmesini çok önemli ve değerli buluyoruz. 13. yılında daha da gelişeceğine inanıyorum. Bir kez daha bu büyük devrimi, insanlığa ilham kaynağı olan bu güçlü devrimi tekrar kutluyorum.
Bu süreç çok önemlidir. Tekrar şu çağrıda bulunmak istiyorum. Çok zor bir süreçte bir mücadele yürütülüyor. Önder Apo, 26 yıldır büyük, onurlu ve saygın bir duruş ile bu direnişi sürdürüyor. Yine Özgürlük Gerillası büyük bir direniş sürdürüyor. Tüm Kurdistan’da halkımız ayaktadır. Onun için biz bütün tehlikeleri görüp, şu an sürdürülen devrimi sadece gerillaların omuzlarında bırakmayalım. İmralı ile direnişi, zindanların direnişi ile sınırlı bırakmayalım. Zindanlarda, Kemallerin, Mazlumların, Akiflerin, Saraların Alilerin, M. Hayrilerin çizgisinde geçen yılın 27 Kasım’ından bu yana büyük bir direniş içindeler. Başta açlık grevi ile başlayan, sonra Önder Apo’nun durumunu protesto etmek için mahkemelere, görüşlere çıkmama şeklinde bir basın açıklaması ile direnişlerini sürdüreceklerini belirttiler. Zindanlar 42 yıldır bu çizgide büyük bir direniş yürütüyor. Bir bütün olarak bu mücadeleyi ve direnişi devam ettirmemiz lazım. Tekrar halkımıza, aydınlara, akademisyenlere, sanatçılara, kadınlara ve gençlere çağrımız, 14 Temmuz direniş ve Önder Apo çizgisinde, özgürlük gerillası ve Önder Apo etrafından birleşsinler ve mücadeleyi yükseltsinler. Bu vesile ile gençlere çağrımdır; gerillaya katılsınlar. Özellikle Başûr gençleri, Helmet, Diyar Xerîb, Viyan Soran çizgisinde gerillaya katılsınlar. Şu an Başûr büyük bir tehlikededir.